Özet
Osmanli Devleti 1683'ten sonra kaybettigi topraklarla birlikte yeni bir sorunla karsiya kar- siya kalmistir. Balkanlar ve Kafkasya'dan Osmanli topraklarina dogru Müslüman-Türk ahalinin göçleri baslamistir. Kaybettigi topraklardan gerçeklesen göç taleplerine karsi devletin tutumu genellikle olumlu yönde olmustur. Muhacir ve mülteciler ülke topraklarina kabul edilerek çesitli yerlerde iskân edilmislerdir. Ancak Mondros Ateskes Anlasmasi'nin ardin- dan baslayan isgallerle bu defa muhacir ve mültecilerin sigindigi Anadolu topraklarinda iç göçler baslamistir. Bu sartlarda göç edecek baska bir yer kalmadigi için gerçeklesen göçlere karsi sergilenen tutum da farkli olmustur. Bu çalismada mütareke yillarinda hem Osmanli Hükümeti'nin hem de Milli Mücadele taraftarlarinin göçleri önlemeye yönelik çabalarinin nedenleri, yapilan tesebbüsler ve sonuçlari ele alinmistir.
Anahtar Kelimeler: Men-i Muhacerat, Göç, Bati Anadolu, Elviye-i Selâse, Mondros Mütarekesi
Abstract
Ottoman Empire faced a new problem with losing lost their territories after 1683. Muslim-Turkish inhabitants' migration had begun from the Balkans and the Caucasus to the Ottoman territories. The attitude of the state had been generally positive towards the motion of migration occurred in lost territory. Migrants and refugees to the territory of the country were accepted and were settled in various places. However, this time internal migration had started in Anatolia refuged by migrants and refugees with conquering started after the Armistice of Moudros. Under these circumstances, the attitude was different towards migration occurred because there is no place to migrate. In this study, the reasons of the efforts to prevent migration supported by believers of both Ottoman Government and National Struggle and the results are discussed.
Key Words: to Prevent Migration, Migration, West Anatolia, Elviye-i Selâse, the Armistice of Moudros.
Giris
Tarihte yer alan büyük imparatorluklarin, kurulus ve parçalanmalari sirasinda büyük nüfus hareketleri yasanmistir. Osmanli Imparatorlugu da kurulusundan yikilisina kadar hükmettigi topraklar üzerinde büyük nüfus hareketleri yarat- mistir1.
Osmanli'nin fütühat dönemi II. Viyana Kusatmasi'nin basarisizligi ile nok- talanmis ve bu basarisizlik, içe yönelik göçlerin de miladi olmustur2. 1683'den sonra Türk askeri nereden çekilmisse Müslüman-Türk ahali de oradan çekilmek zorunda birakilmistir. XVII. yüzyilin sonlarindan itibaren Türk hâkimiyetinden çikan topraklarda meskûn Müslümanlar Tuna nehrinin güneyine iltica etmeye baslamislardir3. 1789-1790 senelerinde göç akini en siddetli ve en acikli saf- halarina ulasmistir. 1800 senesine kadar süren bu durum sonunda, 500.000 kisiye yakin bir kitlenin yurtlarini terk ederek Anadolu ve Rumeli'deki Osmanli topraklarina göç ettigi tesbit edilmistir4. Bu göçler özellikle 19. Yüzyilin ikin- ci yarisinda artmis ve sadece 1856-1865 yillari arasinda yaklasik iki milyon- dan fazla göçmen Osmanli topraklarina siginmistir5. Türk göç tarihinin önemli halkalarindan birini teskil eden 93 Harbi ve sonrasinda da bir milyonu askin mülteci çareyi Anadolu'ya iltica etmekte bulmustur 6. Arka arkaya gelen Balkan Savaslari ve I. Dünya Harbi ile Anadolu topraklarina göç edenlerin sayisinda ciddi bir artis olmustur.
1683'ten sonra baslayan iç göçler Birinci Dünya Savasi sonunda imzala- nan Mondros Mütarekesi'nin ardindan bu defa Anadolu topraklarina sirayet etmistir. Batida Rumlarin doguda Ermenilerin katliamlarina maruz kalan Müs- lüman halk iç kesimlere dogru göç etmeye baslamistir. Bu durum karsisinda askerî ve mülkî makamlar basta olmak üzere göçlerin önüne geçmek için bazi tesebbüslerde bulunmuslardir. Göçlerin önlenmeye çalisilmasinda belirli kay- gilarin ön plana çiktigi anlasilmaktadir.
1-Göçleri Önleme Tesebbüslerinin Nedenleri
a) Nüfus Ekseriyetini Koruma:
I. Dünya Savasi'ndan yenilgiyle ayrilan Osmanli Devleti, Itilaf Devletleri'nin paylasim projeleri ve azinliklarin toprak talepleriyle karsi karsiya kalmistir. Er- meni ve Rum azinligin toprak taleplerinin temel dayanak noktasini nüfus ço- gunlugu olusturduklari iddialari teskil etmekte idi. Baris görüsmelerinde bu iddialara sarilarak, Wilson Prensipleri çerçevesinde kendilerince hakli gerekçe- ler ortaya koymaya çalismislardir.
Nitekim Venizelos, Yunanistan'in toprak isteklerini resmen bildirmek için 3 ve 4 Subat 1919'da Paris Baris Konferansinda otaya koydugu Yunan tezini Wilson Prensipleri'ne özellikle 12. prensibe göre self-determinasyona dayandi- riyordu. O, ayrica nüfus ve etnik nedenlerden ötürü Anadolu'nun bati kisminin cografî ve tarihî açilardan özel ve ayri bir bölge teskil ettigini savunuyordu7.
Yunanlilar Paris Baris Konferansi'ndan çikan onay üzerine 15 Mayis tari- hinde Izmir'e asker çikardilar. Yunanlilar, isgal ettikleri Anadolu topraklarinda kalici olabilmek için, isgalin temel dayanaklarindan biri olarak ileri sürdükleri Rum nüfusunun çogunlukta oldugu düsüncesini -aslinda böyle olmayisinin verdigi kaygiyla- gerçeklestirmek adina, Bati Anadolu'ya Rum göçmenler ge- tirip yerlestirmeyi planlamislar ve bunu bir program dâhilinde sistemli bir se- kilde gerçeklestirmislerdir. Bu demografik planin halkalarindan biri, Türklerin göçe zorlanmasi, digeri ise, sözde Türkler tarafindan göç ettirilmis Rumlarin geri getirilerek iskân edilmesidir 8.
Türk milleti Izmir'in isgali ile Wilson Prensiplerinin "serap mahiyetinde" bir fikir oldugunu gördü. Daha sonralari Maras ve havalisinde cereyan eden hâdiseler de, bu düsünceyi pekistirdi. Bu sebeple ülkede yapilan mitinglerin hemen hemen hepsinde bu prensiplerden bahisle, esaslarinin yerine getiril- mesi istenildi9.
Wilson Prensipleri ve Yunanistan'in bu çerçevede yürüttügü ilhak teorisi Osmanli kamuoyunda tepkilere sebep olmustu. Nitekim konu ile ilgili olarak Söz gazetesi yazari Ahmet Cevat bir yazisinda; 'Tarih Yunan medeniyetini biliyor, fakat bir Yunan imparatorlugu görmemistir. Wilson'un milliyet prensibini parmaklarina doladilar. Her nerede bir Yunanli ikamet ediyorsa oranin Anavatana ilhakini istiyorlar. Sim- dilik Trakya, Istanbul, Marmara Havzasi, Adalar Denizi ve onlara bagli olan yerlerin ilhaki ve Trabzon Imparatorlugu'nun ihyasi ile yetiniyor gibi görünüyorlar. Fakat bes, alti seneden beri gösterdikleri kuvvetli istege bakilirsa yakinda bütün Küçük Asya'yi benimseyecekleri, hatta eski bir (koloni) miz diye Sicilya ve Marsilya üzerinde hâkimiyet hakkinda buluna- caklarina hiç süphe edilmesin' demektedir. Yazinin devaminda ise milliyet pren- sibinin sahibi Amerika'nin simdiden ilerisini düsünerek tedbir almasi, ileride "büyük Yunan imparatorlugu" ile uyusmazliga girmemek için Rum muhacirlerinin Amerika'ya girmesi ve kabulünü yasaklayacak bir kanun hazirlamasi(!) tavsiye edilmistir10.
26 Subat 1919'da bu defa Ermeniler Paris Baris Konferansi'na iki delegasyonla katilarak, nüfus çogunlugu olusturduklari iddiasiy- la Vilâyât-i Sarkiyye'nin Trabzon ile birlikte kendilerine terkini istiyorlar ve bu taleplerini verdikleri su bilgilerle hakli göstermeye çalisiyorlardi: "...Eger Ermeniler dagitilmasalardi. Ermeni Vilâyetlerinde çogunlukta bulunacaklardi. Sa- vastan önce geçen yüzyilin sonundaki güçlüklere ragmen Ermenistan diye adlandirilan Alti Vilâyette, Trabzon Vilâyeti'nde, Kilikya'da Kürtler ve Türklerden ve hatta Kürtler ve Türkle- rin toplamina yakin Ermeni mevcuttu. Bu bölgelerde 1.403.000 Ermeni, 943.000 Türk ve 482.000 Kürt vardi..."11.
Ermeniler, Yunanlilar'in Bati Anadolu ve Trakya'da çevirdigi nüfus oyun- larinin aynisini Elviye-i Selâse ve Dogu Anadolu'da yürütmeye çalismislardir. Elviye-i Selâse'de mütareke sartlarinca ordumuzun geri çekilmesi üzerine In- gilizlerin korumasi altinda bulunan Ermeniler, gittikçe artan bir sekilde meza- limlerine baslamislardi. Ermeni katliamlari, Ingilizlerin 13 Nisan 1919'da Kars'i isgal edip; Cenub-î Garbî Kafkas Hükümeti'ni dagitmalarindan sonra daha da yogunlasarak artmisti12. Bölgenin idaresini üstlenen Ermeni idarecileri bir yan- dan çeteler, diger yandan nizami kuvvetlerle Elviye-i Selâse'yi Ermenistan'in parçasi yapmak amaciyla birbiriyle baglantili iki uygulama baslattilar. Bunlar- dan ilki, Kafkasya'dan ve diger bölgelerden Kars ve Ardahan'a Ermeni göçmen- leri getirmek, ikicisi ise, Türkleri bölgeden uzaklastirmakti. Zorla bosaltilan Türk köylerine ve kasabalarina Ermeniler yerlestirilecek ve bunun dogal so- nucu olarak bölgede çogunlugu ele geçireceklerdi. Böylelikle baris görüsme- lerinde nüfus üstünlügü dikkate alinarak, bölgenin Ermenistan'a birakilmasi saglanacakti13.
Bu nüfus oyunlari karsisinda toprak bütünlügünü korumak isteyen Os- manli Devleti'nin alabilecegi iki önlem vardi. Ilki Anadolu ahalisinden olmayan Rum ve Ermenilerin topraklarimiza sevklerini önlemek, ikincisi ise Müslüman halkin göçüne engel olmakti. Osmanli Hükümeti, söz konusu gelismeler karsi- sinda bazi tedbirler almaya çalismis ise de, bu konuda pek basarili olamamis- tir. Bati Anadolu ve Trakya'da Rum nüfusunu artirmak amaciyla gerçeklestiri- len, nüfus kaydirmalarinin önü alinamamistir14. Elviye-i Selâse'den ordumuzun çekilmesiyle birlikte bu bölgede Ermeni nüfus artirimina yönelik tesebbüslere engel olunmasi daha da güçtü. Anadolu ahalisinden olmayan Rum ve Ermeni- lerin sevkini önleyemeyen hükümet için Müslüman ahalinin göçünü engelle- mek tek seçenek olarak kaliyordu.
Bu amaçla Bati Anadolu'daki isgal haberleriyle birlikte nüfus çogunlugu- nun korunmasi için halkin göç etmemesi konusunda uyarilar yapilmaya bas- lanmistir. Izmir'de nesredilen Anadolu gazetesinin 23 Ocak 1919 tarihli nüs- hasinda, daha isgalden önce Izmir'in Yunanlilar tarafindan isgal edileceginin yazilmasi üzerine, endise, heyecan ve süpheler artmisti. Bu durum üzerine Harbiye Nezareti'nden Izmir Valiligi'ne gönderilen telgrafta; "Duyumlar, sözler yalandir. Maksat Türkleri kaçirmak, bazi bölgelerde Hristiyan çogunlugunu saglamaktir. Basini kontrol ederek bu gibi haberlerin yayinlanmasini önleyiniz" diyordu15.
