ÖZET
Bir davranis olarak siddetin mutlak genetik determinizm içinde belirlenememeyeceginin uzun yillardan beri farkinda olunmasi, çevresel etken- lerin daha fazla sorgulanmasina neden olmustur. Toplum içindeki insani davranisin stres yaratan olaylar karsisinda, siddet olarak bir bas etme sekline dönüsebildigi görülmektedir. Ister bireysel ister toplumsal olsun bir davranis olarak siddetin, ilkel toplum ve çocuklardaki siddet özelliklerine benzer örün- tüde oldugu iddia edilmektedir. Siddetteki kurbanin kim oldugu sorusuna cevabin her zaman net olarak anlasilir olmamasinin, siddete yaklasimda önem- li oldugunu öngörerek, bu konuyla ilgili yaklasimlar bu yazida gözden geçi- rilmistir. Bu yazida siddetin tanimi, ilgili kuramlari ve türleri kisaca gözden geçirildikten sonra çocuklarin erken ve geç dönemde siddete yanitlari üzerine odaklanilmistir. Ayrica burada geçmiste siddete maruz kalan ve sonrasinda kendisi siddetin uygulayicisi konuma gelen bireylerden söz edilerek bu kisir döngüye dikkat çekilmesi amaçlanmistir.
Anahtar Sözcükler: Siddet, çocuk, aile içi siddet, medya ABSTRACT
Since the conclusion that the violence as a behavior is not (cannot be) deter- mined within an absolute genetic determinism has been reached for long years, environmental factors are increasingly examined. We witness that hu- man behavior in society can easily convert into coping with stressful events with violence. Individual or social violence as a behavior has a similar pattern with violence committed in primitive society and by children. After a brief review of violence, its description, etiological theories and types, this article majorly focuses on children and their early and late response to violence. The purpose here is to draw attention to the individuals who were previously exposed to violence (either directly or indirectly) resort to violence, perpetuat- ing a vicious cycle.
Keywords: Violence, children, domestic violence, media
Kabil kardesini öldürürken kendine özgü bazi gerekçeleri bulunmasina ragmen, kutsal kaynaklarda ilk öldürme, ilk kaybedenlerden olma veya içindeki kötülügün yansimasi ifadeleri ile yer aldi. Bu davranis, istenmeyen, sapkin bir davranis olarak isaret edildi ve yasaklandi. Habil, kar- desinin kendisini öldürecegini bilmesine ragmen, Tanrinin rizasi disina çik- mayi göze alamamasini ve bir nevi razi olmasini bu kaynaklarda, salih biri olma, siddet karsisinda olma tanimlamalari ile örnek bir davranis olarak göste- rilmekte ve övgü aldigi görülmektedir.[1] Yazilanlardan Kabil için kisisel bir sorun yasadigi çikarilsa da, o dönemde bu olay ciddi bir toplumsal sorun ola- rak yasanmamis gibi görülmektedir.
Insanlik tarihiyle belki de tarih öncesinde, yaratilisi, hikâyeleri veya inanis- lari ile birlikte ortaya çikmis olan bu olgunun, geçmis zamanlarda oldugu gibi günümüzde de kisi ya da toplum için öneminin hep gündemde oldugu gö- rülmektedir. Bu durumun gelecekte de devam edecegini ileri sürmek sasirtan bir öngörü olmayacaktir. Birçok bireysel ve toplumsal etmenle birlikte, kar- masik bir yapi olmasinin bu duruma katkisi olmaktadir. Her zaman bu olgu- yu tanimlamak ve ortaya çikarmak kolay degildir. Bu olgu genel olarak, birine veya bir seye kendince bir nedenden dolayi ve kendince belirledigi bir amaca yönelik zarar verme, neden olma veya yarari engelleme seklindeki davranislar olarak özetlenebilir. Neden ve amaca yönelik olmadan, kasitliligin alti çizil- mektedir.
Bu çalismada, ilk kaybedenlerden olma veya içindeki kötülügün yansimasi tanimi kullanimi tercih edilmemis olsa da, sapkin davranis, siddet davranisi, saldirganlik ve suç isleme tanimlamalari metin içinde birbirinin yerine kulla- nilmis olmasi da engellenememistir. Kendini çok farkli biçimlerde gösterebi- len siddet olgusu, günümüzde gerek bireysel ve gerekse toplumsal boyutta sik karsilasabilecegimiz bir olgudur. Baski, eziyet, korkutma, sindirme, öldürme, cezalandirma, baskaldiri, her toplumda derece derece fakat sürekli bir biçimde günlük yasamda rastlanan siddet görünümleridir.[2]
Bu yazida öncelikle siddetin tanimlamasi yapilmis, tarihçesi, açiklamaya yönelik kuramlardan söz edilerek çesitli toplumsal ve biyolojik etmenlerin etkisi açiklanmistir. Ardindan siddet türlerinden söz edilerek çocuklukta ma- ruz kalinan siddet üzerine odaklanilmistir.
Siddetin Tanimi
Dünya Saglik Örgütü tarafindan siddet; yaralanma, ölüm, psikolojik zarar veya kayip ile sonuçlanan veya bunlarla sonuçlanmasi muhtemel olan, kisinin kendisine, baska bir kisiye, bir gruba veya topluluga karsi fiziksel siddet ve gücün tehdit veya fiili olarak kasitli kullanimi seklinde tanimlanmistir.[3] Arapça bir kelime olarak da katlanilmasi güç olan sey anlaminda kullanilir. Türkçedeki kullaniminda ise siddetin, karsit görüste olanlara, ikna etme ve uzlastirma yerine karsit bir sekilde kaba kuvvet kullanma anlamina vurgu yapilmaktadir. Buradaki anlami, Arapçada "unf" kelimesiyle ve Ingilizcede "violence" kelimesiyle es anlamlidir. Kisisel özgürlügü zor yoluyla kisitlama, büyük güç, sertlik gibi anlamlarini da barindirmaktadir.[4]
Siddet; cinayet, iskence, darbe, vurus ve etkili eylem, savas, terör, baski, sindirme, tehdit, santaj vb. tüm davranislari kapsayabilir. Bedensel saldiri olarak siddet kolaylikla ayirt edilebilir. Kurallarin çignendigi davranis olarak degerlendirildiginde ise hemen her sey siddet olarak algilanabilir.[5] Siddet kavraminin kökeninde güç yatar. Fizik ya da psikolojik ölçütlere göre de güç, yaraticiligin, gelismenin, iyiligin araci olabilecegi gibi, basli basina, kötülügün de araci olabilir.
Siddet, her ne kadar fiziksel güç olarak tanimlansa da siddetin dolayimli biçimlerini tanimlamak olasidir. David Riches'in taktik caydiricilik seklinde ele aldigi siddet, buna bir örnektir. Kendisine siddet uygulanan kisinin sosyal faaliyetlerinin bir yönünün durdurulmasi biçiminde görülebilir.[6] Bu gerekli- lik yerine getirildigi zaman yapilan, taktik caydiriciliktir. Dolayli siddet olarak ifade edilen bu durum, siddetin dozuyla ilgili olmadigi gibi, fiziksel siddeti de asla yadsimamaktadir. Hukuk sistemi bu yönüyle devletin mesru siddeti ola- rak ifade edilen durumunu açiklar.[6]
Bunlar disinda siddet kisinin kendine yönelik (özkiyim, bedene zarar verici self mutilasyon uygulamalari) ya da disariya yönelik (canli veya cansiza; amaçli veya amaçsiz) olmak üzere iki temel görünümde degerlendirilebilir. Siddet davranisi, farkli görünümlerde toplumda karsimiza çikar. Toplumdaki siddet görünümünün -ister kendine yönelik olsun, ister baskasina yönelik- herbiri ayri ayri ciddi bir sorun olma özelligi tasir.
