SARIÇOBAN, Gülay, Demokrat Partiden Bir Siyasi Portre: Samet Agaoglu. CTAD, Yd 9, Sayi 17 (Bahar 2013), s. 77-104.
Agaoglu ve partisi DP Türk siyasal hayatini uzun yillar yönlendiren, etkileri günümüze kadar uzanan bir siyasi mirasi birakmisür. Bu miras, devlet agirlildi bir yönetim biçiminden, toplum agirlildi bir siyasal sisteme geçis süreci içinde, Türkiye'de demokratik rejimin biçimlenme sinde ve siyasal hayatin degismesinde çok önemli rol oynamistir. Bu kültürel mirasin yaninda, DP ile yeni bir siyasetçi tipi de ortaya cikmisür. Aslinda, çok partili sisteme geçilmesiyle beliren, DP ile sekillenen ve günümüze model olusturan bu yeni siyasetçi tipini, halkin ayagina giden, popülist söylemleri oían, dini ön plana çikaran, vaatlerinin arkasinda durmayan, muhalefeti sinirlandirmak adina demokratik degerlerden ödün veren, ancak diger taraftan cesur, bilinçli, liberal politikalar üretebilen, Batiyi hedef alan ve kalkinmaya öncelik veren kisi biçimde nitelendirebiliriz. Bu çalismada siyasi portresini inceledigimiz Türkcü, Milliyetçi Ahmet Agaoglu'nun oglu olan Samet Agaoglu, DP'nin siyasi atmosferi içinde yetismis bir kisi olarak bu siyasetçi tipinin niteliklerini önemli oranda tasimaktadir. DP içinde farkli bir durusunun olmasi ise yetistigl aile ortami ve baba kaynakli filárler etrafinda politika yapmasindan ileri gelmektedir.
Anahtar Sö^cükler: DP, Ahmet Agaoglu, Samet Agaoglu, Çok Partili Sistem, liberal.
SARIÇOBAN, Gülay, A Political Portrait from Democratic Party: Samet Agaoglu. CTAD, Year 9, Issue 17 (Spring 2013), p. 77-104.
Agaoglu and his party (DP) bequeathed a political legacy that leaded his political life and whose effects have still been felt. This legacy played an important role in forming the democratic regime and the change in the political life during the process of transition from a state ruling system into a public ruling system. Beside this cultural legacy, a new political figure also emerged together with DP. In fact, we can identify this new political figure, who emerged as a result of transition into multi-political system, is formed by DP and acts as a model today, as the one who goes public, is populist in his statements, favors religion, never keeps promises, ignores democratic values for the sake of limiting the opposition parties, but on the other hand the one who is brave, conscious, can form liberal policies, targets the west and gives priority to development. The son of Turkish and Nationalist Ahmet Agaoglu, Samet Agaoglu whose political portrayal we examine in this study has, to a large extent, the characteristics of this new political figure that grew up in the political atmosphere of DP. This different figure in DP is the result of his family environment in which he grew up and is engaged in politics relying on the opinions of his father.
Keywords: DP, Ahmet Agaoglu, Samet Agaoglu, Multi-Political System, Liberal.
Giri§
Samet Agaoglu, Türkiye'ye göc eden, Mesrutiyet ve Cumhuriyet devirlerinin onde gelen fikir adamlanndan ve siyasetçilerinden oían Ahmet Agaoglu'nun ogludur. Samet Agaoglu'nun baba tarafinin ailesi XVIII. yiizyilda Erzurum'dan once Gence'ye oradan da Karabag'a yerlesmis ve Karabag beylerinden Hakverdiogullan ailesi ile akrabalik kurmustur.1
Dedesi Mirza Hasan, Karabag'in taninmis Kurtlareli kabilesindendi. 2 isminin önünde "Mirza" 3 ünvaninin bulunusu bize dedesinin ulema sinifindan oldugunu göstermektedir. Mirza Hasan'in babasi Mirza Ibrahim ise, Susa'nin en meshur ailelerinden biriydi, hattatti ve Tiirkçe siir yazardi. Kisacasi bütün aile denilebilir ki ilim ve irfan sahibiydi. Özellikle Mirza Hasan'in dayisinin ailesi Karabag'in en meshur ulema ocaklarindandi.4 Samet Agaoglu'nun babaannesi ise Sanca Ali adiyla andan bir Turkmen göcebe ailesinden olan Refii Bey'in kizi Taze hanimdir. 5
Annesi Sitare Agaoglu, Karabag'in en eski ve en asil ailelerinden "Veziroflar"in yani Vezir ogullannin kizi idi. Samet Agaoglu'nun ifadesiyle "ufak tefek, esmer, kara gÖ2lü, zayif ' bir kadin olan Sitare Hanim'in okuyup yazmasi disinda baska bir tahsili yoktu. Fakat eski, asil bir Azeri ailesinin maddi manevi zenginligi içinde kendini geüstirmisti.6
Samet Agaoglu'nun babasi, yalniz Azerbaycan ve Türkiye'nin degil, bütün Türk âleminin taninmis düsünür ve ilim adamlanndan biri olan Türkcü, milliyetçi, politikaci ve yazar Ahmet Agaoglu kültürlü, varlikli ve mutaassip bir aileden gelmektedir.7
Bu noktada Samet Agaoglu'nun kisiliginin gelisimde önemli roi oynayan babasi Ahmet Agaoglu'nun hayat hikâyesi üzerinde önemle durulmasi gerekmektedir. Zira politika ve fikir hayatina çok kücük yaslardan itibaren baba evinde ve çevresinde hazirlanan Samet Agaoglu babasindan aldigi fikirleri kendisine rehber edinmis ve ayni hedef ve amaçlar dogrultusunda mücadeleye devam etmeyi bir borç bilerek siyasete atilmistir.
Ahmet Agaoglu, 1869 yilinda Azerbaycan'in Çusa sehrinde dogmustur. Ilk tahsilini mahalle mektebinde ve Çusa'da Islami ilim ve irfani ile taninmis olan dindar ve mutaassip amcasi Mirza Mehmet'in nezareti altinda yapan Agaoglu, Arapça ve Farsça'yi bu devrede ögrenmistir. Amcasi tarafindan molla olarak yetistirilmek istenen Agaoglu, annesinin gizli tesvik ve yardimi ile Rusça ögrenmis ve sehrin Rus orta mektebine girmistir. Lise tahsiline de ayni sehirde baslamis ve Tiflis'te tamamlamistir. Ailesinin bütün muhalefetine ragmen annesinin destegiyle, yüksek tahsil için ewela Petersburg'a ve sonra Paris'e giderek hukuk mektebi ile "College de France"i bitirmistir.8
Azeri Türkleri içinde okumak için Avrupa'ya giden ilk gençlerden olan Agaoglu, yaklasik alü yil kaldigi Paris'ten 1894'de tahsilini bitirerek memleketi Kafkasya'ya dönmüstür. Ilk is olarak Azerbaycan'da muli duygu ve suurunun uyanmasi için Ismail Kasprenski, Hüseyin Zade Ali, Ali Merdan Topçubasi gibi kimselerle beraber yogun bir faaliyete baslamistir. Bir taraftan muallimlik yaparak hayatini kazanmaya çalisirken, diger taraftan günlük Hayat ve daha sonra Irsad ve Terakki gibi gazetelerde Azeri Türklerini ayni ülküde birlestirmeye ve birlige engel olan sii-sünni husumetini kaldirmaya çalismistir. 1901 'de basilmis olan "Islam'a Göre ve Islam Aleminde Kadin" unvanh Rusça bir risalede, Müslümanlann kurtanlmasinin maddi, manevi, hatta siyasi kalkinmalannin iki meselenin haline bagli bulundugunu ve bunlannda kadin ve alfabe meselesi oldugunu ileri sürmektedir. Yine bu risalenin devaminda "Müslüman âleminin uyanmasi ve o âlemin medeni milleder munitine girebilmesi için, çok siddetli bir sarsintiya ihtiyaç vardir; Müslümanlann kendi reformasyon devrini geçirmeleri ve içlerinden gayet kuwetli bir irade sahibi ve nefsini is için tamamen fedaya hazir bir adamin gelip çikmasi lazim gelir" demektedir.9
Bütün bu mücadeleleri sirasinda 1902'de Karabag'da iken, Karabag'in en büyük ve entelektüel ailelerinden bin olan Vezirzadelenn kizi Sitare Hanim'a gönlünü kaptinr. Agaoglu Sitare Hanim'i ailesinden ister. Ancak, Sitare Hanim'in çok otoriter olan annesi kizini "Frenk Ahmet'e" veremeyecegini söyler. Samet Agaoglu'na göre bu lakap "Karabag halkinin, sarkin o ince istihza esprisiyle babasina taktigi bir isimdir". Agaoglu kendisine bu sekilde hitap edilmesinden hiç bir zaman rahatsiz olmamistir. Daha sonra Ahmet Agaoglu Petersburg'ta bulundugu bir strada Sitare Hanim'in dayisi ile karsilasir. Konu açilir, Sitare Hanim'in dayisi Ferruh Bey, "Ben Sitare'yi sana verdim" der ve derhal §usa'ya telgrafla durumu bildirir. Bu sirada Sitare Hanim'in annesi de ölmüs bulundugundan hiçbir engel çikmaz. Böylece Ahmet Be/le Sitare Hanim'in evlilikleri biraz gecikmek suretiyle de olsa gerçeklesir.10 ïlk çocuklan Süreyya, daha Karabag'da iken 1903 yilinda dünyaya gelir. Aile daha sonra Bakü'ye yerlesir. Sirasiyla Tezer, Abdurrahman ve Samet Bakü'de, Gültekin ise istanbul'da hayata gözlerini açarlar.11
Agaoglu 1905-1908 yillarmda Kafkasya'da milliyetçi hareketin ortaya çikmasinda rol oynayan kücük bir aydinlar toplulugunun aktif ve onde gelen üyesidir. Bu dönemde, Kafkasya'da Ermeni-Azeri çatismasinin gündeme gelmesi de Azeri milliyetçiliginin gelismesini pekistiren bir olaydir. Bu gelismeler üzerine Agaoglu bir yandan yayincilik faaliyetini sürdürmüs, diger yandan Ermeni saldinlanna karsi mücadele etmek amaciyla kuruculan arasinda bulundugu Difai adii gizli bir milis örgütünün yöneticiligini üsdenmistir. Azerbaycan'in yakin siyasi tarihinde önemli bir rol oynayan bu örgütün eylemleri, Ermeni siddet örgüderinin yani sira, üst düzeyde sivil ve askeri Rus görevlileri de hedeflemektedir. Difai milisleri sadece Bakü'de etkili olmamis, iran'daki halk ayaklanmalannin da yönetici çekirdegini olusturmustur. Agaoglu ile birlikte birçok Kafkasyali aydinin Rusya'yi terk etmek zorunda kalmalan, milliyetçi faaliyederine ve bu örgüde olan iliskilerine baglanabilir.12
Bu strada Osmanli Devletinde gerçeklesen 1908 Mesrutiyeü, Türklük için çalismak isteyenleri bütün Turk âleminden Istanbul'a çekmistir. Ahmet Agaoglu da bunlardan biridir.13 1909'da istanbul'a gelen Agaoglu, once Maarif Nezareti müfettisligine ve Süleymaniye Kütüphanesi müdürlügüne, bir süre sonra da Darülfünun Edebiyat Fakültesinde yeni açilan Türk Medeniyeti Tarihi kürsüsünde müderrislige atanir. Burada Türk-Mogol Tarihi ve Rusça derslerini verir. Ancak, buradaki görevi müderrislikle sinirli kalmamis, 1911 yilinda Edebiyat Fakültesi ögretim üyeleri meclisinin ve fakülte lslahat komisyonunun baskanligini üsdenmistir. Aynca, Edebiyat Fakültesi dekanligina atanmistir. Böylece, öncülügünü Ziya Gökalp'in yaptigi université reformunun önde gelen savunuculan ve aktif uygulayicilan arasinda yer almistir. 14
Bu görevlerinin yani sira Osmanli kamuoyunda önemli etkiler uyandiracak olan Türkcü olusumlann insasinda da rol oynamisür. Türk Ocagi gibi önde gelen Türkcü bir kurulusun ve 1911 'de çikan ve Türk milliyetçiliginin fikir organi oían Turk Yurdu dergisinin kuruculan arasinda yer almistir. 15 1912 yilinda memuriyetten istifa ederek, Ittihat ve Terakki Firkasina katilir ve firkanin Merke2 komitesi üyeligine seçilir. Fransi2ca yayinlanan Jeune Turc (Jon Türk) ga2etesinde de yazmaya devam eder. 1914'te Afyonkarahisar'dan milletvekili seçilerek "Osmanli Meclis-i Mebusani'na" girer.16 Onun bu seviyeye gelmesi parlamentoda Türkcülügün siyaset düzeyinde benimsenmis oldugunun bir göstergesidir.