Izmir'in isgalinin ardindan ise Istanbul hükümeti 28 Mayis'ta Izmir ve Menemen'in isgali karsisinda Müslüman ahalinin Soma yönündeki göçünün, Rum çogunluguna meydan verilmemesi için önlenmesini ve mütarekeye aykiri isgallerin önüne geçmek üzere siyasal girisimlerin önemle kovusturulmasini kararlastiriyordu16.
Osmanli Hükümeti'nin, 1Haziran 1919'da yapilan Meclis-i Vükela top- lantisinda "Rumlara nüfus üstünlügü saglayacagi" gerekçesiyle, mülkî makamlarin göçü önlemesi için lâzim gelen tedbirlerin alinmasi konusunda verdigi karar da, Dâhiliye Nezareti'nce mülkî makamlara bildirilmisti17.
Isgalin ilerleyen günlerinde 57. Firka Komutani Albay M. Sefik Bey'in 8 Agustos 1919 tarihli telgrafinda Yunan göç siyasetini, 'Yunanalilar ayak bastiklari mahallerde, Islâm ahaliye karsi vahsice mezalim irtikâp etmektedirler. Bunu doguran sebep ise, simdiki elim vaziyetimizi firsat sayarak, isgal ettikleri arazideki Islâm nüfus çogunlu- gunu, Yunanlilar lehine kovalayip, yok etme siyasetini merhametsizce uygulanmaktan ve Yunan terbiye ve yaradilisindaki vahsiligin eserlerinden ibarettir' diyerek açiklamistir18.
Yunanlilarin isgal ettikleri bölgelerden göç eden halkin büyük bir çogunlu- gu Istanbul'a siginmaktaydi. Dâhiliye Nezareti Edirne, Aydin ve Hüdavendigar vilâyetleriyle Karesi ve Izmit sancaklarindan Istanbul'a gelmekte olan muhacir- lerden ziraatle mesgul olanlarinin sehir civarinda bulunan Hazine-i Hassa ile Maliye ve Evkaf Nezaretleri'ne ait arazi ve çiftliklerde iskânlarinin gerekli oldu- guna dair bir tezkere hazirlamistir. Meclis-i Vükela da, göç eden muhacirlerden Trakya'dan gelenlerin iskânlari düsünülebilir ise de Anadolu'daki Yunan askeri hareketi dolayisiyla muhacerati tercih etmis olanlarin, Islâm nüfusunun ço- gunlugunu temin için ilk firsatta memleketlerine iadelerinin gerektigine karar vermistir. Bu nedenle bu muhacirlerin Istanbul'da daimî surette iskânlarina te- sebbüs edilmesi uygun bulunmamistir. Esasen bahsedilen arazi ve çiftliklerde lâzim olan binalar mevcut olmadigindan oralara geçici yerlestirilmelerinin de mümkün olmadigi bildirilmistir19.
Topraklari Ermeni ve Rum tehdidi altinda olan halk da bu durum karsisin- da sessiz kalmamis, Trakya'da, Izmir'de, Kilikya'da, Dogu'da ve Karadeniz'de, birbirinin benzeri olan 'Müdafaa-i Hukuk' cemiyetleri kurulmustur. Bu cemi- yetlerin tek amaci, temsil ettikleri bölgenin tarih, cografya ve nüfus bakimin- dan Türklere ait oldugunu ispat etmek ve Osmanli toplulugundan ayrilmamayi saglamaktir20. Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kurulduklari bölgelerde Ermeni ve Rumlarin iddialarinin aksine nüfus çogunlugunun Türklere ait oldugu ve Wil- son Ilkeleri çerçevesinde Osmanli Devleti'nden koparilamayacaklarini beyan etmislerdir.
Vilâyât-i Sarkiyye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin Erzurum Kongresi'ne ha- zirlik için Erzurum'da düzenledigi vilâyet kongresinde görüsülen bir raporda; 'Bölgeden katîyen göç edilmemesini; Osmanli Devleti'nin Balkanlardan çekilirken halkin da ordu ile birlikte çekilmesinin tarihimiz açisindan büyük bir hata oldugunu ayni hatanin bir daha tekrarlanmasinin Dogu Anadolu'yu Ermenilere terk etmek demek olacagi'ni belirte- rek topraklarimizi korumak için halka göç etmemeyi tavsiye etmistir21.
Vilâyet Kongresi'nin ardindan gerçeklestirilen Erzurum Kongresi'nde göç konusunda ayni tutum sergilenmistir. Kongre Dogu Anadolu için tehlikeli bir çözülmeye ve karisikliga sebep olacagi düsüncesiyle, halkin muhaceratini ya- saklamistir: 'Heyet-i Temsiliye tarafindan bildirilmedikçe muhacerat yasaktir22.' Ancak Vilâyât-i Sarkiye içinde olmak sartiyla göçe izin veriliyordu. Bu demektir ki, su anda isgal altinda bulunan topraklarimizdan halkin bulunduklari yerleri terk etmelerine engel olunacakti. Isgal altinda bulunan en yakin mahal Evliye-i Selâse idi. Bura halki, hem siyasî hem de silahli teskilatlariyla mücadele ettigi gibi, Ermeni vahset ve zulmünden kaçip, Anadolu'ya geçmek isteyenler de var- di. Iste kongrenin aldigi bu kararla, hem mülkî hem de askerî yetkililer göçleri durdurmaya çalismislardir23.
Son Osmanli Mebusan Meclisi tarafindan kabul edilen, Mustafa Kemal Pasa tarafindan kaleme alinmis olan Misak-i Milli'de Elviye-i Selâse ve Bati Trakya için halk oylamasi önerilmistir. Bu bölgelerde bulunan Müslüman- Türk ahalinin çogunlugunun korunmasi siyasî açidan önem tasimaktaydi. Ni- tekim Istanbul Hükümeti ve Temsil Heyeti arasinda gerçeklestirilen Amasya Görüsmeleri'nde alinan kararlar arasinda Bati Trakya muhacirlerinin yerlerine iadesi hususu yer almaktadir.
Bu çerçevede Edirne Valisi, Bati Trakya muhacirlerinin iadesi konusun- da yaptigi tahkikatin sonuçlarini Dâhiliye Nezareti'ne bildirmistir. Buna göre; Edirne vilâyetine göç etmis olanlarinin sayisi 40.000'dir. Bunlarin memleketlerine iadeleri için yuvarlak bir hesaba göre 203 bin lira para gerekmektedir. Bati Trakya muhacirlerinin eski yurtlarina dönmeleri ile Dogu Trakya'daki Islâm nüfusu ekseriyetini muhafaza edecektir. Ayrica Yunanlilar'in Bati Trakya'yi elde etmek için her türlü fedakârligi yapmakta oldugu, binlerce lira sarfederek Yunan hazinesinin üstünde harcama yaptiklari haber alinmistir. Is- tanbul'daki Fransa mümessili ile görüsülerek ziraat mevsimi geçmeden bunlarin yurtlarina dönmelerinin saglanmasi uygun olacaktir24. Iade için gerekli tahsisatin biran önce ödenmesi gerektigi aksi takdirde zaman geçirmenin Yunanistan lehine oldugu- nun da alti çizilmektedir25.
Yasanan gelismeler karsisinda basinda sessiz kalmamis ve isgal bölge- lerinden göç etmekte olan halki vazgeçirmek için göçlerin sakincalarini dile getiren yazilar yayinlanmistir. Dönem itibariyla nüfus ekseriyetini korumanin önemine dikkat çekilmistir. Nitekim Alemdar gazetesinde yayinlanan "En Mü- him Vazife" baslikli köse yazisinda, Türkler'in ne zaman yabanci istilasina maruz kal- salar, büyük maddî menfaatlerini bile feda ederek, dar ve sinirli sartlar altinda dahi olsa yine anavatana göç ettiklerinden bahsedilmektedir. Devaminda, bu göçler sonucu yüz yüzelli sene öncesinde gerek Asya gerek Avrupa'da hâkimiyetimiz altinda olan yerlerde Müslüman anasirin hemen hemen çogunlugu teskil edecek bir oranda bulunurken göçler sonucu önemsiz kaldigina vurgu yapilmistir. Memleketin her tarafinda Bosna'dan, Girit'den, Mora'dan, Sirbistan ve Bulgaristan'dan, Makedonya ve Trakya'dan, Kafkasya'dan nihayetinde de isgal altindaki Izmir'den göç etmis binlerce din- dasimiz olduguna dikkat çekilmis, yabanci isgal ve hâkimiyeti altinda olmanin çok aci ve feci oldugu, bunlari yasayanlarin matemine kalpten istirak eylemekle beraber böyle bir hicrete asla taraftar olmadiklari belirtilmistir. Yazinin deva- minda bunun nedenleri de açiklanmaktadir: "Tarih aci aci göstermistir ki varligini koruyan milletler baski altinda asirlarca yasasalar bile milli mevcudiyetlerini muhafaza eder- ler ve bir gün boyunduruktan kurtulmak ümidini kaybetmezler. Ikinci olarak memleketlerin- de diger anasira karsi dengeyi muhafaza ederek asirlardan beri sahip olduklari yurtlarinda genis kitle halinde kaldiklari takdirde herhangi bir haksizliga maruz kalirlarsa basariyla karsi koyma ihtimalleri artar. 100 kisilik bir topluluga karsi takib edilen siyasetle 100.000 kisiye karsi takip edilen siyaset arasinda fark vardir. Bunun için Trakya ve Izmir'de Müslüman nüfusun muhafazasi farzdir"26.
Aksam gazetesinde yer alan "Ölmek Var, Göçmek Yok Zira Göçseniz de Öleceksi- niz!" baslikli yazida da millet kavrami ve göçlerin sonuçlari ele alinmistir. Yazi- da; Asya'da ve Avrupa'da kaybedilen savaslar sonucu birçok topragimizin sehir, eyalet ve kita halinde elimizden gittigi hatirlatilarak, ordumuz nereden çiktiysa arkasindan muhacir kervanlarinin dogruca payitahta ve "devlete" sigindiklari be- lirtildikten sonra, "bugün "devlet" manasindan sonra bir baska kelimenin daha manasini ögrendik oda "millet" dir. Mal millidir. Devlet çikip gitse bile mal sahibi orada oturuyor demektir. Devletin maglubiyeti topragin milliyetini yok edemeyecektir"denmistir. Örnek olarak Cihan Harbi'nden sonra esir milletlerin müstakil olarak pekçok devlet kurmalari verilmistir ve eger bu milletler vaktiyle devletlerinin arkasindan hicret etselerdi bu durumda olamayacaklari, bugün Istanbul'daki devlet de eski kudretini muhafaza etmedi- gi için Üsküplü Türkle Istanbullu Türk arasinda pek az fark oldugu bunun için muhaceratin çözüm olmadigi vurgulanmistir. Yine bugün sehrini terk eden bir Müslümanin, kalesini terk eden bir asker gibi hiyanet etmis sayilabilecegi, özellikle bu harb- den sonra Osmanli topraklarinin her kösesinde nüfus oranlari hayati vaziyette iken hiç bir Türk'ün yerini yurdunu terk edemeyecegi üzerinde durulmustur. Birakilan ahali ile beraber muallimler, kâtipler ve bütün güzide sinifin beraber kalmasi önerilmektedir. Yabanci baskisiyla mücadele etmenin mümkün oldu- gunu bunu Istanbul'un fethinden beri Istanbul'da çalisan Rum ve Rumeli'deki Bulgarlarin isbat ettigi anlatilmaktadir. Eger Türk dedigimiz Trakya'nin bir senelik hicretten sonra Türk ahalisinden ayrilirsa bütün bugünkü haksiz davalarin kendi kendine hak kazanmis olacagina dikkat çekilmistir. Bugün bir hicrete lüzum varsa bunun ters bir hicret olmasi gerektigi, Edirneli'nin Istanbul'a gelmemesi ve Istanbul'da bulunan Edirne'linin sehrine dönmesi gerektigi savunulmustur. Baski ve yok edilmekten korkan Anadolu'ya siginmak isteyen halka da su cümlelerle sesle- nilmektedir: "Burada sizi her baskidan daha müthis olan bir kara sefalet bekliyor. Eger muhakkak meskeninizden çikacaksaniz kasabanizin mezarligi basinda intihar ediniz bu uzun yolculuga katlanip sonunda kimsesiz kabristanlara atilmanizdan daha hayirlidir."
Yine yazida kurulan men-i ilhak cemiyetlerine atifta bulunularak, men-i muhacerat cemiyetleri kurulmasi da önerilmistir. Yazinin son kisminda ise su cümleler dikkati çekmektedir:"Ecdadimiz ölmek var dönmek yok! diye üç kitada hükümran oldulardi. Bu sözü bugün baska bir düstur takip ediyor: Ölmek var göçmek yok! Cedlerimizin kabirleri ve türbeleri olan her yer bizimdir. Onlar fethettiler biz muhafaza edecegiz"27.
