Özet: "Yüksek Ögretim Kurumu Olarak Medreseler" konulu bu çalismada; varliklarini sürdürdükleri dönemlerde medreselerin, egitim ögretimindeki yeri ve önemi ortaya konulmaya çalisilirken, Medreselerin ilk ortaya çikislarindan baslanarak görüldükleri son devir olan Osmanli Imparatorlugu'nun sonuna kadarki süreçte medreselerin teskilatlanmasi ve egitim -ögretim yapilanmasi ele alinmistir. Devaminda ise medreselerin sosyal boyutlari da göz önünde bulundurularak bu teskilatlanma ve egitim-ögretim yapilanmasinin icra ettigi fonksiyonlara deginilmistir. Bu degerlendirme çerçevesinde medreseler ile ilgili bazi hususlar açikliga kavusturulmaya çalisilmistir.
Anahtar Kelimler: Egitim - Ögretim, Medrese, Vakif, Yüksekögretim.
An Evaluation: Madrasas in The Otoman Empire as a Higher Educational Institution
Abstract: In this work; While the importance of Medresses into the Eucation and Training is brought up as a "Being a Higher Education Institutions, Medresses'" organizing and restructuring in educatin and training into the period from being first appeared to the last period of the Ottoman Empire which period is Medresses' last appeared is discussed. In addition to this; the functions of Medresses' restructuring into the education and training while being taken into the consideration the social dimensions are mentioned. As a result of these evaluations, some particular points about Medresses are accured.
Key Words: Education - Teaching, Medrese, Vaqif, Higher Education
1. GIRIS
Islam tarihinde egitim ve ögretim kurumlarinin genel adi olan medrese, sözlükte "okumak", "anlamak", "bir metni ögrenmek ve ezberlemek için tekrarlamak " anlamina gelen ders (dirase) kökünden mekân ismidir (Bozkurt, 2003). Ayrica "talebenin ilim ögrendigi yer" manasinda olup özellikle sibyan mektebinin üstünde egitim ve ögretim yapilan tahsil medreseleri anlamini tasir. Daha önceki devirlerde bu seviyelerde egitim ve ögretim müesseseleri oldugu halde ilk olarak Nisabur havalisinde kurulan egitim ve ögretim müesseselerine de bu adin verildigi anlasilmaktadir (Baltaci, 1976). Devaminda ise medrese sözcügü, "Islam ülkelerinde, görenekçi yöntemlerle yürütülen ögretim kurumu " anlaminda kullanilmistir. Medreseler genel olarak sibyan mektebi mezunlarinin egitildigi ögretim kurumlaridir (Demiralp, 1999). "Arapça ders okutulacak yerle beraber talebenin içinde oturup ders okudugu bina manasina da gelen" medrese (Pakalin, 1983); "ders yapilan veya ders çalisilan yer" manasina gelmektedir (Kütükoglu, 2000). Bütün bu tanimlamalardan medresenin, ögrencilerin içinde oturup ders okudugu bina anlamina geldigi ve Islam egitim sisteminde orta ve yüksekögretimi düzenleyen bir kurum oldugu ortaya çikiyor.
Medreseler üç ana sebep üzerine kurulmustur. Bunlar;
1-Müderris yetistirmek,
2-Devlet adami yetistirmek,
3-Adalet mensuplarini yetistirmek dolayisi ile cehaleti yok etme amacini tasir. Yikici akimlarin artmasi, devlet adamlarinin tedbir almasina sebebiyet verdi ve bu yüzden medrese çalismalarina hiz verildi (Bozkurt, 2003).
2. MEDRESELERIN AÇILMASI
Medreselerin tarihi gelisimini, Islam tarihinde egitim -ögretim faaliyetlerinin basladigi devre kadar götürmek mümkündür. Ancak bir millette ilmin baslangiç tarihini kesin bir sekilde tespit etmek hemen hemen mümkün degildir (Adivar, 1943). Bu dogrultuda sunlari kaydetmektedir: "Ilim, bir harbin ilani, bir sulhun akti yahut istiklal gibi muayyen bir günde asla baslamis degildir". Her ne kadar bir millette ilmin baslangiç tarihi kesin sinirlarla tespit edilemese de, kaynaklar umumiyetle Islam dünyasinda egitim sisteminin baslangicini Hz. Peygamber zamanina kadar götürmektedirler. Islam'da toplu ögretimin yapildigi ilk yer, Erkam bin Ebu'l-Erkam'in evidir. Hz. Peygamber orada Müslümanlara Kur'an ögretiyordu (Atçeken, 1998).
Baslangiçta sistemli bir egitim-ögretim faaliyetinden söz etmek mümkün olmasa gerektir. Egitim faaliyetleri, her seyden önce yeni bir dinin prensiplerinin ögretilmesine yönelikti. Bu durum Müslümanlari camiye yöneltti. Dar cemaat yapisi içerisinde Hz. Peygamber ve çevresi, tabii birer ögretmen durumundaydilar; bu ilk ögretmenler, bu cemaatin daha ziyade yeni dinle ilgili ögrenmek istediklerini sözlü olarak ögretiyorlardi (Unan, 1999).
Hadislerde ders ve tedarüs kelimeleri geçtigi halde ders yapilan mekânlara ilk devirlerde medrese denilmemistir. Hz. Peygamber döneminde Medine'de Kur'an ögreniminin yapildigi bir eve Daru'l Kurra adi veriliyordu. Bu evin medreselerin kurulusunda bir baslangiç oldugu ileri sürülmüstür. Ancak ilk insa edildigi günden itibaren bir egitim ve ögretim kurumu olarak da görev yapan Mescid-i Nebevi'yi medresenin ilk modeli kabul etmek daha dogru olur. Mescitler, müstakil medrese binalarinin insasindan sonra da dershane islevini sürdürmüstür (Bozkurt, 2003).
Medine mescidinin planinda bir de "Suffa" denilen mektep bulunmaktaydi. Suffa'nin ihtiyaca cevap vermemesi üzerine de Medine'de dokuz mescitte daha tedris faaliyeti yürütüldü. Emeviler devrinde ise büyüklerin egitimi camilerde yürütülürken çocuklarin egitimine daha çok önem verildigi ve bu maksatla büyük " küttablar" açildigi görülmektedir (Baltaci, 1979).
Diger bir ifadeyle zaman içerisinde ihtiyaçlarin büyümesi, cemiyetlerin dagilmasi üzerine yeni yerler ortaya çikti. Emeviler devrinde (661-750) çocuklar için müstakil mektepler açildi. Bu türdeki mekteplere "küttap" veya "mektep" ve ögretmenlerine de "muallim" denilirdi. Buralarda sadece din egitimi yapilmiyor, her çesit müspet ilimler de okutuluyordu (Atçeken, 1998).
Abbasiler devri Islam maarif tarihinde önemli bir merhaledir. Genel anlamda resmi ve sarayin disinda herkese açik ilk okuma ve daha dogrusu arastirma enstitüsü veya akademisi, Halife Me'mun devrinde Zerdüst okullarinin ilhamiyla H. 832'de Bagdat'ta kurulmustur. "Beytü'l-Hikme" denilen bu müesseselerde Arap, Yahudi ve Hiristiyan ilim adamlari beraber çalisiyorlar; yunan, Hint ve eski Iran kültürüne ait kaynaklari tetkik ediyorlardi yine bu devirde Bagdat'ta "Beytü'l-Ilim" ve "Daru'l-Ilim" adiyla açilan müesseselerin de medreselerin dogusuna müessir olduklari anlasiliyor (Atçeken, 1998).
"Medrese" adi altinda ilk müessesenin ne zaman insa edildigi hususunda farkli görüsler bulunmaktadirlar. Islam tarihçileri umumiyetle Bagdat'ta kurulan Nizamiye Medresesinin ilk kurulan medrese oldugunu kaydetseler de bu medrese insa edilmeden önce medresenin var oldugu bilinmektedir. Ancak Bagdat'taki Medrese-i Nizamiyenin Islam ilim tarihinde ilk medrese sayilmasi, bu medresenin umumi ve tam teskilatli olmasi, müderris ve talebenin barinmasi ve beslenmesi için vakiflar bulunmasi itibariyledir diyebiliriz. Öyle ki ; Bagdat Nizamiye'sinde 6.000 talebe ayni anda egitim ögretim görüyordu. Bu kurulusun senelik masrafi ise 15.000 dinar oldugu tahmin edilmektedir (Anadol, Abbasova, 2000). Burada okutulan derslere bakildiginda ise; Kur'an ve Kur'an ilimleri, Hadis ve Ilimleri, Safii usulü fikhi ve Es'ari Kelami, Safii Fikihi, Arapça ve ilimleri, Arapça ve kisimlari, Riyaziyat ve Feraiz (aritmek ve mirasin taksimi ile ilgili ilim)'dir (Talas, 2000).
Irak ve Suriye sehirlerinde, medrese açma hareketi V. yüzyildan itibaren yayilmaya baslamistir. Nureddin Mahmud Zengi, Safiler için, Sam'da, Halep'te, Hama'da medreseler yaptirmistir. Medreseler özellikle Sam da çok gelismistir. Bu konudaki bilgiler Muhyiddin al- Nu'aymi'nin Tanbih al-Talib ve Irsad al-Daris adli eserlerinde bulunmaktadir (Eyice, 1978).
Endülüs medreseleri, Islam kültür ve medeniyetinin gelismesine sebep olmus, hatta bu medeniyetin Avrupa'ya geçis yollarindan biri haline gelmislerdir. Yetistirdikleri âlimlerin eserleri, yüzyillarca bati üniversitelerinde ders kitabi olarak okutulmustur (Yildiz, 1988).
Islam yazarlari genellikle Selçuklu sultanlari Alp Arslan (1063-1072) ve Meliksah' in (1072-1092) ünlü veziri Nizam'ül-Mülk'ü (Ö.1092) medresenin kurucusu olarak kabul ederler. Fakat bugün, Islam dünyasinda özel vakfiyelerle kurulup devlet tarafindan yardim gören medreselerin Nizam'ül-Mülk'ten önce mevcut oldugunu biliyoruz. Gazneli Sultan Mahmud (997-1030) zamaninda, Nisabur'da dört medrese vardi ve Sultan Mahmud, Gazne sehrinde yüksek egitim yapan bir okul kurmustu. Mahmud'un oglu ve halefi I. Mesud (1030-1040) da pek çok medrese insa etmistir. Selçuklu sultani Tugrul Bey'in (1037-1063) de Nisaburda 1046 yilinda bir medrese yaptirttigi biliniyor. Su halde, Nizam'ül -mülk genellikle sanildigi gibi medresenin kurucusu degil, mevcut fakat daginik bir egitim müessesesini muntazam ve sistemli bir devlet tesekkülü haline getiren kimsedir. Yani, Nizamiyeleri bir baslangiç degil, tarihi bir gelismenin dönüm noktasi veya zirvesi seklinde degerlendirmek daha uygun olur (Kuran, 1969).