Agaoglu'nun üst düzeyde görevlere getirilmesi, özellikle ittihatçi siyaset sözcülügü, Agaoglu'nu ittihat ve Terakki aleyhtan kesimlerin önde gelen hedeflerinden biri haline getirmistir. itilafçi çevrelerin "Rus isbirlikçisi" suçlamalanyla karsilasmistir. 17 Agayef soyadini kullanmasi da "Rus sempatizanliginin" sözde kaniti olarak gösterilmistir. 18
I. Dünya Savasi'nin sonlanna dogru Rusya'da ihtilal olup oradaki Türkler bagimsiz devleder kurmaya baslayinca Ahmet Agaoglu Azerbaycan'a yardim için gönderilen orduda siyasî müsavir olarak bulunur. Bu surede Azeri Türk Cumhuriyeü'nin kurulusunda esasli rollerden birini oynayan Agaoglu, 1918'de istanbul'a dönmüs ve Ingilizler tarafïndan diger birçok devlet ricali ile Malta'ya götürülmüstür.19 1919'da Malta'ya sürülen Agaoglu, ingilizler tarafïndan Alman destekli Terciiman-i Hakikat gazetesinde "Ermeni kiyimini tesvik edici yazilar kaleme almak" gerekçesiyle bir savas suçlusu olarak 61 kisilik öncelikli listeye dâhil edilmistir. Kendisi hakkindaki Ingiliz istihbarat belgelerinde "Musevi kökenli bir Tatar" oldugu, "gençlik yillannda Çar'liga bagli Ohrana adii polis örgütünde provokatör" olarak çalistigi, Ermenilere karsi yürütülen siddet harekederinden sorumlu oldugu, Rus yönetimince "Panislamizm propagandacüigi" ile suçlandigi, "Islamliga hizmederi dolayisiyla" Osmanli vatandasligina kabul edildigi belirtilmektedir. 20 Aslinda gerçek neden, onun önde gelen Ittihatçilar arasinda, ingiltere karsiti kadrolann ön saflannda yer almis olmasi, Alman yanlisi eylemlerinin ve propaganda ya2ilannin tehlikeli bulunmasidir. 21
Agaoglu, Malta'ya sürülmesini haksi2 bir siyasî karar olarak degerlendirmis ve ÌngilÌ2 yetkililere karsi hukuk mücadelesine girmistir. Lord Cur2on gibi üst dÜ2ey ÌngilÌ2 devlet yetkililerinden adalet talebinde bulunmustur. Ancak bu tur girisimlerinden bir sonuç alamamistir. Fakat Malta'da iken ya2digi Üf Medeniyet12 adii eserinde Batinin sömürü 2Íhniyetini bütün çiplakligi ile ortaya koymustur. Agaoglu'na göre U2ak-Dogu Buda medeniyeti gibi, yakin dogu Islam medeniyeti de bâti medeniyetine kesin sekilde yenik düsmüslerdir.23
Agaoglu'nun iki yil süren Malta esareti, Ankara hükümetinin girisimleriyle 30 Mayis 1921 'de sona erer.24 1921 yilinin Ha2iran sonlannda Ankara 'ya giden ve Hamdullah Suphi tarafindan Atatiirk'e takdim edilen Agaoglu, 29 Kasim 1921 'de de Matbuat ve istihbarat Umum Müdürlügü'ne tayin edilir. Fakat, ismet pasa ile oían fikir ayriliklan sebebiyle, 1 1 Agustos 1 923'te bu görevinden istifa eder.
Zaferden sonra Agaoglu, ikinci ve ücüncü Büyük Millet Meclisinde (11 Agustos 1923-26 Ha2iran 1927, 1 Kasim 1927-26 Mart 1931) Kars mebuslugu yapar. Ayni 2amanda yeni kurulan Ankara Hukuk Fakültesinde Teskilaû Esasiye hocaligi ve Hâkimiyet-i Milliye ga2etesi basya2arligi yapmistir. Aynca, Milli Mücadele'de Ankara'nin sesini tum dünyaya duyurmak için kurulmus bulunan Anadolu A/ansi'nm yeni bastan kurulmasi görevini de Atatiirk, Agaoglu'na verir. Böylece, Anadolu A/ansi, 1924 yilindan itibaren bir Anonim sirket olarak faaliyetini sürdürmeye baslar. Agaoglu, Genel Müdür ve Yönetim kurulu baskani olarak Ajansi bir sure yönetir.25
1930 yilinda Atatürk'ün israrlan Ü2erine SCF'nin (Serbest Cumhuriyet Firkasi) kuruculan arasinda yer aldi. Çetin Yetkin'in "SCF'nin ideologu" olarak tanimladigi Agaoglu "liberal görüsleri savunan, tek parti rejiminin denetimsÌ2ligini ve CHP'yi elestiren" bir kisidir.26 Firka'nin kapanmasindan sonra Agaoglu diger SCF'liler gibi CHP'ye girmeyerek, liberal görüslerini ya2ilanyla savunmaya devam etmistir.
Öte yandan Agaoglu, Kadroculann demokrasi ile ilgili görüslerine de karsi çikmisur. Demokrasinin yerine otoriter ve totaliter görüslerin agirhk ka2andigi 1930'lu yülarda Agaoglu, Kadroculann demokrasinin cöküsüne iliskin ya2ilanna itira2 etmis ve demokrasiyi savunmustur.27
1932 yilinda ailece Istanbul'a tasinmislardir. Buna SCF'den sonra siyasî hayattan çekilmesinin yam sira, esi Sitare Hanim'in hasta olmasi en büyük etken olmustur. Bu strada Samet Agaoglu, doktora tahsili için Stra2burg'da bulunmaktadir. 28 1933 yüina kadar Istanbul Darülfunun'da "Türk Hukuk Tarihi" hocasi olarak görev yapan Agaoglu, 1933 yilinda Ahn ga2etesini çikardi. Ahn, esi Sitare Hanim'in A2erbaycan'dan getirdigi halilannin ve baska ba2i esyalannin satümasi ile çikiyordu. CHP'ye muhalif bir ga2ete idi ve liberal görüsleri ile dikkat çekiyordu. Bir aksam, Atatürk Agaoglu'nu, Dolmabahçe Sarayi'na "sofrasi" na davet etmistir. Önce kendisini büyük iltifatlarla karsilayan Pasa, bira2 sonra çevresindekilere "Akin ga2etelerini çikann" emrini verince Ahmet Bey sonun baslangicini anlamistir. Atatürk ya2ilan birer birer okutur. Bunlann ne oldugunu sorar. Agaoglu, "cemiyetimÌ2Ìn kusurlanni sergileyen içtimai tenkider" oldugunu söyler. O 2aman Atatürk yanindakilere "bir 2aün hem Darülfunun'da hocalik yapip, hem de iktidan tenkit etmesinin dogru olmadigini" söylemesi Ü2erine tansiyon yükselir; Ga2i ga2ete çikarmak için parayi nereden buldugunu sorar ve ilave eder: "Sen unutuyorsun ki bir sigintisin!" Bunun Ü2erine Agaoglu;
'Pasam, bana bunu birçok kisi sòy ledi. Hepsine güldüm. Ama simdi si^in ag%m%dan ayni feyi iptmek beni ruh u/nun en derinjerinden sarsti... Bir y andan bütün dünyamn Türk irfandan, Türk milletinden geldigi te^ni ortaya atiyorsunuv^ diger tarafian hududumu^dan ¿ki saat ötedeki halis Türk ve yatqk ki esir bir yurttan Türkün hürriyetini korumayi bacarmi^ kismma gelen yine halis bir Türk 'e "sigmti " diyebiliyorsunu^.. "
Agaoglu; kendi hatiralanna göre kalkip masayi terk etmis, ancak Atatürk "Sen beni yanlis anladin, öyle demek istemedim" diyerek kendisini öpmüs ve teselliye çalismistir. Bu olaydan sonra Agaoglu'nun ga2etesi Ahn kapaülmis, üniversiteden atilmis ve "faal hayat kapilan" kendisi için kapanmistir.29
1933 yüi Agaoglu için çok sikintili geçmistir. 16 Ekim 1933'te hayat arkadasi Sitare Agaoglu'nu kaybetmistir.30 "Hayatimda tesadüf ettigim insanlann en iyisi" olarak nitelendirdigi esi için damadina ya2digi bir mektupta "benim gibi hasin bir adama otu2 uç sene tahammül etmis ve bütün bu müddet esnasinda hayatimin çok dagdagali, çok sarsintili oían dalgalarina tahammül ederek bir kere sikâyet etmek söyle dursun, daima bana dayanak olmus ve teselli vermistir. §imdi kendimi bu sefli dünyada yalni2 ve kimsesÍ2 kalmis gibi hissediyorum" diyerek Ü2Üntüsünü dile getirmistir.31 Esinin ölümünden sonra onun manevi boslugunu ki2i Süreyya doldurmustur.
1938'de Atatürk'ün ölümü kendisini çok etkilemistir. Onun için esinin ölümünden sonra yasadigi en büyük sarsinti bu olmustur. K121 Te2er'e ya2digi mektupta " O ne tükenme2, yorulmak bilme2 taskinlikü! Ba2en coskun deni2 yalpalan gibi hiddedi, ba2en Wagner'in musikisini andiran yaratia hamleler, ba2en de müthis firtinalara takaddüm eden sikia ve bogucu süküneder! Onun bir dakikasi digerine ben2er miydi? O her seyin kâh alünda, kâh üstünde degil miydi?" 32 Diyerek Atatürk'ten övgüyle bahsetmistir. Agaoglu, 2aman 2aman Atatürk'le fikir aynliklarina düsmüsse de, daima onun yaninda yer almis ve ona oían sevgisini kaybetmemistir. 15 Mayis 1939'da vefat etmistir.
Ahmet Agaoglu'nun hayaü, yalni2 Türkiye'de degil, dogum yeri Kafkasya, Iran, Türkistan, Kirim gibi Türk ülkelerinde de Türklük ve íslamligín kalkinmasi, hür ve demokratik idarelere kavusmasi için verdigi mücadelelerle geçmistir. Samet Agaoglu'nun da bütün çocuklugu, gençligi, devlet memurlugunun ilk yillan babasinin yaninda geçmistir.33 Dolayisiyla kendi hayat felsefesi Ü2erinde babasinin kuwetli kisiliginin büyük etkisi olmustur. Ö2ellikle onun savundugu fikirler etrafinda dövüsmek ve onun birakügi yerden siyasete devam etmek tek gayesi olacakür.
Samet Agaoglu
Ahmet Agaoglu'nun dördüncü çocugu oían Samet Agaoglu, TBMM tercüme-i hai kâgidinda dogum yeri Kafkasya, dogum tarihi 1325/1909 olarak gösterilmektedir.34 Yine ayni sekilde, kendisi de hatiralannda, 23 Nisan 1909 'da Kafkasya, Bakü'de dogdugunu ve ayni yil ailece Istanbul'a gelerek buraya yerlestiklerini ifade etmistir.35
Ilk e^timini Beya2it Fev2iye Mektebinde tamamlayan Agaoglu, 1 927 yilinda Ankara Erkek Lisesi'nden, 1931 yilinda da Ankara Hukuk Fakültesi'nden me2un olmustur. Daha sonra, Fransa Stra2burg'a doktora egitimi için gitmistir. Bunun yam sira, Agaoglu'nun bu Avrupa sehrine giderken gerçeklestirmek istedigi bir takim baska hayalleri daha vardi. Bu hayalleri arasinda, baba otoritesinden U2aklasarak daha hür olma düsüncesi, hukuk ve felsefe Ü2erinde daha fa2la bilgi sahibi olma, en a2 iki yabancí dil ögrenme, farkli milletten birçok insania tanisma ve döndügünde de memleket hÍ2metinde bulunma yer almaktaydi. Ancak, bu hayallerinin çogunu gerçeklestirememistir. Cünkü gerçek hayada ilk ke2 yÜ2 yÜ2e gelmis, maddi ve manevi sikintilar yasamistir. Olabildigince hür olmasina ragmen, bulundugu ortama ayak uyduramamis ve yalni2lik çekmistir. iki yil sonra doktora derslerini tamamlayarak Istanbul'a, ailesinin yanina dönmüstür. Daha sonra egitimini tamamlamak Ü2ere tekrar Fransa'ya dönmek isteginde bir sinava daha tabi tutulmak istenince, bunu kabul etmeyerek doktora egitimini tamamlamamistir. Ancak, hayaünda yasadigi bu teerübe ile bugi ve görgüsünün artmasinin yaninda, belki de en büyük ka2anci Stra2burg'da tanisarak, 1933 yilinda evlendigi hayat arkadasi Neriman hanim olmustur.
Agaoglu, devlet hÌ2metine 1934 yilinda Ankara'da Is ve Isçiler Bürosu'nda tetkik memuru olarak göreve baslamis ve burada Cumhuriyet'in ilk büyük Is Kanunu'nu ha2irlayan bes kisi arasinda yer almistir.36 1 Temmuz 1 946 tarihinde politikaya atilmak amaciyla, Iç Ticaret Genel Müdürlügü'nden istifa ederek memuriyetten çekilmistir.37 H12I1 yükselislerle on iki yil süren memuriyet hayati, Agaoglu'na memleketin sardanni, gerçeklerini yakindan taruma firsati vermis, baba evinde edindigi fikirleri besleyerek kuwedendirmistir.