Ilkel Toplumlardan Günümüze Siddet
Ilkel toplumlari siddete dayali bir toplum olarak gören görüslerde, bu toplum- larin savasmalarini da varligini sürdürmek için esas görmektedir. Siddeti dogal bir dürtü (alinti yapilan kaynaklarda, dürtü, güdü, motivasyon ve içgüdü kullanimlarina ragmen, metin içinde anlam bütünlügü açisindan çogunlukla dürtü kelimesi kullanilmaya çalisilmistir) olarak gören yaklasimda (organiz- maci yaklasim), ilkel toplumlarin savasçi niteligi siki bir sekilde ele alinir.[7] Leroi-Gourhan'a göre saldirgan davranis, en azindan evrim görüsüne göre, insanlarin ilk maymunsu atalari olan Australopithocuslardan beri insan ger- çekliginin bir parçasi olmustur.[8] Siddetin türsel (phyletigue) dizideki olgun- lasmada hiç bir degisiklige ugramadigini ve insanliga özgü bir tür davranisi oldugunu iddia etmektedir.
Toplumsal siddeti, ilkel ve devletli toplumlarda olmak üzere iki ayri kate- goride degerlendirmek gerekir. Iktidarin olmadigi ilkel toplumlarda siddet, tamamen bütün toplumun denetimindedir ve bu toplumlarda polis, ordu gibi özel siddet kurumlari yoktur. Küme (klan) içi siddete hiç izin verilmemekte- dir. Ilkel toplumlar, belli bir iç ve dis alan kurgusuna dayali olarak yasarlar. Kendi toplumsal varliklarini sürdürmeleri, bu kurgu bütünlügünün saglanma- sina baglidir. Siddet kurgu bütünlügünün sonucuna uygun olarak biçimlen- mistir.[7] Bu toplumlardaki siddet, rasyonel degildir ve dolayisiyla araç-amaç iliskisi kurulamaz. Devletli toplumlarda iktidara sahip olanlarda ise siddet mesrulastirilir ve kurumsal bir tekellesme olusur, burada araç-amaç iliskisi korunmustur ve rasyonellik vardir. Sonuç olarak; devletli toplumlarda siddet, kendi özüne uygun olarak kurumsal bir nitelige sahiptir ve devletin mesru ve profesyonellesmis tekelindedir.[6]
Medeniyet, kavram olarak ortaya ilk çikisindan itibaren vahsiligin karsiti olarak kullanilmistir. Mirabeu, ilk kullanan kisi olarak kabul edilir, medeni kisi olarak sayginliga ulasmis, yürekleri yumusamis, intikam alma arzusundan arinmis 'polished' (yontulmus) kisiler olarak tanimlamistir. Sivil toplumun karsiligi olarak ele alinan medeniyet (civilisation) ayni zamanda "hukuk top- lumu", "demokratik toplum", "uygar toplum" gibi karsiliklara da denk dü- ser.[9-11] Bu bakimdan medeniyet, normal olarak, siddetten arinma, ondan kurtulma ve onu yücelterek baska bir seyle devam etme konusundaki prob- lemleri çözmekle yükümlü bir tasari olarak anlasiliyordu. Ancak medeniyet konusunda karsit bir düsünce Clastres'den gelmistir. "Kavim kirim" olarak adlandirdigi, asagi ve kötü kültürün, farkliliklarini yok etme, baskasini kendi- ne benzetme seklinde özdeslestirme müdahalelerinin, bir anlamda medeni olmayanlari medenilestirmek için siddete basvurma uygulamalarinin, "mede- niyet"i yalin bir ilerlemecilikle ele almanin ne kadar yaniltici olabilecegini iddia etmistir. Bu durumu "medeni olmayan ilkel-barbar toplumlarda siddet daha yaygindir, medeni-uygar toplumlarda siddet daha azdir gibi bir ayrimin yaniltici oldugu" seklinde de dile getirmistir.[7]
Le Bon, toplumlarda kitlelerde görülen yikiciliginin bilinç ve rasyonalite ölçülerine sigdirilamayacagini öne sürmüs ve buna neden olarak ilkel, atalar- dan kalma dürtülerinin varligini ve irkin esas yapisinin rolünü vurgulamis- tir.[11] Le Bon kitleler psikolojisinde Freud ile ayni fikirdedir ve ortak nokta olarak kitle psikolojisinin en eski insan psikolojisi oldugunu iddia eder. Kitle- nin ilk insan toplulugunun yeniden dirilisi gibi görülmesi gerektigi ve kitlele- rin telkin yoluyla hareket ettikleri öne sürülmüstür.[11,12] Bu iki bilim ada- mi, bazi yaklasim farkliliklarina ragmen kitleler psikolojisinin, çocuklarin, vahsilerin veya ilkel insanlarin psikolojisi oldugu ortak zemininde bulusmus- lardir.[13]
Etyolojik Yaklasimlar
Siddetin ele alinmasinda genetik, biyolojik, psikolojik, demografik, kültürel, ekonomik, sosyal, politik etmenlerin, kolaylastirici ya da zorlastirici yönleriyle ayri ayri veya bir arada dikkate alindigi görülmektedir.[14] Bu yaklasimlarda temel soru siddetin yasamin veya insan türünün zorunlu bir parçasi olup ol- madigi sorusudur. Bu soru insanin ayni zamanda kötü olmasina dair içsel yönüne ait savlar öne sürülmesine neden olmaktadir. Siddetin temenlinde yasam mücadelesi, nefis, iktidar istenci, egemenlik-basatlik arayisi, ölüm dür- tüsü (yikicilik-sinizm) oldugu gibi savlar öne sürülmüstür. Bu savlari ileri sürenler arasinda Machiavelli, Hobbes, Hegel, Darwin, Nietzsche, Freud, Lorenz, Malthus ve Smith gibi ünlü isimler bulunmaktadir. Bu yazarlar dogal denge, yasama güdüsü/dürtüsü, rekabet, irade, güç, egemenlik arayisi gibi kavramlarin altinda siddeti, sanki dogal ve zorunlu bir durummus gibi kabul etmislerdir. Ancak siddetin zorunlu olup olmadigini da yeterince ortaya koy- mamalari, yirticilik, dogada hayatta kalma ve irade istencinin yeterince açikla- yici olmadigi seklinde elestirilmislerdir. Bu elestirilerin devaminda, insanin haydut genlere sahip olup, nedensiz de saldirganlasabilen, bunun için bir duygu veya vicdan azabi çekmeyen, hiçbir zaman da çaresi olmayacak dogal bir canavarliga da sahip olmasi sonucu çikmasinin dogru olmayacagi da öne sürülmektedir.[14-18]
Davranisçi Yaklasim
Davranisçi kurama göre kizginlik ve saldirganlik tepkileri, ortaya çikarici ne- dene ikincil olarak ortaya çikmaktadir. Baskalarini inciten ya da incitebilecek her türlü davranis biçiminde tanimlanmaktadir. Saldirgan davranisin cinsi, siddeti, tekrarlama özelligi ve kendi aralarindaki iliski önemsenmektedir.[19] Siddetin özellikle saldirganlik yönünün anlasilmasinda antropoloji temel rol- lerden birini oynamaktadir. Toplumsal etkilesimin disinda insan dogasinin siddetle iliskisi burada temel etmen olarak rol oynamaktadir. Siddetin bireysel degil kolektif, toplum disi veya karsiti degil toplumsal olduguna vurgu yapil- maktadir.[20] Siddet pek çok toplumda kutsal olanin ve törenlerin ayrilmaz bir parçasidir. Günlük yasamdaki siddet, oyunlastirilarak zararli ve yikici yö- nüyle bas edildigi, böylece sagaltici, yararli siddete geçildigi de görülmektedir. Hatta uluslararasi savaslar, kitle imha silahlari, sokak çatismalari dikkate alin- diginda çagimizin bati dünyasindaki "ölçüsüz siddet" terörüne karsi, batili olmayan toplumlarda savas, kan davasi, kavga ya da ritüeller seklinde yasanan siddetin "ölçülü siddet" oldugu vurgulanir.