Diger bir ifadeyle medrese denince ilk akla gelen Alp Arslan'in veziri olan Nizam'ül - Mülk tarafindan Bagdat ve Nisabur'da açilan nizamiye medreseleridir. Bunlarin yaninda Merv, Herat, Belh, Basra, Isfahan, Musul, Cizre ve Rey gibi sehirlerde de nizami ye medreseleri açilmistir. Açilan bu medreselerin devamliliginin saglanmasi için Nizam'ül -Mülk vakiflar kurulmus; âlimlerin ve talebelerin geçim kaygisi tasimadan ilimle ugrasmalarini saglamistir. Bu sistemle ilmi seviyelerini yükselten Selçuklular, Sii Fatimiler' in Kahire' de kurduklari El - ezher ve Darü'l Hikme vasitasi ile yürüttükleri propaganda faaliyetlerine de karsi koyabilmislerdir. Büyük Selçuklu devletinin dagilmasinin ardindan kurulan devletler, onlarin izini takip etmistir. Nizam'ül-Mülk'ün, Iran ve Asagi Mezopotamya'da yaptigini, Nureddin Mahmud Zengi ve Selahaddin Eyyübi yukari Mezopotamya, Suriye ve Misir'da gerçeklestirmis, böylece medrese sistemi Bati'ya dogru yayilmistir. Dimask'ta ilk Darü'l Hadis'i kuran Nureddin Mahmud Zengi döneminde medreselerin Suriye'nin bütün sehir ve köylerine kadar ulastigi belirtilmektedir (Bozkurt, 2003).
Öyle ki Eyyübiler devrinde; Selahaddin Eyyubi, diger sultanlar, emirler, nüfuzlu devlet adamlari ve zengin kisiler tarafindan Misir, Kudüs, Suriye, Hicaz ve Yemen' de birçok medrese insa edilmistir. Eyyübiler döneminde sadece Dimask' ta doksanin üzerinde medrese bulundugu bildirilmektedir. Nizam'ül-Mülk'ten sonra en çok medrese kurmakla ün kazanan sahsiyetin Selahaddin Eyyubi oldugu belirtilmektedir.
Büyük Selçuklulardan sonra, medrese kurma faaliyetleri devam etmistir. Selçuklulardan sonra gelenlerde onlarin izledigi sistemi sürdürmüslerdir. Musul, Sam ve çevrelerinde hâkim olan Türk atabeklerinden Nureddin Zengi Sam, Halep, hama, Hims gibi yerlerde medreseler insa ettirmistir (Yildiz, 1988). Hatta Türklerin Anadolu'ya gelisinden itibaren bu cografyada birçok medresenin yapildigi görülmektedir. Anadolu Selçuklulari, Anadolu'da bir sehri fethettiklerinde ilk is olarak cami, medrese, zaviye insa ederek tüccarlari, din adamlarini ve Türk nüfusu buralara yerlestirilmislerdir (Bozkurt, 2003; Yildiz, 1988). Bu medreselerde okutulan derslere bakildiginda ise Hadis Ilmi, Fikih, Kelam, Riyaziye, Tp, Edebiyat, Belagat ve Aruz gibi derslerin oldugu görülmektedir (Anadol ve Abbasova, 2002).
Islam tarihinde ilk insa edilen medreselerden bazilari sunlardir (Atay, 1983): H. 349 / M. 960 tarihinde Ebu'l - Velid Hasan b. Muhammed Emevi'nin Nisabur'da yaptirdigi medrese, H. 354 / M. 965'ten önce Ibn Hibban Teymi'nin Nisabur'd a insa ettirdigi medrese, H. 402 / M. 1011'den önce Nisabur'da yapilan Es-Saidiyi Medresesi, H. 405 / M. 1014'den önce Nisabur'da yapilan Ebu Osman Sabuni Medresesi, H. 405 / M. 1015'den önce Nisabur'da yapilan Ibn Furek Medresesi, H. 450 / M. 1058'den önce Busih'te yapilan Ibn Gadiret Esedi Medresesi.
Ahmed Gül (1999) ise yukaridaki alti medreseyi içine alan on dört medreseyi kaydetmistir. Medreseler sirasiyla söyledir; H. 349 / M. 960 Ebu'l- Velid Hasan b. Muhammed El-Ümevi'nin Nisabur'da yaptirdigi medrese, Nisabur'da Safii Fakihi Es-Saig En-Neysaburi için yaptirilan özel mektep: bu fikih, kelam, hadis, tefsir, Kur'an ve diger Islami ilimlerin okutuldugu ilk müstakil medresedir, Nisabur'da H. 353 / M. 965'ten önce Ibn Hibban Et -Teymi'nin yaptirdigi medrese, Ebu Hatim El-Busti'nin özel medresesi, Ebu Ali El -Hüseyni'nin hadis mektebi. Bu mektebin 1000 ögrencisi vardir, H. 402 / M. 1014'ten önce Nisabur'da yapilan Es -Sa'idiyye Medresesi, H. 405 / M. 1014'ten önce Nisabur'da yapilan Ebu Osman Es -Sabuni Medresesi, H. 405 / M. 1015'ten önce Nisabur'da yapilan Ibn Furek Medresesi, Nisabur'da Beyhakkiye Medresesi: Safi Fakihi Ebu Bekr El - Beyhaki H. 441 / M. 1050'de yaptirdi, Gazneli Mahmud Gazne'de, kardesi Nasir b. Sebüktekin'in Nisabur'da H. 437 / M. 1046'da yaptirdigi medrese, Tugrul Bey Nisabur'da H. 437 / M. 1046'da yaptirdigi medrese, Busih'te H. 450 / M. 1058'den önce yapilan Ibn Gadiret el-Esedi Medresesi, Taberan ve Bagdat'tan açilan medreseler: bunlar da daha ziyade fikih ögretimi yapiliyordu, Nisabur' da Ebu Ali El-Hüseyni ve Ebu'l Kasim El - Kureysi tarafindan açilan ögretim müesseseleridir.
Bozkurt (2003), kaynaklarda medrese olarak anilan ilk eserin, fakih ve muhaddis Ebu Bekir Ahmed b. Ishak Es-Sibgi tarafindan Nisabur'da kurulan "Daru's - Sünne" oldugunu kaydeder. Hasan b. Ahmed el-Mahledi ve Muhammed b. Hüseyin el -Haseni gibi hadis âlimlerinin imla meclisleri düzenledigi bu Daru's Sünne'de 1000 kadar ögrencinin ders yapabildigi belirtilmektedir.
Yine Bozkurt'un naklettigine göre (2003); Ibn-i Kesir, Büveyhi hükümdarlarindan Bahaüddevle zamaninda vezirlik görevine getirilen Ebu Nasr Sabür b. Erdesir'in Bagdat'in batisindaki Kerh'te kurdugu Daru'l - Ilm Fukahi için tahsis edilen ilk medrese oldugunu söyler. Buranin nizamiye medreselerinden çok önce kuruldugu belirtilmektedir. Bagdat'taki Nizamiyeden önce Nisabur basta olmak üzere dogu Islam dünyasinda otuzdan fazla medresenin kuruldugu ifade edilmektedir. Horasan ve Maveraünnehir'in çesitli bölgelerinde fikih ve hadis ögretimi için Nizamiye Medreseleri'nden önce birçok medrese kurulmustu (Kazici, 1995).
Medreselerin resmi bir tesekkül olarak devlet eliyle kurulmasi X.asirda Karahanlilar zamaninda vuku bulmustur. Ilk defa Karahanli hükümdari Aslan Gazi Tabgaç Han Merv'de bir medrese tesis etti ve vefatinda orada defnoldu (Atçeken, 1998; Baltaci, 1976).
Siiligin yayilmasini engellemek ve devletin ihtiyaci olan ilim adami, idareci ve bürokratlari yetistirmek maksadi ile Sünni Selçuklu Türk - Islam Devleti'nce Nizamiye ve diger adlarla medreseler kurulmus ve Sünni inanca dayali Islami ilimler okutulmaya baslanmistir (Gül, 2003). Devletlerini saglam temellere oturtmak ve Bâtini inançlara karsi en faydali yolun ilmi yaymak oldugunu anlayan Selçuklularda medreseler, bu gayenin tahakkuku için ortaya çikmis ve sonra gelistirilmistir. Gerçekten de bir ilim ocagi olarak medreselerin genis anlamda devlet eli ile kurulup teskilatlanmasi ve vakif suretiyle parasiz olmasi Selçuklularin eseridir (Kazici, 1995).
Tüm bu bilgiler isiginda; medrese her Islam ülkesinde farkli sartlar altinda meydana gelmis, ilk medreseler Türkistan ve Horasan'da kurulduktan sonra diger Islam ülkelerine yayilmistir. Devaminda ise unutulmamasi gereken bir gerçek olarak; Medreselerin büyüklügü, kurumda görev yapan görevlilerin sayisina ve okutulan derslere göre de degismekteydi. Hatta ve hatta medrese, ister bir hayirseverden, isterse devlet tarafindan yapilmis olsun, ders okumak ve ilim tahsil etmek için yapildigindan, yaptiranin kafasinda, kendine göre bir programi mevcuttu. Onu medresenin vakfiyesine yazdirmak ihmal edilmezdi (Atçeken, 1998).
2.2. MEDRESE ÖNCESI EGITIM - ÖGRETIM KURUMLARI
Islam dünyasinda, medreselerden öncede egitim -ögretim faaliyetlerinin oldugu bilinmektedir. Fakat bu faaliyetler, belli ve özel yerlerde degildi. Medreselerden önce egitimin yapildigi yerleri incelersek;
a. Cami: Henüz küttab ve medrese gibi müstakil egitim kurumlarinin ortaya çikmadiklari bir dönemde, kullanilmaya en elverisli ve hazir yerler olarak görülmüslerdi (Unan, 2006). Arapça isminden de anlasilacagi gibi cami, halki toplayan veya halkin toplanti yeri anlamina gelmektedir. Bu yüzden sosyal müesseselerimizin basinda gelen camiler hem ibadet yeri, hem de cemaatin toplu bulunmasi nedeni ile memleket, muhit ve mahalleye ait islerin görüsülüp karara baglandigi yerdi. Günümüzde de camiler, ibadet yeri olma özelliginin yani sira, insanlarin iman, ibadet, ahlak gibi dini konularda egitildigi örgün egitim kurumlari olarak hizmet vermeye devam etmektedirler. Islam'in ilk devirlerinden itibaren mescitlerde ders halkalari tesekkül etmeye baslamis ve bu gelenek günümüze kadar gelmistir. Hatta bu anlamda, Islami dönemdeki ilk egitim müessesesidir denilebilir. Müslümanlarin fethettikleri yerlerde gerek ibadet merkezi olarak, gerekse egitim kurumu olarak büyük bir hizmet ifa etmistir. Caminin ilk sekli, Araplarda ortaya çikmistir. Diger Müslüman milletler, o sekli memleketlerindeki yerli mimari yapi ve iklim durumuna göre degistirmislerdir. Gerek Hz. Peygamber'i dinleyenler, isittikleri hadiseleri üç defa tekrar ederek ezber yaparlardi. Bu toplantilarda ilmin önemi üzerinde de durulurdu. Kurulusundan itibaren, camilerde Kur'an ilimleri, dil, Hadis, Fikih ve usulü, Kelam, mezhepler bilgisi gibi dini ilimler daha ilk hicri asirdan itibaren camilerde okunmaya baslamistir (Yildiz, 1988).
b. Küttab: Bir tür Sibyan mektebi demek olan küttablar, Islamiyet'in dogusundan önce de vardi. Araplarda çok az kimse yazi yazmayi biliyordu. Nitekim Islamiyet'in dogusunda Kureys'ten okuma yazma bilenlerin sayisinin on yedi rakaminda kalmasi bunu göstermektedir. Ilk zamanlarda Kur'an ve dini bilgiler çocuklara, Ali b. Ebu Talib ve Abdullah b. Abbas'in yaptiklari gibi halkalara katilmalari suretiyle verilmistir. Bunlar da yazidan çok ezber usulü ile yapilmistir. Islamiyet ile okuma yazma tesvik edilmis ve Gayri Müslimlerden istifade edilmistir. Kur'an-i ögrenmis olan çocuklar, kismen gramer, aritmetik, siir ögrenmek suretiyle ilkokul dersleri sona eriyordu (Yildiz, 1988).