Edebi Kimligi
Agaoglu, politikaya aülmadan önce daha çok sanatçi kimligi ön plandadir. Agaoglu'nun edebiyata olan ilgisi, Ö2el Fev2iye Lisesi'nde baslamistir. Burada edebiyat derslerine giren Ali Canip Yöneten, Akil Koyuncu, Süleyman §evket gibi taninmis ögretmenler kendisine edebiyati sevdiren kisiler olmustur. Bunlar sayesinde Fu2uli'den Tevfik Fikret'e, Namik Kemal'den Abdülhak Hamid'e, hatta Orhan Seyfi'ye, Faruk Nafi2'e, Halide Edib'e, Haut Ziya Usakligil'e kadar Osmanli ve Cumhuriyet devrinin belli basii edebiyatçilanni ögrenmistir. Bunun yam sira, babasinin kendisi Ü2erindeki tesili de oldukça önemlidir. Onunla birlikte gece sabahlara kadar Fu2uli okuduklanni, Rus, ÌngilÌ2, Fransi2 ve Alman edebiyatlanndan misaller vermek suretiyle yorulmadan bunlan kendisine anlattigini hatiralannda dile getirmektedir. 38
Yasar Nabi'ye ya2digi bir mektupta, ilk hikâyesini lise yillarinda ya2digini, bunu yayinlamak için büyük çaba gösterdigini, bunun için o 2aman Ankara'da Faruk Nafi2'in çikardigi Hayat Mecmuasi idaresinin bulundugu binaya giderek, Faruk Nafi2'in masasina bu hikâyesini bir 2arfin içine koyarak birakmistir. Daha sonra aylarca bu hikâyesinin yayinlanmasini beklemistir.39 Ancak, bu hayali gerçeklesmemistir. Ankara Hukuk Fakültesi'nde ücüncü sinif ögrencisiyken, sinif arkadaslan olan Hamit Macit Selekler, Zeki Kumrulu, Atila Rüstü, Edip Alp gibi edebiyati seven arkadaslanyla birlikte Genf Türk Edebiyat Birligi adiyla 01.01.1929 tarihinde bir birlik kurarlar, baskanligina Agaoglu getinlir. Birligin, baslangiçtaki kurulma amaci bir sanat kurulusundan 2iyade, Istanbul Üniversitesi'nde oldugu gibi bir ögrenci cemiyeti kurmaktir. Fakülte idaresi böyle bir cemiyet kurmaya Ì2in vermeyince, birligin ismini Genf Türk Edebiyat Birligi koymuslardir.
Kisa bir sure sonra birlik bir edebiyatçilar toplulugu mari2arasi almistir. 1930'dan sonra birligin yayin organi oían Hep Genflik dergisi çikarilmaya baslanir. Ancak uç sayi çikan bu dergide Ahmet Muhip Dranas, Behcet Kemal Çaglar, Hamit Macit Selekler, Hif2i Ogu2 Bekata, Zeki Kumrulu, Cevat Perin, Atilla Ali Rüstü, Ibrahim Saffet Omay, Edin Alp Hilmi, Adnan Sacit ismi ile Samet Agaoglu'nun hikâye ve denemeleri yayinlanir. 4°
Derginin ilk sayisinda imzasi2 olarak yayinlanan "Solnes lö konstrüktör" baslikli ya2i Agaoglu'na aittir. Henrik îbsen'in (1828-1906)41 bu isimdeki eserini "BÍ2im üstadanmi2 da bugün hakiki istidadi oían gençleri Solnes'in ruhu ile mi okuyunu2, ya2mayini2, cahilsinÍ2" diye sanattan men ediyor?" biçiminde anlatarak edebiyat dünyasini elestiren tar2da bir ya2i ya2mistir. Bu ya2iyi babasina gösterdiginde ona su nasihati vermistir: "VakitsÍ2 oten horo2u keserler." 42
Derginin Nisan 1930 tarihli ikinci sayisinda yine im2asi2 olarak yayinlanan "Kendini Peygamber Zanneden Adam" baslikli ya2isi ile Yakup Kadri Karaosmanoglu'nun romanlanni, isimlerini söylemeden çikis tarihlerine göre bir adamin ruhundaki bunalimin perdeleri olarak ele almakta ve eserlerden çok ya2an tahlil etmektedir. Ya2inin sonunda da Karaosmanoglu'nun kendini peygamber 2annettigi hükmüne varmaktadir. Fakat derginin ücüncü ve son sayinda Yakup Kadri Karaosmanoglu'nun bu ya2iya istinaden verdigi cevap karsisinda kendisi de ondan Ö2Ür dilemek 2orunda kalmisür.43
iki yil yasayabilen Edebiyatfilar Birligi yalni2 edebi faaliyetleriyle degil, sosyokültürel alandaki faaliyederiyle de sesini duyurmaya çalismistir. O yd, Na2im Hikmet ve ba2i arkadaslannin "putlan yikiyoni2" sloganiyla basta Nanuk Kemal olmak Ü2ere ba2i milliyetçi söhredere hücum etmeye baslamasiyla, onlar da Genf Türk Edebiyat Birligi olarak, ayni yoldan karsi koymak için harekete geçerler. Ilk etapta Namik Kemal seçderek Türk Ocagi'nà^ bir toplanti dÜ2enlenir. Toplantinin gününü ve konusunu bddiren el danlan da Ankara'da birlik üyeleri tarafindan halka dagiülir. Çok basardi geçen bu toplantida Agaoglu ve Behcet Kemal Çaglar'in yaptigi konusma çok dgi görmüstür (28 Kasim 1930).44 Na2im Hikmet ve arkadaslannin baslattiklan kavgaya karsdik, birligin dÜ2enledigi bir baska eylem de, Ankara'daki milliyetçi sairlerle birlikte bir çesit sokak gösterisi seklinde olmustur. Basta Behcet Kemal ve Mehmet Emin Yurdakul olmak Ü2ere diger sair ve birlik üyelerinin kaülimryla Saman Pa2an'ndan Belediye'ye kadar olan yürüyüs halkin büyük te2ahüratlan arasinda gerçeHestirilmistir.45
1931 'de Stra2burg'da ihtisasini yaparken bulundugu ortamin ve ailesinden U2akta olmanin verdigi bir takim psikolojik tesirlerin de etkisiyle hikâye ya2maya devam etmistir. Stra2burg'a ilk gittiginde maddi yönden durumu iyi oldugu için seçkin insanlarin bulundugu panali bir semtte oturmustur. Dana sonra ailesinin maddi durumunun bo2ulmasi ve yeterli miktarda para gelmemesi Ü2erine, eskiden umumhanelerin bulundugu yer olan fakat sonradan pansiyon olarak kullanilmaya balayan Prekter Sokagi 5. A numarali pansiyona geçer. Agaoglu'na hakiki Avrupa'yi ögreten, hakiki insanlan gösteren ve kafasinda tasarladigi sik, süslü hülyalan yikarak yerine tarn bir réalité koyan bu sokak ve bu sokaktaki 5. A pansiyonu olmustur.46 Bu sokakta yasadiklarini ve çevresindeki insanlan, hikâye türünde ya2arak daha sonra 1945 'de Star^burgHatiralan ismiyle yayinlamistir. Bu kitap aslinda 1931 ? yillann aynasidir. Atyas, Febüs, Çinli Genç, burada tanidigi ve hikâyelerine konu olan kisilerdir. Bunlar, bir nevi DostoyevskÎrÀn romanlannda yer alan kisiler gibi buhranli, bunalimh insan tipleridir. Çogu intihar eder ya da etmek ister. Yahut, sonu dogrudan ölüme açilan yollara saparlar.47 Ba2i ya2arlara göre, Dostqyevskí'nm. kisileri görünürde karanlik, ama içleri aydinlik insanlardir. Samet Agaoglu'nun hikâyeleri ise alabildigine karanlik ve umut îsigindan yoksundur. Tahir Alangu ise Agaoglu'nu çok giiçlù' bir ya2ar olarak nitelendirmekte ve söyle devam etmektedir: "ma2lum, hasta ruhlu, sanatçi mi2açli kisiler savasçi degillerdir. Olaylar en feci sekilde ilerlerken, onlar, mustarip ruhlannin derinliklerindeki yansimalan seyrederler."48
Edebiyatçilar genel olarak Agaoglu'nun hikâyelerinde Dostoyevski'mn. tesin oldugunu söylemektedirler. 49 Kendisiyle yapilan bir konusmada bunun dogru olup olmadigi soruldugunda su cevabi vermistir: "Ben Dostoyevski'yi 15 yasimdan beri hemen hemen durmadan okumaktayim. Tesiri altinda kaldigim muhakkak. Ben2emeyi ise hayalimin ötesinde kabul ettigimi de söylemek isterim. Fakat hikâyelerimde insan daima çiplak olarak ele alinmistir."50
Turk Edebiyatinda ise kendisini en çok düsündüren kisiler olarak, Haut Ziya Usakligil'in, Doku^uncu Hariqye Koguçu gibi bir iki romani ile Peyami Safa'mn, Kirahk Konak\ ile Yakup Kadri Karaosmanoglu'nun, Zeyno'nun Oglu ve Seviye Talip romanlan ile Halide Edip Adivar'in, Kuyucakh Yusuf romani ve Sabahattin Ali'yi göstermektedir. Bunlardan baska Sait Faik'in Kabnfer ve ìhtiyar Talebe gibi bir kaç hikâyesi de Ü2erinde en çok durdugu eserler olmustur.51
Ílk olarak Hep Gençlik dergisindeki hikâyeleriyle edebiyat hayatina balayan Agaoglu'nun diger hikâyeleri 1933 yilindan baslayarak Varhk dergisinde yayinladi (1 Aralik 1933-1 Nisan 1935). Daha sonra Yiicel ve Ankara'da çikan Çigr (1940-1942) ve §adirvan gibi ba2i dergilerde de hikâyeleri yayinlanmistir. Bütün hikâyeleri ise daha sonra tek bir kitap halinde yayinlanmistir.52 Bunlar: Strasburg Hatiralan, Ögretmen Gafur, Büyük Aile, Zürrüyet, Hücredeki Adam, Katinn ÖlümWaüt. Bunlarin disinda kendisinin "hikâye çesniyle" yazdigim dedigi Babamdan Hatiralar, Babamin Arkadaçlan ve ayni üslup içinde ve isimsiz olarak aralannda kendi arkadaslannin da bulundugu Afina Yü^kryer almaktadir.
Hikâyelerinin hepsini gerçek hayattan, bir kismini da kendi yasantisindan aldigi ilhamlarla yazmistir.53 Eserlerinde siradan insanlann düsünce, hareket ve ruhsal durumlan üzerinde degil, genellikle hasta ruhlu, dengesiz kisilerin iç dünyasini sergilemeye çalismakta, onlann kuruntulanni, saplantilanni, bunahmlanni, karanlik duygu ve korkunç eylemlerini anlatmaktadir. 54
Agaoglu, hikâyelerine kendi mizacini, kuruntulanni ve sikintisini ne ölcüde katmaktadir? Kisileri ne dereceye kadar kendisidir? Bunu anlamak oldukça zordur. Yalniz Hücredeki Adaw'm ön sözü bu konuda bazi ipuçlan vermektedir.55 "Ben simdiye kadar hikâyelerimde kendimden baska insanlar ve esya arasindaki ilgileri ele aldim. Hâlbuki insanin bir de kendi kendisiyle kendi ruhu, dimagi, hisleriyle ilgileri var. Buna kendi kendisiyle kavgasi veya dosdugu da diyebilirim. §imdi, su uzun yalnizlik yillanndan sonra kisinin ve cemiyetin her çesit hareketinde en önemli etkinin, insanin bu kendi kendisiyle dostluk veya çekismesinden çiktigina inaniyorum."56
Hikâyelerinde geçen olaylar daha çok kisilerin iç dünyalannda olup bitmektedir. Düsünce ve duyuslar en olmayacak suç ve cinayet tasanlanna kadar uzaülir. Strasburg Hafáraiarfnáaki açik ve yan kapali olaylar ve dis dünya ilintileri, sonraki hikâyelerinde azalmaktadir. Çatisma toplumla kisi arasinda veya zümreler arasinda olmayip insanlann kendi beyinlerine, hayallerine ve ruhlanna musallat düsünceler, ihtiraslar, zit ve ikiz duygular arasinda geçmektedir. Agaoglu ürpertici ve korkunç duygulan basanyla anlatmaktadir.57
Agaoglu'na göre kendi kusagindaki roman ve hikâyede, toplum içinde insan psikolojisinin çesitli belirtileri ve insania toplumun birbirleri üzerindeki karsilikli etkileri yer aliyordu. Yeni kusaklardaki roman ve hikâyelerde ise hemen hemen sadece toplumun manzaralan, sesleri hâkimdir. insan ögesi o manzaralar, o sesler arasinda yok olmustur. Hâlbuki ona göre, hikâye ve romanda ya2arin amaci ne olursa olsun tek bir mev2uu vardir o da insandir. Aynca, psikoloji romanin belkemigini teskil eder ve ya2ar psikolojiyi realitelere uygun bir sekilde ele almalidir. Yine hikâyeci ve romancinin mutlaka felsefi bir görüsü bulunmalidir.58
Agaoglu'nun üslubu, yorumlayia, açiklayici, tahlilci üsluptur. Ancak, kullandigi dil konusunda bütünüyle eskiye bagli kalmistir. Dil devriminin yayginlasügi 1950'li yülarda dahi bir tek yeni sÖ2cük bile kuUanmamisUr. Hatta ikinci Mesruüyet döneminde Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp'in öne sürdügü Yeni Usan (1911) görüsünün baslica ilkelerinden olan "Müteradif (esanlamli) sÖ2lerden/Türkcesini almall" anlayisinin gerisinde kalmis; Türkce karsiliklan bulunan sÖ2cüklerin Arapça ve Farsçalanni yeglemistir: Asina (tanidik), avdet (dönme), fasila (ara), istirak (kaûlma) vs. gibi.59
Turkçenin durumunu su cümlelerle degerlendirmistir:
"Tiirkçemi^ bilhassa son 1 5-20 yil içinde genis birinkisafia machar oldu. Bu neticede, hatta çok acele, gelisi gù\el kelime icaà hevesinin rolü de varar. Halk ¿caí edilen her kelimeyi degil, hissine ve kukgina uygun geleni tutuyor, digerlerini kolaykkla attyor. Yafoi% kelime icat etme hevesinin bir tarafian muayyen yasta oknlarla sonrakileri ba^en birbirini anhma% haie getirdigi de görülmektedir. Diger tarafian da bu heves, gerçek sanat istidaà oknkn %oraki yolhra sevk ederek bu istidatlann mah suiti eserler vermesini de önlüyor. ? aha fienosi, icat edilen kelimelerin arkasina saklamkrak büyük sanatkârhk iddialanna da yol açiyor. Fakat ne olursa olsun, dilimi^in halhn benimseyip benimsememesi siisgeànden geçerek gittikçe gü\ellestigini ka bul etmekyerinde olur. '
Dil akademilerinin kurulmasina ise simdilik pek sicak bakmamaktadir. Cünkü bu tur müesseselerin siyasî her çesit tesirden U2ak tutulmasi ve kelime ha2ÍnemÍ2Ín bira2 daha 2enginlesmesi gerekmektedir.