Kültürden kültüre ya da ayni kültürün degisik dönemlerinde siddetin ta- nimi, amaci ve yönelimi de degisir.[21] Davranisçi ya da yeni davranisçi tür- den mekanik kuramlar kizginlik ve saldirganlik tepkilerine yol açan etkilerden söz ederler. Hareket olanaklarindan, yiyecekten veya içecekten yoksun biraki- lan, genel anlamda kisitlamalarla karsi karsiya kalan çocuklarda saldirganlik belirtileri görülür. Asiri sicakligin, gürültünün ve nemin saldirganliga etkileri deneylerle saptanmistir. Bu kurama göre büyük yerlesim merkezlerinde ve kalabalik semtlerde ara sira yasanan (gürültücülere karsi ölümcül öfke buhran- lari gibi) yaz facialari genellikle bu tür nedenlerden ortaya çikmaktadir. Psiko- lojik kuramlardan bazilari saldirganlik ve siddetin duygusal yükü olan yasantilamalar ile ögrenildigini ve çocukluklarinda yakin çevrelerinde dayak veya siddet görenlerde, suç isleme davranisina yatkinlik oldugunu iddia et- mektedir. Bu konuda önemli arastirmalar yapan Bandura'ya göre; saldirganlik ya taklit yoluyla, ya saldirgan dürtülerin serbest kalmasiyla, ya geçmiste olus- mus saldirgan davranis egilimlerin su yüzüne çikmasiyla ya da genel tahrik unsurlarinin artmasiyla olusmaktadir. Sonuç olarak saldirganlik, huzursuzlu- gun bosalma ve patlama sekli olarak kabul edilebilir.[22,23]
Kant'a göre insan, kendi dürtülerinin tesiri altindadir, ama onlara uymak zorunda degildir. Bu yüzden de kisi, kendi kendisine koydugu ve kendi basina degerlendirmesini yapabildigi kurallarin muhatabi olarak, dürtülerini disiplin altina almasi, kendini gelistirme ve medenilestirmeyi bir görev olarak almali- dir. Kant'a göre ahlaki açidan olgunlasmak, dogal egilimlere göre degil, ahlak yasasina göre eylemde bulunmaya çalismak demektir.[24]
Psikodinamik Yaklasim
Freud önceleri saldirganligi belirli bir nedene baglamamis ve kuraminin temel unsuru olan zorlayici cinsel dürtüler ve kisinin öz korumasini izleyen egota bagli nedenleri temel iki neden olarak kullanmistir. Freud sonrasi psikanalist- ler içinde ölüm ve yikim dürtülerinin üzerinde en çok duran Melanie Klein, Freud'un kavramlarini daha da ileri götürmüstür. Çocuk gelisiminin basladigi andan itibaren ölüm dürtüsünün, belli oranda dislanarak nesnelere çevrildigi- ni, bunun da sadizmi dogurdugunu iddia etmistir.[12] Kernberg ise saldirgan- ligi bir doyum saglama araci olarak göstermistir.[25,26] Bu görüse göre, hem kötü nesneyi yok ederek ondan kurtulunurken, hem de iyi nesne ile iliskisini sürdürme yeniden saglanmaktadir. Fromm saldirganligi savunucu ve kiyici saldirganlik seklinde ikiye ayirmistir. Savunucu olan, canliya özgü ve genetik programinda vardir yani biyolojik temellidir. Kiyici olan ise biyolojik temelli olmayan ancak insana özgü bir saldirganliktir.[27] Kohut, saldirganligin gene- tik program dahilinde olmadigina, kendiligin yaralanmasiyla iliskili olduguna vurgu yapmaktadir. Fromm'a benzer bir sekilde kendini korumaya yönelik yok edici olmayan siddet ile yikici, yok edici bir amaçla yapilan düsmanca olan siddet seklinde siniflandirmistir.[25,26]
Biyolojik Yaklasim
Saldirgan davranislarin genel olarak limbik sistem ile beynin frontal ve temporal loblari ile iliskili oldugu öne sürülmektedir.[28,29] Bu bölgeden kaynaklanan nöbetlerle olan iliskisi ise halen tartismalidir.[30]
Özkiyim girisiminde bulunan ve suçlulardan olusan klinik gruplarda ve hayvan çalismalarinda, serotonin, dopamin, gama-amino butirik asit (GABA), nitrik oksit, estradiol ve glukokortikoidlerin saldirganlik vesiddet davranisiyla iliskisinin gösterilmesi bu konuya dikkatleri çekmistir.[31-33] Serotonin metabolitlerinin beyin omurilik sivisinda (BOS) azalmasi ile zit iliskinin varli- ginin, plazmada L-triptofan düzeyleri ile dogrusal iliskinin varliginin ve monoamino oksidaz (MAO) düzeyinin azalmasi ile ters iliskinin varliginin gösterilmesi bu konudaki çalismalarda elde edilen bazi bulgulardir.[34-36]
Erkeklerde siddet davranisinin daha fazla görülmesi, bu davranista androjenlerin rolünün arastirilmasina sebep olmustur. Hem iliskinin gösteril- digi klinik çalismalarin olmamasi, hem de androjen kökenli tedavilerin siddeti önlemede etkisiz olmasi bu düsünceyi dogrulamamistir.[37] Benzer sekilde kadinlarda da premenstrüel dönemde saldirganlik görülmesi üzerine yürütülen çalismalarda bir klinik iliski belirlenememistir.
Suçlularin ikiz, evlat edinilmis çocuklarinda ve birinci derece akrabalarinda yürütülen çalismalar siddetin genetik yönünün önemine isaret etmektedir.[38] Epidemiyolojik çalismalar genetik etkinin siklik olarak %50'nin üzerinde oldugunu göstermektedir.[39] Irk ile iliskisinde, birbiriyle çelisen veriler bu- lunmustur.