2.3. MEDRESELERIN YAPI ÇESITLERI
Selçuklu medreselerinde form, distan içe dogru degil; içten yani avludan disa dogru gelismis ve avlu düzeni binanin sekillenmesinde en önemli eleman olmustur. Açik avlulu Selçuklu medreselerinde portal genellikle binanin uzunlamasina ekseni üzerinde, ana eyvanin karsisindadir. Kapidan, giris eyvanina geçilir. Bütün kapali avlulu medreselerde oldugu gibi açik avlulu Selçuklu medreselerinde de dershane hacimleri ana eyvanin bir veya iki yanina konulmus ve genellikle bu odalar kubbeli yapilmistir. Kubbeli medreselerde türbe, bina planlanirken bazen kubbeli dershanelerden birinin sonradan bu amaçla kullanildigi da oluyordu. Diger Selçuklu medreselerinde de türbe yan kanatlarda, ya da binanin ön kisminda bulunur. Mesela sirçali medresesinde giris eyvaninin sagin dadir. Eyvanin saginda ve solunda bulunan kubbeli odalardan birisi Müderrise, digeri de Mu'id'e ait idi (Atçeken, 1998).
Anadolu Selçuklularin kurdugu medreseler kubbeli ve eyvanli olarak iki tip halinde, gerek plan ve gerek mimari süslemeleri bakimindan sonuna kadar hizini kaybetmeyen devamli bir gelisme göstermislerdir (Yazici, 2002). Eyvan, medresede çalisma ve istirahat yeridir (Arabaci, 1998). Iklim sartlari göz önünde tutularak medrese yapiminda iki tip ortaya çikmistir. Bunlar;
a. Açik Avlulu Medreseler: Açik avlulu Anadolu medreselerinde, avlunun girise karsi olan cephesinde, sag ve solunda odalarin yer aldigi büyük bir eyvan mevcuttu. Bazen yanlarda da birer eyvan bulunurdu. Önü revakli küçük hücreler, ögrencilerin yatip kalkmaklarina ve çalismalarina aitti (Hizli, 1998). Taç kapi genellikle binanin uzunlamasina ekseni üzerinde, ana eyvanin karsisindadir. Dershaneler, ana eyvanin bir veya iki yanina konulmus ve genellikle bu odalar kubbeli yapilmistir (Gül vd., 2003).
Konya'daki Sirçali Medrese, Aksehir'deki Tas Medrese, Sivas'taki Burciye Medresesinde giderek simetriklesen plan kurgulari, XIII. Yüzyilin son çeyreginde Sivas'taki Gök Medrese ve Çifte Minareli Medrese ile Erzurum'daki Çifte Minareli Medresede en olgun sekline ulasir (Orman, 2003).
b. Kapali Avlulu Medreseler: Kapali avlulu medrese tipi ise, açik avlunun yerinde çogu zaman bir havuzu ihtiva eden kubbeli kisim ile, ona bitisik oturma odalari ve dershanelerden ibarettir (Hizli, 1998). Orta mekân kubbe ile örtülüdür. Bu sebeple plan, kare veya kareye yakin bir dikdörtgen biçimindedir (Gül vd., 2003). Aydinlikli bir kubbeyle örtülen kapali avlulu model Isparta'daki Ertokus, Konya'daki Karatay ve Ince Minareli ve Kirsehir'deki Caca Bey Medreselerinde sergilendigi plan ve tasarim zenginligi ve sahip oldugu anitsal niteliklerle Selçuklu döneminde gelisimini tamamlar (Orman, 2003). Anadolu Selçuklu medreseleri, genellikle tek katlidir. Ancak Sirçali Medrese'de oldugu gibi iki katli olani mevcuttur. Eyvan sayilari belli degildir (Atçeken, 1998).
Osmanli devrinde Bursa basta olmak üzere, her sehirde medreseler, genellikle açik avlulu ve revakli bir avlunun etrafinda insa edilmis talebe odalarindan ve bu avlunun bir tarafinda ders okutmaya ayrilmis eyvan gibi önü açik veya kapali büyük bir dershaneden meydana geliyordu (Hizli, 1998). Öyle ki, Osmanli medrese dershanelerinin kible yönünde genellikle bir mihrap bulunurdu. Ders saatleri disinda ve namaz vakitlerinde dershaneler mescit olarak kullanilmistir (Hizli, 1998).
2.4. MEDRESELERDE TESKILAT YAPISI
Kurulus tarihi bakimindan medrese sisteminin yapisi, fikih ilmi uzmanlari tarafindan tanimlanan, yorumlan ve korunan hukuki bir temele dayaniyordu. Teskilat bakimindan medreselerde yürütülen tahsilde fikih ve ona yardimci olan bütün sahalara öncelik taninmistir (Ihsanoglu, 1999).
Baslangiçtan beri Islam dünyasinda medreseler, vakiflarca idare edildikleri için medrese binalarina müessesenin mali durumuna göre imaret, kütüphane, hamam gibi diger müesseselerde ilave edilirdi. Bunun için her medresenin bir vakfiyesi bulunur, bunda vâkfin sartlarina göre medresenin nasil isleyecegi, müderris, talebe ve memurlarin ne kadar maas alacaklari ve daha baska konular yer alirdi (Kazici, 1995).
Büyük Selçuklu Devleti vezirlerinden Nizamülmülk'ün insa ettirdigi Nizamiye Medreseleri'nin yönetimi Nizamülmülk ve çocuklarinin elindeydi (Bozkurt, 2003). Bagdat'ta insa edilen Nizamiye Medresesinde talebeye sadece ders verilmekle kalinmiyor, talebenin yiyecek ve barinma ihtiyaçlari da karsilaniyordu. Bunu saglamak için ünlü Vezir medreseye, Bagdat'ta Dicle Nehir kenarina karsi, han, hamam ve çiftlikler vakfetmisti (Kütükoglu, 2000).
Anadolu Selçuklu medreselerindeki teskilat yapisinin klasik Islam medrese yapisina paralel olarak devam ettigi de bilinen bir gerçektir. Devlet tarafindan maddi ve manevi yardim gören ve saray tarafindan himaye edilen Nzamiyeler'in gerek teskilat, gerekse ögretim bakimlarindan o çagin diger ögretim kurumlarindan çok üstün oldugu muhakkaktir.
Osmanli döneminde medreselere baktigimiz zaman ise Osmanli Devletinin kurulusunun ilk yillarindan itibaren daha önce Anadolu'daki Türk devletlerinde de görüldügü gibi bilimsel yapilanmaya gereken önemi vermis; siyasi varligini devam ettirdigi sürede kurdugu medreselerde gerek teskilat ve gerekse idari bakimdan öncüllerini örnek almistir (Halaçoglu, 1999). Bu yönüyle ilk Osmanli medreseleri, teskilatlanma ve idari yapilanma bakimindan Selçuklu devri medreselerinin bir devami olarak kabul edilmektedir.
Osmanli Devleti'nde ilk defa Orhan Bey zamaninda kurulan medreseler, zaman içinde büyük gelisme göstermis, gerek Fatih, gerekse Kanuni döneminde gerçeklestirilen düzenlemelerle de mükemmel bir islerlige kavusturulmustur. Böylece medreseler, bir yandan ilim adamlari yetistirirken, diger yandan da zamanin toplum ve ihtiyaçlarina cevap verir hale gelmislerdir.
Osmanli medreselerinde ilk teskilatlanmanin Yildirim Bayezid devrinde gerçeklestirildigi belirtiliyor (Izgi, 1997). Ayrica Fatih'in meydana getirdigi medrese teskilati öncesinde Osmanli medreselerinin Telvih, Miftah ve Hasiye-i Tecrid okunan medreseler olarak üç kisma ayrildigi bilinmektedir (Tekindag, 1973).
Osmanli medreselerinde asil teskilatlanma Fatih döneminde gerçeklesmistir. Fatih, Istanbul'u alip Sahn-i Seman Medreselerini kurduktan sonra bir teskilatlanmaya gidilmistir. Öyle ki, Sahn-i Seman Medreselerinin insasindan sonra medreselerin dereceleri; Hasiye -i Tecrid (Yirmili), Miftah (Otuzlu), Kirkli, Hariç, Dâhil ve Sahn-i Seman seklinde ayrilmistir. II. Bayezid devrinden itibaren de altmisli medreseler yapilmistir (Halaçoglu, 1999).
Kanuni döneminde ise medreseler; Ibtida-i Hariç, Hareket-i Hariç, Ibtida-i Dâhil, Hareket-i Dâhil, Muvassila-i Sahn, Sahn-i Seman, Ibtida-i Eletmisli, Hareket-i Eletmisli, Muvassila-i Süleymaniye, Hamis-i Süleymaniye, Süleymaniye ve Daru'l Hadis seklinde siralanmislardir (Ahmet Cevdet Pasa, Tarihsiz).
Tüm bunlarin yaninda Osmanli medreseleri amaçlari ve gördükleri hizmetler bakimindan iki gruba ayrilmistir. Bunlar; Umumi Medreseler ve Ihtisas Medreseleri'dir. Umumi Medreseler; Islami ilimler ile Islam dünyasina disaridan giren ilimlerin çesitli nispetlerde okutuldugu medreselerdir. Genel olarak kadi, müderris ve müftü yetistirmek için kurulmuslardir. Bu medreseler köylere varincaya kadar Osmanli ülkesinin her tarafina yayilmistir (Baltaci, 1976).