Agaoglu siire de ilgi duymustur. On dort yasinda baslayan bu ilgi Yassiada'da yargilandigi dönemde daha da yogunlasmistir. Hapishane hayatinin verdigi ruh haletiyle ya2digi bu siirler kendisine manevi destek vermistir. Ancak, siir ya2ma konusunda yetenekli olmadigini, kafiye ile ve2ni bir arada tutturamadigini, bunlan yakalamaya çalisirken de misralara geçirmeyi tasarladigi fikirlerin, hislerin uçup gittigini ifade etmektedir. $iirlerini çocuklann yaptigi resimlere berieten Agaoglu, siir ya2mada çok 2orlandigi için hikâye ya2mayi tercih etmistir. Roman taslagi biçimde ha2irladigi hikâyelerinde, "insan te2adan, anlasümasi imkânsi2 ruh halleri, cÖ2Ülmesi 2or akil ve 2ekâ harekederi" ele aldigi tek konudur.61 Bir kismini yayinlayamadigi son hikâyelerinde ise, arük insan olarak kendisini ele almis ve bir çesit düsünce ve his otobiyografisini yapmisür.
Agaoglu 1946 yilinda siyasete animasi ve 1950-1960 dönemi boyunca milletvekili olmasi sebebiyle, edebi çalismalanna ara vermek 2orunda kalmistir. Fakat edebiyattan kopmamis ve bu alanla ilgili yapilan çalismalara her 2aman destek olmustur. 1954 yihnda Sanayi Bakani iken istanbul'da Türk Edebiyatçilar Birligi adiyla aralannda Yasar Nabi ve Yasar Kemal'in de bulundugu bir birlik kurarlar. Kâgit darliginin çok arttigi bu dönemde, kâgit tahsisi için kendisine basvuranlann hemen hepsinin hiçbir düsünce, ideal ve inanç ayriligi gÖ2etmeden isteklerini yerine getirmeye çalismistir. Burilar arasinda ilk hikâyelerinin yayinlandigi Varlik dergisi de yer almaktadir. Fakat Agaoglu bu birlikten 27 Mayis 1960 ihtilâlinden sonra "darbe ile yikilmis iktidann sorumlusu" olmakla suçlanarak çikanlmistir. Bu kararin alinmasinda birligin basinda bulunan Yasar Nabi'nin etkisi oldukça fazladir. Bu duruma tepki gösteren tek kisi olan Yasar Kemal "Nasil olur, bas kuruculanmizdan biri Samet Agaoglu degil miydi? Birlikten çikanlmasina nasil karar verebilirsiniz? demesine ragmen engel olamamistir.62
Kendisine yöneltüen Edebiyat mi? yoksa Siyaset mi? seklindeki soruya verdigi cevap su olmustur: "Siyasede ugrasmam edebiyat yolunda az eser vermemi gerektirdi. Ama bir seye dikkat ettim. Siyasî hayatimin bütün konusmalannda, hatta yazilannda sanat yönümü ihmal etmemeye çalistim. Sanattan aynlmadim diyebilirim. Bunun sebebi, siyasete girmis oldugum halde sanat heyecanimin devam etmesiydi. Kaldi ki ben siyasetin, topluma hizmetin en yüksek derecede bir sanat noktasi olduguna inananlardanim. Bir siyaset adaminin elinde en kuwetli silahlardan biri, hitabet sanatini ustalikla kullanabilmesidir."63
1960 hükümet darbesi döneminde cezaevine girdikten sonra da hikâye yazmaya yeterince odaklanamamistir. Cesidi sekillerde ölüm ihtimalleri hayallerinden Türkiye'nin ve dünyanin gelecekteki sardannin ne olacagina kadar kafasini dolduran fikirler ve hisler buna engel olmustur.64 Fakat yine de, Yassiada'da yargdanirken yazdigi fakat yayinlamadigi birkaç tane hikâyesi bulunmaktadir. Hapisten çiktiktan sonra yazmaya basladigi fakat bitiremedigi hikâyeleri ve bir piyesi vardir. Cezaevinde iken insan ruhunun ne kadar esrarli bir varlik oldugunu daha iyi anlamis ve bu konuda bir mektup aryasi, bir rüya aryasi ya da Mektup ve Rüya diye bir piyes yazabilmeyi çok istemistir. Hatta opera için de çok dikkate deger tespideri olmustur. Fakat bu arzusunu gerçeklestirmek ve baskalarina ulastirmak için ne yeterli vakit, ne de kendinde o kudreti bulabilmistir. 65 Gerçekten de Agaoglu kendisini sanatina sürekli olarak verememis ya da yeterince vakit ayiramamistir. Hatta bu hali bazi elestirmenler tarafindan elestirilmistir.66 Bir roman olarak basladigi eserler, ancak bir hikâye ölcüsünde yazabilecek kadar vakit bulabildigi için hikâyeye dönüsmüstür. Tipki Ögretmen Gafurve BüyükAile hikâyelerinde oldugu gibi.
Daha lise yillannda iken günlük tutma aliskanligi edinen Agaoglu, bunun "sigara içmek gibi bir aliskanlik" oldugunu ifade etmektedir. Ce2aevinde tuttugu günlüklerde duygulanni, düsüncelerini, hayallerini, 2aman 2aman isyanlanni gorebilmekteyÌ2. Günlük ya2mayi hep birakmak istemis fakat bir türlü va2geçememistir. Cünkü ancak bu sekilde günlerin, saaderin geçmesi hi2lanmis, kendi kendiyle konusma imkâni bulabilmis, içinin 2ehrini dökebilmis ve acilardan bira2 olsun kurtulabilmistir. 67 Agaoglu, bütün eserlerinde, Ö2ellikle ilk kitabindan sonra, kendi yasanüsini bir malzeme olarak kullanmistir. Baslangiçtaki umut ve aydinlik hava giderek a2almis ve karamsarliga dönüsmüstür. Eserlerine hâkim oían bu hava, aslinda yasantisinda meydana gelen degismelerin göstergesidir. Sanatta istedigi noktaya gelememesinde politikaya aülmasinin büyük etkisi vardir. Cünkü bu andan itibaren sanati ikinci plana koymak 2orunda kalmistir.
Siyasì Kimligi
Agaoglu ilkokul, lise ve yüksek tahsilini Balkan Harbi (1912-1913), Birinci Dünya Savasi (1914-1918), MUH Mücadele (1919-1922) ve Inkilâplar (19231938) döneminin maddi manevi sikintilan içinde tamamlamistir. Vefasi2ligin, ihanetin, siyasi rekabet ihtirasinin sürükledigi ahlâksi2liklan daha o yaslarda tanimis ve görmüstür. Tahsilini tamamladiginda kafasina koydugu ve gerçeklestirmek istedigi bir takim düsüncelerini su sekilde ifade etmistir:
'Tahsilimi bitirdigim gün kafamda ve vicdanimda Turk cemiyetìnin sosyal hastahkkri, jaralan hakkinda edindigim inançlar vardi. Bunlann nasil giderilip iyilepirilecegi ü^erinde de bir takim sanilara varmiçhm. Yaralann teçhisi ve bu samlann kafamda ve vicdanimda dogarak bir daha degifmeyecek saglamhkla yerkfmesinde babamin etkisi en kuwetli rehbenm olmustu. Öyle ki, Serbest Cumhuriyet Firkasi macerasindan sonra profesörlügü ve ga^eteäligi de elinden ahnarak, artik hatiralanyla bas basa birakilmis babamin yerine mücadele mey damna atilmaya kendimi ha%r hissediyor, y ansa girecek atin sabirsi^ligi içinde çirpiniyordum. 'm
Politika ve fìkir hayatina baba evinde ve çevresinde çok kücük yasta ha2irlanan Agaoglu, 12 yil süren memuriyet döneminden sonra, hem de memuriyette 2Írvede iken, íc Ticaret Umum Müdürlügü'nden (1946) istifa ederek, politikaya girme hususunda ilk adimi atmistir.
Fakat politikaya atilmak için 1946 'dan once de bir tesebbüsü olmustur. 1943 yilinda Memduh $evket Esendal CHP Genel Sekreterligine getirümistir. Esendal'in devrin tek partisi ve hâkimi bir tesekküle Genel Sekreter olmasi o dönemde koyu solculuga bir tepki olarak karsilanmistir. Esendal'in Genel Sekreterligi ile beraber partide bir takim harekeder de baslamistir. Ankara Halkevi'nde yaptigi gece sohbederine ögretmen, profesor, memur, serbest meslekten çogu genç insanlan çagirarak, milliyetçilik, muli gelenekler, hatta ba2ilari partirán prensiplerine aykrn fikirler öne süren konusmalar yapmistir. Esendal'in dÜ2enledigi bu toplantilarin bir kaçina Agaoglu da çagnlmistir. O siralarda Ticaret Bakanligi Iç Ticaret Genel Müdür yardimcisidrr. Daha ilk görüsmede, ele aliñan konulan darmadaginik ve saglam bir mantiga dayanmayan, bir takim fikirlerin tekran olarak görmüstür. Ì2lenimlerini kendisi söyle ifade etmistir: "Karsimda bir yandan görünüste Ziya Gökalp'i taklit etmeye, onun gibi feylesof bir seyh tavn ve edasi takinmaya callean, öte yandan da Kara Kemal'i hatirlatan bir pervasi2Ükla esnaf teskilatina dayanmis bir parti kurmaya yeltenen bir dervis vardi."69
Halk Partisi içinde ise Esendal'in bir bakima bira2 muhafa2akâr bir yönden yaratmak istedigi hareketin karsisinda, o siralarda Iç Isleri Bakani Recep Peker'den ilham aldigi se2Üen radikal bir hareket gÖ2e çarpmaktadir. Bu hareket, Esendal'i, partiye "Klerikal" bir 2Ìhniyet asilamak ve Batililasma yolunu loncalara ben2er bir takim müesseseleri yeniden canlandirmak suretiyle kapamaya çalismakla suçlamaktadir. 70 Böylece, partide bir Esendal-Peker mucadelesi baslamis denilebilir.
Parti ici mücadele devam ederken Peker 1943 seçimleri öncesi Esendal'in partiye getirmeye çalistigi yeni 2Ìhniyeti önlemek ve kendisi gibi düsünen yeni adaylan parti teskilatina ka2andirmak amaciyla harekete geçmistir. Peker, Behcet Kemal Çaglar'i ve onun araciligi ile Hif2i Ogu2 Bekata ve Samet Agaoglu'nu makamina çagirmistir. Bu görüsmeden sonra Agaoglu, Halk Partisi'nden adaylik istemis fakat kabul edilmemistir. Onun yerine kendisi gibi aday oían ablasi Te2er Taskiran'in adayligi kabul edilmistir. Bunda Esendal'in rolünün olabilecegini söylemektedir. Adaylann açiklanmasindan sonra bir giin "Ticaret ve Sanayi Odalan, Esnaf Odalan ve Ticaret Borsalan Kanun Tasansí" hakkinda Í2ahat vermek Ü2ere Esendal'in makamina gittiginde kendisine "Gördün mü bÍ2 adami nasil sapa oturturu2. Iste ki2 kardesini mebus yapar, kendisini de oldugu yerde birakiri2" demi stir.71
Nuri Demirag'in Milli Kalkinma Partisi'ni kurdugu 18 Temmuz 1945 tannine kadar kayitli oldugu Halk Partisi'nden, "cok partili bir sistem içinde memur olarak herhangi bir partide bulunmasinin dogru olmayacagí" gerekçesiyle çekilmistir. 72 Demokratik dÜ2ene geçis asamasinda Halk Partisi'nden yapümis ilk istifalardan birini teskil etmektedir.