Basinin degerlendirmelerine genel olarak bakildiginda, eski dönemlerden itibaren toprak kayiplariyla baslayan göçler her açidan bir hata olarak görülmek- tedir. Bu degerlendirme yillar içerisinde yasanan gelismeler ve ortaya çikan yeni anlayislarin bir sonucudur. Siyasî açidan milliyet esasinin ön planda oldugu bir dönemde ayni hatanin tekrarlanmamasi için halka çagrida bulunulmustur.
b) Iase ve Mesken Sikintisi:
I. Dünya Savasi içinde ziraatin geçirdigi buhran, Mütareke Döneminde devam etmis ve hatta siddetlenmistir. Harpten evvel 66 milyon dekarlik olan hububat ziraati, harbin sonunda 35 milyon dekara düsmüs, memleket açlik tehlikesi- ne maruz kalmisti28. Ülke bu durumdayken yeni göçlerin gerçeklesmesi halkin topragini ve isini gücünü terk etmesi iktisadî vaziyeti daha da kötülestirecekti. Göçler sonucu üretici durumda bulunan insanlar tüketici durumuna geçmis olacakti. Üretim daha da azalacak tüketim ise artacakti. Sonuçta göçler hem ülkenin iktisadî vaziyetini olumsuz yönde etkiliyecek hem de göç edenlere yar- dim konusunda sikintilarin yasanmasina neden olacakti. Bu sartlarda açlik ve hastaliktan pek çok muhacirin hayatini kaybetmesi kaçinilmaz bir sondu. Osmanli Devleti hem iktisadî vaziyeti korumak hem de göç eden ahalinin peri- sanligina engel olmak için ahalinin göç etmesini önlemeye çalismistir.
Mütarekeden birkaç ay sonra Dobruca ve Makedonya havalisinden sayilari 15.000'i bulan Müslüman ahali Osmanli topraklarina göç etmek üzere Kösten- ce ve civarina gelmistir. Bu göç talebi karsisinda yapilan yazismalar Osmanli Devleti'nin gerçeklesecek göçlere karsi sergileyecegi tutum hakkinda bilgi ver- mektedir. Muhacirin Müdüriyeti'nden Sadarete gönderilen yazida Osmanli top- raklarina gelmek isteyen müslim ve gayr-i müslim muhacirlerin hükümetten malumat ve izin almaksizin ülkeye girislerine izin verilmemesini istemektedir. Zîra harp esnasinda nakil ve tehcir olunan Rum ve Ermenilerin eski yerlerine iade ve iskânlarina çalisildigi ayrica mem- lekette mesken buhraninin mevcut oldugu belirtilmektedir. Bu sartlar altinda bu kisilerin ülkeye girmeleri durumunda sefaletlerine engel olunamayacagi, iskân edilemeyerek açikta kalacaklari ifade edilmistir29.
Erkân-i Harbiyye-i Umûmiye Dairesi'nin Hariciye Nezareti'ne gönderdigi yazida da batida Yunanlilardan doguda Ermenilerden kaçan evini, esyalarini terk ederek göç eden Müslüman ahalinin kaybolup gidecegi konusunda endi- selere yer verilmistir. Bir taraftan hükümetin muhacirlerin durumunun iyiles- tirilmesi için çalismasi diger taraftan da siyasî tesebbüslerde bulunularak bu duruma son verilmesi istenmistir30.
Vakit gazatesinin 12 Eylül 1919 tarihli nüshasinda muhacirlerin durumuyla ilgili yayinlanan haber bu endiselerin yersiz olmadigini göstermektedir. Ha- berde Aydin ve civarindan 70.000'i askin Müslüman ahalinin Nazilli, Denizli, Dinar, Yenipazar ve Çine'ye göç ettigi ancak bunlardan 10.000 kadarinin açlik ve hastaliktan vefat ettigi bilgisi yer almaktadir31. Balikesir Polis Müdüriyeti raporunda ise; Izmir taraflarindan göç eden muhacirlerin sefil ve perisan bir halde olduklari gibi iskâna kâfi bina bulunmadigi için cami, medrese ve istas- yon meydanlarinda açikta kaldiklari yazmaktadir32. Hayatlarini muhafaza etmek için göç eden ahali bu defa açlik ve açikta kalmak tehlikesiyle karsi karsiya kalmistir.
Ülke genelinde iktisadî vaziyet iyi durumda olmadigi için göçlerin yapildi- gi merkezlerde yerli halk da zor durumda kalmaktaydi. I. Dünya Harbi'nde Dogu vilâyetleri Rus istilasina ugramis ve bölgeden göç eden bir milyona yakin ahali, yollarda büyük zaiyat vererek Batiya siginmisti33. Dogal olarak bu bölgede zira- at ciddi anlamda kayba ugramisti.
Erzurum'dan Kazim Karabekir Pasa'nin Harbiye Nezareti'ne gönderdigi telgrafta Ermeni mezaliminden kaçip kurtulmak amaciyla Osmanli hudutlari- na yigilan Kafkasyali Müslümanlarin daha fazla kayip ve sefaletlerine meydan verilmemek için mecburen hudut dâhiline kabul edildigi bildirilmistir. Bu ko- nuda yasanan sorun ise muhacirlerin önceden beri geldikleri Erzurum'da kitlik bas göstermis olmasidir. Iase maddeleri halka bile yetmeyecek durumdadir. Bu durumda hem yerli halkin hem de gelen muhacirlerin ileride perisanlik ve sefalete düsecekleri öngörülmektedir. Kazim Karabekir Pasa bundan dolayi ge- len ve gelmekte olan muhacirlerin iase maddesi daha bol olan Elazig vilâyetine gönderilmelerini teklif etmektedir34. Güneybati-Kafkas Müslüman Milli Komi- tesi Merkezine göre Kars'in Müslüman ahalisinden zengin olanlar, Azerbaycan ile (Ingiliz idaresindeki) Batum tarafina göçüyorlardi. Buna karsin yoksul, aç ve çaresizler ise Erzurum'a siginiyorlardi35.
Aydin ve çevresinde de halkin perisan bir vaziyette göçünün ardindan hasat mevsimi gelince memleketin en büyük ticaretini teskil eden incir mah- sulü toplanamamistir. Bu durum gazetelerin üzerinde durdugu ahalinin göç ederek iktisadî ve ziraî menfaatlerini nasil feda ettiklerine dair iyi bir örnek teskil etmektedir. Aksam gazetesinin haberine göre; sulh kitaâti himayesin- de mahsulâtin toplanmasi için amele istihdam edilmistir. Mahsulâtin yarisi çalisan amele arasinda taksim edilmis, kalani resmi makamlarin nezaretinde satilmis ve bu satistan elde edilen meblag Yunan Komiserligi'ne teslim edil- mistir. Yarim milyon Osmanli lirasi kiymetinde incir Izmir'e naklolarak oradan Avrupa'ya ihraç edilmistir36.
Marmara bölgesinde ise halkin bazi yerlerde isgal hadisesi gerçeklesme- den panikle topragini terk ettigi iddia edilmektedir. Konuya iktisadi açidan bir yaklasim getiren Ileri gazetesinin haberine göre Anadolu ahalisinin lüzum ol- madigi halde islerini güçlerini birakip baska yerlere göç etmeleri hem kendileri hem de memleketin iktisadî vaziyeti itibariyle elimdir. Bu durumu dikkate alan hükümetin göçü engellemek için Muhacirin Müdüriyeti Umumiyesi'ne gereken emri verdigi belirtilmistir37.
Alemdar gazetesinde de gerçeklesen göçlerle ilgili benzer elestirilerin yer aldigi yazida; eski dönemlerde yapilan göçlerle ilgili yabanci istilasina ugrayan bir memleketin Müslüman ahalisinin mühim bir kisminin Osman- li hâkimiyetinde kalmayi fakat daha az mesut ve daha az müsterih yasamayi Islâmiyet sayarak parça parça muhacerete kostuklari belirtilmistir. Müslüman muhacirlerinin göç ederken geride biraktiklari milyonlara ulasan iktisadî ve ziraî menfaatlerini feda ederek günden güne mahvolduklari ve bu durumun hiçte hesaba katilmadigi vurgulanmistir.
Muhaceratin Müslümanlar üzerinde açtigi iktisadî yaranin telafisi hiç bir zaman hiç bir yerde imkân olmadigi, pek azinin müstesna olmasi haricinde muhacir ailelerinin eski refah ve saadetlerine hiç bir zaman ulasamadiklarina dikkat çekilmektedir. Yazinin sonunda ise dinî ve içtimaî mahzurlarin üzerin- de durulmustur. Buna göre, isgale ugrayan memleketlerde birer Islâmi cemaat teskil edilerek burada Müslümanlarin siyasî, idarî, içtimaî, ziraî, iktisadî, dinî ve bütün hukuki haklarini hükümetle daima temasda bulunarak müdafaa ve muhafaza edilmesi gerekirdi38.
Sadece isgal bölgelerinde degil Yunanlilardan kurtarilan yerlerde de göç tehlikesi mevcuttu. Bu tür göçlerin nedeni Yunanlilarin isgal ettikleri bölge- lerde yaptiklari tahribatti. Evleri yakilip yikilan insanlar baska yerlere göç et- mekte idi. Bu konuyla ilgili Muhacirin-i Müslimiye Muavenet Komisyonu'ndan Dâhiliye Nezareti'ne gönderilen bir yazida Yunanlilardan kurtarilan Kocaeli ya- rimadasindan Istanbul'a göç edecek muhacirlere mani olunmasi için gereken tedbirlerin alinmasi istenmistir. Bu istegin nedeni ise muhacerat karsisinda Muhacirin Müdüriyet-i Umumiyesi'nin müskül vaziyette kalacagi ve bunun so- nucunda ahalinin de sefalete düsecek olmasidir. Bunun için felaketzedelerin hayatlarini muhafaza ile men-i muhaceratlari talep edilmistir39.
Ileri gazetesinde savasin ilerleyen günlerinde "Iki Günde Biz Onlara Bakalim" baslikli yazida Feridun Fikri, konuya farkli bir yaklasim getirerek, Yunan isgali altindaki Müslümanlarin, mümkünse hepsinin Istanbul'a getirilmesi gerekti- gini savunmustur. Ona göre bundan baska bir çare yoktur. Yazida vurgulanan kisim 'asirlardan beri Istanbul'un hazinesini dolduran her türlü keyif ve emellerimizi temin eden bu kahraman insanlarin felaket dakikalarinda yardimlarina kosalim yoksa kiyamete kadar bu lekenin altindan kalkamayiz' ifadesidir. Tarihte örneklerinin yasandigi ve bu Türklerin Yunan isgali altinda birakilirsa tamamiyle imha olunacagi tehlike- sine deginilmistir. Istanbul gibi büyük bir sehir de onlara da bir lokma ekmek bulunacagi ve hükümetten bunlari kurtarmak için mümkün olan bütün tedbir- lerin vakit kaybetmeden alinmasi istenilmistir. Yazi "Alti asirdir onlar bizi besledi... Iki günde burasi onlara baksin" sözüyle sonlandirilmistir40.
Savasin sonlarina dogru Yunan istilasi yüzünden bütün malini mülkünü terk ederek yalniz canlarini kurtararak Istanbul'a siginan Anadolu ve Trakya mu- hacirlerinin maruz kaldiklari hasarâti tesbit için Facia Komisyonu kurulmustur. Muhacirlere dagitilan beyannamelerden 4.000 kadari Muhacirin Müdüriyetine teslim edilmistir. Buna göre zaiyat ve hasarâtin miktari 7-8 milyon liraya ulas- maktadir. Daha bu konuda mesainin büyük kismi tamamlanmamis oldugun- dan hakikî miktarin çok daha yüksek olacagi tahmin edilmektedir41. Muhacirin Müdüriyeti tarafindan kurulan Tetkik-i Hasarât Komisyonu ise isgal bölgelerinde yerli halkin ve muhacirlerin zarar ve ziyanlarini tesbit etmeye çalismisdir. Trak- ya hariç eldeki mevcut bilgilere nazaran isgal bölgelerinde zarar 500 milyona ulasmistir. Izmir, Aydin ve Bergama havalisinde meydana gelen maddi zarar 225 milyondur. Genel zarari tamamiyla göstermis olmamakla beraber mühim bir rakam teskil etmektedir42.
d) Savunma Amaçli
Milli Mücadele halka dayandirilmis, çekirdek daima halk olmustur. Mali imkânlar halktan saglandigi gibi, asker kaynagini yine halk teskil etmistir43. Zîra mütareke hükümlerince ordularimiz terhis edilmis, iç güvenligi saglayacak kadar asker birakilmistir. Bundan dolayi isgaller basladiginda halk topraklarini savunmak için Kuva-yi Milliye birliklerini teskil etmistir. Kuva-yi Milliye halk- tan olustugu gibi ihtiyaçlarini da halktan karsilamakta idi. Bütün bunlar göz önüne alindiginda halkin göç etmesinin savunma açisindan da olumsuzluklar yaratacagi asikârdir.