Ihtisas medreseleri ise; dogrudan dogruya ihtisasi gerektiren Ulum-i Islamiyye'den birini yahut da Ulum-i Dahile'den birini ögrenmeyi hedef alan ve o ilmin tahsiline mahsus metodlarla ögretim faaliyetlerinde bulunan medreselerdir (Baltaci, 1976)
Ihtisas medreseleri de kendi aralarinda üç gruba ayrilmaktadir. Bunlar; ilki I. Murad devrinde açilmis ve Hz. Muhammed'in ( SAV) hadis -i serifleriyle ilgili ilimleri ögrenmek maksadi tasiyan Darü'l Hadisler, ilki Yildirim Bayezid tarafindan Bursa'da açilan ve Kur'an -i Kerim'in dogru okunusu ile Hz. Peygamber'e dayanan okunus rivayetlerini ögreten Darü'l Kurralar ve daha önceleri Darü's Sifa olarak anilan ve tip ilimlerinin ve uygulamasinin beraberce ögretildigi medreseler olan Darü't Tiblar'dir (Baltaci, 1976).
2.5. MEDRESELERDE EGITIM VE ÖGRETIM FAALIYETLERI
Baslangicindan itibaren medresede yürütülen egitim-ögretim faaliyetleri önemli bir husustu. Bazi kaynaklar Selçuklu öncesi ve Selçuklu döneminde insa edilen medreselerde yalnizca dini ilimlerin okutuldugunu ileri sürerken, bazi kaynakla rda da bu medreselerde nakli ilimlerin de okutuldugunu ifade etmektedir.
Kurulusundan Osmanlilara kadarki süreçte ve sonrasinda medreselerde yürütülen tahsilde fikih ve ona yardimci olan bütün sahalara öncelik taninmistir. Bunun yaninda medrese görevlilerinin sayisi da kurumun büyüklügüne ve okutulan derslere göre degismekteydi. Öyle ki medreselerde bulunan belli basli hocalara, okutulan derslere ve görevlilere baktigimizda; bölgedeki hadis seyhlerini, onlarin dogum ve ölüm tarihlerini, ilmi durumlarini bi ldiren Muhaddisler; muhaddislerin rivayet ettikleri hadislerin lafizlarini tashih eden Seyhü'l Hadisler veya Seyhü'l Rivayeler; Kur'an'i ezberleyenenlerin derslerini takiple görevli olan Hafizlar; Kur'an'in ayetlerini açiklayan Müfessirler; talebeye ders veren Müderrisler; Müderrislere yardimci olan Muidler; ders çalismalari esnasinda ögrenciye yardimci olan Müfidler; tartisilan konularda arastirma yapan Müntehiler; talebenin devam durumunu izleyen Katibu'l Gaybeler; ögrencinin kaydiyla ve onlarin derse ilgisini takiple görevli olan Zabitü'l Esmalar; küçük çocuklara Islamiyet'in esaslarini ögreten Muallimu'l Küttablar; halka ibretli olaylar ve sözler anlatan Kaslar ve Kariu'l Kesasiler; halka siirler ve güzel sözlerle zühd, tevekkül gibi konularda vaaz veren Vaizler karsimiza çikmaktadirlar. Ayrica Reis, Müftü, Kadi, Sahid, Mütesaddir, Müfid gibi görevlilerde oldugu belgelerde karsimiza çikmaktadir. Hadisle ilgili bölümlerde yardimciya Müstemli, dil hocalarina Nahvi denirdi. Kiraat hocalari da hadis hocalari gibi Seyh olarak adlandirilirdi. Ribat, zaviye ve hankahlarda ders verenlere seyh denirdi. Medreselerde ayrica Nasih, Verrak, Musahhih, Muarrid gibi yazi ile ve yazi malzemesinin saglanmasiyla ilgili görevlilerde bulunurdu (Bozkurt, 2003). Kur'an ve Kur'an ilimleri, Hadis ve ilimleri, Safii usulü fikhi ve Es'ari Kelami, Safii fikihi, Arapça ve ilimleri, adap ve kisimlari, Riyaziyat ve Feraiz ise bu medreselerde okutulan belli basli derslerdendir (Talas, 2000). Bunlarin yaninda bazi medreselerde tip ve hey'et derslerinin de var oldugu ifade edilmektedir (Kuran, 1969).
Anadolu Selçuklu medreselerinde ise daha çok ihtisaslasma görülür. Medreseler okutulan konulara göre Dar'ül Hadis, Fikih Medresesi, Tip Medresesi seklinde siniflandirilmistir. Öyle ki Konya'daki Ince Minareli Medrese bir Dar'ül Hadis, yine Konya'daki Sirçali Medrese ise fikih medresesi olarak kurulmuslardir (Kayaoglu, 1994).
Dar'ül Hadislerde verilen esas ders hadis ilmi iken, Fikih medreselerinde verilen ise Islam Hukuku esasina dayanan fikih tedrisi idi. Tip medreselerinde ise tip tahsili yaptirilirdi. Bunun yaninda medrese, ister bir hayirsever, isterse devlet tarafindan yapilmis olsun, ders okumak ve ilim tahsil etmek için yapildigindan, yaptiranin kafasinda, kendine göre bir program mevcuttu. Onu medresenin vakfiyesine yazdirmayi da ihmal ettirmezdi (Kuran, 1969; Atçeken, 1998).
Metinleri bulunabilen medrese vakfiyelerinden Anadolu medreselerinde egitimin Sali ve Cuma günleri hariç hafta boyunca yürütüldügü ve egitim süresinin azami bes yil ile sinirlandigi anlasilmaktadir. Fakih denilen medrse ögrencilerine baslangiçta "mübtedi", daha sonra "mutavassit", en sonunda da kendi kendine istidlal yaparak hüküm çikarabilecek duruma gelince "müstedil" denilmekteydi (Ihsanoglu, 1999). Hatta ve hatta mevcut vakfiyelerden anlasildigina göre Anadolu Selçuklu Medreseleri'nde ögrenci sayisi 20-40 arasindadir (Kuran, 1969).
Medrese, eger bir devlet ve hükümet baskani tarafindan insa edilmisse, programina daha çok önem verildigi ve kurucusunun gayesine hizmet edecek bir ögretimin takip edildigi görülmektedir. Medrese egitimini basariyla tamamlayanlara icazet verilir, belli bir süre kendisinde kabiliyet görülmeyen ögrenci uzaklastirilirdi. Dersler umumiyetle ezberleme, tekrar, tefakkuh, müzakere ve imla metotlariyla ögrenilmeye çalisilirdi (Bozkurt, 2003).
Herhangi resmi bir derecelendirmeye tabii tutulmadigi görülen Osmanli öncesi medreseler, umumiyetle müderrislerin ilmi kabiliyetlerine göre söhret bulmustur (Ihsanoglu, 1999).
Osmanli medreselerine baktigimiz zaman ise; bu medreselerde okutulan bilimlerin üç kisma ayrildigini görmekteyiz. Bunlar; Osmanli medreselerinde en çok üzerinde durulan, "Ulum-i Aliye" yani yüksek bilimler denen Tefsir, Hadis ve Fikih diye üç temel bilime ayrilan dini-hukuki bilimler; "Ulum-i Akliye" denen Felsefe, Matematik, Hey'et (astronomi) diye adlandirilan bilimlerin yer aldigi akli bilimler ve baska bilgileri ögretmek için araç sayilan ve Sarf, Nahiv, Belagat, Mantik, Maani, Bedi, Insa gibi bilimleri kapsayan alet bilimleri'dir (Akyüz, 1993). Bununla birlikte ise ilk Osmanli medreselerinde Nizamiye Medreseleri gelenegine dayali bir egitim yürütülmekteydi. Bu medreselerde nakli ilimler agirlikli olmakla birlikte akli ilimlere de yer verildigi ifade edilmektedir.
Osmanli medreselerinde asagidan yukariya her derecede medresede ders ve kitaplarin ne ölçüde okutulduklarini net bir sekilde söylemek güçtür. Çünkü genellikle medrese vakfiyelerinde okutulmasi gereken dersler ve ders kitaplarindan fazla bahsedilmemis, derslerin "adalet-i kadim" üzere okunacagi ifade edilmistir (Akyüz, 1993). I. Haki Uzunçarsili1 ve Cahid Baltaci2 ise Osmanli medreseleri ve bu medreselerde okutulan ders kitaplari konusunda su tespitleri yapmislardir (Baltaci, 1976; Uzunçarsili, 1988; Ünal, 1998):
Hasiye-i Tecrid (Yirmili) Medreseleri: Kelam'a ait Hasiye-i Tecrid adli kitabin okutulmasindan dolayi bu adi almislardir. Tahsil müddeti zamanla 3 ay, bir yil ve iki yil olarak degismistir. Sarf, Nahiv, Akaid - Kelam, Usul-I Fikih ve Belagat Hey'et okutulan derslerdir. Emsile, Bina, Maksud, Avamil, Izhar, Kafiye, Serh'i Tevali, Metali, Telvih, Hasiye -I Tecrid, Serh'i Feraiz, Mutavvel, El Mülahhas, Risale-I Fethiye ise okutulan kitaplardir.
Miftah (Otuzlu) Medreseleri: Bu medreselerde belagattan, Serh-i Miftah'in okutulmasindan dolayi bu ad konulmustur. Bunlarin tahsil müddeti; iki ay, üç ay ve iki yil gibi sürelerde degisiklik göstermistir. Fikih, Belagat, Kelam ve Hadis görülen dersler iken, Tenkih, Tavzih, Serh-i Miftah ve Hasiye-i Tecrid ve Mesabih okutulan derslerdir.
Kirkli ve Hariç Medreseler: Tahsil müddetleri üç ay, bes ay ve iki -üç yil olarak degismekle birlikte; Fikih, Kelam, Hadis, Belagat ve Usul-i Fikih gösterilen derslerdir. Tenkih, Tavzih, Miftahu'l Ulum, Mesarik, Hidaye, Mesabih, Buhari, Müslim ve Ser-i Mevakif okutulan kitaplardir.
Dâhil Ellili Medreseler: Tahsil müddetleri alti ay ile bir yil arasinda degismis olan bu medreselerde; Fikih, Usul'i Fikih, Tefsir ve Hadis dersleri okutulup; Telvih, Kessaf, Beyzavi, Hidaye ve Buhari okutulan ders kitaplaridir.
Sahn-i Seman Medreseleri: Tahsil müddetleri birer sene, alti ay ve en az alti oy olarak degisiklik göstermis olup; Fikih, Usul-I Fikih, Tefsir ve Hadis görülen derslerdir. Hidaye, Telvih, Serh-I Adud, Buhari, Kessaf ve Beyzavi ise okutulan ders kitaplaridir.
Altmisli Medreseler: Tahsil müddetleri bir yil olup, Fikih, Usul -I Fikih, Kelam, Tefsir ve Hadis görülen derslerdendir. Hidaye, Telvih, Serh-i Feraiz, buhari, Kessaf, Serh-i Mevakif ise okutulan ders kitaplarindandir.