Daha sonra da, Agaoglu'nun Iç Ticaret Umum Müdürlügü'nden istifa etmesi, kendisini siyasete tesvik etmis oían Recep Peker dâhil birçok Halk Partili idarecisini ki2dirmistir. Bu surada Agaoglu 35 yasinda, iki oglu ve bir ki2iyla beraber dort kisilik bir ailenin reisidir. Yukanda da bahsettigimÍ2 gibi, baba evinde siyasete ha2irlanan Agaoglu'nun babasi, herkesçe bilinen, samimi bir hürriyetci ve milliyetçidir. Hürriyet ugruna ölmeyi gÖ2e alan aydinlar arasinda yer alan baba Ahmet Agaoglu, bu inançla íttihat ve Terakki döneminde de, Milli Mücadele sirasinda da, Cumhuriyet'in ilanindan sonra da hürriyeti daraltan her harekete karsi koymustur. Onun bu mücadelesi çocuklan, bu arada Agaoglu üzerinde derin izler birakmisür. "Ayni fikirler ugrunda dövüsmek hayat yolumun tabii hedefi oldu. Fakat bu yolun güc tararían, kanunlara ve sekle göre memleketi idare eden rejimin demokratik gözükmesinden doguyordu" diyen 73 Agaoglu, tek partili bir demokratik sisteme karsi çikmaktadir.
Aslinda bu karsi çikis yeni degildir. Kendisi iktisat Bakanligi'nda memur iken, tek parti devrine son vermek, gerekirse ihtilale kadar gitmek üzere, 19 38 'de Atatürk'ün hastaliginin agirlasügi günlerde, aralannda Prof. Remzi Oguz Ank, Süreyya Anamur, Arif Sözen, Prof. Bedii Ziya gibi bir takim arkadaslannin yer aldigi Milli Cephe ismini verdikleri gizli bir cemiyet kurmuslardir. Bu tesekkül daha sonra Çevket Rasit Hatipoglu ve arkadaslannin Dönüm dergisi etrafinda meydana getirdikleri grupla ve Albay Seyfi Kurtbek ve arkadaslannin genç subaylar arasinda yapüklan grupla baglanüya geçerek hizla yayilmisür. Teskilaün yayin organi ise Hifzi Oguz Bekata'nin Çigir dergisi ile Remzi Oguz'un Milkt dergisi olmustur. 74
Agaoglu politikaya aülmasini su cümleleriyle çok iyi ifade etmektedir:
'Politikaya girmek aslinda kökleri derin bir keyfi ve sahst idare irihniyetine karsi mücadeleye girmekti. Bu mücadele her sahada ve çok çetin olacakti. Cünkü jalni\ sahislarla degil, ahskanhklarla, karakterlerle, jü^lerce jihn sindirdigi korkularla, dogunun sosyal hayatimn dalkavukluk, ikiyü^lülük, neme la^mahk gibi hastah khri ile de boga^lasmak gerekecekti. Böyle bir dövüsmeye jeter derecede kuvvetli ve mücehhe^ miydim? Heyecan ve hevesim vardi. Yerli, jabanci bir takim diplomalar vardi cebimde. Kafamda da jerlerini almis belli fikirler. Üstelik edebiyat, hukuk, ekonomi konulannda çikardigim eserler de bana çocukça bir cesarei veriyordu. Babamin adi ve sqyadi ise sirtimi dayadigim daga. "^
Bu düsünce ve fikirlerle 1946 seçimlerine önce bagimsiz aday olarak katilmayi düsünmüstür. Hatta üc yüz kisinin imzaladigi mazbatayi da hazirlamistir. Fakat bu arada, baba dostu ve devlet hizmetine onun imzasi ile basladigi Celai Bayar ile de sik sik temaslarda bulunmaktadir. Bu görüsmeler sonunda Bayar ile mutabik kalarak, Demokrat Parti'ye katilma karan almistir. Bagimsiz olarak seçime katilmasi halinde seçilme sansinin çok az oldugunu da görerek, seçimlerden bir ay önce DP'ye basvurarak adayliginin konulmasini istemistir. Daha sonra Bayar kendisini DP kuruculan ile tanistirmistir. Fuat Köprülü'yü çocukluk yillanndan tanimaktadir, Koraltan'in ise yalniz ismini duymustur. Menderes'i ise daha önce yalniz bir kere Meclis Iktisat Komisyon'un da görmüstür.76
DP kuruculanna bu ilk görüsmesi esnasinda yeni Umum Müdür oldugunu ya hemen simdi istifa edip partiye girebilecegini ya da, bu isi partirán seçimlere girmesi kesinlestikten sonra yapabilecegini soylemistir. Onlar ikinci yolu seçmesini uygun görmüsler, kendisi de bu sekilde hareket etmistir.
Memurluktan 1 Temmuz 1946 'da aynlir, 21 Temmu2'da da seçimler yapilir. Bu yirmi günlük sure 2arfinda parti mufettisi sifatryla Anadolu'da çesitli merke2lere gider. Böylece daha önceden sadece U2aktan takip ettigi siyasetin içine fiilen girer.
Seyahaderi esnasinda yasadigi olaylar kendisine siyasî hayatin iç yÜ2Ünü ögretmistir. Ö2ellikle Nevsehir'de yasadigi tecrübenin kendisine ka2andirdiklanni su sekilde ifade etmistir: "Siyasî rakibi linç ettirme tehlikesini, memurun va2ifesini görme yerine kaçabilecegini, vatandaslann kanunun ve tarafsi2 idarenin himayesinde degil, ancak kanunu ve idareyi temsil edenlerin arasindan namuslu ve vicdanli kalabilenlerin himayesinde olabileceklerini ögrenmistim". 77
Agaoglu 1 946 seçimlenne Ankara adayi olarak katilmistir. Daha önce partiye girerken Bayar'la Istanbul veya Ankara'dan adayligi Ü2erinde anlasan Agaoglu, adaylann tespiti esnasinda Bayar'in, Istanbul'dan aday olamayacagini, Ankara'dan gösterilecegini söylemesi Ü2erine Ankara'dan aday olmustur. Fakat DP Ankara II Baskani Zühtü Hilmi Velibese Agaoglu'nu aday olarak kabulde tereddüt göstermistir. Bu durumu hayretle karsilayan Agaoglu, araya Bayar'in girmesiyle ancak aday olabilmistir. Istanbul adayligina da neden kabul edilmedigini aradan iki yil geçtikten sonra ögrenmistir. O 2aman DP Istanbul II Baskani olan Kenan Öner, Umum Müdürlük gibi bir unvani birakarak partiye girmesini CHP'nin bir oyunu olarak karsilamasi Ü2erine Agaoglu'nu Istanbul adayligina kabul etmemis ve bu süphesini Velibese'ye de bildirerek onun da çekingen tavir takinmasina sebep olmustur.
Böyle bir macera yasayarak seçimlere Ankara'dan katilan Agaoglu, sonuçlar açiklandiginda ikinci bir sok daha yasamistir. Tarine hileli seçimler olarak geçen 1946 seçimlerinde DP'ye ait oylarin en çok imha edildigi yerlerden biri de Ankara olmus ve DP seçimleri kaybetmistir. Bu seçimlerin yapilis tar2inin kendisine siyasî hayat konusunda yeni seyler ögrettigini belirten Agaoglu bunlan su sekilde siralamistir:
"Ögrendigim $u oldu: Türkiye'de iküdar, bir seçim sonucunu yü^de yü% degi§tiren en haba hiklere bapurabi/ir ve halk bunu gördügü ve bildigi balde ses çikarma^ kabul eder; ba%i kimseler, mebus seçilmediklerini bile bile bu rolü oynar ve bu sifati tahnirlar; yine bir afam, mésela Cumhurbaskam olabilmek sartlanm tasimadigi balde, bu koltuga rahatça oturabilir ve bundan herhangi bir maddi ve manen sihnti duyma^."18
Kisa sûre içinde edindigi bu tecrübelerle birlikte siyasî hayat ona bir kisim seyleri de yeni yeni ögretmeye baslamistir. Bunlardan biri, DP'ye daha kurulus günlerinde musallat olan vehim, fitne ve dedikodudur. Ögrenmeye basladigi bir diger husus da siyasî ayriliklann, her çesit dosduk ve insanì baglar arasina keskin bir biçak gibi girmesidir. Nitekim lise yillanndan tamdigi ve daha sonra tek parti devrine son vermek amaciyla kurduklan cemiyette bir arada oldugu yakin arkadasi Hif2i Ogu2 Bekata'dan, seçimlerden sonra gördügü "ihanet" çok agir gelmistir. Seçim sonuçlannin açiklanmasindan sonra Agaoglu, DP'nin oylannin en çok imha edildigi yerlerden biri olan Ankara'mn Polatli ilçesine tasnifleri incelemek Ü2ere parti teskilati tarafindan gönderilmistir. Bu ilçenin seçimlerini Halk Partisi adina idare eden kisi de, ayni 2amanda CHP'den mebus adayi olan Bekata'dir. Tasniflerin yapildigi odaya Agaoglu alinmadigi halde Bekata alinmisûr. Bu duruma itiraz etmesine ragmen dinlenmemistir. Bundan da önemlisi, Bekata'yla daha önceden birbirlerine parti aynliklan olsa dahi halk hâkimiyeti prensibi konusunda daima bir arada olacaklanna dair sÖ2 verdikleri halde; onun bu tur bir hirsi2liga alet olmasina anlam verememis hatta inanmak bile istememistir.79
Siyasî hayatta yasadigi bu ilk ümit, hayal ve heyecan kinci olaylara bir yenisi de seçimlerden sonra Meclisin açildigi günün aksami eklenmistir. O aksam CHP Kars mebusu ablasi Te2er Taskiran'in evinde bulundugu sirada, yapilan bir ihbar Ü2erine medisi basacagi gerekçesiyle tutuklanmistir. Ifadesi alindiktan sonra da serbest birakilmistir. Böylece, Agaoglu yirmi giin içinde linç tehlikesini atiatmis, oy hirsi2ligina sahit olmus, fikir ve arkadaslik ihaneti görmüs ve agir bir iftiraya maru2 kalarak bir kaç saat için de olsa tutuklu kalmistir.80 Bütün bu olumsu2luklara ragmen kuwetli kisiliginin tesiriyle de büyük bir a2Ìmle çalismalarina devam etmistir.
Seçimlerden sonra bir yandan serbest avukatlik bir yandan da parti teskilaü içinde çalismaya baslamistir. Once partinin Yenisehir Ocagi'na kaydolmustur. DP kongreleri basladiktan sonra Yenisehir Ocak Kongresi'ne Enis Behiç baskan, Agaoglu da baskan yardimcisi seçilmistir. Bu kongre ile DP teskilatinin kendi içindeki daha kuruldugu giinden itibaren var olan çatismalarina sahit olmustur. Bunun sebebini Agaoglu, DP içinde tek parti 2Ìhniyeti ile yetismis politikacilarla samimi demokrasiyi savunanlar arasindaki fikir aynliklanna baglamaktadir. 81
Ocak Kongresi Agaoglu'nu hem Ocak idare Heyeti'ne, hem de lice Kongresine delege seçmistir. Kisa bir sure sonra yapilan lice Kongresi de, Il Kongresine delege olarak ayirmistir. Bu kongrede de yine Idare Kurulu'na ve Büyük Kongre'ye üye olarak aynlmistir.82
DP'nin 7 Ocak 1946 'da yapilan Birinci Büyük Kongresi'ne Ankara, Bolu ve Kirsehir'den delege olarak seçilmistir. Ëk siyasî konusmasini bu kongrede yapan Agaoglu'nun konusmasi kisa ve daha çok gelecegin ümitlerini anlatan bir mahiyettedir.
DP'nin bu kongrede gerçeklestirdigi Genel Idare Kurulu seçimleri oldukça tartismali geçmistir. Ilk once bu kurala seçilecek kisi sayisi konusunda balayan tartismalar daha sonra adaylann belirlenmesi asamasinda daha da siddetlenmistir. Genel Idare Kurulu'na, once 9 ki§i düsünülmüs fakat Agaoglu ve bir kaç arkadasinin verdigi önerge oya konularak, 15 kisi olmasina karar verilmistir. Agaoglu, bu 15 kisi arasinda yer alabilmek için büyük mücadele vermistir.