Psikiyatri pratiginde görülen siddetten kisaca bahsetmek gerekirse, siddetin ruhsal bozukluklarla olan iliskisini arastiran çalismalar bui iliskiyi üç açidan ele almislardir. Bunlar ruhsal bozuklugu olanlarda siddet varligi; suçlularda ruhsal bozukluk varligi ve toplum örnekleminde her ikisinin birlikte bulun- masidir. Epidemiyolojik çalismalari gözden geçiren Eronen ve arkadaslari; sizofreni, afektif bozukluk gibi genel psikiyatrik tablolarda, siddet varliginin diger hastalara oranla hafif düzeyde daha yüksek oldugunu belirlemislerdir. Öte yandan kisilik bozuklugu, erkek cinsiyet ve madde kötüye kullanimi ile birlikteligin diger ruhsal bozukluklara göre siddet görünümünü daha çok önplana çiktigini saptamislardir.[39]
Psikososyal Yaklasim
Erken yasta fiziksel ya da cinsel olarak kötüye kullanilmis olanlarda, çocuklu- gunda aile içi siddet olgularinda oldugu gibi siddete taniklik edenlerde, erken ebeveyn kayip yasayanlarda siddet davranisinin arttigi bildirilmektedir.[40] Temel gereksinimlerin karsilanmamasi, yalniz yasama, aile içi sorunlarin bu- lunmasi, alkol-madde kullanma sorunu, düsük sosyo-ekonomik/kültürel du- rum ve özellikle issizlik bozulmus sosyal kontrol ile iliskilendirilmektedir.[40] Ekonomik durumdan bagimsiz olarak, agir yoksullugun ve aile içi sorun varli- ginin siddet ile iliskisi bulunmaktadir. Bireylerin, grup içinde ya da çete için- deki davranislarinda, bireyselligin bastirilip daha saldirganlastigi bilinmekte- dir. Çete alt kültürü, madde kullanimini arttirmasi disinda artmis siddet dav- ranisina ve silah kullanimina da neden olmaktadir. [40]
Medya ve Siddet
Yazili ve görsel basinda siddet içeren görüntü, ses ve yaziyla ortaya çikar. Özel- likle çocuklarda, siddet içerikli programlari izleme ile siddet davranisi sergile- me arasindaki iliskinin varligi bu konuyla ilgilenen arastirmacilarla tartisilmis- tir. Dünya algisi, siddeti hakli görme ile ilgili imgelemeler ve düsünce olusma- si, bu konuda tartisilan belli basli konu basliklarindan bazilaridir. Buradaki etkilenmede, düsük sosyoekonomik durumda olanlarin ve özellikle erkek çocuk olanlarin üzerinde daha fazla etkili oldugu görülmektedir.[40] Sosyali- zasyon sürecindeki bireyin (özellikle çocuk ve ergenin) disari ile karsilikli etki- lesmesi açisindan medya, bireyin duygusal iliskiler yasadigi ailesi, akrabalari, arkadaslari okulu, çalistigi yer kadar önemli bir yere sahiptir. Günümüzde medya özellikle televizyon, sadece siddet ve suç için degil, çocuklarin cinsiyet rollerini algilamada, politik görüslerini gelistirmede, etnik ve irka iliskin tu- tumlari ve sosyal davranislari olusturma ve gelistirme hakkinda bilgi saglamak gibi birçok önemli sosyal olay için de etkin olmaktadir.[41-43] Bugün birçok çocuk günün büyük bölümünü televizyon karsisinda ya da siddet içeren bilgi- sayar oyunlari oynayarak geçirmektedir. Televizyon bu sekilde çocugun anne ve babasindan sonra üçüncü bir ebeveyni olmustur. Çocuk davranislari üze- rinde görsel ve yazili basin etkili oldugu bilinse de bunlarin etkileri kesin ola- rak bilinmemektedir.[40] Medya-çocuk iliskisi üzerinde en fazla durulan, arastirma yapilan konularin basinda, siddet gelmektedir. Programlarda fiziksel siddet yüksek oranda yer almaktadir.[44] Medya sekillenme, davranis ketlemesini önleme, duyarsizlastirma, taklit etme, saldirganligi uyarma ve risk almayi tesvik etme yolu ile davranislari etkileyebilmektedir.[40] Palabiyiklioglu televizyon etkisinin içerik, izleme süresi ve izleme sikligi gibi üç unsura bagli oldugunu ileri sürmüstür.[45]
Medyadaki siddetin kisa ve uzun dönem maruziyetlerinde degisik etkiler ortaya çikmaktadir. Kisa dönem maruziyet kisilerde, fiziksel ve sözel saldirgan davranislarda artis, saldirgan düsünce ve duygularda artis ve anksiyete göz- lenmektedir. Medyadaki siddete uzun dönem maruz kalan çocuklarda, siddet ve saldirganlik içeren eylem ve davranislarinda artis oldugu gösterilmistir. Çocukluk çaginda medya siddetine siklikla maruz kalindiginda hayatin ileri dönemlerinde fiziksel saldiri ve es kötüye kullaniminin arttigi gösterilmis- tir.[46] Kisa dönem etkiler, yetiskinlerde daha sik ortaya çikarken; uzun dö- nem etkilerin ise daha çok çocuklarda ortaya çiktigi gösterilmistir.[42]
Arastirmacilar medyadaki siddet ögesi içeren programlarin, çocuklarin sid- det egilimleri üzerinde etkileri konusunda ayrilmaktadirlar. Bir grup televiz- yonda yer alan siddetin, izleyicileri özellikle de çocuklari olumsuz yönde etki- leyerek siddet egilimlerini arttirdigini, diger grup ise siddet davranisini artir- madigini savunmaktadir.[40,41,42,44,46] Bazi arastirmacilar da, televizyonun tek basina siddete yönlendirmedigini ancak özendirdigini ve artirdigini iddia etmektedirler. Birçok çalismada özellikle duyarli çocuklarda, siddet içeren programlari izleme ile siddet içeren davranislar sergileme arasinda bir iliskinin varligi bildirilmektedir.[40] Siddet içeren materyale maruz kalmanin özellikle erkeklerde siddet fantezilerini artirdigi bildirilmistir.
Siddet ve televizyonun birbirleri ile iliskisinin ayrintili arastirilmasinda, te- levizyonda siddet izlemenin siddeti artirdigi ve tüm yaslarda saldirganligi kisa süreli tetikledigi gösterilmistir. Kisinin dünyayi oldugundan daha vahsi bir yer olarak algilamasina ve kaygi duymasina neden olmaktadir. Televizyonlarda siddetin büyük bölümü kahramanlarca islenmektedir ve bu da siddeti hakli göstermektedir.[40] Asiri miktarda siddet ve ölümün, haber programlarinda gösterilmesi, sosyal saldirganligi etkilemekte ve siddet içeren bir toplum imaji yaratmaktadir. Ayni sekilde, siddet içeren video ve bilgisayar oyunlarinin çocukta saldirganlik davranislarinin görülmesine katkisi olabilecegi belirtil- mektedir. Ayrica siddet egilimi olan kisilerin siddet içeren programlari seçtigi- ne dair kanitlar da vardir.[40]
Bir çocuk için yeterli gerçek yasam tecrübeleri mevcut olmadigindan tele- vizyon toplumun gerçek bir tasviri olarak algilanmakta, televizyondaki sosyal gerçeklik tasviri de çocugun temel sosyal gerçekliligi haline gelebimektedir.[47,48] Çocuklarin pek çok seyi televizyon vasitasiyla ögrene- rek davranis haline getirmesi düsüncesinden hareketle, siddet içerigi izlemenin gözlemsel ögrenme araciligiyla saldirgan davranislari etkileyip etkilenmedigi- nin arastirildigi bir çalismada her gün çizgi filmler, polis sovlari, yüksek oran- da siddet içeren cinayet dramalari izleyen genç izleyicilerde televizyonun kisa dönemde siddet davranisi üzerine etkisi oldugu görülmüstür.[47,48] Gerçek yasamda saldirgan davranislar gösteren çocuklarla televizyonda saldirgan dav- ranislari izleyen çocuklar arasinda bir iliski oldugu belirlenmistir.[42] Çocuk- larin saldirgan davranis biçimlerini televizyondan ögrenerek bu davranislari taklit ettikleri de gösterilmistir. Baska bir arastirmaya göre, ilkokul çaginda siddet ögesi içeren televizyon programlari seyretme miktari ile 19 yasindaki siddet davranislari arasinda önemli bir paralellik oldugu bulunmustur.