Osmanli medreselerinde okutulan dersler asagi dereceli medreselerde muhtasar, yüksek dereceli medreselerde ise mufassal olarak islenmekteydi. Devaminda ise bu medreselerde aritmetik, cebir, geometri ve astronomi gibi Riyazî ilimler ve tabii ilimlerden fizik de okutulmaktaydi (Uzunçarsili, 1988; Ihsanoglu, 199).
Tüm bunlar ile birlikte Osmanli medreselerinde okutulan derslerin nasil görüldügü de önemli bir baska konudur. Öyle ki Osmanli medreselerinin en büyüklerinde bile talebe 3 sayisinin yirmiye ulasmadigi, seviyeye göre egitim-ögretim faaliyetlerinin sürdürüldügü, kitap geçmenin esas alindigi, derslerin sik sik tekrarlarla ve münazaralarla takrir edildigi bilinmekle beraber ögretim yöntemi esas olarak ezbere dayaniyordu. Ögretim süresi daha ziyade ögrencinin çaliskanligina, gerekli olan dersleri ve imtihanlari verme durumuna bagli olup, egitim bugünkü anlamda yillara ve siniflara göre düzenlenmemisti. Belirtilen dersleri okuyan ve gerekli sinavlari basari ile verem ögrencilere "temessük" denilen ve yüksek dereceli bir medreseye gitmesini saglayan bir mezuniyet belgesi tevcih edilirdi (Ünal, 2002).
Diger bir ifade ile Osmanli medrese teskilatinda hariç ve dâhil derslerini gören talebe, Sahn-i Seman ve Sahn-i Süleymaniye Medreseleri'ne devam eder ve burayi tamamladiktan sonra icazet alir yani kendisine müderrislik edebilecegine dair diploma verilirdi. Bundan sonra müderris adayi nevbet denilen müderrislik veya kadilik almak için sira bekler, Anadolu'da vazife alacaksa Anadolu Kazaskeri'nin Rumeli'de görev alacaksa Rumeli Kazaskeri'nin muayyen günlerinde meclislerine devam edip "matlab" denilen deftere mülazim4 kaydedilir ve sirasi gelinceye kadar beklerdi (Uzunçarsili, 1988).
Osmanli Medreselerinde derslere genellikle sabah namazindan sonra baslanir, müderris talebeleriyle birlikte vakit namazini kilardi. Derse geçilir, Kur'an'dan bir parça okunur, Peygamber'e dua ve selamdan sonra konuya geçilirdi. Dersler ögleye kadar sürerdi. Ögleden ikindiye kadar ders yapilmazdi. Ikindi namazindan sonra ikindi dersleri baslardi (Köroglu, 1999).
Medreselerde ögretim dili Arapça idi. Bu, Islam dininin kutsal kitabi Kur'an -i Kerim ile Hz. Peygamber'in sözlerinin Arapça olmasinin bir geregi sayilabilir. Türkçe ise sözlü açiklamalarda ve tartismalarda kullaniliyordu. Farsça ise ilk defa Damat Ibrahim Pasa'nin yaptirdigi medresede okutulmaya baslandi (Ünal, 2002).
Osmanli Medreselerinde kadro yapisina bakildiginda ise; kadronun Müderris5 ve muid'den6 olusan tedris yani ögretim kadrosu; mütevelli7 ve ona bagli kâtip, cabi (medreseye ait vakif gelirlerini toplayan), cabi kâtibi, mutemed ve noktaci 8 gibi memurlardan olusan idari kadro ve en sonuncusu da hafiz-i kütüb (kütüphaneci), bevvap (kapici), ferras (temizlikçi), kennas-i helâ (tuvalet temizlikçisi), siraci (kandilci) gibi elemanlardan olusan hizmetli sinifi olmak üzere üç siniftan olustugu görülmektedir (Izgi, 1997).
Osmanli medreselerinde ilk dönemlerde müderrisler günde dört ders vermekle yükümlü idiler. Tedrisat medreselere ve müderrislere göre haftanin en çok üç günü (Sali, Çarsamba, Cuma) tatil olmak üzere devam ederdi. Bununla birlikte Osmanli medreselerinde talebelerin Sibyan Mektebini bitirerek veya o seviye de hususi bir egitim görerek medreselere girdikleri anlasilmaktadir.9
Medrese bünyesinde yetistirilen egitim kadrosunun istihdami Seyhülislam ve Kazaskerin sorumlulugu altindadir. Söz konusu sorumluluk, müderrislik kadrolarina atanacaklarin seçimi, uygun kadrolara atamanin yapilmasi, mesleki basariya baglanmis terfi islemleri, disiplin sorunlari ve buna bagli azil islemleri ile emeklilik gibi özlük hizmetlerini kapsamaktadir (Ünal, 2002).
Hizmetli kadrosu dedigimiz bu kadronun personellerinin tayin usulleri ise oldukça basittir. Vakfiyelerdeki hükümlere göre kadilar tarafindan yapilan tayin teklifleri, merkez tarafindan sonuçlandirilmaktaydi. En basit görevler için dahi Osmanli hâkimiyet biçiminin bir yansimasi biçiminde Padisahin tasdikinden geçen berat alma zorunlulugu vardi (Ünal, 2002).
2.6. MEDRESELERIN BOZULMA NEDENLERI
Selçuklu devleti ile baslayan, Osmanli devletinin kurulusu ile gelisen ve mükemmel bir sekilde çalisan medrese sistemi ne yazik ki Osmanli devletinin dagilma sürecine girmesi ile bu egitim kurumlari da amacini asmis ve bozulmalar baslamistir.
Osmanli devletinde medrese kurulusundan XIX. Yüzyila kadar ilmi ve fikri hayatta etkili, devlet ve toplumu belirli seviyelerde yönlendiren bir kurumdu (Ipsirli, 2003). Iste bu egitim kurumlari zamanla bazi nedenlerden dolayi islevini yitirmis ve topluma faydadan çok zarar vermeye baslamistir. Osmanli Devleti'nin içinde bulundugu ve ögretimi etkileyen nedenleri incelersek;
Merkezcilik: Iradede ve ilimde yüksek seviyede olan kisiler merkezde oldugu için buna bagli olarak en yüksek egitim-ögretim müesseseleri de merkezde bulunuyordu. Çünkü merkezden her yere hükmedilebilirdi. Osmanli devleti döneminde de bu düzen devam etmis, yüksek medreselerde yüksek ilim adamlari görev almislar, dolayisi ile merkezde ikamet etmislerdir. Bu merkeziyetçiligin büyük âlimlerin bulusmasini saglamasi gibi faydalari varsa da bazi zararlari da olmustur. Bunlar;
1. Merkeze çok uzak olan yerlerde zeki, hevesli gençlerin merkeze gitme imkânlari olmadigi için sönüp gitmislerdir. Yakinlarinda ilim merkezi ve yüksek ilim faaliyeti olsaydi, birçok gencin okuma ve ilim hevesi kaçmamis olacakti.
2. Ilim merkezleri arasinda ilmi bir rekabet olusacakti. Her merkez kendi çevresinde daha genis imkân ve sartlara göre baska yönlerde gelisme imkâni bulacakti.
3. Merkezde görev yapan ilim adamlari, bulunduklari yerden ayrilmak istemezler ve daha önce orada yerlesmis olanlar, sonradan gelenleri çekemez kiskanirlar. Öncekilerin idare ile olan dostluklari sayesinde kendilerine haksiz mevkiler ve çocuklarina da haksiz görev ve rütbeler temin ederek ailecek kök salmayi planlarlar (Atay, 1983). Nitekim padisah hocalarinin ogullari on bir ve on dört yasina basinca ilk anca elli akçeli Hariç müderrisi; Kazasker ogullari ilk anda kirk akçeli medrese müderrisi ve eyalet kadilarinin ogullari i se yirmi besli yaslarda hiç sira beklemeden müderris olmuslardir (Atay, 1983). II. Bayezid (1481 - 1512 ) ve Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) dönemlerinde bizzat padisahin istegi üzerine iltimasla müderris tayinlerinin yapildigi görülmektedir (Zengin, 2002).
4. Yüksek tahsilin merkezde olusu büyük âlimlerin oraya gitmesini tesvik ettigi gibi, ögrencilerin de oraya akin etmeleri sonucu ikamet, yiyecek ve hoca bulma meselesini ortaya çikartmistir.
Saltanat Kavgasi: Padisahin kardesleri veya ogullari arasindaki taht kavgasi sonucu çikan gerginlikler hocalari ve talebeleri etkilemistir. Toplum içinde olusan bu huzursuzluk ortaminda hocalar, ilmi arastirma yapmamislar; talebeler ise kendilerini ilme vermemis, mezun olsalar dahi istenilen sonuca ulasilamamislardir. Zaman zaman medreseliler de huzur bozan bu olaylara dogrudan ya da dolayli olarak katilmislardir.
Padisahin Yetisme Kosullari: Osmanli devletinde padisah olana kadar her an öldürülme endisesi içinde, kapali odalarda hayat sürmeleri sonucu, dis hayati ve idarecileri sahsen tanima firsatlari olmamistir. Padisah olunca da lalasinin veya kizlar agasinin tavsiyesine boyun egmistir. Bu durum ise; ülkenin padisahin emirleri dogrultusunda degil, çevresindeki insanlarin istekleri yönünde ülkenin yönetilmesine neden olmustur (Atay, 1983).
Akli Ilimlerin Terk Edilmesi: Medreselerin gerilemesinde rol oynayan baslica sebeplerden biri de tecrübî ve akli ilimlere karsi çikilmasidir. Bu düsünce tarzi medreselerde programlari etkilemis ve insanin düsüncesini ve muhakemesini gelistiren ve ilmini artiran akla dayali ilimlerle deneye ve müsahedeye dayanan bilimler yasak edilmistir. Ilim ile cehaletin ayni sayilmasi, âlim ile cahilin bir tutulmasi ilme ragbeti azaltmis ve cehaletin yayilmasina neden olmustur (Atay, 1983). Nitekim 1869 yilinda Seyhülislam'in istegi üzerine hazirlanan ve Istanbul medreseleri hakkinda bilgi verilen çalismada, medreselerde okutulmakta olan dersler arasinda matematik ve fen ilimlerinin yani sira tefsir ve hadis ilimlerine de rastlanmamaktadir. Belir tilen ilimlerin programdan çikartilmasi ile medrese tahsilinin büyük oranda Arapça ve fikih'a dayandigi anlasilmaktadir (Zengin, 2002).
XIX. yüzyil içinde medreselerde müderrislerin kiskançlik yüzünden her dersi kendileri okutmaya kalkmislar ve medreselerin eski egitim kalitesini düsürmüslerdir. Medreselerin en parlak devirlerinde 12 ayri fen bilimleri dersini 12 müderris okuturken; bu dönemde bu dersleri tek basina okutmaya çalisan müderrisler olmustur. Bu yükü kaldirmak zor oldugu için ögrencilerin eksik yetismelerine neden olmustur (Kutlu, 1992).
