ÖZ
1914-1918 yılları arasında yaklaşık dört yıl süren, milyonlarca insanın ölümüne, yaralanmasına, ülke ve şehirlerin yıkılmasına sebep olan Birinci Dünya Savaşı, İttifak ya da Merkezî Devletler denilen gurubun yenilgiyi kabullenmesi ile yapılan bir dizi ateşkes antlaşmasının imzalanmasıyla son bulmuştur. Ancak yapılan ateşkes antlaşmaları, sadece savaş haline son vermekten, gelecekte savaş sonrası paylaşım düzenini oluşturmak amacıyla yapılacak barış görüşmelerine bazı temeller getirmekten ileri gitmiyordu. Bu sebeple yenik devletlerle yapılacak asıl barışın tesisi için İtilaf Devletleri 18 Ocak 1919 tarihinde Paris'te bir araya gelmiştir. Öte yandan savaş sonrası emperyalist yayılma alanlarının belirlenmesinde meydana gelebilecek sorunları önceden tespit ederek ortadan kaldırmak düşüncesi de Konferansın toplanmasında bir diǧer önemli etkendir. Konferansta emperyalist emellerle hareket eden ülkelerden birisi de İtalya'dır. Ancak savaş sonrasında kurulması amaçlanan liberal düzene karşın İtalyanların realist politikalara baǧımlı beklentileriyle İtalya'nın gücü arasındaki dengesizlik ve müttefiklerinin soǧuk tutumu sebebiyle Konferansta bir takım zorluklarla karşılaşmıştır. Bu çalışmada İtalya'nın Paris Barış Konferansı boyunca üzerinde en çok durduǧu meseleler, hedeflerinin gerekçeleri, diǧer üç büyüǧün (ABD, İngiltere, Fransa) İtalya'ya karşı tutumu ve Konferansın İtalya üzerine olan etkileri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Diǧer taraftan İtalya'nın emellerine ulaşabilmek adına özellikle kendi yayılma alanında rakibi konumunda bulunan Yunanistan ile ortaya çıkan münasebetlerine ve Türkiye'ye karşı gelişen tutumuna deǧinilmiştir. Dolaylı olarak da dünya haritasını yeniden şekillendirecek görüşmelerin başlangıcı olan Konferans boyunca dünün müttefiklerinin nasıl bir çıkar çatışması içerisine düştükleri ve yaşanan sorunların Türkiye açısından önemine bir bakış açısı kazandırmak amaçlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Paris Barış Konferansı, İtalya, İtilaf Devletleri, Yunanistan, Türkiye.
ABSTRACT
The First World War, which took approximately four years between 1914 and 1918 and caused the death and injury of millions of people and the destruction of countries and cities, ended with the signing of a series of cease-fire agreements concluded after the Central Powers accepted the defeat. However, the cease-fire agreements did not go beyond merely putting an end to the warfare and providing some basis for the peace negotiations to be made for purposes of creating future post war era share plans. For this reason, the Entente States assembled in Paris on 18 January 1919 in order to establish the ultimate peace with the defeated states. On the other hand, the idea of identifying and eliminating beforehand the problems that may occur in the determination of the post-war imperialist expansion areas was another important factor in the convening of the Conference. One of the countries that acted with imperialist ambitions in the Conference was Italy. However, in contradiction with planned post-war liberal order, Italians faced some difficulties at the Conference due to the imbalance between their realist expectations and power and the cold attitude of their allies. In this study, the most important subjects Italy focused on during the Paris Peace Conference, the reasons for its objectives, the attitude of the big three (USA, UK, France) towards Italy, and the effects of the Conference on Italy were tried to be analysed. On the other hand, relations between Italy and Greece, which was the competitor of Italy in her own range, and Turkey's relations with Italy were tackled with. It is indirectly aimed to give an insight to how the Allied Powers fell into a conflict of interest throughout the Conference, which is also the beginning of the negotiations that would reshape the World map, and the importance of the troubles that emerged in the Conference for Turkey.
Keywords: Paris Peace Conference, Italy, Allied Powers, Greece, Turkey.
Giri
İtalya 19. yüzyılın ikinci yarısından önce güneyinde bulunan Sicilya Krallıǧı ve kuzeyde yer alan Toscana, Modena, Lombardia-Venedik, Piyemonte gibi devletlerin varlıǧı ile henüz bütünleşik bir yapıdan uzak durumdaydı. Bunun sonucu bütünleşmiş, güçlü ve büyük merkezî devletler sömürgeleşme ve sonrasında deniz aşırı bir yayılmacılıǧa ve yarışa doǧru yol alırken İtalya, bu yarışta gerilerde kalmıştı. Sanayi Devrimi'nin de ortaya çıkışıyla iyice belirginleşen merkezî malî güç ve bu güçten doǧan üretim ve daǧıtım biçimi, girişimci bir burjuva sınıfın ortaya çıkmasına katkı saǧlamış ve bu sınıf da ekonomik çalkantılardan ancak sınırları kolaylıkla deǧişmeyen merkezî bir gücün sayesinde etkilenmeyeceǧini görmüştü. Bunun en somut örneǧi olarak İngiltere ve Fransa gibi iki millî birliǧe sahip devletin ekonomik refahı, İtalya'daki girişimcilerin gerçeǧi daha açık görmelerine yardım etti. Bu gelişmelerin de katkısıyla Kont Cavour, Mazzini ve Giuseppe Garibaldi gibi liderlerinin mücadelesiyle İtalyanlar millî birliklerine giden yolda 1861 yılında İtalya Krallıǧını kurdu. 1866'da Venedik ve 1870 yılında ise Roma bu krallıǧın sınırları içine alındı.1 Bu birliǧin kurulmasının ardından İtalya, hiç vakit kaybetmeden yeni sömürge alanları elde etmek için faaliyete başladı. Bu amaçla, önce Afrika'nın doǧusunu (Eritre, Somali, Habeşistan) işgal etmeye çalıştı. Daha sonra kendisi için en doǧal yayılma alanı olarak henüz diǧer büyük devletlerce işgal edilmemiş Trablusgarp'ı hedef seçti. Bu amaçla bir dizi çalışma içine giren İtalyanlar, İngiltere, Almanya, Avusturya-Macaristan, Fransa ve Rusya'yı Trablusgarp'a yönelik yapacaǧı işgale karşı tarafsız bir tutum takınma konusunda ikna etmeyi başardı.2 Bu işgalde, sömürge elde etme yarışından bir pay kapabilmek düşüncesi etkili olduǧu gibi İngiltere'nin Mısır'a, Fransa'nın Tunus'a yerleşmesiyle birlikte 1908 yılında Avusturya-Macaristan'ın BosnaHersek'i ilhak etmesi de etkili oldu. Ardından İtalyanlar, Osmanlı Devleti'nin egemenliǧinde bulunan Trablusgarp'ı işgal etmek için askeri harekât düzenlediler. Büyük Güçler arasında ortaya çıkan sömürge yarışının bir çatışmaya doǧru ilerlemesi sonucu ise Doǧu Akdeniz'de siyasî ve ekonomik olarak yayılmak ve Osmanlı Devleti'nin parçalanmasından pay almak isteyen İtalya,3 İtilaf Devletleri'nin yanında Birinci Dünya Savaşı'na katıldı.4
1914-1918 yılları arasında yaklaşık dört yıl süren, milyonlarca insanın ölümüne, yaralanmasına, ülke ve şehirlerin yıkılmasına sebep olan Birinci Dünya Savaşı, İttifak ya da Merkezi Devletler denilen gurubun yenilgiyi kabullenmesi, Bulgaristan ile başlayıp sırasıyla Osmanlı Devleti, Avusturya-Macaristan ve Almanya ile yapılan bir dizi ateşkes antlaşmasının imzalanmasıyla son bulmuştur. Ancak yapılan ateşkes antlaşmaları, sadece savaş haline son vermekten ve gelecekte yapılacak nihai barış görüşmelerine bazı temeller getirmekten ileri gitmiyordu. Bu sebeple yenik devletlerle yapılacak nihai barışın tesisi için İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa, İtalya, ABD ve Japonya) 18 Ocak 1919 tarihinde Paris'te bir araya gelmiştir.5 Öte yandan savaş sonrası emperyalist yayılma alanlarının belirlenmesinde meydana gelebilecek sorunları önceden tespit ederek ortadan kaldırmak düşüncesi de Konferansın toplanmasında etkili olmuştur.6 Böylece dünyayı yeniden şekillendirecek bir dizi konferanslar dönemi başlamış ve İtalya da Paris Barış Konferansı'nda sınırlarını genişletmek, bir takım siyasî ve İktisadî kazanımlar elde etmek için hazır bulunmuştur.
İtalya'nın Paris Barış Konferansı'ndaki durumunu doǧrudan bu başlık altında olmamakla beraber inceleyen araştırmalar bulunmaktadır.7 Genel hatlarıyla bu kaynaklarda, Konferanstaki diplomatik manevra ve tartışmalara daha az deǧinilmiş, bunun yerine 1919 yılındaki Konferans kararlarının uygulamaları, kararların başta İtalya olmak üzere ilgili ülkelerdeki yansımalarının anlatımı tercih edilmiştir. Bu makalenin konusu, İtalya'nın Konferans boyunca hangi meselelere aǧırlık verdiǧi, özellikle Adriyatik, Dalmaçya ve Osmanlı toprakları üzerindeki hedeflerinin gerekçeleridir. Ayrıca, İtalyan diplomatların kendileriyle ilgili hususlara karşı tutum, düşünce ve deǧerlendirmelerini yansıtmaktır. Bu noktada öne çıkan İtalya-Yunanistan ve İtalya-Türkiye ilişkilerini aydınlatmaktır. Makalenin amacı ise tarihin dönüm noktalarından birisi olan Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda İtalyan emelleriyle ilgili yaşanan diplomatik mücadeleleri göstermek ve böylece kendi müttefikleri olmasına raǧmen İtalya'ya karşı siyasetlerini nasıl esnetip deǧiştirdiklerini ortaya koymaktır. Özellikle Anadolu'nun Batı ve Güney bölgelerinin paylaşımını da hedefleyen Konferans, bu yönüyle Türkler açısından da önemlidir. Böylece İtalya'nın Anadolu'da gerçekleştirdiǧi işgallere yol açan gerekçelerin arka planındaki dürtünün/teşviklerin daha iyi anlaşılmasına katkı saǧlanmak amaçlanmıştır..