Aile Arastirma Kurumu tarafindan ülkemizde yapilan çalismada medyanin en azindan siddete karsi duyarsizlasmaya yol açarak, bireyler üzerinde bir etki sergiledigi gösterilmistir.[44,49] Amerika Birlesik Devlet'lerinde (ABD) yapi- lan bir arastirmaya göre çocuklarin ortalama olarak haftada 28 saat televizyon seyrettikleri ortaya konmustur.[41] ABD'de televizyonlar üzerine, 1993-2001 yillarini kapsayan bir arastirmada, baslica yayin saatlerinde (prime time) ya- yinlanan programlarin yaklasik %60'inin bazi siddet unsurlarina sahip oldugu saptanmistir.[41,49] Türk televizyonlari ile ilgili yapilan çalismada siddet ve saldirganlik dozu, dünya televizyonlari ile paralellik göstermistir. Bu çalismada ayrica televizyondaki siddet eylemleri daha çok iki kisi arasinda geçmekte (%47), on saniye kadar sürmekte, siddet eylemlerinin yariya yakini bir silahi da içermekte ve söz konusu eylemlerin %64'ü kentlerde yasanmaktadir.[50] Izmir'de anaokulu ögrencileri üzerinde gerçeklestirilen bir arastirmada da çocuklarin %56'sinin günde iki saat, %44'ünün ise günde üç saat televizyon seyrettikleri ortaya konmustur.
Televizyonun çocuklar üzerinde olumsuz etkilerinin tek yönlü olmadigini, çocuklarin kisilik özelliklerinin heterojen yapisi nedeniyle etkinin kisiden kisiye farkli etki yaratabilecegi, hatta tek sorumlunun televizyon oldugunu düsünmenin yanlis olabilecegini ileri süren arastirmacilar da vardir.[51,52] Bir arastirmada televizyonda siddet içeren programlar seyretmenin çocuklar üze- rindeki en önemli etkisinin, daha siddet yanlisi olmalari degil de daha korkak olmalari seklindedir.[53] Farkli bir görüs olarak da, televizyonun siddet etkisi olmadigi, aksine saldirgan duygulara sahip bireylerin siddet içerikli programla- ri izleyerek bu duygularindan arindiklari (katarsis) ileri sürülmüstür.[54]
Aile Içi ve Kadina Yönelik Siddet
Dünya Saglik Örgütü'nün tanimina göre kadina yönelik siddet, cinsiyete dayanan, kadini inciten, ona zarar veren, fiziksel, cinsel, ruhsal hasarla sonuç- lanma olasiligi bulunan, toplum içerisinde ya da özel yasaminda ona baski uygulanmasi ve özgürlüklerinin keyfi olarak kisitlanmasina neden olan her türlü davranistir.[55] Eski Roma'da erkekler eslerini dövebilir, bosayabilirdi. Ayrica erkekler esini zina, toplum içinde sarhosluk ya da halka açik oyunlara gitme gibi durumlarda öldürme hakkina da sahipti. Ingiltere'de onyedinci yüzyilda yasalar erkeklere, dogru yoldan ayrilan karisini fiziksel olarak ceza- landirma hakkini vermekteydi. Bu uygulama ondokuzuncu yüzyilda ABD'de de uygulanmistir. Kadinin asagilanmasi, güçler arasindaki esitsizlik, kadinin esya olarak görülmesi, erkegin saldirgan davranislarina onay verilmesi, erkege bagimligin sürmesini saglamakta ve kadinin ikinci sinif insan sayilma durumu vardi. Güç esitsizligi ve aile meselelerinin, karisilmamasi gereken özel hayat sayilmasi genel kabulü, bu sürecin devamliligini sagladigi, hatta saglik ve ada- let sisteminde görev yapanlarin da 1960'li yillara kadar kadina yönelik siddeti görmezden geldigi kabul görmektedir. Kadin hareketleri ancak 1970'li yillar- da, kadinin toplumda yasadigi her türlü siddete karsi dikkat çekilmesini sag- lamistir.[9]
Aile içi siddetin dünyada ve Türkiye'de önemli bir saglik sorunu oldugu bilinmektedir. Son 15-20 yilda, dünyanin her yerinde, es siddetiyle ilgili çok sayida arastirma yapilmistir. Tüm dünya nüfusunu temel alan 48 çalismanin verilerine göre, Dünya Saglik Örgütü kadinlarin esleri ya da partnerleri tara- findan siddete ugrama oranini %10-69 arasinda bildirmistir.[56] ABD'de acil servislere basvuran kadinlarin %11-30'unun es ya da partnerleri tarafindan yaralandigi bildirilmistir.[57] Hindistan'da, degisik çalismalarda, es siddeti %20-75 arasinda bildirilmistir.[58] Ülkemizde, ailelerin %34'ünde fiziksel siddet, %53'ünde sözel siddet oldugunu ve çocuklarin %46'sinin fiziksel sid- det gördügünü bildirmistir.[59] Ayranci ve arkadaslari, Eskisehir'de birinci basamak saglik hizmeti veren kurumlarda yaptiklari arastirmada, katilimci kadinlarin %36.4'ünün fiziksel siddetten yakindigini, %71.4'ünün geçmisteki ya da simdiki gebelik döneminde ruhsal, sözel, fiziksel ya da cinsel siddete maruz kaldigini saptamislardir.[60]
Farkli bir bakis olarak kadina yönelik siddet, yasam döngüsü içinde ele alindiginda, daha konsepsiyon öncesi dönemde baslamaktadir.[61] Aile içinde sahip olunacak çocugun cinsiyetinin kiz çocuklar aleyhine belirlenmesi, kiz bebeklerin öldürülmesi, kiz çocuklarinin cinsel istismari, dövülmesi, çeyiz, baslik parasi, namus cinayetleri, flörtte siddet, evlilikte hirpalanma, dayak tecavüz, ekonomik ve psikolojik baski, genital mutilasyon ve diger cinsel or- ganlara zarar verici uygulamalar isyerinde cinsel ve psikolojik siddet (taciz, mobbing), kadin ticareti, fahiselige zorlama, yaslilikta fiziksel, cinsel ve psiko- lojik saldiriya ugrama, cinayete kurban gitme seklinde gelismektedir.[61]