Genel idare Kurulu'nun 15 kisi olarak belirlenmesinden sonra, Menderes ve Köprülü kongreyi terk etmislerdir. Bayar Agaoglu'nu, Ahmet Tahtakiliç'i ve Osman Bölükbasi'ni yanina çagirarak birlikte Menderes ve Köprülü'yü bu fikirlerinden döndürmeye çalismistir. Agaoglu kongreyi birakip gitmenin neticelerinin agir olacagini, ne isterlerse yapmaya ha2ir olduklanni söylemistir. Bunun Ü2erine Köprülü, Sa2ak'tan, Koraltan'dan sikâyete baslayarak, onlann oyunlan ile 15 kisilik idare Kurulu'na karar verildigini ve bir takim insanlann Kurula girecegini, böyle bir heyede çalisamayacaklarini söylemistir. Agaoglu'na göre bu çekismenin kaynagi kendisi ve Bölükbasi yÜ2Ündendir. Cünkü Köprülü'nün listesine ikisini de almak istemediklerinden, delegelerin bir kismi oy vermeyeceklerini açiklamislardir. Bunun Ü2erine Agaoglu, Tahtakiliç'in adayliktan çekilmesi halinde kendisinin de çekilecegini söylemistir. Bölükbasi bu teklifi desteklemis, Tahtakiliç da çekilecegine sÖ2 vermistir. Fakat kongrede Tahtakiliç, Agaoglu ve Bölükbasi'nin adayliktan çekilecegini etrafa yaymis, kendisinden hiç bahsetmemistir.83 Bu sikinülarla seçimlere kaülan Agaoglu, seçimleri sondan ücüncü kisi olarak ka2anabilmistir. Onun için bu sonuçtan daha önemlisi, kendisinin Genel Idare Kurulu'na girmis olmasidir. Bunu siyasete yeni aalmis bir insan için büyük basan olarak degerlendirmekle birlikte, ayni 2amanda tehlikeli bir adim oldugunun aluni çi2mektedir:
"Memleket bir dönüm noktasindaydi. Iktidardaki Çefler, demokratik dÜ2eni ikinci Dünya Savasi sonuçlannin 2orlamasi ile kabul etmis gibiydiler. 1946 seçimlerinin yapilis tar2i bunun kesin delili idi. Bu bakimdan DP'nin mücadelesi çetin olacakti. Aynca konusma ve ya2i hümyetinin arkasina saklanacak, DP'yi kendilerine siper diye alacak çesitli fikir ve cereyanlann yaratacagi tehlikeler ile de bogusmak gerekecekti. Bir de parti ici iktidar çekismeleri ile ugrasilacakti".84 Bütün bunlara ragmen, Genel Kurul'a seçilmesinden çok memnun olmus, bu tehlikeleri düsünmek onu daha da heyecanlandirmisür.
Kongreden sonra Agaoglu Istanbul'a gelmistir. Bundan bir süre once de, savcüik Ì2mir'de bir basin davasi açmis, Menderes'in Ì2mir'de verdigi bir demeci yayinlayan ga2etelerin bütün sorumlularini, bu demeç, hükümeti tahkir ettigi ve gayri mesru gösterdigi iddiasiyla, Ì2mir Agir Ce2a Mahkemesi'ne sevk etmistir. Menderes'in bu demecini yayinlayan ga2eteler arasinda Ankara'da çikan Kuvvet ga2etesi de bulunmaktadir. Demecin yayinlandigi gün ga2etenin sorumlu müdürü Agaoglu'dur. Diger ga2etelerin sorumlu müdürleri gibi, o da tutuklanarak Í2mir'de yargilanmisür. Üc gece ce2aevinde kaldiktan sonra beraat etmistir.85 Kendi savunmasini kendi ha2irlamis ve suçsu2 oldugunu ispadamak için büyük çaba harcamistir. Taswr ga2etesi ya2i isleri müdürü Auf Sakar'in avukaü olan Cihat Baban, Agaoglu'nun ce2aevinde iken sabahlara kadar uyumadigini ve hassas ve alingan bir ruh haleti içine düstügünü söylemektedir.86 Daha sonra, DP'nin 1947'de yapilan Ikinci Büyük Kongresi'nde yapilan Genel idare Kurulu seçimlerinden de yeterli oyu alarak Genel Idare Kurulu üyesi seçilen Agaoglu'nun bu görevi parti kapatildigi güne kadar devam etmistir.
DP'nin 1946-1950 muhalefet döneminde Agaoglu'nun siyasî faaliyetleri devam etmis, Kudret, Kuppet, Yeni Sabah gibi çesitli ga2etelerde CHP'yi elestiren ya2ilar ya2mistir. Bu sekilde dikkaderi Ü2erine çeken Agaoglu, 2aman 2aman elestirilmistir. "1947-1950 yillannda U2un sacian ensesini orten ve itinasi2 kryafetiyle derhal dikkati çeken kisa boylu, genç bir adam, ici bir seyler yapmak, memleketin kaderi Ü2erinde büyük bir rol oynamak ar2usuyla dopdolu, her firsattan istifade ederek kendisinden bahsettirmesini bilir ve böyle nisyana gömülmeyi akhndan bile geçirme2di".87
Agaoglu, 14 Mayis 1950 seçimlerinde Manisa ve Mugla'dan aday olur. Her iki ilden de milletvekilligi ka2anan Agaoglu, Manisa ilini seçerek doku2uncu dönem DP milletvekili olarak meclise girer.88 Fakat 22 Mayis 1950'de kurulan ilk Menderes hükümetinde kabinede görev alama2. Agaoglu kendisine bakanlik verilmemesinden 2Ìyade, 1946'dan beri DP için mücadele verip bir mevkie gelememesini ha2medememistir. Üstelik yakin çevresi Ü2erinde olusan, artik Menderes'in gÖ2Ünden düstü kanaati kendisini daha da hu2ursu2 etmistir. Ankara Palas'ta dÜ2enledigi toplantilarda bu hu2ursu2lugunu dile getirmis ve kendisine karsi kayitsi2 kahnisin sebebini kesfetmek istemistir. Kendisini istemeyen Menderes mi yoksa Bayar miydi? Kendiyle birlikte ba2i arkadaslan da bu sorunun cevabini bulmak için harekete geçmistir. Bunlardan biri olan Cihat Baban, Menderes'e Agaoglu'nun çok Ü2Üldügünü, neden hükümete almadigini sordugunda, Menderes gülerek "bira2 terbiyelensin" cevabini vermistir. Baban, Menderes'in bu cevabini söyle yorumlamistir: "U2un mücadele senelerinde Samet; Menderes'le beraber çalisarak ona çok yakin olmustu. Menderes bu yakinlik sirasinda Samet'in huyunu ögrenmisti. Çok iyi biliyordu ki, vesveseli ve her 2aman bunahma sürüklenmeye ha2ir mÍ2aciyla, o her mevkiinin içinde bulunmak ister, hiç bir meselenin kendi ilgisi disinda kalabilecegini aklina getirme2di. Eger Samet ilk defa kabineye bu hi2la girecek olsa, idarede Menderes'le ortak olmanin çaresini arayacakti. Menderes buna meydan vermemeli idi. Onu kabinesine alacakü, fakat bira2 araya mesafe koyduktan, onu parti içinde e2ip, kivinp, kendisine aman dedirtecek hale getirdikten sonra." 89
Agaoglu'nun Ankara Palas'ta dÜ2enledigi toplantilar hiç süphesi2 Menderes'in kulagina gitmis ve ortami daha fa2la gerginlestirmemek için, hükümetin kurulusundan 15 gün sonra 05.06.1950 tarihinde Agaoglu'nu Basbakan Yardimcisi ve Devlet Bakani olarak görevlendirmistir. 90 Aslinda Menderes, ilk etapta kendisine yardimci istememistir. Ancak, hükümet kurulduktan bir sure sonra bu düsüncesinden va2geçerek Bayar'a, "Beyefendi, ben yakinda si2den Samet'i bana yardimci vermenÍ2Í rica edecegim" der. Aralarindaki bu konusmayi duyan Agaoglu, Menderes'e tesekkiir etmis, o da "somma kadar beraber olacagi2" cevabini vermistir.91
9 Mart 1951-14 Mayis 1954 tarihlerini kapsayan II. Menderes Hükümeti döneminde de yine Basbakan Yardimcisi ve Devlet Bakani olan Agaoglu, 10 Kasim 1952 tarihinde Çalisma Bakanligi görevine getirilir. Bu görevi 8 Nisan 1953 tarmine kadar devam etmistir. 1954 seçimlerinden sonra kurulan III. Menderes Hükümeti döneminde Agaoglu, Manisa milletvekili olarak 6 Aralik 1954 isletmeler Bakanligina getirilir.92 30 Kasim 1955-1 Kasim 1957 tarihlerini kapsayan IV. Menderes Hükümeti döneminde, once isletmeler Bakanligina, daha sonra da yeni kurulan Sanayi Bakanligi'na getirilmistir (2 Eylül 1957). 93
1957 seçimlerinde yine Manisa'dan XI. Dönem milletvekili olarak TBMM'ne giren Agaoglu, besinci ve son Menderes kabinesinde once Sanayi Bakanligi'na (27 Kasim 1957) atanir. Ancak 3 §ubat 1958 tarihinde istifa eder94 ve kisa bir sure sonra da Devlet Bakani (8 Çubat 1958) olarak atanir.95 Kasim 1958'de Devlet Bakanligi'ndan da istifa ederek 27 Mayis 1960 ihtilaline kadar DP Manisa milletvekili olarak görevini devam ettirir.
On yil süren DP iktidannin sonu olan 27 Mayis günü Ankara'da Harp Okulu'na, yirmi gün sonra da 17 Ha2iran 1960? 18 Ha2Ìran'a baglayan gece, en son kafileyle Yassiada'ya gönderilir.96 14 Agustos 1961 'de baslayan Yassiada mahkemelerinde Agaoglu, Anayasayi ihlal etmek, dikta rejimi kurmak isteyenlere yardim etmek, iktidan maddi menfaat saglamak için kullanmak ve Vatan Cepheleri kurmakla suçlanmistir. Mahkeme avukatlarmdan biri ablasi Süreyya Agaoglu digerì Gültekin Basak'tir.
Samet Agaoglu Yassiada'da yargdanirken esi Neriman Agaoglu, 1961 seçimlerinde Adalet Partisi'nden aday olur. Esi gibi, o da Manisa Milletvekili olarak meclise girrnistir.l5 Eylül 1961 'de, Anayasayi Ihlal suçundan Turk Ce2a Kanunu'nun 146/1 ve 59. maddeleri uyannca ölüm ce2asi yerine müebbet hapse mahkûm edilerek diger DP'li hükümlülerle birlikte ïmrali Ce2aevi'ne gönderümistir. 97 Burada bir hafta kaldiktan sonra, Kayseri Ce2aevi'ne sevk edilmis ve iki yil da bu ce2aevinde kalarak 30 Mart 1964 tarihinde rahatsi2ligindan dolavi Istanbul Toptasi Ce2aevi'ne nakledilmistir. Burada iken 23 Eylül 1964 tarihinde sürekli hastaliklanndan dolayi aldigi Adii Tip Raponi ile Cumhurbaskanligi'na, T.C Anayasasinin 97. maddesi geregince af talebinde bulunmustur. Cumhurbaskanligi bu talebe istinaden 2 Ekim 1964 gün ve 34714 sayili te2kere ile ce2asinin tamamen kaldinlmasini uygun görmüs ve ce2aevinden çikmistir.98
Agaoglu siyasî yasami boyunca, babasi Ahmet Agaoglu'nun fikirlerini kendisine rehber edinmis ve liberal politikalann savunucusu olmustur. Demokrasi'yi en kisa tarif! ile "halkin kendi kendisini idare etmesidir" biçiminde tanimlayarak halki idare eden kuwetin bi22at halkin içinde oldugunu ve bu kuwetin halkin bir arada ve beraberce yasama ar2usundan baska bir sey olamayacagini ifade etmistir." Bununla birlikte demokratik idarenin 2or ve ince aynntilan olan bir sistem olduguna da dikkat çekerek bu 2orlugu demokratik idarenin belli basii iki vasfina temas ederek aciklamisür. Bunlardan ilki, insan ve vatandas hak ve hürriyetlerine en genis sekilde riayet edilmesi, digerì ise bu hak ve hürriyederin yine ayni maksada, yani insan ve vatandas hak ve hürriyederini fiilen daraltan, hatta ortadan kaldiran suiistimaline mani olmaktir. Fakat demokratik idarenin bu ikinci vasfi pek çok memlekette kolay kolay yerine getirüememekte ve bu da Agaoglu'na göre totaliter idarelerin dogmasina sebep olmaktadir. 100
Demokratik bir idarede partilerin önemine de vurgu yaparak siyasî partiyi "demokratik nÍ2amin teknik isleme ciha2lan" olarak tanimlamistir. Siyasî partilerin programlannin da "belli siniflann ihtiyaç ve ar2ularina göre degil, bütün milletin ihtiyaç ve ar2ulanndan ilham almis olmasi" gerektigine isaret etmis ve sinif partilerine karsi çikmistir.101
Agaoglu, hürriyederin tarn ve pürÜ2sÜ2 isleyebilmesi için onlann sadece kanunlar tarafindan taninmasini ve devlet tarafindan himayesini yeterli bulmayarak, ayni 2amanda vatandaslann "vicdan ve dimaglannda" hürriyetlere riayet edilmesi, onlann ihlaline asla müsamaha gösterilmemesi yönündeki kanaatlerin yerlesmesini 2orunlu görmüstür. "Hürriyederin hakiki müeyyidesi vicdanlardadir" diyen Agaoglu, bkbirimÌ2Ìn fikirlerine hürmet ettigimÌ2, fikirlerimÌ2den hatali oldugumu2 2aman va2gecebildigimÌ2 ve baskasinin hakkini kendi hakkimi2 kadar müdafaa edebüdigimÍ2 sürece hürriyederin o nispette iyi ve saglam isleyecegi kanaatini tasimistir. 102
Milliyetçigi ise "hem bir his hem de bir mantik" olarak degerlendirmistir. Histir; cünkü bir cemaatin bir millet haline gelebilmesi için önce bu cemaat fertierinin birbirlerini ayni hislerle sevmeleri gerekir. Mantiktir; cünkü temelini sevgi teskil eden bir cemiyetin içinde, önce bu sevginin dogmasi için gerekli olan sartiami, sonra da bu sevginin devamini teskil eden sardann bulunmasi 2orunludur. Bu sartlardan birisinin demokrasi oldugunu söyleyen Agaoglu, milliyetçilik ile demokrasiyi ayni manevi kokte birlestirmektedir. Bu kök ise "sevgi ve hürmettir". Öte yandan bir milieu sevmeden de o milletin vatandasi olunabilecegini fakat "müsterek dil, irk, itikat, ma2Í ve istikbale ragmen milliyetçi olamayacagi" fikrini savunmustur.103
Milliyetçiligi her millet için oldugu gibi Türk milieu için de ayakta durmanin gerçek tek sarti olarak gören Agaoglu, milliyetçiligin sardanni söyle siralamisür: "Bunlar istiklâl a2mi, vatandas hakkina saygi va2ifesi, muli davalarda kati hassasiyet, disandan ve içerden gelecek her türlü 2ulme ve keyfi idareye isyan, tarn bir demokrasi, idarenin kontrol ve denetimi gibi icaplardir." 104
Öte yandan Milli Mücadele'yi "Bau devlederinin sömürgecilik ve kolonÌ2asyon ihtirasina karsi Dogu'da belirmis, büyük capta ilk hareket" olarak nitelendirerek bu hareketin diger memlekedere örnek teskil etügini su cümlelerle ifade etmistir:
"1918 yihnda bütün Dogu'da bagmsi^ tek devlet Japonya'dir. Kalanlar ja tamamen sömürge y a da Bau devletlerinden birine bagli, sadece birtakim mahalli serbestligi bulunan so\de devletlerdir. Batí emperyali^mine ve kapitali^mine karp ilk addi ve sonu tarn bir ^ajerie biten kavga Anadolu mücadeksidir. Afrika ve Aya milletleri, bu örnekten aldiklan cesaretle istiklâl davalanna daba büyük k% ve ümitle atildi. Atatürk'ün ismi en cok bu sebeple dünyada büyük yer tuttu. Istiklâl davasina grmis bütün milletlerin liderleri, Mustafa Kemal'i kendi davalanmn da manevi lideri say di ve bu istiklâl mücadelesini ankmak içinyeni bir kelime dünya literatürüne girdi: Kemali^asyon!'105
Agaoglu, milli mücadeleden sonra Türkiye'de tek parti, tek sef prensiplerine dayali totaliter bir sistem kuruldugunu iddia etmistir. KomünÍ2m, nasyonalsosyaÜ2m ve fasÍ2min kendi içinde mantiki bir açiklamasinin olmasina ragmen bu uygulanan totaliter sistemin bir açiklamasinin bulunmadigini öne sürmüstür.