İtalya'nın Paris Barış Konferansı'ndaki Emelleri
ABD Başkanı Woodrow Wilson, savaştan sonra barışın esaslarını belirlemek üzere "Wilson'un On Dört İlkesi (Prensibi)" diye bilinen bildiriyi yayınlamıştır. Bu ilkelerin içerisinde en dikkat çekeni "barış antlaşmalarının açık yapılması ve açık diplomasinin esas alınması" maddesidir. Oysa bu savaşa giren bütün Avrupa devletlerinin savaşın sonucundan farklı çıkar ve beklentileri vardır. Aralarında bir takım gizli antlaşmalar yaparak savaş sonrası için paylaşımlar yapmışlardır. Onun için savaşa giren bütün devletler, daha önce yapılmış olan gizli paylaşım projelerinin hayata geçirilmesini istemiştir. Gerek Fransa Başbakanı Georges Clemenceau gerek İngiltere Başbakanı Lloyd George, Müttefiklerin barışla ilgili tutumlarını bir ön görüşme ile açıklıǧa kavuşturulmasını istemiştir. Bu durum, açık anlaşma ve açık diplomasi isteyen Wilson İlkeleri ile çelişmektedir. Ancak yine de gayri resmi olarak, galip devletler, barış koşullarını kendi aralarında görüşüp karar verdikten sonra yenilen devletlerle masaya oturmaya karar verdiler. Açıklanan nedenlerden dolayı savaş sonrası Avrupa'da bozulan dengeleri düzenlemek ve yenik devletlerle imzalanacak barışın şartlarını görüşmek üzere yukarıda da ifade edildiǧi üzere Paris Barış Konferansı'nda bir araya geldiler.8
Öncesinde vurgulandıǧı gibi, galip devletlerin Konferansta çeşitli çıkar ve beklentileri mevcuttu. Paris Barış Konferansı'na katılan İtalya'nın hedefi ise Birinci Dünya Savaşı sırasında gizli antlaşmalar yoluyla kendisine vaat edilen şeylerin elde edilmesiydi. İtalya'nın Paris Barış Konferansı'nda ana kaygıları imkân dâhilinde bölgeseldi, yani emellerini gerçekleştirmek için AvusturyaMacaristan ve yeni Yugoslav9 devleti ile olan sınırlarını düzeltmekti.10 Londra Antlaşması, İtalya'ya, İtalyanca konuşan insanların yaşadıǧı AvusturyaMacaristan topraklarının büyük kısımlarını vaat etmişti. Söz verilen bölgeler, Brenner Geçidi'ne kadar Tirol eyaleti, Trieste limanı ve Istria yarımadasının11 yanı sıra Dalmaçya kıyılarının çoǧunluǧu idi. İtalya aynı zamanda Ege Denizi'ndeki Oniki Adaları, Asya ve Afrika'daki Alman kolonilerinin bir parçası ve Arnavutluk'un Vlore Limanı'nı alacaktı. İtalya, Arnavutluk'un koruyucusu olacak ve böylece dış politikasının ve kaynaklarının çoǧu üzerinde kontrol saǧlayacaktı. İtalya, Londra Antlaşması'nda belirtilmemesine raǧmen bugünkü Rijeka'nın Istria yarımadasına bitişik olan Fiume'nin derin su limanını da sınırlarına katmak istemekteydi. Bu vaatler, ilgili bölge sakinlerinin istekleri dikkate alınmadan verilmişti. İtalya'nın savaşa katılımı halk tarafından çok istekle karşılanmamıştı. Ancak şimdi İtalya hükümetine, savaşta yapılan fedakârlıkların ödüllendirildiǧini görmek için çok fazla baskı yapılmaktaydı.12 Doǧal olarak, İtalya, Müttefik güçlerin yaptıǧı gibi savaş zararı için tazminat da beklemekteydi.13
İtalya diǧer taraftan, konferansa giderken sömürgeci güç olarak kalmak ve Trablusgarp'ı tartışma dışı tutmak amacındaydı. Diǧer güçler toprak ya da nüfuz kazandıǧı takdirde, kendisi de bundan geri kalmayacak ve talepte bulunacaktı. Ancak Anadolu'daki konumunun Wilson Prensipleri noktasında zayıf olduǧunun farkındaydı. Dahası İngiltere ve Fransa'nın istediǧi topraklar, bu ülkelerin askeri işgali altındayken kendileri Antalya-Adana arasına asker göndermek istediklerinde müttefikleri karşı çıkmıştı. Dolayısıyla olası bir Osmanlı paylaşımında gizli antlaşmalarla elde ettiklerini varsaydıkları paydan dışlanabileceklerini görmüşlerdi. Diǧer taraftan Akdeniz sahillerinde hâkimiyetini arttırmasını kendileri için tehlikeli gördükleri Yunanistan'ın, Anadolu ve Arnavutluk'taki hedefleri de İtalya'yı konferansta zor duruma düşürebilirdi. Son olarak savaşa, İngiltere ve Fransa ile yaptıkları sıkı pazarlıklar neticesi girmeleri ve muharebeler sırasında askeri bakımdan fazla varlık gösterememeleri, galip güçlerin İtalya'yı saǧlam bir müttefik olarak yanlarında tutmamasına yol açacak gibi görünmüyordu.14 Daniela Rossini'nin ifadesiyle, özellikle 1918'in ideolojik olarak doygun atmosferinde, İtalya'nın savaş sonrası hedeflerini belirleyen Londra Antlaşması, "savaşa girmesi için yüksek birfiyatla gasp ettiǧi soǧukkanlı bir pazarlık" gibi görünüyordu.15 Müttefiklerinin kendisi hakkındaki düşüncelerine tam olarak vakıf olmasa da geri plana atılabileceklerini akıllarının bir köşesinde tutan İtalyanları Konferansta Başbakan Orlando, Dışişleri Bakanı Sonnino ile birlikte Antonio Salandra, Salvatore Barzilai ve Giuseppe Salvago Raggi temsil etmiştir.16
Konferansta İtalya ile Yunanistan Arasında Yaşananlar
İtalya Başbakanı Orlando ve Dışişleri Bakanı Sonnino, Konferansa giderken yalnızca gizli antlaşmalarla üzerinde uzlaşılan şeylerin elde edilmesi gerektiǧine inanıyordu. Bu hedeflerden birisi de İzmir ve Anadolu'nun güneyinde hiç de azımsanamayacak bir arazide egemenlik kurmaktı. Diǧer taraftan Arnavutluk ve Oniki Ada'yı istiyordu; dolayısıyla, söz konusu istekler aynı bölge üzerinde hâkimiyet tesis etmeyi hedefleyen Yunanlıları, İtalya ile karşı karşıya getirdi.17 Diǧer büyük devletlerin aksine, Anadolu'dan toprak kazanma yarışına giren İtalya ve Yunanistan, "sömürgede yerleşme", yani Anadolu'yu doǧrudan doǧruya kendi ülkelerinin bir uzantısı haline getirmek istiyorlardı.18 Amaçlarının ortaklıǧı konusunun farkında olan Venizelos,19 Konferans esnasında İtalya ile gerginlik yaşayabileceklerini düşünerek İtalya Başbakanı Vittorio Emanuele Orlando ile Aralık 1918'de Roma'da görüşmüştür. İki taraf arasında Konferanstan önce imzalanacak anlaşmanın faydalarından söz eden Venizelos, uzlaşma için İtalya Dışişleri Bakanı Sonnino'ya da müracaat etmiş, ancak Sonnino, "aynı yerleri isteyen iki devlet arasında nasıl bir anlaşma yapılabileceǧini anlayamadıǧını ve İtalya'nın tavizler almadıkça isteklerinden vazgeçemeyeceǧini" söyleme gereǧi duymuştur.20
3-4 Şubat 1919'da Yunanistan'ın isteklerini Konferans'ta Yüksek Konsey'e sunma fırsatını bulan Venizelos, eski Yunanistan'ın yeniden inşası ve Yunanca konuşan bütün halkları bir bayrak altında birleştirme isteǧinden söz etti. Bu doǧrultuda başta İzmir olmak üzere Batı Anadolu, Trakya, Kıbrıs, Oniki Ada ve Kuzey Epir'in kendilerine verilmesini istemiş, İstanbul'u ise istemediǧine özellikle dikkat çekmiştir.21 4 Şubat 1919 günlü toplantıda ise Yunan isteklerinin büyüklüǧü nedeniyle İngiltere Başbakanı Lloyd George'un önerisiyle Amerikan, İngiliz, İtalyan ve Fransız yetkililerden oluşan bir komisyonun Yunan taleplerini incelemesi kararı alınmıştır.22 "Yunan İşleri Komisyonu" adını alan bu yapı, 6 Mart'ta çalışmalarını tamamlayarak küçük çaplı deǧişiklikler ve bazı üyelerin ortaya koyduǧu çekincelerle Yunan isteklerini kabul etmiştir.23 Ancak, Batı Anadolu konusundaysa birçok güçlükler ortaya çıkmıştır; çünkü Müttefikler, savaş döneminde yapmış oldukları gizli antlaşmalarla yükümlülük altına girmişlerdi. Bu antlaşmalar karşısında İtalya delegeler heyeti, antlaşma ya da sözleşme yapan devletlerin kendisine tamamen veya kısmen bir hak tanıdıklarını belirtmiştir.24 Bundan dolayı Yunanistan ve İtalya'nın toprak talepleri çakıştıǧından Batı Anadolu'nun paylaşılması, Konferans'ta çözülmesi zor sorunlar arasında yer almıştır. Yine de Fransa ve İngiltere, Venizelos'un istediǧinden daha küçük olmakla birlikte Yunanistan'ın Batı Anadolu'da büyük bir bölgeye sahip olması konusunda anlaşmaya karar vermişlerdir.25 Dolayısıyla İtalya, savaş sırasında kendilerine vaat edilen bölgelerin Venizelos'un istekleri arasında yer almasından ve İngiltere ile Fransa tarafından desteklenmesinden hiç de mutlu olmamıştır.26 İngiltere ve Fransa ise bu bölgelerde daha güçlü bir İtalya yerine, kendilerine baǧlı, sözlerinden çıkmayan bir Yunanistan'ın yer almasını tercih etmişlerdir.27 Ayrıca Osmanlı Devleti ile yapılması kararlaştırılan ve aǧır şartlar içeren barış antlaşmasını dikte edebilmek, Türk tarafını baskılamak adına da Yunanistan'ın İzmir merkezli Batı Anadolu'daki işgaline onay vermişlerdir.28
Tam da bu gelişmelerin yaşandıǧı sırada Yunan Dışişleri Bakanı Politis, Kuzey Epir, Trakya ve Anadolu'daki İtalyan entrikaları ile ilgili İngiliz Dışişleri diplomatlarından Harold Nicholson ile Paris'te yaptıǧı bir görüşmede, Arnavutluk üzerinde İtalya'nın muhtemel Yunan hedeflerini engellemek için çeteler örgütlediǧini belirtmiştir. Diǧer taraftan bakana göre Anadolu'daki politikaları daha da tehlikelidir, çünkü görünüşe göre İzmir'e müdahalede bulunmaları için onlara tek bir bahane verecek olaylar organize etmektedirler. Ancak yine de Yunan hükümetinin şu anda İtalyan eylemiyle ilgili herhangi bir resmi protesto yapmasının kendileri için iyi bir politika olacaǧını düşünmediǧini de eklemek zarureti hissetmiştir. Bakan Politis, Nicholson'dan İtalyanların sorun çıkarmaya yönelik niyetleri konusunda İngiliz hükÛmetinin ikna edilmesi için yardımını talep etmiştir. Hatta daha da ileri giderek İngilizlere ulaşan istihbarat bilgilerini, önceden bilmeyi istemiştir. Yunan Dışişleri Bakanı, Anadolu ile ilgili daha acil bir eylemin gerekliliǧi üzerinde durmuş, bazı İngiliz deniz birliklerinin Ayvalık ve İzmir'i ziyaret etmesinin iyi bir etki yaratacaǧını belirtmiştir. Ayrıca İngiliz subaylarının Ankara ve Konya gibi iç mekânlara gönderilmesi gerektiǧini de eklemiştir. Bakanın ifade ve niyetinden de açıkça anlaşıldıǧı üzere Yunanlılar, Anadolu ve diǧer bölgelerdeki hedeflerine İngiltere'nin desteǧi olmaksızın ulaşamayacaklarının farkındadırlar. Özellikle savaş sonrası hedeflerine en büyük engel gördükleri İtalyanları, müttefiklerinden habersiz bir takım gizli girişimlerde bulunduǧu konusunda İngiliz yetkiliye şikâyet ederken kendilerinin İngiltere ile birlikte gizli saklı olmadan iş birliǧi yapabilecekleri imajını vermekte bir sakınca görmemişlerdir.29
Lord Curzon'a giden bir belgede ise Balfour şunları söylemiştir: 30
"Türk hükümetinin, Anadolu'da, sahildeki Yunan nüfusuna karşı zulümler organize etmek amacıyla çetelerin oluşumunu teşvik ettiǧi bilgisi bana ulaştı. Bu politikanın, İzmir'e müdahale etmesi muhtemel rahatsızlıklara neden olacak İtalyan hükümeti tarafından teşvik edildiǧini biliyoruz. İtalyan temsilci ile İzmir'deki yeni Türk Vali arasındaki ilişkilerin çok samimi olduǧu söyleniyor. Lütfen İstanbul'daki Yüksek Komiserliǧi bilgilendirin ve mevcut durum hakkında derhal rapor vermesini isteyin. Lütfen ayrıca, Türkiye hükümeti görevlisine, Majesteleri hükÛmetinin gerçekleşebilecek her türlü rahatsızlıktan doǧrudan Valiyi sorumlu tutulacaǧını belirtmesini rica edin. Bir ya da iki İngiliz savaş gemisinin İzmir ve Ayvalık'ı ziyaret ederek iyi bir etki yaratacaǧını düşünüyorum."