Siddet kadini özkiyima sürükleyebilmekte, cinayete kurban gitmesine ve anne ölümlerinin artmasina neden olabilmektedir. Ayrica is yasamini olumsuz etkilerken veya sona erdirirken, kadini (ve dolayisiyla ailesini ve özellikle ço- cuklari) yoksulluga ve ekonomik bagimsizligini kaybetmeye itecektir. Sonuç olarak, aile yasami tahrip olurken, çocuklar yoksulluk yasayacak ve aile yasa- mina olan güven ve inançlarini kaybedeceklerdir.[55,62] Aile içi siddete ugra- yan kadinlarin, ilk sok ve inkar dönemini atlattiktan sonra, siddete siddet ile karsilik verme ve daha sonra da depresyon ve kendini suçlama tutumu takin- diklari gözlenmektedir. Siddete maruz kalan kadinlarda; travma sonrasi stres bozuklugu, depresyon, intihar girisimleri, alkol ve ilaç kötüye kullanimi ve çocuklarina yönelik saldirgan davranislar sik görülen durumlardir.[63] Psiki- yatri poliklinigine basvuran veya klinikte izlenen kadin hastalarda yapilan çalismalar aile içi siddetin psikiyatrik hasta grubunda önemli bir sorun oldu- gunu göstermektedir.[64,65]
Çocuklara Yönelik Siddet
Çocukluk çagindaki ruhsal travmalar, kazalar, dogal felaketler yaninda kötüye kullanim (istismar) ve ihmal seklinde olmaktadir. Çocugun sagligini, fiziksel gelisimini olumsuz biçimde etkileyen, bir yetiskin veya toplum veya ülkesi tarafindan bilerek veya bilmeyerek yapilan davranislar çocuk istismari olarak tanimlamistir. Ihmal ise çocuga bakmakla yükümlü kisinin bu yükümlülügü- nü yerine getirmemesi, beslenme, giyim, tibbi, sosyal ve duygusal gereksinim- ler ya da yasam kosullari için gerekli ilgiyi göstermeme gibi, çocugu fiziksel ya da duygusal yönden ihmal etmesi seklinde tanimlanmaktadir.[66] Son yillarda çocuklara yönelik ihmal ve istismar olgularinda belirgin bir artis gözlenmekte- dir. Dünya Saglik Örgütü verilerine göre dünyada 1-14 yas grubundaki 40 milyon çocuk istismar ve ihmale ugramakta ve destege ihtiyaç duymakta- dir.[66]
Çocukluk çagi travmalari çogunlukla çocugun içine dogdugu ve sosyali- zasyon sürecini geçirdigi aile içinde yasanmaktadir. Aile içinde istismara ugra- yan çocuk kirlenmis, damgalanmis bir kimlik gelistirir ve çocuk kurban, is- tismarcinin kötülügünü kendi içine alir ve bu sekilde ebeveynine bagliligini korumus olur. Iç kötülük duygusu bir iliskiyi devam ettirdigi için istismar durduktan sonra bile kesilmeye hazir degildir. Zamanla bu duygu çocugun kisilik yapisinin degismez bir parçasi haline gelir.[67] Türk aile yapisi ve ço- cuk yetistirme yöntemleri içinde fiziksel ceza bir disiplin yöntemi olarak yer alir ve sonuç olarak toplumumuzda sik rastlanmaktadir. Özellikle geleneksel aile yapilarinda ve sehirlerde fiziksel ceza yöntemlerinin kullanildigi bildiril- mektedir.
Travma bir kisi tarafindan yapilmissa, magdur dünyayi güvenilmez, diger insanlari ise güvenemeyecegi kisiler olarak görmeye baslar.[68] Bu görüs öfke, güvensizlik, sosyal geri çekilme ve otorite ile hayal kirikligi yasamak gibi belir- tilere yol açabilmektedir. Travma magdurlari dünyayi anlamli ve düzenli bir yer olarak görmekten vazgeçerler. Suç ise bunun getirdigi dogal sonuçlardan biri olarak gösterilmektedir.[68]
Travmatik yasanti durumlarinda çocuklarin travmaya özgün çabuk tepki verme, kaçinma, çaresizlik, yikici davranislar gibi davranis kaliplari gelistirdigi ve bunlarin olusan bilissel semalar yoluyla yetiskin yasama tasindigi, eriskin dönemdeki iliskilerinde ise saldiriya ugrama, siddet ve örselenme sahnelerini yineleyici biçimde yasadiklari ileri sürülmüstür.[69] Bu süreç belki belli bir döneme kadar güvenilmez dünyalarinda koruyucu islev görüyor olabilir.
Cinsel istismara ugramis çocuklarda anksiyete bozukluklari kisa sürede or- taya çikabilmekte, uyku bozukluklari, kabuslar, fobiler, bedensel yakinmalar ve korku tepkileri gözlenmektedir.[70] Dikkat eksikligi ve hiperaktivite bo- zuklugu, ikincil enürezis daha sik ortaya çikmaktadir.[71] Istismarin erken döneminde amnezi, asiri fantezi kurma, trans benzeri durumlar ve uyurgezer- lik ortaya çikabilmektedir. Yüksek oranda depresyon gözlenmekte ve kurbanin benlik saygisi ciddi biçimde zedelenmektedir.[72] Dissosiyatif bozukluklar, travma sonrasi stres bozuklugu, somatizasyon bozuklugu, hipokondriazis, yeme bozukluklari, cinsel islev bozuklugu, alkol ve madde kötüye kullanimi, borderline kisilik bozuklugu, konversiyon bozuklugu, gelisimsel bozukluklar, uyku bozukluklari, depresyon, anksiyete, panik bozuklugu, suç isleme ve siddet davranisinda artis, kendine zarar verme ve özkiyima egilim, kendi ço- cuklarina da ayni yöntemleri kullanma egilimi kendine zarar verme davranis- lari ve özkiyim girisimleri ile olan iliskisi bir çok çalisma ile ortaya konmus- tur.[66,73-87] Bu bireylerin kisilerarasi iliski kurma ve sosyal iliskileri sür- dürme becerisi de olumsuz olarak etkilenmektedir.