Agaoglu'nun öne sürdügü fikirlerden birisi de DP'nin bir inkilâp partisi oldugudur. Cünkü ona göre "ne mesrutiyet devrinde ne de cumhuriyet devrinde Demokrat Parti'nin on yillik iktidan disinda demokrasi" olmamistir. Bunun yerine ya Sarayin, ya iktidara hâkim 2Ümrelerin mutlak baskisi altinda, ama sadece görünüste yan demokratik bir rejim uygulanmistir. DP'nin bugün dahi hatiralardan silinememis olmasini ise milli iradeyi, gerçek halk hâkimiyetini samimiyede benimsemis ve uygulamis olmasina baglamistir.
Sonuç
Agaoglu'nun fikirleri siyasal acidan liberal degerlerle paralellik sergilemektedir. Bu liberal degerler kapsaminda Anayasacüik, hukuk devleti, hürriyeder ve siyasal hosgörü siralanabilir. Burilarla birlikte siyasal düsüncesinin temelinde toplumun yanisira bireyi yani ferdi ön plana çikaran bir anlayis bulunmaktadir. Siyasal düsüncesinin bir baska niteligi de halkçi ve anü-eliü2 olmasidir. Halka tepeden bakan anlayis yenne halkin ayagina gidilmesi anlayisini benimsemistir. Halk yönetim kademelerinde bulunmalidir. Halkin memnuniyeti, sorunlannin giderilmesi, refahinin artinlmasi öncelikli konular arasinda yer almalidir. Aynca, bütün haklann devletten dogdugu fikrine karsi çikarak haklann ancak muhafa2asi olan devlet fikrini benimsemistir. Dolayisiyla merke2Ìyetci 2Ìhniyetin karsisinda olmustur.
Aynca Agaoglu, DP'nin popülist söylemlerine ortak olmus ve bunlan siyasî yasami boyunca devam ettirmistir. Bununla birlikte, Agaoglu, realist politikalar takip eden, söylediginin arkasinda duran kisilikli bir siyaset adamidir. DP bünyesinde genel baskan Menderes'in görüsleri ve yörüendirrnelerinin hâkim olmasina ragmen, Agaoglu kendi bagimsi2 görüslerini dile getirmekten sakinmamis, bunlan uygulamaya koymak için, Menderes'le sürtüsmeyi bile gÖ2e almistir. Menderes'in yakinin çevresinde bulunmasina ragmen, ona destek verirken gerektiginde elestirmekten de imtina etmemistir. Bu tür yaklasimiyla, parti ici demokrasinin gelismesine katkida bulunmustur. Bu nitelikleriyle, ahlaki durusu, üstlendigi sorumluluklan yerine getirme konusunda gösterdigi hassasiyet, düsünce ve fikirlerindeki tutarliliklanyla, hem DP siyasetinde farkli bir durus sergilemis, hem de Türk siyasetine katkida bulunmustur. Bu farkli durusu, Ö2ellikle mahkeme sürecinde ortaya çikmis, yargilanan diger parti üyeleri sorumluluk almaktan kaçinir tar2da ifadeler verirken, O, partiyi savunan yegâne kisi olmus, sorumluluklanni üstlenerek örnek bir politikaci tavn sergilemistir. Yeri geldiginde de, Partisini ve kendisini elestirerek, erdemli bir siyaset adami oldugunu göstermistir. Dis görünüsüyle oldugu kadar, fikirleriyle ve durusuyla da, Türk siyasetine bir dis-Türk rengi katmistir. U2un sacian ve Ö2ensi2 kiyafeti bile onu, tipik bir Türk siyasetçisinden ayirmaktadir. Rus edebiyatindan büyük ölcüde ilham alarak sekillenen edebi kisiligi siyasî söylemlerine de yansiyarak, hitabeti kuwetli bir siyasetçi olmasini saglamisür. Rusya yönetimindeki bir ülkede yasamis aileden gelmesi, muhalif bir kisilik gelistirmesinde etkili olmus, bu da ona, siyasette dik bir durus ka2andirmistir. Bir cumie ile Agaoglu, demokrasi ve hürriyet asigi, idealist, hayalperest bir o kadar da realist, dürüst ve entelektüel kisiligi ile gÖ2 dolduran bir aydin ve siyaset adamidir.
1 Yusuf Akçura, Yeni Turk Devletinin Öncüleri - 1928 Yih Yacían, Kultur Bakanligi Yayinlari, Ankara, 2001, s. 201.
2 Samet Agaoglu, Babamdan Hahralar, Agaoglu Külliyaü, Ankara, 1940, s. 64.
3 isimlerinin önündeki "mirza"sifaü, Fars/ Iran toplumsal hiyerarsisinin somudasmasi ve bir tür sayginlik belirtisidir. Sii geleneginde bu unvan, resmi yazi§malan yürüten veya ulema sinifi disinda kalmakla birlikte ilahiyat bilgisine sahip bulunan kesim için de kuUanilmistir. 19001erin ba§larmda mirza statüsü dünyevi bir anlam kazanarak dönüsüme ugramis, Rus okullarinda yetisen yeni ögretmen kadrolar bu unvani mollalardan devralmi§lardir. Bunlar "gelenekçi molla"dan "modern muallim" e geçis evresinde köprü olu§turmuslardir. Ufuk Özcan, Ahmet Agaoglu ve Ro/ Degifkli§, Akademi Yayinlari, Istanbul, 2002, s. 14.
4 Akçura, age., s. 202.
5 Fahrettin Gülseven, "Ahmet Agaoglu'nun Hayaü, Fikirleri, Siyasí ve Sosyal Mücadeleleri", Asgrbaycan Dergisi, Nisan-Mayis-Haziran 1989, s. 74.
6 Samet Agaoglu, Babamin Arkadaflan, Baha Matbaasi, Istanbul, 1969, s. 189-190.
7 Gülseven, agm., s. 72.
8 "Ölümünün 26. Yili Vesilesiyle Ahmet Agaoglu", Meydan Dergisi, Sayt 18, 18 Mayis 1965, s. 4.
9 Meydan, agm., s. 4
10 Süreyya Agaoglu, Bir Ömür Böjle Gecti-Sessi^ Gemiji Beklerken, Agaoglu Yayinevi, Istanbul, 1984, s. 8. Gülseven, agm., s. 85, Samet Agaoglu, Babamin Arkada^lan, s. 190.
11 Gülseven, agm., s. 85.
12 Özcan, age., s. 53.
13 Nadir Devlet, Rusya Türklerinde Milliyetçilik, (Türklük) Ruhunun Geliçmesi, Turk Dünyasi Arasormalari, Istanbul, Ekim 1981, s. 157.
14 Özcan, age., s. 92, Mehmet AH Ayni, Darülfünun Tarihi, Kitabevi Yayinlari, Istanbul, 1995, s. 77.
15 Özcan, age., s. 102.
16 Gülseven, agm., s. 92.
17 Mevlanzade Rifat, Türkiye înkilâbintn îç ???, Pinar Yayinlan, Istanbul, 1993, s. 218.
18 Özcan, age., s. 94.
19 Meydan , agm., s. 4.
20 Bilal $imsir, Malta Sürgünleri, Bilgi Yayinevi, Istanbul, 1985, s. 70.
21 Özcan, age., s. 157.
22 îlgili eser için bkz, Ahmet Agaoglu, Üf Medeniyet, Turk Ocaklari Merkez Heyeti Matbaasi, Ankara, 1927.
23 Gülseven, agm., s. 96.
24 Çimjir, age., s. 369.
25 Gülseven, agm., s. 99.
26 Çetin Yetkin, Atatürk'ün Bafansi^ Demokrasi Deprimi: Serbest Cumhuriyet Firkasi, Toplumsal Dönüsüm Yayinlari, Istanbul, 1967.
27 Temuçin Faik Ertan, Kadrocular ve Kadro Hareketi, Kültür Bakanligi Yayinlan, Ankara, 1994, s. 170-172.
28 Süreyya Agaoglu, age., s. 60.
29 Fahri Sakal, "Agaoglu Ahmet Bey'in Demokrasi Anlayiji", Atatürk Arastirma Merkest Dergisi, Cilt:12, Sayi:34, Mart 1996. Süreyya Agaoglu, age., s. 65. îhsan Keser, Türkiye'de Siyaset ve Devktçilik, Gündogan Yayinlan, Ankara, 1993, s. 136. Samet Agaoglu, Babamm Arkadaslan, s. 210213.
30 Samet Agaoglu, Babamm Arkadaslan, s. 213.
31 Samet Agaoglu, Babamdan Hahralar, s. 41.
32 Samet Agaoglu, Babamdan Hahralar, s. 51.
33 Samet Agaoglu, Siyasí Günliik, Demokrat Partinin Kurultqu, Yayina Hazirlayan Cemil Koçak, iletijim Yaymlari, Istanbul, 1993, s. 23.
34 Bkz.: Ek.
35 Samet Agaoglu, Hayat bir Macera! Çocukluk ve Gençlik Hatiralan, Kitap Yayinevi, Istanbul, 2003, s. 9.
36 Samet Agaoglu, îlk Köfe (Edebiyat Hatiralan), Agaoglu Yayinevi, Istanbul, 1978, s. 34.
37 BCA, 030.11.01/180.03.01, 26.01.1946.
38 M. Sunullah Ansoy, "Samet Agaoglu Anlaüyor", ?af? Edebiyat, Nisan 1983, s. 13.
39 Samet Agaoglu, "Geç Ögrenilen Hakikat", Varhk, 1947, s. 6.
40 Samet Agaoglu, îlk KSfe, s. 16-17.
41 Norveçli oyun yazari ve §air olan Ibsen, yazdigi elestirel gerçekçi oyunlarda toplum bireylerinin yanilsamalanm, ruhsal çalkantdanni sergüemistir.
42 Age., s. 17.
43 Age., s. 18-19.
44 Samet Agaoglu, îlk Köfe, s. 17.
45 Age., s. 22.
46 Samet Agaoglu, Bütün Öykü/eri,Yapi Kredi Yayinlari, Istanbul, 2003, s. 35.
47 Age., s. 9.
48 Vedat Günyol, Di/e Geiseler, Cem Yayinlari, Istanbul, 1966, s. 190. Tahir Alangu, Cumhuriyet Sottrasi Hikâye ve Roman 1930-1950, Antoloji, Cilt 2, Cteel Yayin, Istanbul, 1965, s. 40.