Ancak Curzon, Türk hükÛmetinin Anadolu'da hareket halinde olup olmadıǧını çok şüpheli bulduǧunu, İtalyanların İttihatçıların bir komplosuna dâhil olmasının imkânsız olmadıǧını, bu baǧlamda hareketin Konya'ya yayıldıǧının söylendiǧini ve İzmir'de zaten iki İngiliz savaş gemisi bulunduǧunu Balfour'a iletmiştir.31
Belgelerden de anlaşılacaǧı üzere olası bir İtalyan ileri harekâtından endişe edilmekte ve Konferans delegeleri raporlarla uyarılmaktadır. Ancak İtalyanların özellikle İzmir ve çevresine yönelik faaliyetlerinin Yunanlılar tarafından (Dışişleri Bakanı'nın yaptıǧı gibi) abartılarak anlatıldıǧı düşünülebilir. Benzer şekilde Venizelos da 12 Nisan 1919 tarihinde Wilson'a gönderdiǧi bir mektupta, Aydın ve İzmir'de bulunan Rumlara (Helenlere) eziyet edildiǧinden, İktisadî yönden zarara uǧratıldıǧından ve Müslüman halkın Helenizm'i yok etmeyi amaçladıǧından bahsetmiştir.32 Burada amaç biran evvel İzmir ve çevresinin kendilerine verilmesini saǧlamaktır. Zira İngiliz belgelerine de yansıyan hususların bilgi kaynaǧı açık deǧildir. Öyle ki aynı Balfour bir başka telgrafında, İzmir hinterlandındaki mevcut huzursuzluk durumunun olası nedenlerini, Anadolu'nun bu bölümünün ilhakı için iyi bilinen Yunan istekleri ve Ulusal Savunma Ordusu Birliǧi gücünün Ege Adaları'na dönmek için hazırlıklar yapmasına baǧlamıştır. İzmir'de bir isyandan kaçınmak isteniyorsa, yapılacak en iyi şeyin, propagandalarını yumuşatmak için Yunan hükümetine baskı yapılması, ani saldırı niyetlerinin olmadıǧının duyurulması ve Paris Barış Konferansı'nın biran evvel nihai kararlar alması olduǧunu sözlerine eklemiştir. Balfour ayrıca, İstanbul hükÛmetinin İzmir'deki durum üzerinde fazla kontrol sahibi olmadıǧını da belirtmiştir.33
Yukarıda açıklanan gelişmelerin yaşanmasına raǧmen Yunan İşleri Komisyonunun Yunan isteklerini büyük ölçüde kabul etmesi üzerine34 İtalya harekete geçmeye karar vermiştir. İtalya Başbakanı Orlando, 19 Nisan 1919 tarihli Dörtler Toplantısı'nda İtalyan taleplerinden bahsetmiş,35 ABD Başkanı Wilson, On Dört Prensibe aykırı olduǧu için bu taleplerin kabul edilemeyeceǧini bizzat ifade etme ihtiyacı hissetmiştir.36 Wilson, Clemenceau ve Lloyd George, İtalyan delegasyonunun katılmadıǧı 21 Nisan 1919 tarihli toplantıda fikir teatisinde bulunmaya karar verdiler. Lloyd George, Yunan ve İtalyan isteklerini uzlaştırmak adına; İzmir ve İstanbul şehirleriyle, Ermenilere ayrılan topraklar hariç Anadolu topraklarından hatırı sayılır bir miktarın İtalyanlara verilmesini teklif etmiştir.37 ABD Başkanı Wilson, İtalyanlarla komşu olmanın Yunanlılar da dâhil olmak üzere herkese korku getireceǧini ileri sürmüştür. Teorisini ispatlamak adına İstanbul'daki Rum Patriǧi'nin İtalyanları komşu olarak Anadolu'da istemedikleri sözünü hatırlatmıştır. Bunun üzerine Lloyd George, İtalyanlara; "manda yerine etki alanı verilmesini" teklif etmiştir. Bu teklife Wilson iki açıdan karşı çıkmıştır. Birincisi, İtalya bu tip yönetimlerde tecrübesizdi. İkincisi de İtalyanların, Yunanlılar gibi etnik yönden bir istekleri bulunmuyordu. İtalyanlara yönelik ısrarında Londra Antlaşması ile verilen sözlerin baskısı altında olduǧunu düşünebileceǧimiz Lloyd George bu kez, İtalyanlara bölgede ticarî haklar ve demir yolu yapımı gibi alanlarda izin verilmesini gündeme getirmiş, fakat yine Wilson, İtalyanlara hakkı olmayan bir şeyin verilmesine katılmadıǧını söyleyerek tutumunu ortaya koymuştur.38
İtalyanlar Paris Barış Konferansı'nda görüşlerinin istedikleri yönde dikkate alınmaması ve özellikle Wilson'un kendilerine karşı olumsuz tutumu nedeniyle 24 Nisan 1919 tarihinde Konferansı terk etmiştir. Bunun Konferans üzerinde bir etki oluşturacaǧını, müzakerelerin kilitlenmesine neden olacaǧını düşünen İtalyanların beklediǧi sonuç gerçekleşmemiştir.39 Tam aksine İzmir'in Yunanlılara verilmesiyle ilgili en önemli gelişme bu esnada yaşanmıştır. 2 Mayıs 1919 tarihinde İtalya'dan gizli olarak İngiltere, Fransa ve ABD arasında gerçekleştirilen üçlü görüşme ile İzmir'in geleceǧi tartışılmış ve İzmir'in Yunanlılara verilmesi görüşülmüştür. Bu toplantıda Lloyd George, aldıǧı bir telgraftan bahsetmiştir. Bu telgrafta Türklerin, İzmir bölgesinde, İtalyanlar tarafından tahrik edildiǧinden ve bölgeye askeri kuvvet gönderilmesinden bahsedildiǧini söylemiştir. Dolayısıyla telgraf, müttefik bir kuvvetin İzmir'e gönderilmesi gerektiǧi fikrini desteklemek için kullanılmıştır.40 6 Mayıs tarihinde ise Lloyd George'un Wilson'u ısrarla Anadolu'nun İtalyanlar tarafından işgal edileceǧi ve buna karşı tedbir alınması gereǧinin tartışılacaǧı zemine doǧru çekmeye çalıştıǧı41 ve Clemenceau'nun Wilson ile Lloyd George arasındaki diyaloǧu dinlemekle yetindiǧi görülmüştür.42 Lloyd George'un, İtalyanların Anadolu'yu işgal etmeyi planladıklarını tekrarlaması ve yedi İtalyan gemisinin İzmir limanında bulunduǧunu belirterek İtalyanların İzmir'e asker çıkarmayı istediklerinin bir işareti olarak43 ifade etmesi üzerine Wilson; "bu durumda İtalyanlar İzmir'i boşaltmazsa ABD'den borç para alamayacakları kendilerine söylenmelidir" cevabını vermiştir.44 İngiliz Başbakanı Lloyd George, aynı günkü oturumda Rumlara katliam yapıldıǧını da ileri sürerek45 İzmir'in işgal edilmesini teklif etmiştir. Söz konusu teklif, Yüksek Konseyce olumlu karşılanarak bu işe Yunan Ordusu memur edilmiştir. Böylece bölgedeki Hıristiyan ahalinin can güvenliǧini saǧlamak gerekçesiyle Yunanlıların İzmir'i işgallerine izin verilmiştir. İşgale izin verilmesi üzerine Venizelos, Yunanistan'ın İstanbul'daki Yüksek Komiserliǧine hemen bir telgraf çekmiş ve İzmir'in Yunan Ordusu tarafından işgalinin kararlaştırıldıǧı hususunda ABD Başkanı, Fransız ve İngiliz Başbakanları tarafından haberdar edildiǧini, dolayısıyla bu gelişmenin Fransız generaline gizlice bildirmesini rica etmiş, Atina'nın işgal hazırlıklarına başlamasını istemiştir.46
İtalyanların istediklerini Konferansa kabul ettirememelerinin ardından, Anadolu'da müttefiklerine raǧmen giriştikleri işgaller de dolaylı olarak İzmir'in Yunanistan'a verilmesi kararını kolaylaştırmıştır. 28 Mart'ta Antalya'ya, 11 Mayıs'ta Fethiye, Bodrum ve Marmaris'e, 14 Mayıs'ta ise Kuşadası ve Selçuk'a asker çıkaran ve bu bölgeleri işgal eden İtalyanların olası bir İzmir işgaline girişmesi, üç lideri telaşlandırmış ve onların İzmir'in Yunanistan'a verilmesi kararına gerekçe oluşturmuştur. Lloyd George'un İtalyanların Trablusgarp'ta yaptıkları gibi Anadolu'yu bir olupbitti şeklinde işgal ederse onları çıkarmanın güç olacaǧı ve İzmir meselesini halletmek için iki üç Yunan alayının şehre girmesi için Venizelos'a izin verilmesi şeklindeki sözleri bahsedilen gerekçenin güzel bir ifadesidir.47
Yunanlıların, İzmir'i işgal etmelerini saǧlayan büyük devletlerin bu düşüncesinin gerekçesi, görünürde Anadolu'daki Türk zulmü ve İtalyanların İzmir'i işgalini önlemekti.48 Gerçekte ise bu devletler Yunanistan'ı, bir uydu devlet olarak kullanabileceklerini düşünerek tercih etmişlerdir.49 İzmir'in işgalinden iki gün sonra, Wilson, İtalya'nın, İngiltere, Fransa ve ABD tarafından imzalanacak ortak bir muhtıra ile tehdit edilerek işgale muhalif tavırlarının engellenmesini önermiştir. Ancak tüm uǧraşlara raǧmen İtalya'nın muhalefeti aşılamamıştır. Yunanistan ile İtalya arasındaki düşmanlık o derece artmıştır ki,
19 Mayıs'taki oturumda İtalyan temsilcisi Sonnino, Venizelos'un toplantıdan çıkmasını isteyince Wilson, Venizelos'un da diǧer dört üye gibi eşit haklara sahip olduǧunu iddia etmek zorunda kalmıştır. Bunun üzerine Dışişleri Bakanı Sonnino, 6 Mayıs'ta, İtalya'nın olmadıǧı bir dönemde Yunanistan'ın davet edildiǧini ve İzmir'in işgal planının Yüksek Kurul tarafından onaylandıǧını, ancak bu bölgenin 1915 ve 1917'deki gizli antlaşmalar tarafından İtalya'ya verildiǧini tepkili bir ifade ile söylemiştir. Lloyd George ise Sonnino'ya "İtalya'ya danışılmadan İzmir'e tek bir Yunan askeri çıkartılmadıǧını ve İzmir'de Yunan ahali katledildiǧi için böyle bir işgale ihtiyaç duyulduǧunu" belirtmiştir. İki gün önceki öǧleden sonra toplantısında da benzer sorun gündeme gelmiş, Wilson, İtalyan temsilcisi Orlando'nun dikkatini daǧıtmak için Beyaz Ordu Lideri General Denikin'in başarılarından ve Japonya'daki durumdan bahsetmeyi uygun görmüştür. Ayrıca, Wilson'un teşviki ile Kuşadası ve Antalya civarlarına çıkartılan İtalyan askerleri sorgulanarak Yunanlıların İzmir'i işgali meşrulaştırılmaya çalışılmıştır.50 İtalyan delegesi bunun üzerine, Yüksek Kurul'a Kuşadası, Antalya ve Marmaris'te düzensizlik ve kışkırtma meydana geldiǧini, İtalyan kuvvetlerinin bölgeye gelişinin bu kışkırtmaları bastırmak amacıyla olduǧunu söylemiştir. Yüksek Konseyin Yunanistan'a Batı Anadolu'yu işgal etme yetkisi verme kararına ise katılmamıştır. Ayrıca daha sonra İzmir'i işgal eden Yunanlıların acımasızlıǧı İtalyanlar tarafından eleştirilmiş ve kamuoyuna açıklanmıştır.51
Görüldüǧü üzere, gizli antlaşmalarla önce İtalya'ya daha sonra Yunanistan'a vaat edilen İzmir'in bu ülkelerden hangisi tarafından işgal edileceǧine Paris Barış Konferansı'nda karar verilmiştir. İngiltere, Orta Doǧu'ya vereceǧi şekil bakımından Yunanistan'ı tercih ederken, bunu fark eden İtalya, Türkiye siyasetini müttefiklerinden baǧımsız hale getirerek Türklere daha fazla yaklaşmış ve menfaatlerini korumak için yalnız başına hareket etmiştir. İtalya'nın müttefiklerinden baǧımsız bir Türkiye siyaseti izlemesi, Millî Mücadele hareketi açısından olumlu olurken52 İtalya'yı adı geçen grupla karşı karşıya getirmiştir. 53
15 Mayıs 1919'da, İzmir'in Yunanlılar tarafından işgalinin Türkler arasında İtilâf Devletlerini bile rahatsız edecek ölçüde büyük bir infiale yol açması, Yunanlıların kötü muamelelerinin bazı İngiliz ve Fransız gazetelerinde yayınlanması, Paris'te gözlemci olarak bulunan Hintli Müslüman delegelerin protestoları,54 Türkler tarafından yapılan mitingler, İtilâf Devletlerinin Osmanlı hükümetini Paris Barış Konferansı'na davet etme hususundaki tavırlarında deǧişikliǧe sebep olmuştur.55 Anlaşılan o ki, gerek İtilâf Devletlerinin Osmanlı politikalarının çakışması ve gerekse Osmanlı Devleti'nin iç politik durumu, Osmanlı Devleti'nin Paris Barış Konferansı'na davet edilmesini imkân dâhiline getirmiştir. Sonunda Clemenceau'nun teklifi ve bu girişimlerde Fransızlardan geri kalmak istemeyen İngilizlerin desteǧi ile Osmanlı Devleti, 30 Mayıs 1919'da Paris Barış Konferansı'na davet edilmiştir.56 3 Haziran'da, Sadrazam Damat Ferit Paşa ile eski Sadrazam Tevfik Paşa, Maliye Nazırı Tevfik, Şura-yı Devlet Reisi Rıza Tevfik ile Reşit Hilmi Beylerden oluşan beş kişilik Türk Kurulu Konferansa sunum yapmak üzere Paris'e gelmiş, 17 Haziran 1919 tarihinde Onlar Konseyi'ne bir sunum yapmıştır. Bu sırada İzmir'in kendilerine danışılmadan Yunanistan'a verilmesinden dolayı büyük bir öfke ve kırgınlık duyan İtalya, İngiliz dışişlerine göre Kont Sforza vasıtasıyla Osmanlı heyetine her türlü desteǧi saǧlamak için çalışacaǧına dair söz vermiştir. Heyette yer alan Tevfik Bey'in İtalyan generallerle bir araya geldiǧi ve onlardan yardım için güvence aldıǧı belirtilmiştir.57
Osmanlı heyeti, Paris'te verdiǧi muhtırada Wilson İlkeleri çerçevesinde Osmanlı Devleti'nin oldukça makul yeni sınırlarını belirlemek ve inisiyatif kullanmak istemiştir. Bu durumun muhtıraya yansıtılması58 İtilaf Devletlerini kızdırmış ve paylaşım projelerini gerçekleştirme sürecine bir müdahale olarak algılanarak hakarete varan sert cevap vermelerine yol açmıştır.59 Paul Helmreich'e göre, ABD başkanı Wilson, "ömrümde bundan daha aptalca bir şey duymadım" derken İngiltere Başbakanı Lloyd George da, Osmanlı heyeti ve muhtıra için "iyi espri" ifadesini kullanmış ve Osmanlı heyetinin faaliyetlerini gösteri olarak nitelendirerek "Türklerin siyasî kabiliyetsizliǧinin en iyi kanıtı" yorumunu yapmıştır.60 Padişahın isteklerini dile getirdiǧi ve inandırıcılıǧı ya da uygulanabilirliǧi olmadıǧı için yukarıda da örnekleri verildiǧi üzere Müttefiklerce çok sert bir biçimde karşılık bulmuştur.61 Dolayısıyla İtalyanların Konferanstaki bütün itirazlarına ve Konferansı terk ederek istediklerinin dikkate alınması manevrasına raǧmen özellikle Batı Anadolu'da (daha özelinde İzmir ve çevresinde) yaşanan İtalyan-Yunan çekişmesinde kazançlı çıkan Yunanistan olmuş ve İzmir 15 Mayıs 1919 tarihinde işgal edilmiştir.