Cinsel Siddet ve Yasak-Sevi
Çocuklarin yasal olarak eriskin kabul edildikleri yastan önce eriskinler veya kendilerinden bes yas büyük bireyler tarafindan herhangi bir cinsel aktiviteye zorlanmalari veya maruz birakilmalari cinsel istismar olarak tanimlanir. Bu aktiviteler; oral-genital temas, genital-genital temas, genital-rektal temas, el- genital temas, el-rektal temas, el-gögüs temasi, cinsel bölgelerin zorla veya zorlama olmadan gösterilmesi, çocuga pornografi seyrettirilmesi veya çocugun pornografik amaçla kullanilmasi seklinde olabilir. Cinsel taciz ve yasak sevi (ensest) uzun zamandan beri psikiyatri, klinik psikoloji ve hukuk alanlarinda profesyonelleri zorlayan bir konu olarak varligini sürdürmektedir. Aile içi cinsel istismar konusunun ciddi bir problem olarak algilanmasi ve açik bir sekilde tartisilabilmesi, gerek sosyal baskilar; gerekse durumun bireylerce ka- bulünün zorlugu nedeniyle ancak son yillarda mümkün olabilmistir.[90] Çocukluklarinda aile bireylerinden biri tarafindan cinsel tacize ugramis kadin- larin, bu yasantinin agir ve süregen etkilerini hayatlari boyunca tasidiklari bilinmektedir.[91-93]
Yasak-sevinin psikolojik etkilerinin siddeti kurbanin yasi, ekonomik du- rumu, sosyal destekleri, tacizin süresi gibi pek çok degiskenle ilgili olabilir. Kurbanin yasi ne kadar küçükse ve tacizin süresi ne kadar uzunsa incinmenin siddeti o kadar fazla olur. Buna karsin kurban yasantinin hemen ardindan bu durumu sorgulayabilir ve üzerinde çalisabilirse, psikolojik etkilerin azaltilmasi mümkün olmaktadir.[94]
Bu tür yasantilari olan kurbanlar, baslarina gelen olaya kendilerinin neden olmadigini ya da bunun onlarin hatasi olmadigini anlayamadiklarinda suçlu- luk duygularini içsellestirmektedirler. Bu da utanç, depresyon, degersizlik ve yabancilasma duygularinin ortaya çikmasini kolaylastirmaktadir.[94] Bu tür bir yabancilasma duygusu bu bireylerin bir gruba katilmasini zorlastirmakta, bireyler yalnizlik ve izolasyon duygulari sonucunda da anlamli iliskiler ve dostluklar kurmada zorlanmaktadirlar. Yasak-sevi sanildigindan çok daha sik yasanan bir durumdur. ABD'de kadinlarin yaklasik üçte biri ile yarisinin cin- sel istismara ugradigi ve cinsel istismara ugrayanlarin %16'sinin 18 yasin al- tinda yasak-sevi yasadigi bildirilmektedir.[95,96] Ancak hemen hemen tüm kültürlerde kurbanlara, kendilerine yapilanlari anlatma konusunda yasaklar konmaktadir. Bu durum olayin, bireyler ve aileler üzerindeki siddetli psikolo- jik etkilerini süregenlestirmektedir. Tacize ugrayanin, bu ortamda bulunan diger bireylerin hatta taciz edenin de psikolojik yardim almalari ve bu bag- lamda bir süre izlenmeleri önemli olmaktadir. Böylece hem bu bireylerin ruh sagligi korunabilecek ve bundan sonraki iliskilerine ait olasi problemler için önlem alinabilecek, hem de taciz eden kisinin benzer bir suçu tekrar islemesi önlenecek ve bu konuda yardim almasi saglanabilecektir. Diger cinsel taciz olgularinda oldugu gibi, yasak-sevi olgularinda da yasantinin açiga çikarilmasi ve üzerinde konusulabilmesi gerçekten kirilmasi gereken bir tabudur.[97]
Çocuklukta Yasanan Siddetin Etkileri
Aile içi siddet kusaktan kusaga geçmekte ve yalnizca siddet gören kisiyi degil, tanik olan kisilerin psikolojik durumlarini, özellikle çocuklarin psikosoyal gelisimini etkilemektedir. Çocuklukta aile içi siddete maruz kalanlarin ya da tanik olanlarin kendi yetiskinlik ailelerinde, siddeti daha yüksek oranda sapta- yan çalismalar vardir.[91,98,99] Türkiye'de kadin siginma evlerinde yapilan bir çalismada, siddet gören kadinlarin tamamina yakininin çocukken de siddet gördügü ve sonradan kendi çocuklarini dövdügü saptanmistir.[100,101]
Önceden yasanmis olan travmalar, problem çözme becerilerini olumsuz sekilde etkilemektedir. Bir problemle karsilastiklarinda bu kisilerin düsünerek, konusarak, sabrederek ya da farkli seçenekleri deneyerek problemi ele alma egilimleri zayiftir. Bu kisilere kisilerarasi iliskiler, öfke denetimi, problem çözme becerileri gibi konularda egitim verilmesi daha sonraki süreçte olusabi- lecek yaralanmalari azaltabilir.[102] Günümüzde, suç isleme oranlarinin gün- den güne arttigi ve cezaevlerinde binlerce insanin kalmakta oldugu toplumsal bir gerçektir. Suç islemeye neden olan etmenleri iyi tanimak suç oranlarindaki artisla basa çikabilmemiz için gereklidir. Bu kisilerden çogunun çocukluk çagi travmatik yasantilarina maruz kalmis oldugu göz önünde bulundurulmali ve çocukluk çagi travmasi ve dissosiyasyonun anlamli birlikteligine dikkat edil- melidir.
Çocuk Davranisina Etkileri
Çocukluk çagi travmasinin çocukta görülen siddet davranisinin ortaya çikma- sindaki en önemli faktörlerden biri erken yasta, devam eden fiziksel, cinsel ve duygusal kötüye kullanimdir. Erken dönemdeki ihmaller geri kalmis fiziksel ve motor gelisime ve saldirganliga yol açabilir. Insanlarda hayatin erken dö- nemlerinde yasanilan deneyimlerin fizyolojik ve psikolojik etkileri olabilir. Sefkatten ve çocugun ihtiyaçlarina yanit vermekten yoksun, bastirilmis öfkele- rini bebeklerine yansitan annelerin, özgüvensizlik ve bagimliliktan kaçma davranislari yarattiklari, bunun da ileri dönemlerde özellikle erkek çocuklarda saldirganlikla iliskili oldugu gösterilmistir.[40]
Birçok çalismada, erken dönemdeki ciddi kötüye kullanimin, özellikle kö- tüye kullanilan çocugun nöropsikiyatrik veya bilissel fonksiyon bozuklugu da varsa takip eden dönemlerde siddetle iliskisi gösterilmistir. Erken ve tekrarla- yan cinsel kötüye kullanim özellikle erkek çocuklarda ciddi sonuçlar dogurabi- lir. Bu kisiler ileride siddet içerikli cinsel suçlar isleyebilirler ve çogunlukla kendi kötüye kullanimlarini hatirlamazlar.[40]
Kötüye kullanim ve ihmal çesitli yollarla siddeti dogurabilir. Devam eden stresli uyaranlar hipotalamik-pitüiter-adrenal (HPA) ekseni aktive edebilir ve bu da beyin ve adrenal medulladan katekolaminlerin, adrenal korteksten kortizolün salinmasina yol açabilir.[36,40] Çalismalar glukokortikoidlere maruziyetin hipokampal nöron kaybi ve kalan nöronlarda dendritik dallanma- larda azalmaya yol açtigini göstermistir. Duyarli olan bir diger beyin bölgesi limbik aktiviteyi düzenleyen serebellar vermistir. Kronik kötüye kullanim ve vermal kan akiminda azalma arasinda iliski oldugu gösterilmistir. Son yillarda yapilan manyetik rezonans görüntüleme çalismalarinda travmaya ugramis kisilerde hipokampal hacmin küçüldügü gösterilmistir. Stres ayrica, beyin nörotropik faktör mRNA düzeylerini azaltir ki bu da hipokampal atrofinin olasi bir diger kaynagidir. Kötüye kullanilmis çocuklarda kontrol grubuna göre serebral hacmin %7 daha az oldugu, lateral ventrikül, kortikal ve prefrontal alanlarda BOS hacminin daha fazla oldugu görülmüstür. Sonuç olarak kötüye kullanim, hangi yolla olursa olsun beyin yapisini ve fonksiyo- nunu etkileyebilir ve beyin hasari olusturabilir. Ek olarak kötüye kullanimin kendisi de beyin hasari olusturabilir ki bu hiperaktivite, dürtüsellik, azalmis entelektüel yetenek ve kötü muhakeme ile sonuçlanir.[40]