15 Mayis 1919 Izmir'in isgalini protesto etmek için Denizli'de toplanan halka hitap eden, Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi, Denizli halkini yakla- san bu tehlike karsisinda mücadeleye davet etmistir. Isgale karsi kayitsiz kal- manin düsünülemeyecegini ve vatanin hiçbir zaman savunmasiz birakilama- yacagini vurgulayarak, ayni zamanda Millî Mücadele'nin ilk "kutsal savas (cihat)" fetvasini da ilân etmistir. 18 Mayis 1919 tarihinde Denizli'den Istanbul'daki iti- laf Devletleri temsilcilerine çekilen telgrafta "Yunan askerleri Izmir'i terk etmedikleri takdirde Denizli halkinin Izmir'i müdafaaya hazir oldugu" önemle belirtilmistir. Yunan ilerleyisinin devam etmesi üzerine Müftü Ahmet Hulusi Efendi 1 Haziran 1919 tarihinde Delikliçinar meydaninda düzenlenen mitingde Denizli halkini göç et- memeye, korkmamaya, gönüllü yazilmaya devam etmeye çagirmistir44.
Zîra Onbesinci Kolordu Kumandani olarak Kazim Karabekir Pasa, Erzurum'a gelisinin hemen ertesi günü (4 Mayis 1919), Vilâyât-i Sarkiye Müdafaa-i Hukuk-i Milliye Cemiyetinin Erzurum Subesi idarecileriyle görüse- rek, onlara, askeri birliklerin kesinlikle Erzurum'u terk etmeyeceklerini, herhan- gi bir saldiri karsisinda, halkin da baska yere göç etmeyerek askeri birliklere yardim etmesini istemisti45.
Ordunun ateskes hükümlerince çekildigi Elviye-i Selâse'de halka benzer bir çagri yapilmistir. Bölgede 3 Kasim 1918'de kurulan Aras Türk Hükümeti'nin Harbiye Nâziri Cihângirzâde Ibrahim Bey, Ermeni hududu yakininda oturan Türk-Islâm köylülerin büyük bir endiseye kapilip, oralari terk ederek göçe bas- ladiklarini görünce, vatani müdâfaa etmenin zaruretini köylülere izah edip, on- larin göç etmelerini kesinlikle önlemistir. Bu arada, Ermenilerin paralari ile Türk-Islâm ahali arasinda fesat yayip, mücadelenin gereksiz oldugu yolunda propaganda yapan mollalarin faaliyetleri de engellenmistir46.
Onbesinci Kolordu Kumandanligi'nin 27 Agustos 1919 tarihli tezkiresinde hudut haricindeki Müslümanlar arasinda genel bir galeyan hâsil oldugu göç etmekden ve öteye beriye ilticadan vazgeçtikleri ifade edilmektedir. Ahalinin Ermenilerle mücadele suretiyle hayat ve namuslarini muhafazaya azmettikle- ri hatta önceden göç eden Müslümanlardan bazilarinin dahi memleketlerine döndükleri Müslümanlar ile Ermeniler arasinda Igdir, Kagizman, Sarikamis ve Merdenik taraflarinda çarpismalar oldugu belirtilmistir47. 1920 yilinin Haziran ayinda Kafkasya Müslümanlarindan hududumuz dâhiline göç etmek isteyen ahaliye de bu dogrultuda tavsiyelerde bulunulmustur. Göç etmek isteyen halka memleketlerini müdafaa etmeleri askerî makamlarca teblig edilmistir48.
2- Göçleri Önlemeye Yönelik Tesebbüsler ve Sonuçlari (Men-i Muhacerat ve Iade-i Muhacirin Heyetleri)
Mondros Ateskes Anlasmasi'nin ardindan Elviye-i Selâse'den ordumuzun çe- kilmesiyle birlikte Ermeni katliamlarina maruz kalan halk Osmanli sinirina dogru göç etmeye baslamistir. Katliama maruz kalan Nahcivan ve Igdir civarin- daki köylerin ahalisinden bazilarinin ifadelerinden; Ingilizlerin Kars'a girmesiy- le beraber baris imzalandigi ve isteyenlerin köylerine dönebilecekleri Ingilizler tarafindan ilân edildigi halde dönmek için yola çikan birçok kisinin, Ermeniler tarafindan yollarda katledildigi anlasilmaktadir49.
Ingilizlerin, Kars'tan çekilerek idareyi Ermenilere birakmalari ve bu tarih- lerden itibaren Ermenilerin baslattiklari korkunç katlifunlar; halkin, Kars ve havalisinden hatta Erzurum'dan da daha batiya göç etmesine sebep olmustu.
III. Firka Kumandani Halid Bey, hakkinda tutuklanip, Istanbul'a gönderil- mesi için emir çikarilmis olan Cenûb-i Garb-î Kafkasya Hükümeti'nin Hariciye Naziri Fahreddin Bey'i Tortum'a götürerek; onu, halkin göçüne engel olmasi için Oltu'ya göndermisti. Ermenilerin ve Gürcülerin, Ardahan, Göle, Oltu üze- rine yürümesi ile halk panige kapilmisti. Ilk göç kafilesine, Tuzla köprüsünde yetisen Fahreddin Bey, onlara göç etmenin faydasiz oldugunu ve hatta cesa- ret verici sözler söylemesine ragmen, Ermeni katliamindan korkan halk, göçte direnmistir. Tuzla ile Kosor arasindaki mesafenin insan kitleleri ile dolmasi, Fahreddin Bey'i endiselendirmisti50.
Kagizman, Kars ve civarinda Ermenilerin katliamina ugrayan Müslüman- lar çiplak, aç ve bir kismi da yarali bir sekilde Osmanli sinirina iltica etmisler- dir. Fakat bunlarin dâhile geçmesine müsaade edilmemistir. Bunun üzerine sinirimiza iltica eden Kagizman ahalisi namina Dâhiliye Nezaretine gönderi- len telgrafta dâhile gidilmesine müsaade edilmesi istenmistir51. Mültecilerin dâhile sevk edilmemesinin nedeni büyük ihtimalle bunun daha fazla göçe ne- den olacagi endisesidir.
Elviye-i Selâse ateskes hükümlerince sinirlarimiz disinda kaldigindan bu bölgede göçü önleme konusunda kurulan bölgesel hükümetin ve askeri bir- liklerin çabalari ön plana çikmistir. Elviye-i Selâse'den gerçeklesen göçler 28 Eylül 1920'de Türk Ordusu'nun harekete geçmesinin sonucunda Ermenilerle Gümrü Andlasmasinin imzalanmasi üzerine son bulmustur.
Bati Anadolu'da ise Izmir'in isgalinde Yunanlilarin yaptiklarini görenler ve çevre yerlerde oturup Yunan mezalimini duyanlar, isgalden hemen sonra 16 Mayis 1919 gibi daha çok erken zamanda göçe basladilar52. Daha önceki savaslarda olusturulmus modeller, Yunanlilar tarafindan Anadolu'da yeniden uygulamaya kondu. Gerek 1877-1878 Türk-Rus Savasi'nda, gerek Balkan Sa- vaslarinda, yerli hristiyan halk arasindan olusturulan silahli çeteler, yerli Müs- lümanlari dehset saçip onlari kiyimdan geçirmisti. Böylece erisilmek istenen amaç, Müslümanlari göç edip kaçmaya zorlamakti53.
Izmir'in isgalinin Izmir sehri ile sinirli kalmayip çevreye yayilma istidadi göstermesi ve katliama dönüsmesi üzerine Harbiye Nezareti 16 Mayis'ta böl- gedeki bütün birliklere bir genelge yayinlayarak Yunan asker ihraci karsisinda birliklerin mevkilerini terk etmeyerek yerlerinde kalmalarini istedi. Ayni sekilde 19 ve 20 Mayis tarihlerinde Sevket Turgut Pasa Izmir isgali üzerine alelacele Tekirdag'dan Bandirma'ya nakledilen 14. Kolordu ve Izmir'de bulunan 17. Ko- lordu ile yine bölgede bulunan 57. Firkaya gönderdigi genelge ile ayni mahi- yette isteklerde bulundugu gibi sayet çekilmek zorunda kalinirsa askerlik sube- lerinin yerinde kalmasi, muhacerete firsat verilmemesi bunun için isgal edilen yerlerde en azindan idarenin terk edilmemesinin saglanmasini istedi54. Isgal bölgelerinde mülki ve askeri idarenin yerinde kalmasi halka güven verilerek göçlerine mani olmak açisindan önem tasimaktaydi.
Ileri gazetesinin haberine göre; isgal olunan yerlerde muhacerat tehlikesi bas göstermesi üzerine bunun önüne geçebilmek için mahalli hükümetlerden Dâhiliye Nezareti'ne birçok telgraf gönderilmistir55.
Osmanli Sadareti'nin 25 Mayis 1919 tarihli tamiminde; göçün perisanliga sebebiyet vereceginin ve göç edilecek bir yerin kalmadiginin da her tarafta nes- redilmesi isteniyordu. Bergama Ahz-i Asker Subesi'nce de halkin teskin ettiri- lerek göçe engel olunmasi, böyle zamanlarda sükûnetin muhafaza edilmesinin hayati derecede önemli oldugu ifade ediliyordu. Son olarak da, göç edilemeye- cegi, bunu saglamanin da herkes için en büyük bir vazife oldugu yaziliyordu56.
Askeri ve mahalli yetkililerin bu vazifeyi yerine getirmek için çaba sarf et- tikleri ancak bu çabalarin sonuç vermedigi anlasilmaktadir. Zîra bir ay sonra Balikesir Mutasarrifligi'ndan Dâhiliye Nezaretine gönderilen telgrafta Berga- ma havalisinden hicret eden muhacirlerin mahallerine iadeleri için tesebbüs- te bulunulmus ise de hiçbirinin dönmeye talip olmadiklari bildirilmektedir. Bergama'da Yunanlilar tarafindan gerçeklestirilen katliamlarin artik muhacirini mahallerine iade için imkân birakmadigi ve muhacirlerin sefalet ve perisanlik- lari üzerine iskân ve iaselerine müsaade edilmesi istenmektedir57. Mayis ayinin sonunda Bandirma'dan Harbiye Nezaretine gelen telgrafta ise Burhaniye'de mahalli hükümet ile beraber Burhaniye Ahz-i Asker Subesi'nin bütün gayretle- rine ragmen halkin göç etmekte oldugu bildirilmistir58.
Bölgeden gönderilen telgraflarda göçe engel olunamadigi bildirilmis olmasina karsin 11 Haziran 1919 tarihli Ileri gazetesinin haberine göre -belki de kamuoyunu bu konuda yönlendirmek amaciyla- Yunanlilar tarafindan is- gal edilen mahallerde baslamis olan göç kismen durdurulmustur. Bilhassa Ödemis gibi Yunanlilarin saldirilarina ugramis kasabalarda göçe hazirlananlar derhal teskil edilmis olan ikaz heyetlerinin uyarilari neticesi olarak göçten ke- sinlikle vazgeçerek yurdlarinda kalmayi kabul etmislerdir. Haberin devaminda çesitli yerlerde bu suretle teskil olunan ikaz heyetlerinin göçe mani olmak için büyük mesai sarf ettigi yer almaktadir 59.
Göçe mani olmak için atilan bir sonraki adim Men-i Muhacerat Heyeti'nin kurulmasi olmustur. Muhacirin Müdüriyeti müfettislerinden Refet ve Seyfi Beyler Izmir ve Balikesir taraflarindan göç etmek isteyen halkin muhaceratina mani olmak, nasihatlarda bulunmak ve göç etmis olanlari da memleketlerine iade etmek vazifesiyle Haydar Pasa'dan trenle Afyon Karahisar yoluyla hareket etmislerdir60. Fakat Refet ve Seyfi Beylerin bölgedeki incelemelerinden sonra gönderdikleri raporda muhacirlerin Yunanlilarin yaptiklari mezalim ve vahset nedeniyle memleketlerine dönmeye razi olmadiklari bildirilmektedir. Buna karsin ayni tarihlerde baska bir heyet daha Anadolu'ya gönderilmistir. Muha- cirin Genel Müdürlügü'nce kurulan iskân heyeti Izmir vilâyetinden Balikesir havalisine hicret eden muhacirlerin iskân, iasesi ve memleketlerine iadesi için Dâhiliye Nezareti'nin karar ve onayi ile vapurla Bandirma'ya dogru hareket et- mistir61.