İtalya'nın Adriyatik ve Arnavutluk Meseleleri Karşısında Konferanstaki Tutumu
Paris Barış Konferansı tutanakları incelendiǧinde, Konferansın ilk günlerinden itibaren İtalyan temsilcilerinin Adriyatik, Dalmaçya kıyıları ve Fiume'nin62 kendilerine verilmesi hususunda ısrarcı oldukları görülür.63 7 Şubat 1919 tarihinde İtalya tarafından Konferansa sunulan muhtırada, kendilerinin de zaferin kazanılmasında pay sahibi oldukları, fakat savaşın ekonomik açıdan İtalya'yı kötü bir duruma getirdiǧi, bu bakımdan tatmin edilmesi gerektiǧi ifade edilmiştir. Muhtırada, Londra Antlaşması'nın 4. ve 5. maddelerine dayanılarak Fiume ve Split'in (Spalato) tarihi, coǧrafi ve stratejik açıdan İtalya'ya ait olduǧu iddia edilmiştir.64
Dalmaçya ve doǧu sahillerinin çoǧunluǧunda Yugoslavlar yaşamasına raǧmen, stratejik açıdan bakıldıǧında yapılan tartışmalar, İtalya'nın topraklarını genişletme isteklerini haklı çıkarabilirdi. Öyle ki, Dalmaçya kıyılarında bulunan adalar ve limanların saǧladıǧı aşaǧıda açıklanan kolaylıklar nedeniyle Birinci Dünya Savaşı'nda, Avusturya-Macaristan'ın Adriyatik'teki deniz gücünün, İtalya kıyıları için meydana getirdiǧi tehlike görülmüştür.65 Adriyatik'in sayısız limanıyla daǧlık, düzensiz doǧu kıyısı, sahil kesiminin düz ve liman sayısının az olduǧu batı kıyılarına göre daha korunaklıydı. Doǧu kıyısındaki herhangi bir deniz gücü İtalya'ya karşı avantajlı bir konumda olmaktaydı. İtalyan limanlarına sıǧınan bir filo, kıyıların düzlüǧü nedeniyle uzak mesafeden denizde görünürken doǧu kıyısı boyunca saklanan gemiler, daǧların oluşturduǧu engeller sayesinde görünmüyordu. Yaklaşmakta olan bir filonun batı sahilinden gözlemi, doǧu kıyılarının egemen tepelerinin sahip olduǧu avantaj ile karşılaştırıldıǧında sınırlı imkânlara sahipti. Kıyı savunma topçusunun durumu da aynıydı. Batı limanlarının birinden savaş vermek için çıkan filo gafil avlanabilirken doǧu kıyılarındaki adaların arkasında manevra yapan bir filo, aynı anda birkaç geçitten ortaya çıkabilir ve önceden belirlenmiş stratejisini uygulayabilirdi. Doǧu kıyılarındaki berrak sular, gizli mayınları veya denizaltıları ortaya çıkarırken İtalyan kıyılarını çevreleyen karasuları, düşman denizaltıların yerleşimini ya da gemiler tarafından döşenen mayınların bulunmasını zorlaştırmaktaydı. Aydınlatma konusunda bile İtalyanlar büyük bir dezavantaja sahiptiler. Baskınlar batı sahiline genellikle karanlıkta, denizi geçerek ve sabahın erken saatlerinde yapılabilir, ayrıca hedefler doǧmakta olan güneş tarafından iyi aydınlatılabilirdi. Oysa İtalyan topçusu, düşman gemilerine ateş ederken güneşe bakmak zorunda kalıyordu. Benzer şekilde bir İtalyan filosu doǧu kıyılarına doǧru harekât düzenlediǧinde, bu sefer savunmada bulunan taraf yüksek kayalıkların saǧladıǧı savunma avantajından yararlanabiliyordu. Diǧer taraftan savunmada bulunan karşı taraf için arkasına aldıǧı güneş ya da aydınlık, İtalyan gemilerini sahil bataryaları için kolay bir hedef haline getiriyordu. İtalyanların ifadesiyle doǧa onlara bu konuda cömert davranmamış, kötü bir oyun oynamıştı.66 Dalmaçya kıyılarına ve dolayısıyla oradaki bütün stratejik noktalara sahip olma isteǧinin arkasında bu gibi sebepler yatmaktaydı. Zaten İtalyanlar Konferansta sayıca az bulundukları yerleri talep ederken Wilson Prensiplerine takılmamak için kendi güvenliklerini teminat altına almak gerekçesini öne sürmekteydiler. Aksi bir durumda özellikle Dalmaçya kıyılarında Slavlar çoǧunluktaydı ve kendi kendini yönetme ilkesi ışıǧında adı geçen yerlerin yeni kurulan Yugoslavya'ya bırakılması gerekmekteydi.
Ancak İtalyan temsilciler Dalmaçya kıyılarından çok daha fazlasını istemişlerdir. 19 Nisan'da İtalya Başbakanı Orlando, Dörtler Konseyi'ne Adriyatik'in Slavca konuşulan bölgelerinin de kendilerine verilmesini talep eden bir teklif sunmuştur. Sınırlarını eski Avusturya-Macaristan sınırının elli ila yüz kilometre doǧusuna kaydırmak da isteyen İtalyanlar, Dalmaçya kıyısında yukarıda adı geçen Split'e kadar inmek, İstria yarımadasının tamamını almak ve Pula'daki donanma üssüne sahip olmak istiyorlardı. Diǧer şeylerin yanı sıra, Yugoslavya için elverişli tek liman ve şehir olan, özellikle Londra Antlaşması'nda Hırvatistan'a ayrılan Fiume kentini ve bölgesini talep etmişlerdir. Ayrıca Adriyatik'in kuzeydoǧu köşesindeki birkaç kilit adayla güney uçtaki Vlore limanını da kazanmak, böylece tüm Adriyatik'e egemen olmak düşüncesindeydiler. İtalya, geçici olarak Londra Antlaşması tarafından verilen kısım yerine tüm Arnavutluk'ta da kontrol istemiştir. İtalyan temsilciler savaşın beklenilenden daha uzun sürmesi ve Rusya'nın çökmesi sebebiyle tazminat hakkına sahip olduklarını, zira Londra Antlaşması'nda müzakere edildiǧi zamanda öngörülenden daha aǧır bir yük yüklendiklerini isteklerine gerekçe olarak belirtmişlerdir.67 Ancak milliyet temelinde durum oldukça açıktı. İtalyan nüfus, eski Avusturya-İtalya sınırında sona ermemişti. Bununla birlikte Gorizia kadar doǧuda ve Istria yarımadasının batı kenarı boyunca Trieste'den Pula'ya kadar İtalyanlar çoǧunluktaydı. Böylece İtalya, ırksal gerekçelerle, doǧudaki daǧ geçidinin batı tabanına denk gelen bir sınırı isteyebilirdi. Fakat bu çizgiden doǧuya doǧru, Johnson'a göre "hem İtalyan hem de Yugoslav yetkilileri, Yugoslavların nüfusun eǧici bir çoǧunluǧunu oluşturduǧu konusunda hemfikirdiler." Dolayısıyla Fiume'nin İtalya'ya verilmesi durumunda yüz binlerce Yugoslav İtalyan egemenliǧine girecekti.68 Paris Barış Konferansı müzakereleri sırasında İtalyanlar için taleplerini çoǧunluǧa sahip oldukları veya milliyet savına uygun sonuçların uygulanabileceǧi alanlarla sınırlamadıkları söylenebilir. İtalyanların buna raǧmen taleplerini Dalmaçya kıyılarının ötesine taşıması bunun delilidir. Ancak şurası da bir gerçek ki, Istria ve Dalmaçya kıyılarında İtalyanların mı yoksa Slavların mı çoǧunlukta olduǧu meselesi tartışmaya açık bir konu olarak güncelliǧini o dönemin karmaşıklıǧından beri sürdürmektedir. Zira II. Dünya Savaşı sonrası adı geçen bölge Yugoslav silahlı kuvvetleri tarafından işgal edilirken çoǧunluǧunu İtalyanların oluşturduǧu yaklaşık 230.000 ile 350.000 kişinin İtalya'ya göç etmesi, bölgedeki İtalyan nüfusunun da azımsanamayacak bir sayıda olduǧunu göstermektedir.69
Oysa ne Wilson ne Clemencau ne de Lloyd George, Fiume'yi ve Dalmaçya'nın doǧu kıyılarını İtalya'ya vermeye niyetli deǧildi.70 Öyle ki, Yugoslavya'nın standart ölçüdeki demir yolu sisteminin hemen hemen tamamı Fiume'nin enlemindeydi. Ülkenin verimli nehir ovaları büyük oranda o bölgeyle sınırlıydı ve insanların yaklaşık üçte ikisi bu ovalarda ve vadilerde yaşamaktaydı. Demir yolu inşaatı orada kolay ve nispeten ucuzdu. Böylelikle, Yugoslav ulusunun yaşamının, olaǧandışı bir derecede ülkenin kuzeyinde yoǧunlaştıǧı ve bu ekonomik yaşamın dayandıǧı demir yolu sisteminin denize doǧrudan tek çıkışının Fiume olduǧu görülmekteydi. Fiume'yi egemenliǧine alan gücün bütün bir ulusun hayatını elinde tutabileceǧi söylenebilirdi. Bu nedenle Fiume'nin kendine özgü deǧeri, Balkanlar'da ekonomik, siyasî ve askerî güç kullanma temelini teşkil etmesindendi. Hâlbuki Fiume, Yugoslavya ve kuzeydeki komşu toprakların serbest ekonomik gelişimleri için mutlak bir gereklilik oluşturuyordu. İtalyanlar ise Trieste'nin ticaretini canlı tutmak ve oradaki ticareti Trieste'ye yönlendirmek için Fiume'yi elde bulundurmanın zorunluluǧuna parmak basıyordu.71 Ancak Yugoslavların ezici bir çoǧunluǧunun İtalya'nın egemenliǧi altına girmeden bu devlete baǧlanamaması, anlaşmalar gereǧi, Müttefiklerin (İtalya'nın kendisi de dâhil olmak üzere) Fiume'yi Hırvatistan'a vadetmesi (dolayısıyla Yugoslavya'ya kalmalıydı), Fiume'de yaşayanların ne isteyeceǧinden baǧımsız olarak adalet ilkeleri ve limanın güvenliǧi gibi sebeplerle İtalya'nın Fiume talebi reddedilmekteydi.72 Ayrıca özellikle Amerikalılar, gizli antlaşmalara dayalı emperyalist ve gayriahlaki bölüşümü temsil eden eski diplomasi yerine yeni diplomatik usulleri tercih ediyordu.73 Wilson ile Sonnino arasındaki kişisel çatışma da İtalyan isteklerine olumsuz yansımaktaydı. Asıl mesele Wilson'a göre yaǧmayı paylaşmak mıydı, yoksa sınırları etnik çizgilere göre çizmek mi. Wilson bunu bir prensip meselesi sayıyordu.74
Wilson, 19 Nisan'daki Orlando'nun isteklerinden önce, 14 Nisan'da bu konuda İtalya Başbakanı Orlando'ya sunduǧu muhtırada bir "Wilson Hattı" oluşturduǧunu belirtmiştir. Buna göre Wilson, Dalmaçya'nın tamamı ile adaları Yugoslavya'ya bırakmış, Fiume'yi Yugoslav gümrük sistemi içinde otonom bir hale getirmiş ve İtalyanlara sadece Lissa'yı vermiştir. Orlando ise bu teklifi kabul etmemiş önce yukarıda bahsedilen teklifini sunmuş ve ardından istekleri kabul edilmeyince tepki olarak 24 Nisan tarihinde Paris'ten ayrılarak Roma'ya dönmüştür.75 6 Mayıs tarihinde Wilson'un Paris'teki ikametgâhında, Wilson, Lloyd George ve Clemenceau arasında yapılan toplantıda ise İtalyanların Fiume ısrarı yeniden gündeme gelince Wilson, "İtalyanların Fiume'yi hiçbir şart altında alamayacaklarını anlamaları ne kadar sürecek" diyerek bu talebin kesinlikle reddedileceǧini bir kez daha belirtmiştir.76 Clemenceau da bir İtalyan gazete temsilcisine "Sen Fiume'i istiyor musun? Neden Ay deǧil?" diyerek meseleye bakışını yansıtmıştır.77 Dolayısıyla süreç içerisinde İtalya'nın çözüme baǧlanan tek talebi, Avusturya-Macaristan topraklarından Brenner Geçidi'nin güneyini, Trentino'yu ve çoǧunluǧu Alman olan Güney Tirol'u alması olmuştur.78
İtalyanlar diǧer birçok meselede olduǧu gibi Arnavutluk konusunda da Yunanistan'la karşı karşıya gelmiştir. Savaş sırasında İtalya, ele geçirdiǧi Arnavutluk'un büyük bölümünden çıkmak istememiştir. Özellikle Vlore limanı, karşısındaki Sazari adasıyla birlikte Adriyatik'e girişin anahtarını elinde tutmaktaydı. Yani İtalya her ikisine sahip olursa bölgeye girişi kapatabilir ve Dalmaçya kıyılarındaki istekleri de düşünüldüǧünde Adriyatik'i bir iç deniz ya da İtalyan denizi haline getirebilirdi. Yunanistan ise Konferans boyunca gerek Anadolu'da gerek Balkanların diǧer bölgelerinde talep ettikleri yerleri almak adına kullandıǧı ve doǧruluǧu şüpheli olan nüfus istatistiklerine başvurarak bölgeyi istemekteydi.79 Oysa İtalyanlar Adriyatik'in doǧusunda güçlü bir Yunanistan görmek istemiyorlardı. Mesele her iki tarafın delegelerinin olumsuz tutumuyla birlikte 1919'un yaz mevsimine kadar çözülemeden devam etti.80