Bir taraftan müderrislere yapilan usulsüz tayinler, diger taraftan XVI. Yüzyilin sonlarindan baslayarak akli ilimlere agirlik verilmesi, medreseleri gün geçtikçe daha büyük bir gerilemeye sürükledi. Hatta zamanla bunlardan tefsir ve hadis de okutulamaz hale gelmisti. Aslinda medreselerde zafiyet alametleri daha XVI. yüzyilda basladi. Bunun için sultan III. Murat saltanatinda medreselerin islahi ile ilgili fermanlar çikartildi. Bu fermanlarda Danismendlerin gerekli mertebeleri asip Istanbul, bursa veya Edirne hâkimlerinin ruznamçelerine yazilip imzali ve mühürlü tezkire almalari sarti getirildigi gibi Danismedlerin üç yildan önce sahn medreselerine gitmeleri yasaklandi (Kütükoglu, 2000).
Aydin Issizligi: III. Selim, Nizam-i Cedid'e baslayinca, medreseye ve müderrise de çekidüzen vermek için çok çalisti. Seyhülislama gönderdigi bir Hatt -i Hümayunda, Rüus alacak softanin10 imtihana çok dikkat edilmesini ihtar ediyordu. Zaman içinde müderrisin derse devam düzeni de bozuldu. Medreselerin bazilari vakif sartlarina göre; dersine gelmeyen müderris, o günün yevmiyesini alamazdi ve bütün müderris maaslari yevmiye hesabiyla ayda bir ödenirdi. Son zamanlarda derse gelmedigi halde tam maas alan müderrisler çogaldi. Bu durum ise da ha çok vakiflarin bozulmasi ile ilgilidir.
XVIII. asir baslarinda Anadolu'da medrese sayisinin, devlet ihtiyacinin çok üzerine çikmasi ile yüksek dereceli talebeler issiz kalmistir. Bu nedenle celali hareketlerine katilmislardir. Yani aydin issizligi baslamistir (Öztuna, 1994).
Nüfusun Artmasi: Osmanli devletinin sinirlarinin genislemesi sonucu nüfus da bir o kadar artmisti. Ülkede issizlerin sayisi artinca is imkânlari da daralmisti. Gençler, idari kadrolara geçmek için birbirleri ile mücadele eder hale gelmislerdi. Yeniçerilik sistemi, Türk gençlerinin askerlige heves etmelerini engelliyordu. Bu yüzden medreseye heves etmeye basladilar. Medresenin iase, ibate, hoca ve kitap bakimindan gelen talebeyi barindiracak ve onu tatmin edecek durumda olmamasi mevcut olan imkânlari paylasmak zorunda birakmistir. Medreselerde daha önceki hayat sartlarina göre cazip görünen imkânlari, talebenin çogalmasi karsisinda imkânsizliklara dönüsmüstü. Tek kisilik odada üç-dört kisi barinmak durumunda kalmis, bu nedenle talebenin ders çalisma imkâni ortadan kalkmistir. Diger zorluk, talebenin anlama ve ögrenme seviyesinin düsmesi; bir hocaya yirmi talebenin düsmesi gerekirken talebe sayisi yüz veya iki yüz civarinda olmustur. Buna mukabil olarak dersin verimi de düsmüstür.
Camilerin Tekrar Dershane Olmasi: Nüfus çogalip talebeler medreseye akin edince dershaneler yetersiz kalmis, daha çok talebeye ders vermek için yeni medreselere ihtiyaç duyulmustur. Ancak bu yola gidilmeyip, camiler dershane islevini yürütmeye baslamistir. Medreselerdeki dershanelerde yatakhane olarak kullanilmistir (Atay, 1983).
Devlet büyüklerine bagli olmak, rüsvetle müderris, kadi tayini, ilim sahibi ile cahilin farkinin gözetilmemesi, saltanat kavgalari buna sebeplerdi. Devlet uzun süre müderris tayininden baska bir sey yapmamis, medrese egitimine seyirci kalmistir. Böyle olunca medreselerin, ilmi seviyesinin düsmesine neden olmustur.
1980 yilinda medreselerin gerilemesini önlemek için 11 maddelik bir islahat projesi yayinlanir. Bu projede medrese seviyesi yükseltilerek, devlet mekanizmasinda medresenin etkinliginin arttirilmak istenmesi vardir. Medreselerin önemini yitirmesinde, bati tipi egitim kurumlarinin da etkisi olmustur. Bu kurumlar medreselerin gittikçe hayat ve kültür çevresinin disina itilmesine neden olmustur. Medreselerdeki bu gerileme islahat hareketini baslatmistir (Gül vd., 2003).
Mülazemet Usulünün Bozulmasi: Önceleri medrese mezunlari, müderrislik kadrolarina atanabilmek için mülazemet usulüne göre, bir bekleme döneminden geçerlerdi. Bu bir çesit staj dönemi idi. Zamanla bu yol kötüye kullanildigi gibi müderris olmak için medreseyi bitirme sarti da aranmadi. Ders yapilamayan, harap, yanmis, adi var fakat kendisi ortada olmayan medreselere kayirma yoluyla bazi kisiler müderris ataniyorlardi. Mülazemet usulünün bozulmasiyla birlikte cahil ve liyakatsiz insanlar görev basina geçmislerdir (Ünal, 2002).
Koçi Bey'e göre, medreselerin baslica bozulma nedeni, "cahil ve âlim arasinda fark gözetilmeden para ve hatir gönül yoluyla layik olmayanlara veril mesi, baska deyise mülazemet yolunun bozulmasidir." Ayrica mülazemetlerin çok verilmesi de sayica fazla fakat yeteneksiz müderrisin ortaya çikmasina neden olmustur (Akyüz, 1999).
Ögretim Sistemindeki Bozukluklar: Müderrisler ders vermeye basladiklari zaman talebeye ilk merhaleden son sinifa kadar okuturlardi. Camide ders okuyan talebe, hocayi kendi seçiyordu. Bu sekilde meshur hocanin talebesi artar ve ögrenme imkâni azalir. Buna bagli olarak kalabaliklasan siniflarda hocanin da performansi düser (Atay, 1983).
Osmanli Devletinin diger kurumlardaki yozlasma ve idareci -aydinlarin çaga ayak uyduramayip taassup içine düsmeleridir.
Bozulmaya etki eden sebeplerin kaldirilmasi için emirler verilmis ve fermanlar yayinlanmistir. III. Mehmet Nisan 1598' de I.Ahmet Kasim 1609' da, IV. Murat ve III. Ahmet (1703-1730), I. Mahmud ve III. Selim devirlerinde medreselerin islahi ile ilgilenilmis ise de bir türlü istenilen seviyeye ulasilamamistir (Ünal, 2002). Medrese artik kendini degisen dünya sartlarina uyduramiyor; ilim, teknik ve sanatta takip edilen sistem ve metotlara yabanci kaliniyordu. Iste bunun içindir ki medreselerin disinda yeni bazi okullarin açilmasina ihtiyaç duyulmustur.18 Kasim 1773 tarihinde Mühendishane-i Bahr-i Hümayun açilmisti. Buna Mühendishane-i Berr-i Hümayun, Tibhane-i Amire, Mekteb-i Maarif-i Adliye, Kekteb-i Ulüm-i Ebediye, Daru'l-Muallim Rüsdi ve Mekteb-i Sultani'ler gibi okullar takip etti Ilk bakista bunlar, medreselerin disinda gibi görünmekte iseler de II. Mesrutiyet' in ilanini izleyen yilda medreselerde islahat girisimlerine baslanmis, dini egitim yaninda Türkçe, tarih ve cografya gibi sosyal dreslerle; fizik, riyaziye, kimya gibi fen derslerinin okutulmasi için yapilan tesebbüsten de tam bir sonuç alinamamistir (Yildiz, 1988).
2.7. MEDRESELERI ISLAH ÇALISMALARI
Medreselerin islahi hususunda en ciddi ve ayrintili kanunnamenin III. Mehmed'in çikardigi 1598 tarihli kanunname oldugu bilinmektedir. Bundan sonra uzun bir süre, I. Mahmud zamanina kadar medrese ile ilgili ciddi bir islahat tesebbüsü görülmemistir. Ama I. Ahmed, oldukça ayrintili bir Adalet Fermani çikararak kadilarin yolsuzluklarinin önüne geçmek istemisti (Atay, 1983).
Ülke egitim alaninda köklü birtakim degisiklikler yapilarak medreselerin yaninda yeni, modern mekteplerinde kurulmaya baslamasi yoluna gidilmistir. III. Selim ( 1789-1807 ) devrinden itibaren yogunlasan Batililasma hareketi daha çok askeri alana münhasir kalmis, diger alanlara genisletilmesi ise ancak Tanzimat yillarindan sonra gerçeklesebilmistir. Bu itibarla ilk yillara açilan mekteplerin, medreselerin ilgi alanina girmeyen alanlarda açildiklari görülmektedir (Zengin, 2002).
Islahata ilk olarak Istanbul medreselerinden baslanmasi uygun görülmüs ve bütün Istanbul medreselerindeki talebenin ayni usul ve kaideler içinde yetismesini temin gaye siyle de bütün medreselerin tek bir medrese "Darü'l-Hilafiyet'l-Aliyye Medresesi" adi verilmesi uygun görülmüstür (Kütükoglu, 1978).
Osmanli Devleti'nde köklü degisiklikler Sultan II. Mahmut döneminde yapilmistir. Bu degisikliklerden biri de, Sultan Mahmut' un ilkögretimi zorunlu hale getirmis olmasidir (Yildiz, 1988). Sultan II. Mahmud Hükümdarliginin sonlarina dogru ilkokul seviyesinde ve geleneksel okul sisteminin disinda iki tane Rüsdiye Mektebi açildi. Böylece egitimin reformu ve laiklestirilmesinin ve modern egitim sisteminin olusmasinin ilk yasal adimlari atilmis oldu. Bu çalismanin agirlikli konusu Osmanli medreselerinin II. Mesrutiyet dönemindeki ( 1908-1918 ) genel durumlari, egitim seviyeleri, programlari, sosyal hayata etkileri, karsilastiklari m addi- manevi sorunlar, hükümetle iliskisi, egitim sistemi içerisindeki konumu ve fonksiyonu olusturmaktadir (Sarikaya, 1997).
1908 Mesrutiyeti' ne kadar medreseler, geleneksel ögrenim veren ve dini ilimler ögreten okullar halinde kaldi. Tabii ilimler, felsefe, yüksek matematik gibi dersler kaldirilmisti. Bati usulünde okullar açilmisti. Artik medreselerden sadece sin adamlari yetisiyordu. Mesrutiyet' ten sonra, medreselerin asrin yüksek din adamlari yetisiyordu. Mesrutiyet' ten sonra, medreselerin asrin yüksek din adamini yetistirmekte bile yeterli olmadigi görüldü (Öztuna, 1994). II. Mesrutiyet' in ilanini takip eden sene medreselerde de islahat çalismalarina baslanmis, dini egitim yaninda Türkçe, Tarih, Cografya gibi Sosyal ile Riyaziye, Fizik, Kimya gibi fen derslerinin okutulmasi için yapilan girisimden de sonuç alinamamistir (Kütükoglu, 1978).