Tasvir-i Efkâr gazetesinin verdigi bilgiye göre, Yunanlilarin isgal ettikleri saha dâhilinde askeri kuvvetlerin Ingiliz kumadasi altina girmesi üzerine sükûn ve asayis tesis etmis ve Yunanlilarin eski tecavüzleri durdurulmustur. Izmir'den gelen malumata göre islâmlarin hukuku muhafaza edilmek de bulundugundan Dâhiliye Nezareti isgal esnasinda iltica eden mültecilerin yavas yavas iadele- rini emretmistir. Hatta Balikesir'de muhacirlerin iade muamelesi baslamis ve Dâhiliye Nezaretine gelen bir telgrafnamede bölgedeki muhacirlerin sayisinin 16 bine ulastigi ve bunlarin parça parça iade edilmeye baslandigi ve simdiye kadar 200 hanede bin kadar nüfusun iade edildigi bildirilmistir. Denizli havali- sine iltica eden muhacirlerin de bir taraftan iadeleri diger taraftan kalacaklarin iskân ve iaseleri için Afyon Karahisar da bulunan muhacirin heyetinin Denizli havaIisine gitmesi düsünülmektedir62.
Dâhiliye Nezareti'nden Karahisar MutasarrifIigi'na çekilen telgraftan, ora- da bulunan Ingiliz mümessilinin Izmir mültecilerini parasiz memleketlerine nakletmek, iskân ve iaselerini temin eylemek hususunda hükümete yardim vaadinde bulundugu anlasilmaktadir. Iadelerinin mümkün oldugu anlasilan mültecilerin trenle bedava iade edilmesi bildirilmistir63.
Göç eden ahalinin yerlerine iadelerinin bölgelerdeki mahalli idarenin tekrar tesisi için de gerekli görüldügü yapilan yazismalardan anlasilmaktadir. Dâhiliye Nezareti'nin Aydin'a gönderdigi telgrafta, Aydin'da hükümetin tesisi- nin gerektigi, bunun için de çesitli yerlere göç eden ahalinin yerlerine iadele- ri için Muhacirin Idaresi'nin müfettisler gönderecegi haber verilmektedir. Bu müfettisler ilk is olarak muhacirlerin nerelerde bulunduklarini ve kaç haneden ibaret olduklarini tahkik edeceklerdir. Bunun için memurlarin da toplanip ha- zirlanmasi istenmektedir64.
Karahisar Mutasarrifligi'ndan Ingilizlerin Izmir mültecilerini yerlerine ia- deleri için yardim edecekleri bildirilmis olmakla birlikte, Aydin Valisi'nin Albay Henderson'la yaptigi görüsmede Ingilizlerin farkli bir tutum sergiledigi görül- müstür. Aydin Valisi Ahmet izzet'in Albay Henderson'la yaptigi görüsme hak- kinda 16 Agustos 1919 tarihinde Dâhiliye Nezareti'ne gönderdigi yazida, Albay Henderson'un birkaç güne kadar Aydin'da tarafsiz bölge tesisi ve hükümet-i mülkiyenin iadesi halinde mültecilerin memleketlerine dönüp dönmeyecek- lerini sordugunu belirtmektedir. Kendisinin mültecilerin esasen yurtlarini evlerini terk eylemelerinin irz ve canlarini muhafaza zaruretinden dogdugunu evlerinin ve yurtlarinin emniyete alindigi takdirde dönmeye tereddüt etmeye- cekleri görüsünde bulundugunu ifade etmistir. Bunun üzerine Henderson "Siz öyle zannediyorsunuz fakat bu zavalli mültecileri yoldan çikaran ve baski altinda bulun- duranlar vardir. Onlari ötede beride kurtarmak için hükümetiniz ne yapacaktir" sualini sormustur. Vali öyle bir tesirin oldugu varsayilsa dahi herkesin kendi sahsi menfaatini gözetmek mecburiyetinde oldugu, muhitte emniyet tesis edilin- ceye degin tesirâtin olamayacagi ve ahalinin hükümetçe isleri güçleri basina dönmeye ikna edilemeyecegi cevabini vermistir. Yapilan görüsmede Hender- son ile tarafsiz mintika tesisi ve ardindan hükümet-i mülkiyenin iadesi husu- sunda mutabakata varildigi bildirilmektedir.
Dâhiliye Nezareti de geçici hat tayini ve emniyet tesis edildigi takdirde herkesin yerlerine dönecegi kanaatindedir. Aydin Vilâyeti'ne gönderilen yazida bununla beraber hükümetçe gereken tedbirlerin alinacagi da bildirilmistir. An- cak ahalinin dönmesinden sonra yeni bir tecavüz gerçeklesecek olursa o zaman meydana gelecek müskülât ve mahzurâtin daha büyük olacagina dikkat çekile- rek, görüsmeler esnasinda katî olarak teminât alinmasi istenmektedir.
Fakat askerî heyet beyanatinin Yunan isgal kuvvetlerinin sözlü teminati- na dayandigi, yazili tafsilât ve teminât alinamadigi Aydin Valisi'nin Dâhiliye Nezareti'ne gönderdigi yazida bildirilmistir 65.
Eylül ayinda da Dâhiliye Nezareti'nden Aydin, Hüdavendigar, Kon- ya Vilâyetleri'ne, Karesi, Mentese, Karahisar-i Sahip, Kütahya, Eskisehir Mutasarrifliklari'na ve Gönen, Kirkagaç, Akhisar Kaymakamliklari'na, Izmir ve havalisinden göçe mecbur olan mültecilerin memleketlerine iadeleri hakkinda talimatname gönderilmistir66.
Talimatname geregince; Izmir ve Balikesir havalisindeki Yunan kuvvetle- rinin isgaline, mezalimine ugrayan ve hicrete mecbur olan ahalinin memle- ketlerine dönmelerinde muhacirin sevk, iskân ve iaseleri muamelatina nezaret etmek üzere mülkiye ve muhacirin müfettislerinden 2'ser zat ve Umum Jandar- ma Kumandanligi, Harbiye, Maliye ve Sihhiye Nezaretleri'nden tayin olunacak 2'ser zattan olusan iki heyet kurulmustur. Muhacirlerin yerlerine iade edikdik- ten sonra durumlarini iyilestirmek için yapilacak olan çalismalar da planlan- mistir. Buna göre; muhacirlerin memleketlerine ulastiklarinda yardima muhtaç olanlarinin iase ve iskânina ait konularda mahallerince esraf ve ihtiyar heyetin- den kurulacak olan komisyonlar görev yapacaktir. Memleketlerine dönen ahali- nin geçimlerini temin edebilmeleri için 5-10 haneye birer çift ziraî hayvan, ziraî alet edevat ve münasip miktarda tohumluk zahire Ziraat Bankasi'nca verilecek- tir67. Bu sayede yasanan hadiseler ve göç nedeniyle sefalete düsen halkin du- rumu iyilestirilmis olmakla birlikte geri dönmeleri de tesvik edilmis olunacakti.
Iade heyetlerinin baslarina Mülkiye Müfettislerinden Süleyman Hikmet ve Fahrettin Beyler görevlendirilmistir. Muhacirleri Iade Komisyonu, muhacirle- rin iadesi suretiyle Yunanlilarin isgali altinda bulunan yerlerde ne suretle hare- ket edilmesi lâzim gelecegine dair Muhacirin Idaresinde toplanti yapmistir. Bu konuda Dâhiliye Nezareti'nden de lâzim olan tebligat alinacaktir68. Ayrica he- yetin lüzum gösterecegi tahsisatin her ihtilame karsi havalename ile degil nak- den verilmesi için Dâhiliye Nezareti'nce yapilan tesebbüs dikkate alinmistir.69.
Iade-i Muhacirin Heyeti Aydin havalisinde ve Balikesir'de bulunan mu- hacirlerin % 50'sini ilk hamlede vatanlarina iade etmeyi basaracaktir. Tasvir-i Efkâr gazetesinin haberine göre bazi yerlerde iade çalismalari baslamistir. Burhaniye'den 700 nüfus muhacir memleketlerine dönmüslerdir. Bergama, Menemen, Manisa taraflari muhacirleri de dönmek üzere hazirliklarda bulun- maktadirlar. Heyetin tahsisati meselesinde Balikesir ve Izmir muhacirleri için önce 45.000 lira sonra 55.000 lira meblaga ulasilmis, Dâhiliye Nezaretinden ayrica sirf iade isi için de 200.000 liralik tahsisat talep edilmisdir. Bu paranin 50.000 lirasi Izmir muhacirlerinin iadesi 150.000 lirasi da diger muhacirlerin iadesine tahsis kilinacaktir70. Heyet, 4 Ekim tarihinde Izmir'e dogru hareket et- mistir71.
Aydin vilâyetinin Müslüman halkinin Yunan kuvvetlerinden gördükleri baski ve tecavüzler neticesinde evlerini terk ederek büyük kitleler halinde isgal bölgesi disina göç etmeleri, Yunan yöneticilerini uluslararasi görüsmelerde zor durumda birakiyordu. Bunun için Aydin vilâyeti mültecilerinin yerlerine dön- meleri hususuyla Yunan isgal makamlari da görünüste yakindan ilgileniyorlar- di72. Tasvir-i Efkâr gazetesi de muhacirleri iade meselesine Yunan hükümetinin muvaffakat ettigini yazmaktadir73.
Yunanlilarin isgal ettigi sahalardan merkez olmak itibariyle baskinin daha az oldugu düsüncesiyle birçok mülteci Izmir'e göç etmistir. Hükümetin yar- dimindan mahrum kalan bu mülteciler orada bulunan Yunan propaganda- cisi Drama mutasarrifi Naibzade Ali Bey tarafindan yapilan tesvikler üzerine Yunanlilar tarafindan memleketlerine iade edilmege baslanmis ve bu suretle bir iki kafilede sevk olunmustur. Izmir Muhacirin Müdüriyeti bu kiskirtmalarin önünü almis ve çevrede asayisin saglanmasi üzerine mültecileri memleketleri- ne iadeye tesebbüs etmistir74.
Izmir Yunan Yüksek Komiserligi Stergiadis, Albay Henderson ve Gene- ral Milne'e gönderdigi mektuplarda, Yunan bölgesine dönmek isteyen hiçbir Türk'ün, Yunan ordusuna karsi isledigi bir suçtan ya da genel hukuku ihlalden yargilanamayacagina iliskin güvence vermis, Türk mültecilere saglik hizmetleri ve ücretsiz tarim aletlerinin dagitimi da dâhil, elden gelen tüm yardimin ya- pilacagini, kendi aralarindan seçebilecekleri sivil korucularin ücretlerinin Yu- nan Yüksek Komiserligi'nce ödenecegini bildirmisti. Henderson bu önerileri tatminkâr bularak, Yunan isgal bölgesi disinda kalan bölgelerdeki Türk mülte- cilere iletmistir. Yunanlilarin iddiasina göre, Aydin Vilâyeti mültecileri Kuva-yi Milliyecilerin baskisi ve ileride Kuva-yi Milliye'nin saldirilarina maruz kalacak bu bölgeye dönmeye hazir degillerdi75.
Yunanlilarin halkin Kuva-yi Milliyle nedeniyle yerlerine dönmedikleri id- dialarina karsilik Ingiliz Generali Henry'nin baskanliginda bulunan bir komis- yona sunulan raporlar halkin neden geri dönmedigine açiklik getirmekteydi. 13 Agustos 1919'da Ingiliz Generali Henry'nin baskanliginda bir Ingiliz binba- sisi ve iki Ingiliz subayi ve mülkiye müfettisi Ali Bey'den kurulu bir komisyon Soma'ya gitmistir. Halktan Balikesirliler adina Hulûsi Bey, Somalilar adina Ha- fiz Mehmet Bey, Bergamalilar adina Hasan Bey bu heyetle görüstürülerek, Yu- nanlilarin zulmüne dair vesikalara dayanan ve Redd-i Ilhak heyetleri tarafindan hazirlanan raporlar komisyona verilmis ve ayrica sözlü açiklamalar yapilmis- tir. Bu açiklamalara göre halk, 'Göçmenlerin yerlerine dönmeleri için Yunanlilarin isgal ettikleri' topraklari bosaltmalarini israrla istemekte idi. General Henry, halkin bu istegini Istanbul'daki temsilcilere ve Paris Baris Konferansina duyurucagini vaad etti76.