Paris Barış Konferansı'nda bu gelişmeler yaşanırken İtalya'da iç siyasette de karışık bir dönem yaşanıyordu. Konferans sırasında Orlando ve Sonnino, Fiume konusunda artan milliyetçi baskıya göre hareket etmezlerse ödemek zorunda kalacakları politik bedeli tahmin ediyorlardı.81 Nitekim Orlando hükümeti gerek konferanstaki İtalyan isteklerini yerine getirememesi gerekse milliyetçi muhafazakâr kesimlerin baskısı sonucu 19 Haziran'da hükÛmetten çekilmiş ve yerine 23 Haziran'da Francesco Nitti geçmiştir.82 Nitti, yeni Dışişleri Bakanı Tommaso Tittoni ile birlikte biran evvel dış meseleleri çözerek İtalya'nın iç sıkıntılarıyla meşgul olmak istemiştir. Dolayısıyla Tittoni, Venizelos'la buluşmuş, Arnavutluk, Oniki Ada ve Anadolu'daki nüfuz alanları konusunda bir anlaşmaya varmak için çalışmalar başlatmıştır.83 Aǧustos 1919'da ise Fiume'nin Milletler Cemiyeti'nin güvenliǧi altında tarafsız kent olması, Dalmaçya'nın da Yugoslavya'ya verilmesi konusunda Lloyd George ve Clemenceau ile anlaşmaya varmıştır.84 Almanya ile yapılan barış antlaşması sonrası ülkesine dönen Wilson da durumdan haberdar edilmiştir. Ancak İtalya adına Konferansta bu gelişmeler yaşanırken iç siyasette ise olaylar karmaşaya doǧru sürüklenmiş ve D'Annunzio ile başlayıp Mussolini ile devam eden Faşist iktidara uzanacak yolun taşları döşenmiştir.85
Sonuç
Birinci Dünya Savaşı'na Fransa ve İngiltere ile giriştiǧi sıkı pazarlıklar sonucunda İtilaf Devletleri yanında katılan İtalya, öncelikle kendi hinterlandını genişletmek, ardından Anadolu'nun batı ve güney bölgelerine uzanabilmek ve elde edebilirse bazı Afrika kolonilerini egemenliǧine katmak amacındaydı. Böylece, savaşın sona ermesiyle birlikte yenilen devletlerle yapılacak barış şartlarını görüşmek için Paris'te toplanan ülkeler arasında yer aldı. Ancak İtalya'nın savaşa girdiǧi dönemle savaşın sona erdiǧi zaman diliminde çok şey deǧişmiş, özellikle Rus İmparatorluǧu'nun çöküşü, Yunanistan ve ABD'nin savaşa dâhil oluşu, bu devletin hedeflerinin yeniden gözden geçirilmesine sebep olmuştur. Sahip olduǧu ekonomik ve askerî gücün deǧişen söz konuşu şartlar içerisinde amaçlarına ulaşmada yeterli olmadıǧını gören İtalya, bir taraftan Paris'teki Konferans boyunca, stratejisini, kendisine Londra Antlaşması ile vaat edilenleri hatırlatmak ve bunların yerine getirilmesini diplomatik girişimlerle gerçekleştirmek üzerine kurmuştur. Diǧer taraftan, Konferans boyunca, İtalya'daki karışık siyasî ortam Paris'e yansımış ve bu da İtalyan heyeti üyelerinin aralarındaki uyumu olumsuz etkilemiştir. Oysa Konferansın diǧer başat güçleri ABD, İngiltere ve Fransa, İtalya'nın savaşa olan katkısını çok sınırlı görerek ileride Doǧu Akdeniz ve Anadolu'da kendilerine sıkıntı çıkarabileceǧini düşünmüştür. Bunun sonucu adı geçen üç ülke İtalya'nın beklentilerini sınırlamış, İtalyan istekleri karşısında istisnai durumlar hariç birlikte hareket edebilmiş, hatta zaman zaman İtalyan temsilcileri görmezden gelerek Armaoǧlu'nun deyimiyle onlara adeta bir üvey evlat muamelesi yapmışlardır. Grassi ise İtalyan diplomasisinin görünüşte enerjik, ancak birçok yönden soyut ve edilgen bir tutum arasında bocaladıǧını, Doǧu'daki dengeleri gözetmesine raǧmen Londra Antlaşması'nın genel ilkelerinin tartışma konusu edilmeyeceǧine inandıǧını belirtmiştir.86
Savaş sonrası yapılan Paris Barış Konferansı'nda, İtalya'nın hedeflerine ulaşamaması ve çok sınırlı bir kazanç elde etmesi, politikasının ve iç siyasî yapısının tamamen deǧişmesine de sebep olmuştur. Konferansın özellikle en önemli kararlarının alındıǧı ilk altı aylık sürede görev yapan Orlando hükümeti istifa etmiş, yerine geçen Nitti hükümeti ise tavizkâr bir tutum takındıǧı gerekçesiyle eleştirilere ve İtalya içerisinde protestolara maruz kalmış ve bütün bunların sonucu İtalya, aşırı milliyetçi bir siyasî düzen deǧişikliǧine doǧru sürüklenmiştir. Diǧer taraftan İzmir'in Yunanistan'a verilmesi, Konferansta kendi işgallerinin sorgulanması, İtalya'nın müttefikleriyle arasını daha da açma pahasına Anadolu politikasında Mustafa Kemal önderliǧinde yürütülen Millî Mücadele'ye ılımlı yaklaşmasına sebep olmuş, bir nevi Yunanistan'ın Türk kuvvetleri karşısında yenilgiye uǧramasına katkı saǧlanmıştır. Nihayetinde beklentilerinin çok uzaǧında kalan İtalyanlar, Birinci Dünya Savaşı sonunda elde edemediklerini kazanmak adına Mussolini'nin yönetiminde İkinci Dünya Savaşı'nın baş aktörlerinden birisi haline gelmiştir.
Kaynaklar
Arşiv Kaynakları
The National Archives of the UK, Foreign Office (FO),
File: 608/94/2.
File: 362/1/3.
File: 362/1/3.
File: 608/94/3.
File: 608/1150.
Araştırma Makalesi / Research Article
Geliş Tarihi / Received: 22.11.2019 Kabul Tarihi / Accepted: 01.06.2020
1 Oral Sander, Siyasi Tarih İlkçaǧlardan 1918'e, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 6. Baskı, 1998, s. 194-197. İtalyan millî birliǧinin kuruluşu hakkında geniş bilgi için bk. Fahir Armaoǧlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789-1914), 2. Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1999, s. 285-298; 332333.
2 Stefanos Yerasimos, Az Gelişmişlik Sürecinde Türkiye Tanzimattan 1. Dünya Savaşma, Cilt 2, 7. Baskı, Belge Yayınları, İstanbul, 2001, s. 439-440; Giovanni Giolitti, Trablusgarp'ı Nasıl Aldık?, Haz. Tahsin Yıldırım, DBY Yayınları, İstanbul, 2012, s. 29-30. Giolitti hatıralarında ayrıca Trablusgarp'ı ele geçirebilmek için 1906-1909 seneleri arasında çalışmalar yaptıǧını, bu mesele ile meşgul olduǧunu, özellikle bölgedeki kabilelerin kendi aralarındaki çatışma ve ihtilaflardan faydalandıǧını, ayrıca Türk resmi makamlarıyla Trablusgarp'taki bazı kabilelerin aralarındaki gerginliklerden de istifade ederek bazı memurlar aracılıǧıyla tahrikât yaptırdıǧını ifade etmektedir. Bk. Giolitti, age., s. 30.
3 İtalya savaş sonunda kazanacaǧı toprakları tespit gayesiyle İtilaf Devletleriyle gizli antlaşmalar yaptı. Bunlardan birisi 26 Nisan 1915'te İtalya ile İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanan Londra Antlaşması'dır. Bu antlaşma ile İtalya, Oniki Ada'daki egemenlik hakkını elde etmekle kalmamış, sonrasında da Uşi (Ouchy) Antlaşması'nın kendisine yüklediǧi yükümlülükleri feshettiǧini açıklayarak On İki Ada'dan çekilmeyeceǧini resmileştirmiştir. Ayrıca İtalya'ya Antalya ve havalisi de verilmiştir. Diǧer taraftan tarımsal arazi sıkıntısı ve yapılan yetersiz üretim, fakir maden yatakları, endüstri üretimi için Pazar ve kaynak bulma ihtiyacı ve koloniler elde etme düşünceleri de İtalya'yı savaşa sürüklemiştir. Mevlüt Çelebi, Millî Mücadele Döneminde Türk-Italyan ilişkileri, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2002,s. 20; Çaǧla D. Taǧmat, "Trablusgarp Savaşı'ndan Lozan Antlaşmasına On İki Ada Konusunda (Gizli) Görüşmeler", Türkiyat Mecmuası, Cilt 28, Sayı 1, 2018, s. 146-147; İsmail Ediz, "İtalya'nın Oniki Ada'yı İşgali ve Güney Arnavutluk Sorunu (1912-1918)", Akademik İncelemeler Dergisi, Cilt 11, Sayı 1, 2016, s. 47; Ali Sarıkoyuncu, "Millî Mücadele Döneminde Zonguldak Kömür Havzasında Fransız-İtalyan Rekabeti ve İtalya'nın Faaliyetleri", Atatürk Yolu, Sayı 7, 1991, s. 579-580.
4 İtalya'nın da millî birliǧini kurması sonrası, öncelikle Avrupa devletleri olmak üzere dünya siyasetinde ortaya çıkan ırka dayalı üstünlük inancı ve bunun doǧurduǧu aşırı milliyetçi hareketler dünyayı kamplaşmalara götürmüştür. Özellikle başta İngiltere olmak üzere Fransa, Almanya, Rusya, İtalya gibi büyük güçler, kendi üstünlüǧünü ve geleceǧini koruyup kurtarabilmek için endüstrilerinin gelişmesine paralel olarak ham madde ihtiyacının artması sonucu emperyalist (sömürgeci) faaliyetlere hız vermişlerdir. Bütün bu faaliyetleri bir devletin tek başına yapabilmesi güç olduǧundan, kendisine daha çok tehlikeli görünen devlete karşı başka devletlerle anlaşma yolunun seçilmesi, Birinci Dünya Savaşı öncesinde Avrupa'yı birbirine düşman ittifaklar kümesi durumuna getirmiştir. Birinci Dünya Savaşı'na giden süreç ve savaş hakkında geniş bilgi için bk. Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi ikinci Meşrutiyet ve Birinci Dünya Savaşı (1908-1918), Cilt IX, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2. Baskı, Ankara, 1999, s.355-546;.A. Haluk Ülman, I. Dünya Savaşı'na Giden Yol ve Savaş, İmge Yayınları, 3. Baskı, Ankara, 2002; James Joll ve Gordon Martel, Birinci Dünya Savaşı Neden Çıktı?, Çev. Orhan Dinç Tayanç, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2016; Jay Winter-Geoffrey Parker-Mary R. Habeck, I. Dünya Savaşı ve 20. Yüzyıl, Çev. Tansel Demirel, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2012; Michael Howard, Yüyüncü Yıldönümünde Birinci Dünya Savaşı, Çev. Sinem Gül, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, 2014; David Fromkin, Barışa Son Veren Barış Modern Ortadoǧu Nasıl Yaratıldı?, 6. Baskı, Epsilon Yayınları, İstanbul, 2016; Stanford J. Shaw, Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı imparatorluǧu Savaşa Giriş, Çev. Beyza Sümer Aydaş, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2014.
5 Paris Barış Konferansı'na 32 devletin temsilcisi katılmış olmasına raǧmen Konferans kararlarına hâkim olan sadece beş devletti. Bu devletlerin başbakan ve dışişleri bakanlarından oluşan bir "Onlar Konseyi" kurulmuş, daha sonra ise Japon delegeler dışarıda bırakılarak geri kalan ülkelerin başbakanlarından oluşan "Dörtler Konseyi" müzakereleri devralmıştır. Onlar Konseyi, 72 kez bir araya geldi ve barışın çeşitli yönlerini göz önünde bulunduran 58 alt komite kurdu; bu da onların karşılaştıkları meselelerin yoǧunluǧunun bir göstergesiydi. Onlar Konseyi oldukça hantaldı. Sorunları çözme konusunda sürekli bir tartışma vardı. Bu arada, Almanya, Avrupa ve daha geniş bir dünyanın yeni sınırlarının belirlenmesi sorunları, kimin tazminat olarak kime ne ödemesi gerektiǧi ve silahsızlanmanın nasıl işleyeceǧi, hepsi tehdit altında olan büyük bir kararsızlık hali yaşandı ve Konferans sorunları neticelendirmede sıkıntılar yaşadı. Bu yüzden sorunları çözmek ve karar vermek için daha küçük, daha keskin bir yapıya ihtiyaç vardı ve iyi veya kötü, Dörtler Konseyi Mart ve Nisan aylarında yoǧun altı haftalık bir dönemde bu görevi yerine getirdi. Bk. Alan Sharp, "The Big Four-Peacemaking in Paris in 1919", History Review, Issue 65, 2009, s. 16; Fahir Armaoǧlu, 20. Yüzyıl Siyasî Tarihi (1914-1995), Alkım Yayınevi, 12. Baskı, İstanbul, 2005, s. 145-146; Geo A. Finch, "The Peace Conference of Paris, 1919", The American Journal of International Law, Vol. 13, No. 2, 1919, s. 164-165; Ernest John Knapton-Thomas Kingston Derry, Europe and The World Since 1914, Charles Scribners Sons Publications, New York, 1966, s. 67-68.
6 Oysa savaşın sonuna doǧru ve mütarekelerin imzalanmasıyla birlikte her iki savaş grubu da adil ve ilhaklara izin vermeyen bir barıştan söz etmekteydi. Her iki taraf da halkların kendi yöneticilerini kendilerinin seçmesinden yanaydı. Zaten müttefiklerin amacını da demokrasi, adalet gibi kelimeler savaş boyunca belirlemişti. Wilson'un ilkeleri de bu amaçları doǧrular biçimdeydi. Bkz Margaret Macmillan, Paris 1919 1919 Paris Barış Konferansı ve Dünyayı Deǧiştiren Altı Ayın Hikayesi, Çev. Belkıs Dişbudak, ODTÜ Yayınları, Ankara, 2004, s. 28.