Fermanlarda bahsedilen bozukluk ve bu konu ile ilgili olarak yapilmasi gereken islahatlara bakildigi zaman; biri talebenin belli bir süre okutulmasi ve derse devami , ikincisi müderrislerin derse devami ve sonuncusu ise okutulan kitaplarin eksiksiz okutularak talebenin ögrenmesini saglamak aksi halde talebeye icazet vermemek olarak siralanmistir (Atay, 1983).
Kanuni devrinden itibaren Tanzimat' in ilanina kadar geçen süre içinde medreseler kendi haline birakilmis ve bu alanda hiçbir islahat yapilmamistir. Tanzimat ilanindan sonrada ayni durum devam etmistir (Yaltkaya, 1940).
Koçi Bey, "Az zamanda müderris ve kadi olunca ilim sahasi cahiller dolu ve iyi ile kötü ayirt edilmez hale geldi. Çogu kez zulüm ve teaddi ettiler " diyerek bozuklugun ve zulmün kökeninin cehalet oldugunu isaret etmislerdir. Koçi bey, Risalesinde medreselerle ilgili su hususlara dikkat çekiliyor:
Idarenin bozuklugunun medreseye etkisi : " Içtimai ve idari sebep; son durum 1954' ten beri bu eski nizam bozulmus, daha sonra seyhülislam ve Sunullah Efendi sebepsiz yere birkaç defa azledildi. Kazaskerler de çabuk çabuk azledilince, yerine gelen azlolma korkusuna düsüp devlet vekillerine yaranmaya muhtaç oldular ve padisahin huzurunda gerçegi söylemekten çekindiler. Herkesin hatirina baglanip kaldilar."
Ilim ve kadilik mensuplarinda iltimas yapilmamasi gerektigini anlatir;" Ilmi mevkinin iltimasla verilmesi dogru degildir. Daha bilgin olana verilmelidir. Kadilikta dayanak ilimdir, yasli olmak, yil, soy ve sap degildir. Seriat kürsüsü adil ve adaletli olanlara gerekir. Medreselerde ilim incelikleri çikarabileceklere layiktir. Cahil bir kimsenin yaslidir diye bir âlime üstün tutulmasi elbetteki zulümdür."
"Ilim ve marifetten yoksun olan bin yasinda da olsa, Allah' in kullarina faydasi olmaz ve hakki batildan ayiramaz. Herkes, mülazemeti hak sahiplerine verdikleri taktirdeaz zamanda ilim yolu nizama girer ve ehliyetli olanlar ehliyetsizlere üstün gelir" ifadelerine yer vermistir (Atay, 1983).
II. Mesrutiyetten sonra medreselerin islahi fikri, yeniden ortaya atilmistir. Ilk resmi tesebbüs 1909 yilinda fatih Tabhane medresesinde yapilmistir. Ders vekili halis efendi Islam maarifinin çaga uygun hale getirilmesi islami ilimlerin yaninda riyazî ilimlerin de okutulmasi üzerinde duruldu ise de bir netice alinamamistir.
Medreseler cumhuriyetten sonra 430 sayi ve 3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu' na göre Maarif Vekâletine devredilmistir (Izgi, 1997). Vakiflari ve mal varliklari özel idareler tarafindan satilarak paraya çevrildi. Bir kisminin yerine ilkokul yapilan medreselerin yerleri, artik vakif olmaktan çikarilarak özel mülk olmuslardir (Gül vd., 2003).
Sonuç olarak; yapilmak istenen bütün islahatlarin dayanagi tek esas nokta sudur: bütün bozukluklarin ana kaynagi olan haksiz yere iltimas yapmak, kanun ve tüzükleri hiçe sayip, hatir için ve yaranmak için is görmekti. Ne tür islahat yapilirsa yapilsin, bir zümreyi istisna ediyor veya koruyorsa, digerleri için de geçerli olmayacagini önceden düsünmek gerekir. Böyle bir durumda ne padisah ne de medresenin basinda olan Seyhülislam ve kazaskerlerin gerçek islahat yapmalarina imkân yoktur (Atay, 1983).
3. SONUÇ
En bastaki amaci basari ve yeteneklerine göre fertleri muhtelif seviye ve branslarda yetistirmek olan ve Osmanli Imparatorlugu'nun kaderine yön veren, devlet ve toplum hayatinda son derece önemli etkilere sahip "ilmiye sinifi" mensuplarini yetistiren bir kurum olarak karsimiza çikan Medreseler; Tanzimat ile birlikte Osmanli idaresinde görev alacak kadrolari yetistiren kurumlarda yapilan radikal degisikliklerden nasibini almis olup, ilk dönemlerdeki önemlerini maalesef yitirmislerdir.
Külliyelerinde bulundurduklari farkli islevlere sahip birimler ile birlikte toplumla bütenlesmeyi basarmis sosyal yapilar özelligi tasiyan bu kurumlar; elverisli akademik teskilati ile kendisini ve kendisine bagli birimleri, sisteme alinan ögrenci potansiyelini genel egitime tabii tuttuktan sonra, basari ve yeteneklerine göre seçim imkâni taniyarak yetistiriyor ve toplum hizmetine sokuyordu.
Sonuç itibari ile asirlar boyunca hukukçulari, din adamlarini, ögretmenleri, çogu idareci sinifi, hatta hekim ve mühendisleri yetistiren bir egitim ve ögretim kurumu olan medreseler; kuruluslarinin ilk yillarindan itibaren vücut bulduklari topraklara hükmeden siyasi yapilar için her zaman çok büyük önem arz etmislerdir. Öyle ki Türkiye Cumhuriyeti Devletinde Yüksekögretimin baslangiç noktalari olan Darülfünun'a, sonrasinda Istanbul Üniversitesine ve sonrasinda Dil, Tarih ve Cografya Fakültesine ve sonrasinda açilan Üniversitelere ilham veren de bu medreseler olmustur.
SUMMARY
The Arabic word madrasa (plural: madaris) generally has two meanings: Firstly; in its more common literal and colloquial usage, it simply means "school"; Secondly; in its secondary meaning, a madrasa is an educational institution offering instruction in Islamic subjects including, but not limited to, the Quran, the sayings (hadith) of the Prophet Muhammad, jurisprudence (fiqh), and law. Historically, madrasas were distinguished as institutions of higher studies and existed in contrast to more rudimentary schools called kuttab that taught only the Quran.
Recently, "madrasa" has been used as a catchall by many Western observers to denote any school - primary, secondary, or advanced - that promotes an Islamic-based curriculum. In many countries, including Egypt and Lebanon, madrasa refers to any educational institution (state-sponsored, private, secular, or religious). In Pakistan and Bangladesh, madrasa commonly refers to Islamic religious schools. This can be a significant semantic marker, because an analysis of "madrasa reform" could have different implications within various cultural, political, and geographic contexts. Unless otherwise noted in this paper, the term madrasa refers to Islamic religious schools at the primary and secondary levels.
As an institution of learning, the madrasa is centuries old. One of the first established madrasas, called the Nizamiyah, was built in Baghdad during the eleventh century. Offering food, lodging, and a free education, madrasas spread rapidly throughout the Muslim world, and although their curricula varied from place to place, it was always religious in character because these schools ultimately were intended to prepare future Islamic religious scholars (ulama) for their work.
Madrasas included primary, secondary and higher education levels. They can be divided into two categories: general and specialised Madrasas. The general ones contained primary and secondary levels without any special education. The syllabus included Islamic sciences, Qumran sciences, Hadith and Islamic law, lexicology, syntax, mathematics, philosophy, history and geography. In the general schools,
Madrasa and Sibyan teachers, judges of Islamic canon law and muftis were trained. Specialised Madrasas concentrated on special subjects, such as literature, theology, medicine, mathematics and natural sciences. They were made of three large groups called Dar'ul hadis, Dar'ul tip and Dar'ul Kura.
Madrasas included primary, secondary and higher education levels. They can be divided into two categories: general and specialised Madrasas. The general ones contained primary and secondary levels without any special education. The syllabus included Islamic sciences, Qumran sciences, Hadith and Islamic law, lexicology, syntax, mathematics, philosophy, history and geography.
In addition to these; Madrasas, which are one of the most original foundations in the tradition of Islamic education, increased their efficiency during the Ottoman period. On a large scale, they essentially held the accumulation of Seljukian period. But one can say that, The first Madrasa in the Otoman Empire was established in Iznik in 1330 during the reign of Sultan Orhan Gazi. It is known that the radical changes in the Madrasas occurred in the era of Sultan Mehmed, the conqueror of Istanbul. During this period, Madrasa education was based upon a law and a syllabus. Sahn-i Seman and Süleymaniye Madrasas, built by Kanuni Süleyman, were the most advanced of the Ottoman Madrasas.
The needs of the Ottoman State to develop the administrative and judicial organizations and to provide specialists for these institutions, led efforts of the Ottoman Sultans to establish several Madrasas. Political stability and favorable economic situation provided possibility of large investments in order to expanded Madrasas. Other factors such as Widespreading of Waqf tradition, immigration of well-known scholars from around the Muslim world to Ottoman territory and policy of Ottoman Government in support of the Sunni Islam (tasanun-i fikâhati va Madrasa-yi), for their part, caused the expansion of Madrasas in the Ottoman lands in the classic period.
In today; Millions of students in the Muslim world receive some or all of their formal education in a madrasah or madaris, plural for madrasah. Typically a madrasah provides young Muslims with a religious foundation in Qur'anic recitation and Islamic values. For some Muslim children, the madrasah is the only source of formal education that is available; for others it is supplementary to secular basic education provided in primary and secondary school.
This study, Madrasas as a Higher Educational Institution, deals with the importance and the place of the madrasas in the period they live in addition to focusing on the structure of their education system from their birth to their final status which is during the last period of the Ottoman Empire. Following this part, the functions of madrasas are mentioned by also regarding their social dimension. Within this frame of evaluation, some issues on madrasas are tried to be clarified.