Muhacirleri iade çalismalari devam ederken, Ingiliz karargâhindan alinan bir tezkere bu uygulamanin sonucuyla ilgili bilgiler vermektedir. Aydin Valisi tarafindan 14 Ekim tarihinde Dâhiliye Nezaretine gönderilen telgrafta konu ile ilgili olarak, isgal hadisesi üzerine baska yerlere göç eden ve daha sonra yer- lerine dönen muhacirinin zulüm ve baski gördüklerinin Ingiliz zabitani tarafin- dan mahallinde yapilan tahkikattan anlasildigi ve Aydin ve çevresinde emniyet tesis etmemis oldugundan bahsedilmektedir77.
Muhacirlerin yerlerine iadeleri konusunda Harbiye Nezareti'ne ait ve Meclis-i Vükela'da görüsülen tezkerede; Yunan tecavüzüne maruz kalan mu- hacirlerin irz, can ve mallarinin muhafazasi için kendilerine teminat olunma- dikça evlerine dönmeyecekleri bildirilmektedir. Konuyla ilgili alinan kararda muhacirlerin israrlarinda hakli olduklari ve vilâyetin süratle tahliyesi için tekrar tesebbüsde bulunulmasi hususuna yer verilmistir. Bu mümkün olmadigi tak- dirde hiç olmazsa dâhili vilâyetteki isgal topraklarinda Ingiliz ve Fransiz me- murlari ve askerlerinin istiraki suretiyle tekrar taarruzun önlenmesi hususunun temini ve bu hususlar hakkinda yapilacak tesebbüsden elde edilecek neticenin süratle haber verilmesi lüzumunun Hariciye Nezareti'ne bildirilmesi kararlas- tirilmistir78.
Anadolu'ya heyet gönderilmesine ragmen, çok geçmeden göçmenlerin yerlerine iadesi tesebbüsünden vazgeçildigi görülmektedir. Ferit Pasa hükü- metince alinan ve uygulanamayan karar Ekim ayinin ortalarinda Ali Riza Pasa kabinesince kaldirilmistir79. Iade-i Muhacirin Heyeti ile birlikte giden Tasvir-i Efkâr gazetesi yazari Arif Oruç Bey bu kararla ilgili yazisinda, halkin henüz Yu- nan isgalinde bulunan köylerine ve yurtlarina gitmekten çekinecekleri, dön- meleri halinde yine zulüm ve tecavüze ugramaktan kurtulamayacaklari ve bu hususda kendilerine teminat verilemedigi için esasen iade kararinin akîm is oldugunun düsünülemedigini savunmustur. Aldigi malumata göre hü- kümet tutulan yolun dogru olmadigini takdir etmekte çekinmemis, Dâhiliye Nezareti'nden Karahisar'da bulunan heyete iade emrinin geri alindigi teblig olunmustur. Yazinin devaminda muhacirinin iadesinden simdilik feragat olun- dugu heyetin muhacirlerin geçici iskân ve istirahatlerini temin için faaliyete basladigi bilgisi verilmistir80.
Arif Oruç Bey'in gazetesine gönderdigi yazilarinda, muhacirleri iade te- sebbüsü ile ilgili elestirileri dikkat çekmektedir. Hükümetin oralardaki vaziyeti bilmeden ortaya bir iade isi çikardigini belirterek, memleketine giden birkaç muhacirin akibetinden haberdar olunmadan girisilen bu tesebbüsü bir cinayet olarak degerlendirmektedir. Ayrica, memleketine dönenlerin baglarina vesika ile gönderildikleri gibi kendilerinden Yunan idaresinden memnun olduklarina dair resmi senetler alindigini, bu sebeple muhacirine verilen teminatlarin ye- tersiz oldugundan bahsetmektedir81.
Göçün engellenmesi fikrine muhalefet eden bir görüs de Alemdar gaze- tesinde yer almaktadir. Mesutzade Bey'e ait 'Insanlik ve Türklük Vazifesi Basina' baslikli yazida, Sabah gazetesinden Lütfi Fikri Beyefendi'nin Izmir'in isgalinde gösterilen ve gösterilmekte olan müdafaayi elestirmesi ve Izmirlilerin her fela- kete sabir göstererek hicret etmemeleri konusunda israr etmesi tenkit edilmis- tir. Mesutzade Bey nefs-i müdafaanin en tabii bir ihtiyaç oldugunu savunmus, hicret etmeyin demek için hicret etmemeye imkân bulunup bulunmadigini an- lamak gerekir demistir. O, hicretin son çare oldugunu savunarak; 'Türk, haysiyet ve serefini imkân buldukça müdafaa eder imkân kalmayinca da ya ölür veya hicrete, Türk hâkimiyetini yasatan diyarlara çekilmeye mecbur kalir.' demektedir. Ayrica Lütfi Fikri Bey, Sabah basmuharrirliginden ayni gazetenin en alt mertebesinde görevlendirilmek isten- se acaba Sabah yurdumdu diye oraya yapisip kalir mi? sorusunu yöneltmistir. Yine Izmir'de yasanan hicretin de ne feci sartlar ve mecburiyetler altinda yapildigini bütün dünya medeniyetinin anladigini ifade etmistir82.
Bati Anadolu'da men-i muhacerat ve iade-i muhacirin çalismalarinin iste- nilen neticeyi vermedigi açikça görülmektedir. Buna karsin Istanbul Hükümeti bir yil sonra yeni heyetler olusturarak bu defa Marmara Bölgesinde göçü engel- leme ve muhacirleri iade çalismalarini baslatacaktir. Zîra isgal sahasinin ge- nislemesiyle birlikte Marmara Bölgesinde yasanan hadiseler sonucu Istanbul'a muhacir akini baslamistir.
Yunanlilar'in 1920 Haziran'inda Milne hattindan itibaren taarruza geçme- lerinden sonra 8 Temmuz'a kadar Salihli, Akhisar, Alasehir, Izmit, Balikesir, Bandirma ve Bursa isgal sahasi içine girmisti. Bu isgal neticesinde yerlerini yurtlarini terkedenlerin sayisi daha da artmisti83.
Baglasiklararasi komisyon üyelerinin kanaatince, Yalova ve Gemlik kaza- larinin Yunan ordusunca isgal edilmis bölümünde Türk köylerinin yakilip yikil- masi ve Müslüman nüfusun kökünden kazinmasi amaciyla sistemli bir plan uy- gulanmaktadir. Bu plani uygulayanlar Rum ve Ermeni çeteleri olmakla birlikte, öyle anlasiliyor ki bunlar Yunanlilardan talimat almaktadirlar ve hatta bazen düzenli ordu birliklerinin desteginden yararlanmaktadirlar84.
7 Temmuz tarihinde Istanbul'da Balikesir civarindan göç edenlerin sayisi 2 bin kisiye ulasmistir. Ileri gazetesinin haberine göre, muhacirlerin hemen hep- si vaktiyle Selanik, Gümülcine, Drama, Köstence gibi sehirlerden Anadolu'ya göç edenlerden olusmaktadir. Gazete göçün nedenini ahalinin Yunan ordu- sunun isgal haberlerinin meydana getirdigi heyecana ve özellikle Yunanlilarin Bergama'da yaptiklari katliamlari tekrar ettiklerine dair sayialarin tesir altinda kalinmasina baglamaktadir. Bandirma tarafindan Istanbul'a gelmek isteyen 3 bin kadar muhacir oldugu ve bunlarin göçünün hükümetçe engellenecegi ya- zilmistir.
Yazinin devaminda göçü engellemek için kurulan heyet ve bu heyetin ger- çeklestirecegi faaliyetlerle ilgili bilgiler verilmistir. Buna göre; Muhacirin Mü- düriyeti Umumiyesi müfettislerinden 3 kisilik bir heyet olusturulmus ve Ingiliz Sefarethanesi'nce de bu heyete bazi yabanci memurlarin katilmasi takdir edil- mistir. Heyet Bursa ve civarina gidip oralarda ahali arasinda nasihatta buluna- cak ve göçlerini gerektirecek hiçbir sebep olmadigini kendilerine anlatacaktir. Ayrica Bandirma ve Bursa havalisinde çesitli mahallerden gelmis muhacirlerin bu suretle memleketlerine iade edilmesi düsünülmektedir85.
Karma Men-i Muhacerat Heyetinde Yunan azasi da bulunacagi Aksam gazetesinin haberinde yer almaktadir. Ancak habere göre Yunan komiserligi bir cevap vermemistir86. Bunun üzerine Muhacirin Müdüriyeti Umumiyesi, bu seçimin biran evvel yapilmasi için Yunan Sefarethanesi'nde gereken tesebbüs- lerde bulunmustur87.
Karma Men-i Muhacerat Komisyonu'nun olusturulmasi gecikince, Muha- cirin Müdüriyeti Umumiyesi'nce göçe mani olmak için baska bir heyet kurul- masina karar verildigi anlasilmaktadir. Muhacirin müfettislerinden Seyfi, Halil Ali ve Hüseyin Tahsin Beylerden olusan Men-i Muhacerat Komisyonu Inebolu vapuruyla 5 Agustos tarihinde hareket etmistir. Bu komisyonun baslica görevi Mudanya, Bursa, Gemlik, Karacabey, Kirmasti, Bilecik ve diger isgal havalisin- de bulunan ahalinin göç etmemesi için nasihatta bulunarak durumlarini ince- lemektir88.
Bandirma, Balikesir ve havalisi muhacirlerini teftis etmek üzere gönderi- len Muhacirin Müfettisi Seyfi Bey'den Muhacirin Müdüriyetine gönderilen ra- porda Balikesir ve havalisinden Bursa'ya iltica eden muhacirlerin 8 bin kisiden ibaret bulundugu ve Yunan mümessili nezdinde gerçeklestirilen tesebbüsler sayesinde bunlarin memleketlerine iadeleri konusunda teminat alindigi beyan edilmekde, bunlarin iadesi için 2 bin liranin acilen gönderilmesi talep edil- mektedir89.
Karma Men-i Muhacerat Heyetinin kurulmasi ve Istanbul'dan hareketi Ey- lül ayini bulmustur. Muhacirin Müdürü Muavini Sabri Bey'in baskanliginda, Halil Ali ve Talat Beylerle birlikte Ingiliz ve Yunan zabitlerinden olusmaktadir90.
Bu tesebbüslerden de olumlu bir sonuç alinamadigi heyet üyelerinin ver- digi bilgilerden anlasilmaktadir. Aksam gazetesinin farkli günlerde yayinlanan 'Muhacirler Nasihat Dinlemiyor'91 ve 'Heyetin Faaliyeti Semere Vermiyor'92 baslikli ha- berlerinde, heyet üyelerinin birçogunun Istanbul'a döndügü ve heyetin elden geldigi kadar göçe engellemeye ugrastigi fakat tamamiyle basarili olamadigi bilgisi verilmektedir. Bu nedenle de Istanbul'a o bölgelerden muhacir kafileleri gelmeye devam etmistir.
Sonuç
Birinci Dünya Harbi'nin sonunda Osmanli Devleti Mondros Ateskes Anlasmasi'ni imzalayarak savastan yenilgiyle ayrilmistir. Mondros Ateskes Anlasmasi hükümlerince Elviye-i Selâse sinirlarimiz disinda kaldigi gibi Paris Baris Konferasin'da verilen onay üzerine Yunanistan Bati Anadolu'ya asker çi- karmistir. Doguda Ermenilerin batida Rumlarin katliamlarina maruz kalan halk hayatlarini ve namuslarini muhafaza etmek için iç kesimlere dogru göç etmeye baslamistir. Göç eden ahalinin yerine ise Ermeni ve Rumlar sevk edilmistir. Bu durum karsisinda Osmanli Hükümeti ve Milli Mücadele taraftarlarinin göçlere engel olmak için çesitli tesebbüslerde bulunduklari görülmektedir. Bu çabala- rin nedenleri arasinda, siyasi açidan nüfus ekseriyetini korumak, iktisadî olarak ülkede yasanan iase ve mesken buhrani son olarak da askeri açidan savunma boyutuyla halka ihtiyaç duyulmasi gelmektedir. Dönemin basininda da halka göç etmemesi yönünde çagrilarda bulunan yazilar yer almistir. Gazeteler eski dönemlerden beri gerçeklestirilen göçlere siyasî ve iktisadî açidan elestirel bir yaklasim getirmislerdir. Göçlere engel olmak için önce askeri ve mahallî ida- reler sonra da teskil edilen Men-i Muhacerat Heyetleri tesebbüslerde bulun- muslardir. Ancak bütün bu çabalara ragmen istenilen sonuç alinamamis ve halk göç etmeye devam etmistir. Bunun üzerine halki eski yerlerine iade etmek için Iade-i Muhacirin Heyetleri kurulmustur. Muhacirler yerlerine iade edilerek, göç etmek niyetinde olan halka göç etseler bile eski yerlerine iade edilecekleri anlatilmaya çalisilmistir. Mütareke yillarinda isgal bölgelerinde halkin maruz kaldigi katliamlardan dolayi göçlerine mani olmak veya göç edenleri eski yerle- rine iade etmek pek de mümkün degildi. Halk topraklarina dönmek için isgal- lerin sona ermesini talep etmekte idi. Bu nedenle de göçlere engel olmak için gerçeklestirilen tesebbüslerden istenilen sonuç alinamamistir.