7 Burada mutlaka belirtilmesi gereken şunlardır. Laurence Evans, Türkiye'nin Paylaşılması (19141924), Çev. Tevfik Alanay, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1972; Joel Blatt, France and Italy at the Paris Peace Conference, The International History Review, Vol 8, Issue 1, 1986, s. 27-40; Paul C. Helmreich, Sevr Entńkalan Büyük Güçler, Maşalar, Gizli Anlaşmalar ve Türkiye'nin Taksimi, Sabah Kitapları, İstanbul, 1996; Çelebi, age; Fabio L. Grassi, İtalya ve Türk Sorunu 1919-1923 Kamuoyu ve Dış Politika, Çev. Nevin Özkan-Durdu Kundakçı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2003; Macmillan, age; Fabio L. Grassi, Türk İtalyan İlişkilerinde Az Bilinenler, Çev. Sadriye Güneş, Tarihçi Kitabevi, İstanbul, 2014.
8Macmillan, age., s. 28-29; Cabir Doǧan, "Cemiyet-İ Akvam'ın Kuruluşunun İstanbul Basınına Yansımaları", Osmanlı Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, Cilt 2, Sayı 3, 2016, s. 35.
9 "Yugoslavya" ilk kez 1839 yılında Sırp tarihçi Teodor Pavloviç tarafından ortaya atılan "Güney Slavları Yurdu" anlamında ve başlangıçta tüm Sırpların tek bir devlet altında toplanmasını öngören ideolojik bir terimdir. Fakat ilerleyen süreçte Sloven, Hırvat, Sırp ve diǧer etnik unsurları bir devlet idaresinde toplamak için ortaya konan ideolojik bir plana dönüşmüştür. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Avusturya-Macaristan İmparatorluǧu'nun yıkılması sonucu bölgede oluşan iktidar boşluǧunu doldurmak amacıyla 4 Aralık 1918'de Sırp-Hırvat Sloven Krallıǧı olarak kurulmuş ve 1929 yılında ise Yugoslavya adını almıştır. Metinde de Yugoslavya olarak kullanılacaktır. Bk. Burhan Abazi, Yugoslavya Siyasal Sisteminin Yıkılışı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslar Arası İlişkiler Anabilim Dalı, Konya, 2007, s. 11.
10 Knapton-Derry, age., s. 70.
11 Istria, Adriyatik Denizi'nin kuzeybatısında yer alan bölgenin en büyük yarımadasıdır. Yarımada Trieste Körfezi ile Kvarner Körfezi arasında yer almaktadır. Yarımada Hırvatistan, Slovenya ve İtalya arasında paylaşılmıştır.
12 Savaş sırasında İtalya, Büyük Güçlerin içerisinde ekonomik yönden en zayıf olandı. Savaş sırasında kaybettikleriyle birlikte 1919'da müttefiklerine 700 milyon sterlin borçluydu ve enflasyon da çok yüksekti. Savaşta yarım milyondan fazla insanını kaybetmişti. Şimdi barışa giderken özellikle milliyetçi muhafazakâr kesimden büyük baskı görmüştü. Dolayısıyla Orlando ve Sonnino özelinde İtalya'nın Paris'te bir zafere çok ihtiyacı vardı. Bk. Macmillan, age., s. 276.
13 Macmillan, age., s. 278-279.
14 Paul C. Helmreich, Sevr Entńkalan Büyük Güçler, Maşalar, Giņli Anlaşmalar ve Türkiye'nin Taksimi, Cev. Şerif Erol, Sabah Kitapları, İstanbul, 1996, s. 12-13; Rene Petras, "Organisational Aspects of the Paris Peace Conference (1919-1920)", Central European Papers, Vol III, Issue 2, 2015, s. 37; Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Millî Mücadele (Mutlakıyete Dönüş 1918-1919), Cilt I, 2. Basım, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2004, s. 267.
15 Daniela Rossini, "Italy: an Object of Demonstration in Wilson's Foreign Policy Retrospects of the Fiume Appeal of April 23, 1919", Revue Française dEtudes Américaines, No 61, 1994, s. 228. İngiliz ve Fransızlar İtalya'yı yanlarına çekmek için gönülsüzce verdikleri tavizlerden 1919 yılındaki Konferans sırasında oldukça pişmanlık duymuşlardır. Joel Blatt, "France and Italy at the Paris Peace Conference", The International History Review, Vol 8, Issue 1, 1986, s. 28.
16 Çelebi, o^e., s. 45. Macmillan eserinde İtalyan heyeti hakkında şu bilgi ve izlenimleri vermektedir. "İtalyan hükümetinin içindeki farklı siyasal görüşler heyette de görülmekteydi. Üyelerden biri "Roma'dan bir parça alınmış, tüm kusurlarıyla birlikte Paris'e getirilmiş, ne yazık" demişti. Organize olamama, elemanların seçiminde bugüne ve geleceǧe yönelik parlamento simyası, dedikodular, arkadan konuşmalar. Bunun güçlü ve etkili bir heyet olmadıǧı konusunda hemen herkes görüş birliǧi içindeydi... Gruptan pek azı diǧer heyetlerle yakınlık kurdu... Heyetin liderleri arasında bulunan eski başbakanlardan Salandra özellikle kendi saǧlıǧı konusunda kaygılıyken Orlando sevimli ama dalgın bir adamdı. Sonnino mesafeli ve ketum davranışını sürdürüyor, heyette diǧerlerinin işine yarayacak bilgileri bile çok hasis biçimde daǧıtıyordu. Aylar geçerken Orlando'yla ilişkileri bozulmaya yüz tuttu. Kendi aralarında da bölünmüş durumda olan İtalyanlar, Müttefiklere hiç güvenmiyordu." Bk. Macmillan, a^e., s. 283-284.
17 Fabio L. Grassi, Türk İtalyan İlişkilerinde Ay Bilinenler, Çev. Sadriye Güneş, Tarihçi Kitabevi, İstanbul, 2014, s. 101; Selâhattin Tansel, Mondros'tan Mudanya'ya Kadar, Cilt 1, Millî Eǧitim Bakanlıǧı Yayınları, İstanbul, 1991, s. 162.
18 Osman Olcay, Sevres Andlaşmasına Doǧru Çeşitli Konferans ve Toplantıların Tutanakları ve Bunlara İlişkin Belgeler, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara, 1980, s. XIV.
19 ABD Temsilciler Meclisi üyelerinden Francis Stevenson Girit'te varlıklı bir tacirin oǧlu olarak dünyaya gelen ve gençliǧinden itibaren özgüven sahibi ve kibirli birisi olan Venizelos'u: "enerjik, ikna edici, yorgunluk bilmeyen bir kişi olarak, İngilizleri kazandı, Fransızları etkiledi, Amerikalılara güven verdi, İtalyanları da hemen hemen etkisizleştirdi. Paris'te kaldıǧı süre zarfında çok çalıştı, mektuplar yazdı, röportajlar verdi, etkili kişilere yaǧ çekti." şeklinde tanıtmaktadır. Macmillan, age., s. 341-342.
20 Çelebi, age., s. 43; Macmillan, age., s. 341.
21 Evans, age., s. 127; Macmillan, age., s. 345; Tansel, age., s. 160; İsmail Köse, "Paris Barış Konferansı Tutanakları ve Başkan Woodrow Wilson'un Türk Algısı", History Studies, Cilt 6, Sayı 3, 2014, s. 220.
22 Finch, agm., s. 180.
23 Evans, age., s. 127-128. Gotthard Jaeschke, Kurtuluş Savaşı He ilgili Ingiliz Belgeleri, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1971, s. 61.
24 İzzet Öztoprak, Kurtuluş Savaşı İle İlgili Yunan Belgeleri, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Ankara, 2006, s. 50
25 Mehmet Sait Dilek, "Paris Barış Konferansında Yunan Talepleri", Karadeniz Araştırmaları, Sayı 36, 2013, s. 36.
26 Bige Yavuz, Kurtuluş Savaşı Döneminde Türk Fransız ilişkileri Fransız Arşiv Belgeleri Açısından 19191922, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1994, s. 10.
27 Dilara Uslu, "Paris Barış Konferansındaki Yunan İsteklerinin Batı Basınına Yansımaları", History Studies, Cilt 4, Sayı 2, 2012, s. 365-367. Yunan yazar Kordatu, Yunanlıların İtalyanların planların suya düşürmek amacıyla İzmir'e gönderildiklerini, İtalyanlar İzmir'i alırsa Ege Denizi ve Küçük Asya'da İngilizlerle Fransızlara tehlikeli rakip olacaklarına inanıldıǧını ileri sürmektedir. Bk. Salâhi R. Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika I, 3. Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1995, s. 33.
28 Taner Baytok, Ingiliz Kaynaklarından Türk Kurtuluş Savaşı, Başnur Matbaası, Ankara, 1970, s. 26.
29 The National Archives of the UK, Foreign Office (FO), File: 608/94/2, Peace Congress, Political Turkey and Middle East, 12 Mart 1919.
30 FO, File: 362/1/3, No. 494, Mr. Balfour dan Lord Curzon'a Telgraf, 14 Mart 1919.
31 FO, File: 362/1/3, No. 304, Lord Curzon'dan Mr. Balfour a Telgraf, 17 Mart 1919.
32 Öztoprak, age., s. 57-58.
33 FO, File: 608/94/3, Peace Congress, Political Turkey and Middle East, 17 Mart 1919.
34 Halbuki, Komisyon İzmir'in Yunanlılara verilmesini teklif ettiǧi sırada Amiral Calthorpe, 3 Nisan 1919 tarihli raporunda "ümit etmek isterim ki, Helen Krallıǧı Ege Denizi'nin doǧu kıyılarına yayılmayacaktır. Bu ümidimiz geçmişteki zulüm idaresinden kurtulmak emellerine duyduǧumuz sempatinin şiddetinin eksikliǧinden deǧil, ama bu hareketin ilgili taraflardan hiçbirisinin mutluluǧuna hizmet edeceǧine inanmamış, belki bunun tam tersine inanmış olmamızdandır" diyordu. Bk. Jaeschke, age., s. 61.
35 Dilek, agm., s. 37; Papers Relating To The Foreign Relations of The United States, The Pans Peace Conference, 1919, Vol V, Ed. Joseph V. Fuller, United States Goverment Printing Office, Washington, 1946, s. 80-84.
36 Dilek, agm., s. 37; Papers Relating To The..., s. 84-87.
37 Evans, age.) s. 159. Zaten Barış Konferansı'nın çalışmaları ilerledikçe, İtalyanların kendilerine gizli antlaşmalarla vaat edilen toprakları işgal etmelerine hâlâ izin verilmemiş olmasından duydukları rahatsızlık artmıştır. Ayrıca İtalya, diǧer güçlerin Yunanistan'la iş birliǧi yaparak kendisinin Anadolu'daki hareketliliǧini olabildiǧince sınırlandırmak istediklerine inanmıştı. Dışişleri Bakanı Sonnino bu konuda duyduǧu kaygıları dile getirmiş ve müttefiklerinin olumsuz yaklaşımları yüzünden İtalya'nın toprak taleplerini gerçekçi bir sonuca baǧlayamayacaǧından endişe ettiǧini ifade etmiştir. Bk. Helmreich, age., s. 69.
38 Evans, age., s. 159-160; Dilek, agm., s. 37; Papers Relating To The ..., s. 106-107.
39 Petras, agm., s. 37.
40 Uslu, agm., s. 368; Olcay, age., s. XXXVI.
41 Konstantinos Fotiatis eserinde İzmir' e Yunan birliklerinin çıkışı için verilen onayın oybirliǧi ile ancak uzun süren tartışma ve ihtilaflar sonucu gerçekleştiǧini, fakat düzenin saǧlanması için İzmir'e Yunan askeri gönderilmesinin arkasındaki esas gücün Venizelos'un yakın dostu Lloyd George olduǧunu ifade etmektedir. Hatta İzmir'in daha önce Şubat ve Nisan 1915 tarihlerinde Lloyd George tarafından Yunanistan'a devredilmesinin istendiǧi ve Yunanlı resmi yetkililere teklif edildiǧi belirtilmektedir. Bk. Konstantinos Fotiatis, Pontos Rumlarına Yönelik Soykırım, Çev. Attila Tuygan, Belge Yayınları, İstanbul, 2018, s. 250; 266.
42 Fransız heyetinin ve liderlerin İtalya'ya karşı izlenecek politikada bir uyum içerisinde bulunduklarını söylemek zordur. Özellikle Clemenceau, Konferans sırasında gittikçe artan ve Nisan ayında kendisini iyice belli eden şekilde tavrını ABD başkanıyla iş birliǧinden yana koymuş, İtalyan liderlerden uzaklaşmıştır. Oysa uzun süre Roma Büyükelçiliǧi görevinde bulunan Camille Berrere ve yakın iş birlikçisi Francois Charles-Roux ile Raimond Poincare İtalyanlarla savaştaki ittifaklarının barış müzakereleri ve sonrasında da sürmesinden yanaydı. Öyle ki, 26 Nisan'da, Barrere, İtalya'nın yerine ABD ile taraf olan Fransa Başbakanı Georges Clemenceau'ya karşı öfke duymuş, Fransız Cumhurbaşkanı Raymond Poincare'e "Bu adam zararlıdır, eski sarsak bir ihtiyardır, onu bir akıl hastanesinde susturmak zorunludur" diye söylenmiştir. Barrere, İki gün sonra, Şubat 1919'da Clemenceau'nun bir suikastçı tarafından yaralanmasına da deǧinerek, "İşlerini bitirmeyen bazı mermiler var" diyecek kadar duygularını açıǧa vurmuştur. Barrere, İtalya olmadan yapılacak bir barışı çok kötü ve sonsuza dek tehlikeli bulduǧunu, hoşnutsuzluǧa yol açacaǧını ifade etmiştir. Konferans sırasında Fransızlarla İtalyanlar arasında yaşanan gelişmeler hakkında geniş bilgi için bk. Blatt, agm., s. 27-40.