1 Konu hakkinda bkz: I. Hakki Uzunçarsili, Osmanli Devletinde Ilmiye Teskilati, TTK Yayinlari, Ankara, 1988.
2 Konu hakkinda bkz: Cahid Baltaci, XV. Ve XVI. Asirlarda Osmanli Medreseleri, Istanbul, 1976.
3 Medrese talebelerine tarih boyunca talib, fakih, mülazim, tüllab, danismend, suhte, softa ve müsteid gibi isimler verilmistir. Bu kelimeler genel olarak talebeyi ifade etmekle beraber Sibyan Mektebi talebelerine sadece talebe, yüksek seviyedeki medrese talebelerine de Danismend denilmektedir. Medreseye müracaat eden ögrencilerin ise yas itibari ile 14 - 30 yas arasinda olmasi, 14 yasindan küçük, 30 yasindan büyük olanlarin medreselere alinmamasi genel bir teamüldür. Medreseye alinacak ögrenci sayisi ise medresenin kapasitesine ve vakfiyede belirtilen sartlara göre belirlenmekle beraber Osmanli medreselerinde genel itibariyle ögrenci sayisinin 20'yi geçmedigi bilinmektedir. Yatili sistemle faaliyet göstermis olan Osmanli medreselerinde talebeler hücre denen yatakhanelerde barinirken, imaret denen yemekhanelerde de beslenme ihtiyaçlarini gidermislerdir. Tüm bu ihtiyaçlar ise vakiflarin gelirlerinden karsilanirdi ( Ünal, 2002).
4 Mülazim gösterme yetkisine sahip olan kisiler ise; Seyhülislam, Padisah Hocalari, Rumeli ve Anadolu Kazaskerleri, Nakibü'l Esraflar, Mevali (Dersaadet ve Bilad -i Selase Kadilari), Dersaadet ve Bilad- i Selase Müftüleri ile Sahn ve Darü'l Hadis Müderrisleri idi. Mülazemet ise padisah cüluslarinda, ilk sefer ve muzafferiyetlerde, sehzade dogumlarinda, ilmiye bürokrasisinin üst makamlarina yapilan atamalarda ve meshur ulemalardan birinin ölümünde olurdu (Uzunçarsili, 1988).
5 Osmanli medreselerinde bazi arastirmacilarin günümüzde profesör karsiliginda kullanildigini ifade ettikleri müderris, belirli bir tahsilden sonra icazet, mülazemet ve berat alarak medreselerde ders veren kimselere denilmektedir. Tek dershaneli medreselerde bir, birden fazla dershanesi olan medreselerde her dershane için bir müderris bulunurdu (Ünal, 2002).
6 Muid; müderris yardimcisi, müzakereci, okutulan bahisleri, ders bittikten sonra, talebelere tekrarlatan kisidir. Danismendler arasinda ve en liyakatli olanlardan seçilen Muid, bugünkü asistan pozisyonundadir. Bunlar talebeler ile ayni yerlerde oturmaktadirlar (Ünal, 2002).
7 Noktacinin verdigi bilgilere dayanarak vazifesine gelmeyenlerin maaslarini keserdi (Ünal, 2002).
8 Vakfiyelerde, medresedeki müderris, muid ve danismendlerin derslere vaktinde gelip gelmediklerini tespit eder ve devam etmeyenlerin durumunu mütevelliye bildirirdi (Ünal, 2002).
9 Hasise-i Tecrid medreselerinde bir müderrisin dersine baslayan talebe oradaki dersleri okuduktan sonra hocasindan icazet ile otuzluk bir medresedeki müderrisin derslerine devam eder, oradan icazetle farkli bir medreseye ve oradan da icazetle Sahn -i Seman'a veyahut Süleymaniye'ye girer ve bitirerek mülazemet için siraya dahil olurdu (Ünal, 2002; Baltaci, 1976).
10 Softa: Medrese talebesi anlamini tasir. Suhte kelimesinin Türk agzinda aldigi sekildir.
KAYNAKLAR
Adivar, A. A. (1943). Osmanli Tarihinde Ilim, Istanbul.
Ahmet Cevdet Pasa, Tarih-i Cevdet, C. 1., Istanbul: Hikmet.
Akyüz, Y. (1993). Türk Egitim Tarihi (Baslangiçtan 1999'a Kadar), Istanbul: Kültür Koleji.
Anadol, C. ve Abbasova, F. (2002). Türk Kültür ve Medeniyeti, Istanbul: Bilge Karinca.
Arabaci, C. (1998). Osmanli Dönemi Konya Medreseleri (1900-1924), Konya: Konya Ticaret Odasi Kültür Egitim.
Atay, H. (1983). Osmanlilarda Yüksek Din Egitimi (Medrese Programlari, Icazetnameler, Islahat Hareketleri), Istanbul: Dergah.
Atçeken, Z. (1998). Konya'daki Selçuklu Yapilarinin Osmanli Devrinde Bakimi ve Kullanilmasi , Ankara: TTK.
Baltaci, C. (1976). XV. ve XVI. Asirlar Osmanli Medreseleri , Istanbul.
Baltaci, C. (1979). Milli Egitimin Dünü, Bugünü ve Yarini, Milli Egitim ve Kültür Dergisi, S. 3, Haziran.
Bozkurt, N. (2003). Medrese, DIA, C. XXVIII, s. 323, Ankara.
Demiralp, Y. (1999). Erken Dönem Osmanli Medreseleri (1300-1500), Ankara: Kültür Bakanligi.
Eyice, S. (1978). "Mescid", DIA, C. VIII, s. 53, Istanbul.
Gül, A. (1999). Osmanli Medreselerinde Egitim-Ögretim ve Bunlar Arasinda Darü'l Hadislerin Yeri, Ankara: TTK.
Gül, M., Bayram, A., vd. (2003). Selçuklu'dan Günümüze Konya'nin Sosyo -Politik Yapisi, Konya.
Halaçoglu, Y. (1999). "Osmanlilarda Ilim, Din ve Sosyal Müesseseler", Dogustan Günümüze Büyük Islam Tarihi, C. 12, s. 439, Ankara: Çagri.
Hizli, M. (1998). Osmanli Klasik Döneminde Bursa Medreseleri , Istanbul.
Ihsanoglu, E. (1999). "Osmanli Egitim ve Bilim Kurumlari", Osmanli Medeniyeti Tarihi, C. 1, s. 323, Istanbul.
Ipsirli, M. (2003). Medrese, DIA, C. XXXVIII, s. 332, Ankara.
Izgi, C. (1997). Osmanli Medreselerinde Ilim (Riyazî Ilimler I), Istanbul: Iz.
Kayaoglu, I. (1994). Islam Kurumlari Tarihi II, Konya: Selçuk Üniv.
Kazici, Z. (1995). Ana Hatlariyla Islam Egitim Tarihi, Istanbul: M.Ü. Ilahiyat Fakültesi Vakfi.
Köroglu, H. (1999). Konya ve Anadolu Medreseleri, Konya.
Kuran, A. (1969). Anadolu Medreseleri, C. I, Ankara: TTK.
Kutlu, I. (1992). XIX. Yüzyilin Ilk Yarisinda Konya Medreseleri , Yayimlanmamis Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Konya.
Kütükoglu, M. S. (1978). Darü'l Hilafeti'l Aliye Medresesi ve Kurulusu Arefesinde Istanbul Medreseleri, Istanbul.
Kütükoglu, M. S. (2000). XX. Asra Erisen Osmanli Medreseleri , Ankara: TTK.
Ocak, Ahmet Yasar. (Ed.)(2006). Anadolu Selçuklulari ve Beylikler Döneminde Egitim, Anadolu Selçuklulari ve Beylikleri I (Sosyal ve Siyasal Hayat), Ankara.
Orman, I.(2003)., "Medrese", DIA, C. XXVIII, s. 338-339, Ankara.
Öztuna, Y. (1994). Osmanli Tarihi, C. VIII, Istanbul.
Pakalin, M. Z. (1983). Osmanli Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlügü , C. II, Istanbul: MEB.
Sarikaya, Y. (1997). Medreseler ve Modernlesme, Istanbul.
Talas, M. A. (2000). Nizamiye Medresesi, Çev. Sadik Cihan, Samsun.
Tekindag, S. (1973). "Medrese Dönemi", Cumhuriyetin 50. Yilinda Istanbul Üniversitesi , s. 12.
Unan, F. "Osmanlilarda Medrese Egitimi", Yeni Türkiye, 5. cilt (Ankara, 1999, Yeni Türkiye Yayinlari), s. 149.
Uzunçarsili, I. H. (1988). Osmanli Devletinde Ilmiye Teskilati , Ankara: TTK.
Ünal, M. A. (2002). Osmanli Müesseseleri Tarihi , Isparta.
Yaltkaya, M. S. (1940). Tanzimat'tan Evvel ve Sonra Medreseler , Istanbul.
Yazici, N. (2002). Ilk Türk Islam Devletleri Tarihi, Ankara: TDV.
Yildiz, H. D. (1988). Dogustan Günümüze Büyük Islam Tarihi , C. VII, Istanbul.
Zengin, S. Z. (2002). II. Mesrutiyet'te Medreseler ve Din Egitimi , Ankara.
You have requested "on-the-fly" machine translation of selected content from our databases. This functionality is provided solely for your convenience and is in no way intended to replace human translation. Show full disclaimer
Neither ProQuest nor its licensors make any representations or warranties with respect to the translations. The translations are automatically generated "AS IS" and "AS AVAILABLE" and are not retained in our systems. PROQUEST AND ITS LICENSORS SPECIFICALLY DISCLAIM ANY AND ALL EXPRESS OR IMPLIED WARRANTIES, INCLUDING WITHOUT LIMITATION, ANY WARRANTIES FOR AVAILABILITY, ACCURACY, TIMELINESS, COMPLETENESS, NON-INFRINGMENT, MERCHANTABILITY OR FITNESS FOR A PARTICULAR PURPOSE. Your use of the translations is subject to all use restrictions contained in your Electronic Products License Agreement and by using the translation functionality you agree to forgo any and all claims against ProQuest or its licensors for your use of the translation functionality and any output derived there from. Hide full disclaimer
Copyright Bartin University, Faculty of Education Winter 2013
Abstract
In this work; While the importance of Medresses into the Eucation and Training is brought up as a "Being a Higher Education Institutions, Medresses'" organizing and restructuring in educatin and training into the period from being first appeared to the last period of the Ottoman Empire which period is Medresses' last appeared is discussed. In addition to this; the functions of Medresses' restructuring into the education and training while being taken into the consideration the social dimensions are mentioned. As a result of these evaluations, some particular points about Medresses are accured. [PUBLICATION ABSTRACT]
You have requested "on-the-fly" machine translation of selected content from our databases. This functionality is provided solely for your convenience and is in no way intended to replace human translation. Show full disclaimer
Neither ProQuest nor its licensors make any representations or warranties with respect to the translations. The translations are automatically generated "AS IS" and "AS AVAILABLE" and are not retained in our systems. PROQUEST AND ITS LICENSORS SPECIFICALLY DISCLAIM ANY AND ALL EXPRESS OR IMPLIED WARRANTIES, INCLUDING WITHOUT LIMITATION, ANY WARRANTIES FOR AVAILABILITY, ACCURACY, TIMELINESS, COMPLETENESS, NON-INFRINGMENT, MERCHANTABILITY OR FITNESS FOR A PARTICULAR PURPOSE. Your use of the translations is subject to all use restrictions contained in your Electronic Products License Agreement and by using the translation functionality you agree to forgo any and all claims against ProQuest or its licensors for your use of the translation functionality and any output derived there from. Hide full disclaimer