49 Cevdet Kudret, Turk Edebiyatinda Hikâye ve Roman III, Cumhuriyet Dönemi (1923-1959), înkilâp Kitabevi, Istanbul, 1 990, s. 1 31 .
50 Mustafa Baydar, "Sanatçilarla Konusmalar, Samet Agaoglu", Varlik, Sayi: 499, 1 Nisan 1959, s. 6-7.
51 Mustafa Baydar, Edebijatçilanrm^ ne Dijorlar, 50 Sanatçi, Ahmet Halit Yasaroglu Kitapçdik, Istanbul, 1960. s. 16-17.
52 Alangu, age., s. 39.
53 Samet Agaoglu, îlk Köfe, s. 6.
54 Kudret, age., s. 132.
55Ahmet Kabakli, Türk Edeb¿yati,Cütí ,Türk Edebiyaü Vakñ Yayinlari, Istanbul, 1965, s. 104.
56 Samet Agaoglu, Bütün Öyküleri, s. 345.
57 Kabakli, age., s. 104.
58 Bay dar, age., s. 16.
59 Kudret, age., s. 132.
60 Baydar, age., s. 17.
61 Samet Agaoglu, llk Köfe, s. 136.
62 Ag" s. 25-26.
63 Samet Agaoglu, ïlk Köfe, s. 6.
64 Age., s. 137.
65 Samet Agaoglu, Yassiada, Kayseri ve Topiari Cedetevi Günlükleñ, Yayina Hazirlayan: Gülay Sariçoban, Yapi Kredi Yayinlan, Istanbul, 2013, s. 56.
66 Alangu, age., s. 45.
67 Samet Agaoglu, Yassiada, Kayseri. . ., s. 97.
68 Samet Agaoglu, Styasí Günlük, s. 24.
69 Age., s,27.
70 Samet Agaoglu, Siyasí Günlük, s. 28.
71 Age., s, 28.
72 Age., s. 29
73 Age., s. 31.
74 Age., s. 412.
75 Age., s. 34.
76 Age., s. 407.
77 Age., s. 410.
78 Age., s. 411.
79 Agaoglu, aymjer.
80 Age., s. 413.
81 Agaoglu, aymjer.
82 Age., s. 414.
83 Age., s. 418.
84 Agaoglu, aymjer.
85 Age., S.424
86 Ohat Baban, Politika Galerín (Bustler ve Portreler), Remzi Kitabevi, Istanbul, 1970, s. 402.
87 KimDergin, Yd: 1, Sayi: 1, Istanbul, 1958, s. 13.
88 BCA, 030-10/ 77-513-12, 19.07.1950.
89 Baban, age., s. 404.
90 Kazim Öztürk, Tiirkiye Cumhuriyeti Hiikiimetleri ve Program/an, Ak Yayinlari, Istanbul, 1968, s. 345.
91 Samet Agaoglu, Arkada^m Menderes, Baha Matbaasi, Istanbul, 1967, s. 94.
92 Öztürk, age., s. 390.
93 Öztürk, age., s. 428.
94 BCA, 030-01/ 45-269-05, 03.02.1952.
95 Öztürk, age., s. 441.
96 Samet Agaoglu, Arkadastm Menderes, s. 170.
97 BCA, 030-11-01/308.33.01, 19.09.1964.
98 BCA, 030-01,71/453-04, 31.03.1964.
99 Samet Agaoglu, "MilliyetcUigin Sartlari", Cip-, Sayi: 81, 1939, s. 175.
100 Samet Agaoglu, "Demokrat Idare", Hafialik YirminäAsir, Sayi: 47, 2 Temmuz 1953.
101 Samet Agaoglu, Iki Parti Arasindaki Fark/ar, Arbas Matbaasi, Ankara, 1 947, s. 1 1 .
102 Samet Agaoglu, "Vatandafin Hür Vîcdani", Hafialik Yirmina Asir, Sayi: 49, 16 Temmuz 1953, s. 5
103 Samet Agaoglu, "Milliyetçiligin Sartlari", aymyer.
104 http://www.biroybil.com/ showthread.php?t=4809, Erijim Tarihi: 22 Ocak 2010.
105 Ay m yer.
KaynaJklar
Ar§iv Belgeleri
BCA, 030.11.01/180.03.01, 26.01.1946
BCA, 030-10/ 77-513-12, 19.07.1950.
BCA, 030-01/ 45-269-05, 03.02.1952.
BCA, 030-01,71/453-04, 31.03.1964.
BCA, 030-11-01/308.33.01, 19.09.1964.
Kitap ve Makaleler
AGAOGLU Ahmet (1927) Üf Medeniyet, Turk Ocaklan Merkez Heyeti Matbaasi, Ankara.
AGAOGLU Samet (1967) Arkadasim Menderes, Baha Matbaasi, Istanbul.
AGAOGLU Samet (1940) Babamdan Hatirakr, Agaoglu Kulliyati, Ankara.
AGAOGLU Samet (1969) Babamm Arkadaslan, Baha Matbaasi, Istanbul.
AGAOGLU Samet (2003) Bütün Öyküleri, Yapi Kredi Yayinlan, Istanbul.
AGAOGLU Samet (2 Temmuz 1953), "Demokrat îdare", Hafiahk Yirminà Asir, Sayi 47.
AGAOGLU Samet (1947) "Geç Ögrenilen Hakikat", Varàk.
AGAOGLU Samet (2003) Hayat bir Macera! Çocukluk ve Gençlik Hatirakri, Kitap Yayinevi, Istanbul.
AGAOGLU Samet (1947) îki Parti Arasindaki Farkkr, Arbas Matbaasi, Ankara.
AGAOGLU Samet (1978) Ilk Kose (EdebiyatHatirakn), Agaoglu Yayinevi, Istanbul.
AGAOGLU Samet (1939) "Milliyetçiligin Sartlan", Çtgir, Sayi 8.
AGAOGLU Samet (16 Temmuz 1953) "Vatandasin Hur Vicdani", Hafiahk Yirmina Asir, Sayi: 49.
AGAOGLU Samet (2013) Yasstada, Kayseri ve Toptasi Ce^aevi Günlükleri, Yayina Hazirlayan: Gülay Sançoban, Yapi Kredi Yayinlan, Istanbul.
AGAOGLU Samet Agaoglu (1993), Siyasî Günlük, Demokrat Partinin Kurulusu, Yayina Hazirlayan Cernii Koçak, îletisim Yayinlan, Istanbul.
AGAOGLU Siireyya (1984) Bir Ömür Bayle Geçti-Sessi^ Gemiyi Beklerken, Agaoglu Yayinevi, Istanbul.
AKÇURA Yusuf (2001) Yeni Turk Oevletinin Öncüleri-1928 Yili Yacían, Kultur Bakanligi Yayinlan, Ankara.
ALANGU Tahir (1965) Gumhuriyet Sonrasi Hikâye ve Roman 1930-1950, Antoloji, Cüt 2, Özel Yayin, Istanbul.
ARISOY M. Sunullah (Nisan 1983) "Samet Agaoglu Anlatiyor", ?af? Eaebiyat.
AYNÎ Mehmet Ali (1995) Oariilfiinun Tarihi, Kitabevi Yayinlan, Istanbul.
BABAN Cihat (1970) PoMka Gakrisi (Bustier vePortreler), Remzi Kitabevi, Istanbul.
BAYDAR Mustafa (1 Nisan 1959) "Sanatçilarla Konusmalar, Samet Agaoglu", Varlik, Sayi 499. BAYDAR, Mustafa (1960) Edebiyat^krimi^Ne Oiyorkr, 50 Sanatçi, Ahmet Halit Yasaroglu Kitapçilik, Istanbul.
DEVLET Nadir (Ekim 1981) Rusya Tiirkkrinde Milliyetälik(Türklük) Ruhunun Gelismesi, Türk Dünyasi Arasürmalan, Istanbul.
ERTAN Temuçin Faik (1994) Kadrocukr ve Kadro Hareketi, Kultur Bakanligi Yayinlan, Ankara, 1994.
GÜLSEVEN Fahrettin (Nisan-Mayis-Haziran 1989) "Ahmet Agaoglu'nun Hayaü, Fikideri, Siyasî ve Sosyal Mücadeleleri", Azerbayan Dergisi.
GÜNYOL Vedat (1966) Dile Gelseier, Cem Yayinlan, Istanbul.
"Ölümünün 26. Yili Vesilesiyle Ahmet Agaoglu" (18 Mayis 1965) Mey dan D ergisi, Sayi 18.
ÖZCAN Ufuk (2002) Ahmet Agaoglu ve Rol Degisikligi, Akademi Yayinlan, Istanbul.
ÖZTÜRK Kazim (1968), Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri ve Programlan, Ak Yayinlan, Istanbul.
KABAKLI Ahmet (1965) Türk Edebiyati, Cüt 1, Turk Edebiyaü Vakfi Yayinlan, Istanbul.
KESER ihsan (1993) Türkiye' de Siyaset ve Devletäük, Gündogan Yayinlan, Ankara.
Kim Dergisi (1958) Yd 1 , Sayi 1, Istanbul.
KUDRET Cevdet (1990) Türk Edebiyatinda Hikaye ve Roman III, Cumhuriyet Dönemi (1923-1959), înkilâp Kitabevi, Istanbul.
RIFAT Mevlanzade (1993) Türkiye înkilâbinin îç Yü%ü, Pinar Yayinlan, Istanbul, 1993.
SAKAL Fahri ( Mart 1996) "Agaoglu Ahmet Bey'in Demokrasi Anlayisi", Atatürk Arastirma Merkest ? ergia, Cüt 12, Sayi:34.
SIMSTIR Bilal (1985) Malta Sürgünleri, Bilgi Yayinevi, Istanbul.
YETKÎN Çetin (1 967) Atatürk 'ün Basansi% Demokrasi Devrimi: Serbest Cumhuriyet Firkasi, Toplumsal Dönüsüm Yayinlan, Istanbul.
Internet
http://www.biroybil.com/ showthread.php?t=4809, Erisim Tarihi : 22 Ocak 2010.
Gülay SAKLÇOBAN
Hacettepe Universités!
Gülay SARIÇOBAN, Okutman Dr., Hacettepe Ü Polatli Meslek Yüksek Okulu, Ankara. E-Posta: [email protected]
EK
You have requested "on-the-fly" machine translation of selected content from our databases. This functionality is provided solely for your convenience and is in no way intended to replace human translation. Show full disclaimer
Neither ProQuest nor its licensors make any representations or warranties with respect to the translations. The translations are automatically generated "AS IS" and "AS AVAILABLE" and are not retained in our systems. PROQUEST AND ITS LICENSORS SPECIFICALLY DISCLAIM ANY AND ALL EXPRESS OR IMPLIED WARRANTIES, INCLUDING WITHOUT LIMITATION, ANY WARRANTIES FOR AVAILABILITY, ACCURACY, TIMELINESS, COMPLETENESS, NON-INFRINGMENT, MERCHANTABILITY OR FITNESS FOR A PARTICULAR PURPOSE. Your use of the translations is subject to all use restrictions contained in your Electronic Products License Agreement and by using the translation functionality you agree to forgo any and all claims against ProQuest or its licensors for your use of the translation functionality and any output derived there from. Hide full disclaimer
Copyright Hacettepe University, Ataturk Institute for Modern Turkish History Spring 2013
Abstract
Agaoglu and his party (DP) bequeathed a political legacy that leaded his political life and whose effects have still been felt. This legacy played an important role in forming the democratic regime and the change in the political life during the process of transition from a state ruling system into a public ruling system. Beside this cultural legacy, a new political figure also emerged together with DP. In fact, we can identify this new political figure, who emerged as a result of transition into multi-political system, is formed by DP and acts as a model today, as the one who goes public, is populist in his statements, favors religion, never keeps promises, ignores democratic values for the sake of limiting the opposition parties, but on the other hand the one who is brave, conscious, can form liberal policies, targets the west and gives priority to development. The son of Turkish and Nationalist Ahmet Agaoglu, Samet Agaoglu whose political portrayal we examine in this study has, to a large extent, the characteristics of this new political figure that grew up in the political atmosphere of DP. This different figure in DP is the result of his family environment in which he grew up and is engaged in politics relying on the opinions of his father. [PUBLICATION ABSTRACT]
You have requested "on-the-fly" machine translation of selected content from our databases. This functionality is provided solely for your convenience and is in no way intended to replace human translation. Show full disclaimer
Neither ProQuest nor its licensors make any representations or warranties with respect to the translations. The translations are automatically generated "AS IS" and "AS AVAILABLE" and are not retained in our systems. PROQUEST AND ITS LICENSORS SPECIFICALLY DISCLAIM ANY AND ALL EXPRESS OR IMPLIED WARRANTIES, INCLUDING WITHOUT LIMITATION, ANY WARRANTIES FOR AVAILABILITY, ACCURACY, TIMELINESS, COMPLETENESS, NON-INFRINGMENT, MERCHANTABILITY OR FITNESS FOR A PARTICULAR PURPOSE. Your use of the translations is subject to all use restrictions contained in your Electronic Products License Agreement and by using the translation functionality you agree to forgo any and all claims against ProQuest or its licensors for your use of the translation functionality and any output derived there from. Hide full disclaimer