43 Sina Akşin, Konferansta Fransa'nın bile zaman zaman İngiltere ve ABD karşısında ikinci plana düştüǧü yerde İtalya'nın zaten bu seviyede olduǧunu belirtmektedir. Ardından İtalya'nın büyük devletlere raǧmen İzmir gibi önemli bir merkezi işgal edebilmesinin düşünülemeyeceǧini, dolayısıyla İtalya'nın İzmir'i işgal edeceǧi gerekçesini Lloyd George'un bir bahanesi olarak gördüǧünü ifade etmiştir. Bk. Akşin, age., s. 235.
44 Dilek, agm., s. 38; Evans, age., s. 163; Köse, agm., s. 224.
45 Oysa Anadolu'daki ABD temsilcilerinin merkeze göndermiş oldukları raporlar; "Kilikya'da Ermenilerin, İstanbul ve diǧer bölgelerde ise Rumların Türkleri provoke ederek, taşkınlık yaptıǧını" bildiriyordu. Paris Barış Konferansı'nın ne Wilson'un katıldıǧı ilk altı aydaki oturumlarında ve ne de sonraki oturumlarında benzer raporlar hiçbir şekilde dikkate alınmamıştır. Köse, agm., s. 218
46 Öztoprak, age., s. 61-62.
47 Çelebi, age., s. 80-97; Jaeschke, age., s. 70-71; Akşin, age., s. 269; Tansel, age., s. 165.
48 Sonyel, age., s. 56.
49 Uslu, agm., s. 368.
50 Köse, agm., s. 229.
51 Yılmaz Aituǧ, "Turkish Italian Diplomatic Relations (1919-1938)", İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Sayı 3-4-5, 1993, s. 198-199.
52 Örneǧin Yunanistan İtalyanların el altından Türk millî hareketini desteklediǧini, Mustafa Kemal kuvvetleri ile İtalyanların ilişkileri bulunduǧunu ve genç Türk milliyetçilerinin Avrupa'dan İtalyan aracılıǧı ile Anadolu'ya geçirildiklerini iddia etmiştir. Venizelos, 10 Temmuz 1919'da, Clemenceau'ya gönderdiǧi mektupta, sayıları da abartarak, Türklerin önemli bir askerî güç örgütlemek üzere, Konya'da 60.000 kişi topladıklarını ve bunun yakında 300.000'e çıkacaǧını, İtalyanların buna göz yummakla kalmayıp, cesaret de verdiklerini yazmıştır. Bk. Olcay, age., s. XXXVII.
53 Çelebi, age., s. 49; Mevlüt Çelebi, "Menteşe Sancaǧı'nda İtalyan ve Yunan İşgallerine Tepkiler", Muǧla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 21, 2008, s. 81. İtalyanların Millî Mücadelecilere dolaylı yollardan bazı tüccarların etkinliǧi vasıtasıyla silah saǧladıǧı söylenebilir. Bunun dışında İtalyan yetkililer, Yunan işgaline karşı Türk siyasi ve askeri örgütlenmesine kolaylık saǧlamış ya da onu istisnalar hariç hiç rahatsız etmemiş ve bu sayede Millî Mücadeleciler saldırıları için İtalyan bölgesinde rahat üsler oluşturabilmişlerdir. Bkz Grassi, İtalya ve Türk Sorunu..., s. 62.
54 Evans, age., s. 164.
55 Amiral Richard Webb 17 Aǧustos'ta İngiliz Dışişleri'ne gönderdiǧi bir mektubunda şöyle demektedir: "Gerçek şudur ki, Venizelos memleketine en büyük kötülüǧü Yüksek Konseyi, bölgeyi yatıştırmak için Yunan askerlerinin İzmir'i işgaline kandırmakla yapmıştır. Bütün bölgeyi mezbahaneye çevirmiş olması bir yana Türkler ve Yunanlılar arasındaki düşmanlıǧın büyük ölçüde artmasına yol açmıştır." Bk. Baytok, age., s. 29. Aynı kişi daha 14 Şubat 1919'da Yunanlıların Trakya ve İstanbul'da yaptıǧı suiistimalleri hükümetine bildirmiştir. Bk. Jaeschke, age., s. 55-56.
56 Tansel, age., s. 257; Mustafa Budak, "I. Dünya Savaşı Sonrası Yeni Uluslararası Düzen Kurma Sürecinde Osmanlı Devleti'nin Tavrı Paris Barış Konferansı'na Sunulan 23 Haziran 1919 Tarihli Muhtıra", Divan, Sayı 2, 1999, s. 196-197.
57 FO, File: 608/115, No. 461, Amiral Calthrope'den Lord Curzon'a, Telgraf, 26 Haziran 1919.
58 Osmanlı Devleti adına delegasyon başkanı Damat Ferit Paşa konuşmuştur. Ferit Paşa, Türkiye'nin savaştan dolayı bir sorumluluǧu olduǧunu reddederek suçu Almanya ve İttihat Terakki Cemiyetine yüklemiştir. Ayrıca Osmanlı Devletinin parçalanmamasını isterken Wilson İlkelerine uygun şekilde varlıǧının korunmasını istemiştir. Bk. Evans, age., s. 190-191; Baytok, age., s. 12-14. Muhtıra metni için bk. Olcay, age., s. LXIII-LXXI
59 Budak, agm., s. 211. Örneǧin Fransa Başbakanı Clemenceau, Damat Ferit'in tek suçlu olarak İttihatçıları gösterme çabasını reddetmiş, beş yüz yıldır Türklerin suçlu olduǧunu ve Asya'ya dönmeleri gerektiǧini ifade etmiştir. Bk. Orhan Koloǧlu, Mondros'tan Mudanya'ya Osmanlı'da Son Tarttimalar, Doǧan Kitap, İstanbul, 2008, s. 98. Konferansın Osmanlı heyetine verdiǧi cevap metni için bk. Olcay, age., s. LXXI-LXXXIII.
60 Helmreich, age., s. 81.
61 Olcay, age., s. LXXI.
62 Fiume, Adriyatik Denizi'nin bir girintisi olan Kvarner Körfezi'nde yer alır. Bugün Hırvatistan sınırları içerisindedir ve "Rijeka" olarak isimlendirilmiştir. İtalya, özellikle Adriyatik'teki egemenliǧinin garantisi için ısrarla Fiume'yi topraklarına katmak istiyordu. Bk. Köse, agm., s. 223. Londra Antlaşması'nda İtalyan Heyeti, Habsburg İmparatorluǧu'na Fiume kentinin liman olarak bırakılmasını kabul etmişti. Ancak, Habsburgların çöküşü ve Sırp-Hırvat-Sloven Krallıǧı'nın doǧuşu nedeniyle İtalya, bu vazgeçmenin geçersiz sayılmasını istemiştir. Bk. Fabio L. Grassi, İtalya ve Türk Sorunu 1919-1923 Kamuoyu ve Dış Politika, Çev. Nevin Özkan-Durdu Kundakçı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2003, s. 27.
63 Sadece Sonnino, Londra Antlaşmasının arkasında olmakla birlikte Fiume'ye fazla ilgi duymamıştır. Kendisine göre küçük olan bu talep yüzünden daha önemli isteklerinin engellenebileceǧinden endişe etmiştir. Bk. Macmillan, age., s. 277.
64 Çelebi, age., s. 46-47.
65 Macmillan, age., s. 286-287; Evans, age., s. 156-157.
66 Douglas Wilson Johnson, "Fiume and the Adriatic Problem" What Realy Happens at Paris the Story of the Peace Conference, 1918-1919, Ed. Edward Mandell House and Charles Seymour, The Scribner Press, New York, 1921, s. 124-125; Macmillan, age., s. 280-281.
67 Johnson, agm., s. 126-127.
68 Agm., s. 121.
69 Thammy Evans and Rudolf Abraham, Istria Croatian Peninsula, The Globae Pequot Press, USA, 2013, s. 11; Pamela Ballinger, "9. Cleansed of Experience? Genocide, Ethnic Cleansing, and the Challenges of Anthropological Representation", Genocide Truth, Memory and Representation, Ed. Alexander Laban Hinton and Kevin Lewis O'Neill, Duke University Press, USA, 2009, s. 293295.
70 Yavuz, age., s. 10. İtalya, Avrupa'da artan bir izolasyona maruz kalıyordu. Fransa ve İngiltere, İtalyan karşıtı duygularını pek gizlemiyordu. Hoşlanmadıkları İtalya'nın dış politikasına karşı gizlice fırsat kolluyorlardı. Her iki ulus da Londra Antlaşması'nın vaatlerini yerine getirmekte isteksizdi. Her ikisi de küçük ortaklarının emperyalist hedeflerini suçlayan ABD'ye meseleyi çevirmekte başarılı oldu. Onlar, yalnızca herhangi bir resmi antlaşma ile sınırlı olmayan Amerikalıların aşırı taleplerinde İtalya'ya karşı çıkabileceǧini savundu. Bk. Rossini, agm., s. 228.
71 Macmillan, age., s. 289.
72 Johnson, agm., s. 134.
73 Rossini, agm., s. 232.
74 Macmillan, age., s. 275. Yukarıda İtalya'ya karşı ilkelerini savunan Wilson'un, mesele Türk topraklarının paylaşımına geldiǧinde o meşhur ilkelerini hiç hatırlamadıǧı malumdur. Benzer şekilde İtalyanlar Konferanstan çekildiklerinde Japonlar da Çin'deki Alman sömürgelerini almak istiyordu. Wilson buna başlangıçta yanaşmadıysa da Japonlar müzakereleri bırakma tehdidinde bulununca onların isteklerini kabul etti. Bkz Sharp, agm., s. 18.
75 Çelebi, age., s. 86. Macmillan ise eserinde Lloyd George'un sevgilisi Frances Stevenson'un şahitliǧinde Orlando'nun toplantı sonrası demir bir çubuǧa yaslanarak başını avuçlarının içine aldıǧını, kendisine aǧlıyormuş gibi geldiǧini sonrasında ise mendilini çıkarıp göz ve yanaklarını sildiǧini aktarmaktadır. Bk. Macmillan, age., s. 275.
76 Köse, agm., s. 223. Wilson, İtalya'nın stratejik sorunlarını bir anlaşmaya dayanarak (Londra Antlaşması kastediliyor) yerine getirmeyi kabul edemeyeceǧini bildirmiştir. Ona göre bu tarz gizli antlaşmalar, düşünüş ve hesaplar, 1815'ten beri uluslararası ilişkileri çürüten tutumlardı. Zira bu, milletleri geçmiş yüzyılda birçok savaşlara ve nihayetinde bir dünya savaşına sürüklemişti. Böyle bir antlaşmayı Amerikan halkı ve senatosuna sunamazdı, çünkü reddedilirdi. Wilson gizli antlaşmaların barış antlaşmalarına temel alınacak ilkelerle baǧdaşmayacaǧını da sözlerine eklemiştir. Bk. Evans, age., s. 157-158.
77 Blatt, agm., s. 34.
78 Macmillan, age., s. 286; Alan Sharp, "The Paris Peace Conference and Its Consequences", https://encyclopedia.1914-1918-online.net/pdf/ 1914-1918-Onlinethe_paris_peace_conference_and_its_consequences-2014-10-08.pdf, (15.02.2019), s. 8.
79 Sonyel, age., s. 35.
80 Macmillan, age., s. 349-351.
81 Zara Steiner, "Savaş, Barış ve Uluslararası Devlet Sistemi", Jay Winter-Geoffrey Parker-Mary R. Habeck, I. Dünya Savaşı ve 20. Yüzyıl., Çev. Tansel Demirel, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2012, s. 257.
82 Grassi, Türk-İtalyan İlişkilerinde..., s. 116.
83 Grassi, İtalya ve Türk Sorunu..., s. 64-66.
84 Elde edemediǧi çıkarlar sebebiyle İtalya'da artan muhalefetin ve başında bulunduǧu hükümetin tavizler vererek bir barışa ulaştıǧının farkında olan Nitti, şu sözleri söylemiştir: "Beni büyük bir törenle gömmek hazırlıǧında bulunulduǧundan kuşkum kalmamıştır. Ama buna geçilmeden, izin verirseniz, durumumun gülünç bir hal aldıǧını da söylemeden geçemeyeceǧim. Her gün bir başka şeyden vaz geçirtiliyorum ve böylece, İtalya'daki durumum, her geçen gün biraz daha sarsılıyor." Bk. Olcay, age., s. XXXIII.
85 D'Annunzio eski asker ve şavaş gazilerinden oluşan bir grupla Fiume'ye girmiş ve şehri işgal etmiş, Nitti hükümeti ise D'Annunzio'ya ambargo uygulamaya çalışmıştı. İşlerin iyice karmaşıklaştıǧı bu dönemde İtalyan ve Yugoslavlar bir araya gelmiş ve sınırları düzenleyen Rapallo Antlaşmasını imzalamıştır. İtalya Istria yarımadasının neredeyse tamamını, Dalmaçya kıyısındaki Zadarh ve birkaç küçük adayı kazanmıştır. Fiume ise İtalya'ya bir kara şeridiyle baǧlı özerk bir devlet haline gelirken Adriyatik'te geri kalanı Yugoslavya elde etmiştir. Ancak İtalya'nın Fiume'ye olan ilgisi azalmamış ve 1922 Ekiminde iktidara gelen Faşistler, Mussolini'nin başbakanlıǧında yürüttükleri faaliyetlerle Fiume'yi 27 Ocak 1924'te ilhak etmişlerdir. Bk. Macmillan, age., s. 296-299; 356-357; Knapton-Derry, age., s. 77; Murat Sarıca, Birinci Dünya Savaşından Sonra Avrupa'da Barışı Kurma ve Sürdürme Çabaları (1919-1929), İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilimler Fakültesi, İstanbul, 1982, s. 247.