1 Fuat Dündar, Ittihat Terakki'nin Müslümanlari Iskân Politikasi (1913-1918) , Iletisim Yayinlari, Istanbul 2011, s.39.
2 Fuat Dündar , a.g.e ., s.45
3 Nedim Ipek, 'Göçmen Köylerine Dair', Tarih ve Toplum , Cilt 25, Sayi 150, Iletisim Yayinlari, Istanbul 1996, s.16.
4 Yusuf Halaçoglu, XVIII. Yüzyilda Osmanli Imparatorlugu'nun Iskân Siyaseti ve Asiretlerin Yerlestirilmesi , Türk Tarih Kurumu Yayinlari, 3. Baski, Ankara 1997, s.42
5 H. Yildirim Aganoglu, Osmanli'dan Cumhuriyet'e Balkanlarin Makûs Talihi Göç , Kum Saati Yayinlari, Istanbul 2001, s.104.
6 Nedim Ipek, a.g.m ., s.16.
7 Ahmet Özgiray, 'Yunan Amaçlari ve Itilaf Devletleri', Atatürk Yolu Dergisi, Sayi 4, Ankara 1989, s.557.; Son dönemdeki görüntüsü sebebiyle, her zaman için Rum nüfusu kalabalikmis gibi zannedilen Bati Anadolu'ya Rumlar, ancak XVIII. yüzyilin sonlarindan itibaren göçmeye baslamislardir. Rum nüfusun bu akini, baslangiçta Bati Anadolu'daki isgücü açigindan kaynaklanmis olabilir. Çünkü Türk arazi sahipleri, özellikle bazi ayanlar, toprakIarinda ziraati gelistirmek istemektedirler. XVIll. yüzyilin sonlari ile XIX. yüzyilin baslarinda Avrupa'daki savaslar, Osmanli ülkesinden ziraî ürün ve hububat talebini artirmisti. Uygun fiyatlar ve talep karsisinda bos ziraî alanlarin isletmeye açilmasi Osmanli ülkesi için de yararli olacakti. Ancak bir isgücü açigi vardi ki, bunu gidermek üzere davet edilmislerdir. Gelen Rumlar, özellikle "geçici" olarak iskân olunmuslardi. Tuncer Baykara, 'Bati Anadolu'daki Rum Nüfusunun XIX. Yüzyildaki Durumu "Yeni Yunan Göçleri ve Yerli Hiristiyanlarin Yunanlastirilmasi', Üçüncü Askeri Tarih Semineri Bildirileri Tarih Boyunca Türk- Yunan iliskileri, Genelkurmay Basimevi, Ankara 1986, s.437.
8 Serdar Sarisir, 'Yunanlilarin Bati Anadolu'da Nüfus Çogunlugunu Saglama Gayretleri ve Yunan Hükümeti'nin Bir Genelgesi', Atatürk Yolu Dergisi, Sayi 37-38, Mayis-Kasim 2006, s.128, 129.; Yunanistan daha Tanzimat'tan baslayarak, Anadolu'da ideallerinin yogunlastigi bölgelerde Rum nüfusunun çogunlugunu temin etmek için büyük çabalar sarfetmistir. Ali Güler, Dünden Bugüne Yunan-Rum Terörü, Ocak Yayinlari, Ankara 1999, s.135.
9 Mehmet Sahingöz, 'Milli Mücadele'de Protesto ve Mitingler', Türkler , Cilt 15, Yeni Türkiye Yayinlari, Ankara 2002, s.738.
10 Söz, 22.03.1919, s.1.
11 Haluk Selvi, 'Mondros Mütarekesi'nden Sonra Vilâyât-i Sarkiyye'de Nüfus', Atatürk Arastirma Merkezi Dergisi, Sayi 50, Cilt XVII, Temmuz 2001, s.309.
12 S. Esin (Derinsu) Dayi, 'Elviye-i Selâse/Üç Sancak (Kars, Ardahan, Batum)'da Ermenilerin Türklere Yaptiklari Mezalim', Atatürk Üniversitesi Türkiyat Arastirmalari Enstitüsü Dergisi, Sayi 23, Erzurum 2004, s.249.
13 Selçuk Ural, 'Mütareke Döneminde Osmanli Devleti'nin Evliye-i Selâse Politikasi', Atatürk Üniversitesi Türkiyat Arastirmalari Dergisi, Sayi 23, Erzurum 2004, s.308.
14 Serdar Sarisir, a.g.m., s.129.
15 Bayram Sakalli, Milli Mücadele'nin Sosyal Tarihî Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri, Iz Yayincilik, Istanbul 1997, s.203-204.
16 Sina Aksin, Istanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, C.I, Türkiye Is Bankasi Yayinlari, Ankara 1998, s.382-383. 17 Erol Kaya, Birinci Dünya Savasi ve Milli Mücadele'de Türk Mültecileri Vilâyât-i Sarkîyye ve Aydin Vilâyeti Mültecileri (1915-1923), Ebabil Yayinlari, Ankara 2007, s.187.
18 Emine Pancar, 'Yunan Isgalleri Karsisinda Göç Hareketleri', Çagdas Türk Tarihî Arastirmalari Dergisi, Cilt VIII, Sayi 18-19, 2009/Bahar-Güz, s.61.
19 Basbakanlik Osmanli Arsivi, MV, Dosya No: 220, Gömlek No: 211. (Bundan sonra BOA olarak gösterilecektir.)
20 Sabahattin Selek, Anadolu Ihtilali, Cilt 1, Kastas Yayinevi, Istanbul 2004, s.101.
21 Rahmi Çiçek, 'Erzurum Vilâyet Kongresinde Alinan Kararlar ve Etkileri', Atatürk Yolu Dergisi, Cilt 2, Sayi 7, 1991, s.517.
22 Sabahattin Selek, a.g.e., s. 284-285.
23 S. Esin Dayi, Erzurum Kongresi ve Evliye-i Selâse Meselesi, Atatürk Üniversitesi Yayinlari, Erzurum 1997, s.46-47.
24 Basbakanlik Cumhuriyet Arsivi, Fon Kodu:272..0.0.12 ,Yer No: 38.27..5., (Bundan sonra BCA olarak gösterilecektir.)
25 Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Baskanligi Arsivi, Kutu No:198, Gömlek No: 64.,(Bundan böyle söz konusu arsiv belgelerine atif yapilirken ATASE seklinde gösterilecektir.)
26 Alemdar, 29.07.1920, s.1.
27 Aksam, 02.09.1920, s.1.
28 Vedat Eldem, Harp ve Mütareke Yillarinda Osmanli Imparatorlugu'nun Ekonomisi, Türk Tarih Kurumu Basimevi, Ankara 1994, s.160.
29 BCA, Fon Kodu:272..0.0.14, Yer No:75.20..3.; ATASE, Kutu No: 100, Gömlek No:70.; Benzer bir uygulamada Balkan savaslari sonrasindaki muhacir akini esnasinda gerçeklestirilmistir. Savas olmayan yerlerden gelmek isteyen muhacirlerin kabülleri geçici olarak durdurulmus ve perisan durumda olan diger muhacirlerin yerlestirilmesine öncelik verilmistir. Tuncay Bilecen, 'Balkan Harbi Yillari Rum Yerlesimlerine Muhacir Iskâni', Toplumsal Tarih, Sayi 156, Tarih Vakfi Yayini, Aralik 2006, s.34.
30 Arsiv Belgelerine Göre Kafkaslar da ve Anadolu'da Ermeni Mezalimi(1919-1920), C.III., Basbakanlik Devlet Arsivleri Genel Müdürlügü Osmanli Arsivi Daire Baskanligi Yayini, Ankara 1997, s.52. (Bundan sonra Anadolu'da Ermeni Mezalimi olarak gösterilecektir.)
31 Vakit, 12.10.1919, s.1
32 BOA, DH.EUM.AYS., Dosya No:14, Gömlek No: 120.
33 Vedat Eldem, a.g.e., s.131.
34 Anadolu'da Ermeni Mezalimi, Cilt III, s.15-16.
35 M. Fahrettin Kirzioglu, Kars Ili ve Çevresinde Ermeni Mezalimi, Kardes Matbaasi, Ankara 1970, s.79.
36 Aksam,18. 10. 1919. s.5.
37 Ileri, 07.07.1920., s.1.
38 Alemdar, 04. 08. 1920, s.1.
39 BCA, Fon No:272..0.0. 12 , Yer No:39.33..2.
40 Ileri, 27. 05. 1921, s.3.
41 Ileri, 02.01.1922.
42 Aksam, 26.04. 1922.
43 Selahattin Dögüs, 'Mustafa Kemal'in Samsun'a Çiktigi 19 Mayis 1919'da Türkiye'nin Içerisinde Bulundugu Sartlar', Atatürk Arastirma Merkezi Dergisi, Sayi 50, Cilt XVII, Temmuz 2001, s.329.
44 Tahir Kodal, 'Milli Mücadele'de Denizli ve Önemi', Atatürk Arastirma Merkezi Dergisi, Sayi 42, Cilt XIV, Kasim 1998, s. 1038.
45 Bayram Sakalli, a.g.e., s.166-167.
46 A. Ender Gökdemir, Cenûb-i Garbî Kafkas Hükümeti, Atatürk Arastirma Merkezi Yayini, Ankara 1998, s. 54, 55.
47 Anadolu'da Ermeni Mezalimi, C.III, s.50-51.
48 ATASE, Kutu No: 749, Gömlek No:156.
49 Arsiv Belgelerine Göre Kafkaslar da ve Anadolu'da Ermeni Mezalimi(1920-1922), C.IV, Basbakanlik Devlet Arsivleri Genel Müdürlügü Osmanli Arsivi Daire Baskanligi Yayini, Ankara 1998, s.108.
50 S. Esin Dayi, Üç Sancak, s.254.
51 Anadolu'da Ermeni Mezalimi, C.III, s.47.
52 Emine Pancar, a.g.m., s.57.
53 Justin McCarthy, Ölüm ve Sürgün, Inkilâp Kitabevi, 7. Baski, Istanbul 1998, s.297.
54 Adnan Sofuoglu, 'Izmir Isgali Sonrasinda Yunanlilarin Bati Anadolu'da Isgali Genisletmeleri ve Bölgede Olusan Milli Direnis', Atatürk Yolu Dergisi, S 29-30, Mayis-Kasim 2002, s.138.
55 Ileri, 09.06.1919, s.2.
56 Erol Kaya, a.g.e., , s.187.
57 BOA , DH.SFR., Dosya No: 635, Gömlek No:39.
58 ATASE, Kutu No:109, Gömlek No:33.
59 Ileri, 11.06.1919., s.2.
60 Alemdar, 16.06.1919, s.2.; Ileri, 16. 06.1919, s.2.
61 Tasvir-i Efkâr, 09.07.1919, s.1.
62 Tasvir-i Efkâr, 31.08. 1919. s. 2.
63 Ayni zamanda Liva dâhilindeki Aydin mültecilerinin iase ve çesitli ihtiyaçlarinin temini için son zamanlarda 7-8 bin lira verilmistir. Bunlarin oralarda iase ve iskânlarindaki müskilatla ilgili telgrafiniz malumdur. Bunlara günlük verilecek erzak miktari maliye nezaretiyle yapilan görüsmelerle 1 kiloya iblag olunmustur. Su halde muhtaç olanlara bu hesaba göre aylik istihkaklari olan 30 kilo zahireyi ve unu teslim edebilirsiniz. BOA, DH. SFR., Dosya No:103, Gömlek No:172.
64 BOA, DH. KMS., Dosya No: 52-4, Gömlek No:7.
65 BOA, DH.KMS., Dosya No:54-2, Gömlek No:70.
66 BCA, Fon Kodu: 272..0.0.14 , Yer No: 75.22..2.
67 Vakit, 16.09.1919. s.2.
68 Tasvir-i Efkâr, 23.09.1919 s. 1.
69 Iade-i Muhacirin Heyetinin lüzum gösterecegi meblag mahallî mal sandiklarindan bir digerine yardim suretiyle verilecek ve gerekirse Maliye Nezareti vasitasiyla da gerekli meblag gönderilecektir. Tasvir-i Efkâr, 26.9.1919, s.1.