86Grassi, Türk-İtalyan İlişkilerinde..., s. 32.
Kitap ve Makaleler
Papers Relating To The Foreıgn Relations of The Unıted States, The Pans Peace Conference, 1919 (1946) Volume V, Ed. Joseph V. Fuller, United States Goverment Printing Office, Washington.
ABAZİ Burhan (2007) Yugoslavya Siyasal Sisteminin Yıkılışı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslar Arası İlişkiler Anabilim Dalı, Konya.
AKŞİN Sina (2004) İstanbul Hükümetleri ve Millî Mücadele (Mutlakıyete Dönüş 19181919), Cilt I, 2. Basım, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul.
ALTUǧ Yılmaz (1993) Turkish Italian Diplomatic Relations (1919-1938), İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Sayı 3-4-5, s. 197-208.
ARMAOĞLU Fahir (1999) 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789-1914), 2. Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara.
- (2005) 20. Yüzyıl Siyasî Tarihi (1914-1995), 12. Baskı, Alkım Yayınları, İstanbul.
BALLINGER Pamela (2009) "9. Cleansed of Experience? Genocide, Ethnic Cleansing, and the Challenges of Anthropological Representation", Genocide Truth, Memory and Representation, Ed. Alexander Laban Hinton and Kevin Lewis O'Neill, Duke University Press, USA, s. 279-316.
BAYTOK Taner (1970) İngilig Kaynaklarından Türk Kurtuluş Savaşı, Başnur Matbaası, Ankara.
BLATT Joel (1986) France and Italy at the Paris Peace Conference, The International History Review, Vol 8, Issue 1, s. 27-40.
BUDAK Mustafa (1999) I. Dünya Savaşı Sonrası Yeni Uluslararası Düzen Kurma Sürecinde Osmanlı Devleti'nin Tavrı Paris Barış Konferansı'na Sunulan 23 Haziran 1919 Tarihli Muhtıra, Divan, Sayı 2, s. 191-215.
ÇELEBİ Mevlüt (2002) Millî Mücadele Döneminde Türk-İtalyan İlişkileri, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara.
- (2008) Menteşe Sancaǧı'nda İtalyan ve Yunan İşgallerine Tepkiler, Muǧla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 21, s. 81-96.
DİLEK Mehmet Sait (2013) Paris Barış Konferansı'nda Yunan Talepleri, Karadeniz Araştırmaları, Sayı 36, s. 31-42.
DOĞAN Cabir (2016) Cemiyet-İ Akvam'ın Kuruluşunun İstanbul Basınına Yansımaları, Osmanlı Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, Cilt 2, Sayı 3, s. 33-47.
EDİZ İsmail (2016) İtalya'nın Oniki Ada'yı İşgali ve Güney Arnavutluk Sorunu (1912-1918), Akademik İncelemeler Dergisi, Cilt 11, Sayı 1, s. 35-59.
EVANS Laurence (1972) Türkiye'nin Paylaşılması (1914-1924), Çev. Tevfik Alanay, Milliyet Yayınları, İstanbul.
EVANS Thammy - ABRAHAM Rudolf (2013) Istria Croatian Peninsula, The Globae Pequot Press, USA.
FİNCH Geo A. (1919) The Peace Conference of Paris, 1919, The American Journal of International Law, Vol 13, Issue 2, s. 159-186.
FOTİATİS Konstantinos (2018) Pontos Rumlarına Yönelik Soykırım, Çev. Attila Tuygan, Belge Yayınları, İstanbul.
FROMKIN David (2016) Barışa Son Veren Barış Modern Ortadoǧu Nasıl Yaratıldı?, 6. Baskı, Epsilon Yayınları, İstanbul.
GİOLİTTİ Giovanni (2012) Trablusgarp'ı Nasıl Aldık?, Haz. Tahsin Yıldırım, DBY Yayınları, İstanbul.
GRASSİ Fabio L. (2003) İtalya ve Türk Sorunu 1919-1923 Kamuoyu ve Dış Politika, Çev. Nevin Özkan-Durdu Kundakçı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.
- (2014) Türk İtalyan İlişkilerinde Az Bilinenler, Çev. Sadriye Güneş, Tarihçi Kitabevi, İstanbul.
HELMREICH Paul C. (1996) Sevr Entrikaları Büyük Güçler, Maşalar, Gizli Anlaşmalar ve Türkiye'nin Taksimi, Sabah Kitapları, İstanbul.
HOWARD Michael (2014) Yüzüncü Yıldönümünde Birinci Dünya Savaşı, Çev. Sinem Gül, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara.
JAESCHKE Gotthard (1971) Kurtuluş Savaşı İle İlgili İngiliz Belgeleri, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara.
JOHNSON Douglas Wilson (1921) Fiume and the Adriatic Problem, What Realy Happens at Paris the Story of the Peace Conference, 1918-1919, Ed. Edward Mandell House and Charles Seymour, The Scribner Press, New York, s. 112-139.
JOLL James-MARTEL Gordon (2016) Birinci Dünya Savaşı Neden Çıktı?, Çev. Orhan Dinç Tayanç, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul.
KARAL Enver Ziya (1999) Osmanlı Tarihi İkinci Meşrutiyet ve Birinci Dünya Savaşı (1908-1918), Cilt IX, 2. Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara.
KNAPTON Ernest John-DERRY Thomas Kingston (1966) Europe and The World Since 1914, Charles Scribner's Sons Publications, New York.
KOLOGLU Orhan (2008) Mondros'tan Mudanya'ya Osmanlı'da Son Tartışmalar, Doǧan Kitap, İstanbul.
KÖSE İsmail (2014) Paris Barış Konferansı Tutanakları ve Başkan Woodrow Wilson'un Türk Algısı, History Studies, Cilt 6, Sayı 3, s. 217-238.
MACMİLLAN Margaret (2004) Paris 1919 1919 Paris Barış Konferansı ve Dünyayı Deǧiştiren Altı Ayın Hikayesi, Çev. Belkıs Dişbudak, ODTÜ Yayınları, Ankara.
OLCAY Osman (1980) Sevres Andlaşmasına Doǧru (Çeşitli Konferans ve Toplantıların Tutanakları ve Bunlara İlişkin Belgeler, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara.
ÖZTOPRAK İzzet (2006) Kurtuluş Savaşı İle İlgili Yunan Belgeleri, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Ankara.
PETRAS Rene (2015) Organisational Aspects of the Paris Peace Conference (1919-1920), Central European Papers, Vol III, Issue 2, s. 34-44.
ROSSİNİ Daniela (1994) Italy: an Object of Demonstration in Wilson's Foreign Policy Retrospects of the Fiume Appeal of April 23, 1919, Revue Trançaise dEtudes Américaines, No 61, s.225-234.
SANDER Oral (1998) Siyasi Tarih İlkçaǧlardan 1918'e, 6. Baskı, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara.
SARICA Murat (1982) Birinci Dünya Savaşından Sonra Avrupa'da Barışı Kurma ve Sürdürme Çabaları (1919-1929), İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilimler Fakültesi, İstanbul.
SARIKOYUNCU Ali (1991) Millî Mücadele Döneminde Zonguldak Kömür Havzasında Fransız-İtalyan Rekabeti ve İtalya'nın Faaliyetleri, Atatürk Yolu, Sayı 7, s. 579-590.
SHARP Alan (2009) The Big Four-Peacemaking in Paris in 1919, History Review, Issue 65, s. 14-19.
- The Paris Peace Conference and Its Consequences, https://encydopedia.1914-1918-online.net/pdf/1914-1918-Onlinethe_paris_peace_conference_and_its_consequences-2014-10-08.pdf,s. 1-20. (Erişim Tarihi: 15 Şubat 2019)
SHAW Stanford J. (2014) Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı İmparatorluǧu Savaşa Giriş, Çev. Beyza Sümer Aydaş, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara.
SONYEL Salâhi R. (1995) Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika I, 3 Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara.
STEİNER Zara (2012) Savaş, Barış ve Uluslararası Devlet Sistemi, Winter JayParker Geoffrey-Habeck, Mary R., I. Dünya Savaşı ve 20. Yüzyıl, Çev. Tansel Demirel, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, s.231-266.
TAĞMAT Çaǧla D. (2018) Trablusgarp Savaşı'ndan Lozan Antlaşması'na On İki Ada Konusunda (Gizli) Görüşmeler, Türkiyat Mecmuası, Cilt 28, Sayı 1, s. 139-161.
TANSEL Selâhattin (1991) Mondros'tan Mudanya'ya Kadar, Cilt 1, Millî Eǧitim Bakanlıǧı Yayınları, İstanbul.
USLU Dilara (2012) Paris Barış Konferansı'ndaki Yunan İsteklerinin Batı Basınına Yansımaları, History Studies, Cilt 4, Sayı 2, s. 361-371.
ÜLMAN A. Haluk (2002) I. Dünya Savaşı'na Giden Yol ve Savaş, İmge Yayınları, 3. Baskı, Ankara.
WİNTER, Jay - PARKER Geoffrey - HABECK, Mary R. (2012) I. Dünya Savaşı ve 20. Yüzyıl, Çev. Tansel Demirel, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul.
YAVUZ Bige (1994) Kurtuluş Savaşı Döneminde Türk Fransız İlişkileri Fransız Arşiv Belgeleri Açısından 1919-1922, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara.
YERASİMOS Stefanos (2001) Az Gelişmişlik Sürecinde Türkiye Tanzimattan 1. Dünya Savaşına, Cilt 2, 7. Baskı, Belge Yayınları, İstanbul.
You have requested "on-the-fly" machine translation of selected content from our databases. This functionality is provided solely for your convenience and is in no way intended to replace human translation. Show full disclaimer
Neither ProQuest nor its licensors make any representations or warranties with respect to the translations. The translations are automatically generated "AS IS" and "AS AVAILABLE" and are not retained in our systems. PROQUEST AND ITS LICENSORS SPECIFICALLY DISCLAIM ANY AND ALL EXPRESS OR IMPLIED WARRANTIES, INCLUDING WITHOUT LIMITATION, ANY WARRANTIES FOR AVAILABILITY, ACCURACY, TIMELINESS, COMPLETENESS, NON-INFRINGMENT, MERCHANTABILITY OR FITNESS FOR A PARTICULAR PURPOSE. Your use of the translations is subject to all use restrictions contained in your Electronic Products License Agreement and by using the translation functionality you agree to forgo any and all claims against ProQuest or its licensors for your use of the translation functionality and any output derived there from. Hide full disclaimer
© 2020. This work is published under http://www.ctad.hacettepe.edu.tr/index.shtml (the “License”). Notwithstanding the ProQuest Terms and Conditions, you may use this content in accordance with the terms of the License.
Abstract
1914-1918 yılları arasında yaklaşık dört yıl süren, milyonlarca insanın ölümüne, yaralanmasına, ülke ve şehirlerin yıkılmasına sebep olan Birinci Dünya Savaşı, İttifak ya da Merkezî Devletler denilen gurubun yenilgiyi kabullenmesi ile yapılan bir dizi ateşkes antlaşmasının imzalanmasıyla son bulmuştur. Ancak yapılan ateşkes antlaşmaları, sadece savaş haline son vermekten, gelecekte savaş sonrası paylaşım düzenini oluşturmak amacıyla yapılacak barış görüşmelerine bazı temeller getirmekten ileri gitmiyordu. Bu sebeple yenik devletlerle yapılacak asıl barışın tesisi için İtilaf Devletleri 18 Ocak 1919 tarihinde Paris'te bir araya gelmiştir. Öte yandan savaş sonrası emperyalist yayılma alanlarının belirlenmesinde meydana gelebilecek sorunları önceden tespit ederek ortadan kaldırmak düşüncesi de Konferansın toplanmasında bir diǧer önemli etkendir. Konferansta emperyalist emellerle hareket eden ülkelerden birisi de İtalya'dır. Ancak savaş sonrasında kurulması amaçlanan liberal düzene karşın İtalyanların realist politikalara baǧımlı beklentileriyle İtalya'nın gücü arasındaki dengesizlik ve müttefiklerinin soǧuk tutumu sebebiyle Konferansta bir takım zorluklarla karşılaşmıştır. Bu çalışmada İtalya'nın Paris Barış Konferansı boyunca üzerinde en çok durduǧu meseleler, hedeflerinin gerekçeleri, diǧer üç büyüǧün (ABD, İngiltere, Fransa) İtalya'ya karşı tutumu ve Konferansın İtalya üzerine olan etkileri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Diǧer taraftan İtalya'nın emellerine ulaşabilmek adına özellikle kendi yayılma alanında rakibi konumunda bulunan Yunanistan ile ortaya çıkan münasebetlerine ve Türkiye'ye karşı gelişen tutumuna deǧinilmiştir. Dolaylı olarak da dünya haritasını yeniden şekillendirecek görüşmelerin başlangıcı olan Konferans boyunca dünün müttefiklerinin nasıl bir çıkar çatışması içerisine düştükleri ve yaşanan sorunların Türkiye açısından önemine bir bakış açısı kazandırmak amaçlanmıştır.