70 Tasvir-i Efkâr, 28. 09. 1919, s. 1.
71 Tasvir-i Efkâr, 04.10. 1919, s. 1.
72 Erol Kaya, a.g.e., s. 190-191.
73 Tasvir-i Efkâr, 28.09. 1919, s. 1
74 Tasviri Efkâr, 15.09.1919, s.2.
75 Kaya, a.g.e., s.191,192.
76 Metin Ayisigi, Kurtulus Savasi Sirasinda Türkiye'ye Gelen Amerikan Heyetleri, Türk Tarih Kurumu Basimevi, Ankara 2004, s.63.
77 BOA, DH. SFR., Dosya No: 650, Gömlek No: 96.
78 BOA, MV, Dosya No:217, Gömlek No: 170.
79 Mesut Çapa,'Anadolu'da Yunan Isgalinin Sebep Oldugu Iç Göçler', Atatürk Arastirma Merkezi Dergisi, C.X, S.29, Temmuz 1994, s.383.
80 Tasvir-i Efkâr, 16. 10. 1919, s. 4.
81 Yücel Özkaya, Milli Mücadele'de Ege ve Çevresi, T.C. Kültür Bakanligi Yayinlari, Ankara 1994, s.29,31.
82 Alemdar, 28.11. 1919, s. 1.
83 Mesut Çapa, a.g.m., s.383.
84 McCarthy, a.g.e., s.317.
85 Ileri, 07.07.1920., s.1.
86 Aksam, 11.07.1920., s.1.
87 Aksam, 15.07.1920., s.2.
88 Aksam, 04.08.1920.s.2.; Ileri, 04.08.1920., s.2, Dersaadet ,06.08.1920, s.3.
89 Dersaadet, 15.08.1920. s.2
90 Ileri, 26.08.1920., s.3.
91 Aksam, 18.10.1920., s.2.
92 Aksam, 28.10.1920., s.4.
Kaynaklar
1-Arsivler
Basbakanlik Cumhuriyet Arsivi
BCA, Fon Kodu: 272..0.0.14,Yer No: 75.22..2.
BCA, Fon Kodu:272..0.0.12, Yer No: 38.27..5.
BCA, Fon Kodu:272..0.0.12, Yer No:39.33..2.
BCA, Fon Kodu:272..0.0.14, Yer No:75.20..3
Basbakanlik Osmanli Arsivi
BOA, DH. SFR., Dosya No:103, Gömlek No: 172
BOA, DH.EUM.AYS., Dosya No:14, Gömlek No: 120.
BOA , DH.SFR., Dosya No: 635, Gömlek No:39.
BOA, DH. KMS., Dosya No: 52-4., Gömlek No:7.
BOA, DH.KMS., Dosya No:54-2, Gömlek No:70.
BOA, DH. SFR., Dosya No: 650, Gömlek No: 96.
BOA, MV., Dosya No:217, Gömlek No: 170.
Genel Kurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Dairesi Baskanligi Arsivi
ATASE, Kutu No: 749, Gömlek No:156.
ATASE, Kutu No: 100, Gömlek No:70.
ATASE, Kutu No:198, Gömlek No: 64.
ATASE, Kutu No:109, Gömlek No:33.
2-Gazeteler
Aksam
Alemdar
Dersaadet
Ileri
Söz
Tasvir-i Efkâr
Vakit
3-Kitap ve Makaleler
AGANOGLU H. Yildirim, Osmanli'dan Cumhuriyet'e Balkanlarin Makûs Talihi Göç, Kum Saati Yayinlari, Istanbul 2001.
AKSIN Sina, Istanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, C.I, Türkiye Is Bankasi Kültür Yayinlari, Ankara 1998.
Arsiv Belgelerine Göre Kafkaslar da ve Anadolu'da Ermeni Mezalimi, C.III -IV, Basbakan- lik Devlet Arsivleri Genel Müdürlügü Osmanli Arsivi Daire Baskanligi Yayini, Ankara 1997.
AYISIGI Metin, Kurtulus Savasi Sirasinda Türkiye'ye Gelen Amerikan Heyetleri, Türk Tarih Kurumu Basimevi, Ankara 2004.
BAYKARA Tuncer, 'Bati Anadolu'daki Rum Nüfusunun XIX. Yüzyildaki Durumu "Yeni Yunan Göçleri ve Yerli Hiristiyanlarin Yunanlastirilmasi', Üçüncü Askeri Tarih Semineri Bildirileri Tarih Boyunca Türk-Yunan iliskileri, Genelkurmay Basimevi, Ankara 1986, s.428-439.
BILECEN Tuncay, 'Balkan Harbi Yillari Rum Yerlesimlerine Muhacir Iskâni', Toplumsal Tarih, Sayi 156, Tarih Vakfi Yayini, Aralik 2006, s.32-37.
ÇAPA Mesut, 'Anadolu'da Yunan Isgalinin Sebep Oldugu Iç Göçler', Atatürk Arastirma Merkezi Dergisi, C.X, S.29, Temmuz 1994, s.379-389.
ÇIÇEK Rahmi, 'Erzurum Vilâyet Kongresinde Alinan Kararlar ve Etkileri', Ata- türk Yolu Dergisi, Cilt 2, Sayi 7, 1991, s. 513-537.
DAYI S. Esin, Erzurum Kongresi ve Elviye-i Selâse Meselesi, Atatürk Üniversitesi Ya- yinlari, Erzurum 1997.
__________, 'Elviye-i Selâse/Üç Sancak (Kars, Ardahan, Batum)'da Ermeni- lerin Türklere Yaptiklari Mezalim', Atatürk Üniversitesi Türkiyat Arastirmalari Ensti- tüsü Dergisi, Sayi 23, Erzurum 2004, s.245-261.
DÖGÜS Selahattin, 'Mustafa Kemal'in Samsun'a Çiktigi 19 Mayis 1919'da Türkiye'nin Içerisinde Bulundugu Sartlar', Atatürk Arastirma Merkezi Dergisi, Sayi 50, Cilt XVII, Temmuz 2001, s.327-344.
DÜNDAR Fuat, Ittihat Terakki'nin Müslümanlari Iskân Politikasi (1913-1918), Iletisim Yayinlari, Istanbul 2011.
ELDEM Vedat, Harp ve Mütareke Yillarinda Osmanli Imparatorlugu'nun Ekonomisi, Türk Tarih Kurumu Basimevi, Ankara 1994.
GÖKDEMIR A. Ender, Cenûb-i Garbî Kafkas Hükümeti, Atatürk Arastirma Merkezi, Ankara 1998.
GÜLER Ali, Dünden Bugüne Yunan-Rum Terörü, Ocak Yayinlari, Ankara 1999.
HALAÇOGLU Yusuf, XVIII. Yüzyilda Osmanli Imparatorlugu'nun Iskân Siyaseti ve Asi- retlerin Yerlestirilmesi, Türk Tarih Kurumu Yayinlari, 3. Baski, Ankara 1997.
IPEK Nedim, 'Göçmen Köylerine Dair', Tarih ve Toplum, Sayi 150, Iletisim Yayin- lari, Istanbul 1996, s.15-21.
KAYA Erol, Birinci Dünya Savasi ve Milli Mücadele'de Türk Mültecileri Vilâyât-i Sarkiyye ve Aydin Vilâyeti Mültecileri (1915-1923), Ebabil Yayincilik, Ankara 2007.
KIRZIOGLU M. Fahrettin, Kars Ili ve Çevresinde Ermeni Mezalimi, Kardes Matbaasi, Ankara 1970.
KODAL Tahir, 'Milli Mücadele'de Denizli ve Önemi', Atatürk Arastirma Merkezi Dergisi, Sayi 42, Cilt XIV, Kasim 1998.
McCARTHY Justin, Ölüm ve Sürgün, Inkilâp Kitabevi, 7. Baski, Istanbul 1998.
ÖZGIRAY Ahmet, 'Yunan Amaçlari ve Itilaf Devletleri', Atatürk Yolu Dergisi, Sayi 4, Ankara 1989, s.549-561.
ÖZKAYA Yücel, Milli Mücadele'de Ege ve Çevresi, T.C. Kültür Bakanligi Yayinlari, Ankara 1994.
PANCAR Emine, 'Yunan Isgalleri Karsisinda Göç Hareketleri', Çagdas Türk Tarihi Arastirmalari Dergisi, Cilt VIII, Sayi 18-19, 2009/Bahar-Güz, s.55-67.
SARISIR Serdar, 'Yunanlilarin Bati Anadolu'da Nüfus Çogunlugunu Saglama Gayretleri ve Yunan Hükümeti'nin Bir Genelgesi', Atatürk Yolu Dergisi, Sayi 37- 38, Mayis-Kasim 2006, s.127-139.
SELEK Sabahattin, Anadolu Ihtilali, Cilt 1, Kastas Yayinevi, Istanbul 2004.
SELVI Haluk, 'Mondros Mütarekesi'nden Sonra Vilâyât-i Sarkiyye'de Nüfus', Atatürk Arastirma Merkezi Dergisi, Sayi 50, Cilt XVII, Temmuz 2001, s.307-326.
SOFUOGLU Adnan, 'Izmir Isgali Sonrasinda Yunanlilarin Bati Anadolu'da Is- gali Genisletmeleri ve Bölgede Olusan Milli Direnis', Atatürk Yolu Dergisi, Sayi 29-30, Mayis-Kasim 2002, s.131-142.
SAHINGÖZ Mehmet, 'Milli Mücadele'de Protesto ve Mitingler', Türkler, Cilt 15, Yeni Türkiye Yayinlari, Ankara 2002, s.726-744.
URAL Selçuk, 'Mütareke Döneminde Osmanli Devleti'nin Elviye-i Selaâse Po- litikasi', Atatürk Üniversitesi Türkiyat Arastirmalari Dergisi, Sayi 23, Erzurum 2004, s.303-318.
Hatice Yildirim*
Okutman, Selçuk Üniversitesi, Atatürk Ilkeleri ve Inkilâp Tarihi Bölümü, e mail: hyildirim@ selcuk.edu.tr.
You have requested "on-the-fly" machine translation of selected content from our databases. This functionality is provided solely for your convenience and is in no way intended to replace human translation. Show full disclaimer
Neither ProQuest nor its licensors make any representations or warranties with respect to the translations. The translations are automatically generated "AS IS" and "AS AVAILABLE" and are not retained in our systems. PROQUEST AND ITS LICENSORS SPECIFICALLY DISCLAIM ANY AND ALL EXPRESS OR IMPLIED WARRANTIES, INCLUDING WITHOUT LIMITATION, ANY WARRANTIES FOR AVAILABILITY, ACCURACY, TIMELINESS, COMPLETENESS, NON-INFRINGMENT, MERCHANTABILITY OR FITNESS FOR A PARTICULAR PURPOSE. Your use of the translations is subject to all use restrictions contained in your Electronic Products License Agreement and by using the translation functionality you agree to forgo any and all claims against ProQuest or its licensors for your use of the translation functionality and any output derived there from. Hide full disclaimer
Copyright Professor Dr. Hale Sivgin 2014
Abstract
Ottoman Empire faced a new problem with losing lost their territories after 1683. Muslim-Turkish inhabitants' migration had begun from the Balkans and the Caucasus to the Ottoman territories. The attitude of the state had been generally positive towards the motion of migration occurred in lost territory. Migrants and refugees to the territory of the country were accepted and were settled in various places. However, this time internal migration had started in Anatolia refuged by migrants and refugees with conquering started after the Armistice of Moudros. Under these circumstances, the attitude was different towards migration occurred because there is no place to migrate. In this study, the reasons of the efforts to prevent migration supported by believers of both Ottoman Government and National Struggle and the results are discussed.
You have requested "on-the-fly" machine translation of selected content from our databases. This functionality is provided solely for your convenience and is in no way intended to replace human translation. Show full disclaimer
Neither ProQuest nor its licensors make any representations or warranties with respect to the translations. The translations are automatically generated "AS IS" and "AS AVAILABLE" and are not retained in our systems. PROQUEST AND ITS LICENSORS SPECIFICALLY DISCLAIM ANY AND ALL EXPRESS OR IMPLIED WARRANTIES, INCLUDING WITHOUT LIMITATION, ANY WARRANTIES FOR AVAILABILITY, ACCURACY, TIMELINESS, COMPLETENESS, NON-INFRINGMENT, MERCHANTABILITY OR FITNESS FOR A PARTICULAR PURPOSE. Your use of the translations is subject to all use restrictions contained in your Electronic Products License Agreement and by using the translation functionality you agree to forgo any and all claims against ProQuest or its licensors for your use of the translation functionality and any output derived there from. Hide full disclaimer