Cinsel istismara ugramis erkek çocuklarda yapilan yeni bir çalismaya göre; düsük MAO-A aktivitesi olanlar, yüksek MAO-A aktivitesi olanlara göre daha fazla siddet içeren suç yüzünden hüküm giyme olasiligina sahiptir. Yüksek MAO-A aktivitesi olan kötü muamele görmüs erkek çocuklari çevresel stresle- re daha iyi yanit verirler. Bu bulgulara dayanarak, beyinde belli nörotransmitterlerin bozuk metabolizma sonucunda olusan anormal düzeyle- rinin kötü muamele etkilerine özel bir hassasiyete götürdügü sonucuna gidile- bilir. Fakat bu anormal MAO-A metabolizmasinin kötüye kullanilmis çocugu siddete götürecek tek kalitsal durum olmadigi, aksine bu bulgular kalitimla gelen veya edinilen çok çesitli nöropsikiyatrik hassasiyetlerin ve kötüye kulla- nim öyküsünün hangilerinin siddet doguracagi ile iliskisini gösteren klinik çalismalar ile uyumludur.[40]
Kötüye kullanim zamanla paranoya haline gelen asiri uyarilmisligi da içe- ren fizyolojik sonuçlari bulunmaktadir.[103,104] Kötüye kullanilan çocuklar bilissel olarak da, çevrelerini yanlis anlamakta ve çogunlukla zararsiz uyaranlari tehlikeli olarak algilamaktadirlar. Bu bulgu siddetli suçlulari daha az siddetli akranlarindan ayiran ve en sik görülen belirtilerinden biri olan paranoid kav- rayistir. Çocuk kötüye kullanimi çogunlukla sözel yetersizlikle kendini göste- ren ve ayrica ifade etme becerilerini de azalmaktadir. Kötüye kullanilan çocuk- larin olumsuz duygularini kötüye kullanilmayanlardan sözlü olarak daha zor ifade ettikleri bildirilmistir. Akranlarinin üzüntüleri ile kendi mutsuzluklari arasinda empati kurmada zorluk çektikleri bildirilmistir. Kötüye kullanilmis çocugun empatik bozuklugu psikodinamik bir fenomendir ve yetersiz gelis- menin yol açtigi nörolojik yol hasarini, frontal lob çalismamasinin sonucunu ya da bu etkenelerin etkilesimini ve açiklanmayi bekleyen birçok faktörü kap- samaktadir. [40]
Kötüye kullanilmis çocuklarin olumsuz duygularini bastirma veya inkar etme egilimi, empati zorluklari, paranoid yanlis anlama ve sonucunda olusan öfke gösterme egilimi sürekli taklit edilen bir tavir haline gelebilmekte- dir.[103] Bu durum hekimlerin kötüye kullanimi gözden kaçirmalarinin (dav- ranissal baslangici) sebebidir ve birçok travmatize, agresif çocuk, ergenin ve yetiskinin ve basit davranis bozuklugu olan, suçlu ya da antisosyal kisiler ola- rak düsünülmesine neden olmaktadir.[104]
Çocuk kötüye kullanimi agresyonun bilinen en güçlü yaraticisidir. Daha erken, daha siddetli ve daha kalici kötüye kullanim çocugun tekrar suç isleme- si daha olasidir. Erkek çocuklari genelde hassastir. Sonuç olarak suistimalin nöropsikiyatrik bozukluga yol açmasi, psikotik belirtiler de dahil olmak üzere (paranoya), beyin hasari veya disfonksiyonu, nörotransmitterlerin metaboliz- masinda anormallikler agir ve kalici saldirganlik uyumsuzluguna yol açar.[40]
Eriskin Davranisina Etkileri
Çocuklukta karsilasilan her türlü siddet eriskinlikte farkli etkiler ortaya çikar- maktadir.[103] Çocuk ve siddetle ilgili yapilan çalismalarda en çok maruz kalinan siddet türü olarak fiziksel siddet yer almaktadir. Fiziksel kötüye kulla- nima her çesit sosyokültürel ve sosyoekonomik çevrede rastlansa da siklikla sosyoekonomik durumu ve egitim seviyesi düsük ailelerde daha sik ayrica ev içi siddet, sosyal izolasyon, ebeveynde ruhsal bozukluk ve madde bagimliligi gibi sorunlari olan ailelerde daha yüksektir. Prematüre, zekâ geriligi ve kardes sayisinin çok olan çocuklarin fiziksel kötüye kullanimi daha siktir.[104] Er- genlik ve genç eriskinlik döneminde siddet davranisini artiran faktörler ara- sinda ebeveyn yetersizligi, sosyal problem çözme becerisi, olumsuz akran etki- si, çocuklukta siddete maruz kalma, yoksulluk ve ailenin parçalanmasi yer almaktadir.[105]
Çocuklukta fiziksel siddete maruz kalmis kisilerde eriskin yasamda depres- yon, anksiyete bozuklugu, yeme bozukluklari, alkol-madde kullanimi ve dav- ranim bozuklugu daha yüksektir. Ayrica çalismalarda bu kisilerde astim, alerji, romatizmal hastaliklar, amfizem, ülser kardiyovasküler hastaliklarin diger kisilerden anlamli derecede yüksek oldugu bildirilmistir.[103] Aile içi siddete tanik olan çocuklarin yetiskinlikte psikotrop ilaç kullanma oranlari arasinda da anlamli derecede bir iliski gösterilmistir. Madde kötüye kullanim öyküsü olan yetiskinlerle yapilan çalismada kadinlarin %50'si, erkeklerin ise %31'inin çocukluk çagi fiziksel ve cinsel kötüye kullanimi bildirmisler. Bu kisilerin önemli bir bölümü aile fertlerinden birine veya esine siddet uygulamis. Intravenöz uyusturucu madde kullananlarda da çocukluk çagi istismar öyküsü daha yüksek çikmis. Çocukluk çagi magduriyeti, madde kötüye kullanimi için bir risk faktörü olusturmaktadir.[106] Çocuklukta siddet kurbani olmak ye- tiskinlikte madde kötüye kullanim, siddet suçu isleme, intihar girisimleri, es istismari ve kötü ebeveyn için de risk olusturmaktadir.[107,108]
Ese siddet uygulama ile çocukluk çagi siddete maruz kalma arasinda güçlü bir bag olabilecegi ileri sürülen çalismada esine ve çocuguna siddet uygulayan yetiskinlerin çocukluk çagi siddet görme öyküsünü yüksek oldugu gösterilmis- tir.[108] Çocuk siddet eyleminin bazen magduru bazen faili olmakta- dir.[106,108] Siddete maruz kalan veya tanik olan çocuklarin siddet gösterme egiliminde olduklari bilinmektedir ve yetiskinlikte siddet uygulayan kisi ola- bilmektedirler.[86,108,110] Daha çok siddet görenler degil, daha çok siddete tanik olanlar siddet uygulamaktadir.[109,111] Çocukluk çagi istismari gele- cekte yetiskinlik de siddet isleme ve magduriyet için önemli bir belirleyici- dir.[108] Bu siddet baskalarina dönük olabilecegi gibi kendilerine dönük de olabilmektedir.[107]
Çocuk sosyal etkilesim içinde olgunlasmaktadir. Yasadigi ailenin ve çevre- nin sosyal davranis modellerini benimsemektedir. Çocuk gözlemledigi çevre- den iyi ya da kötü davranis kaliplari gelistirir. Siddeti gözlemleyen çocuk sid- detle ilgili davranislar gelistirir. Böylece siddet, siddetin izlenmesiyle ögrenil- mis bir davranis olarak ortaya çikar.[86] Çocugun siddeti izlemesi ya da sidde- te taniklik etmesi siddeti bir bas etme yolu olarak kullanmasina neden olur ve siddetin diger insanlari kontrol etmenin bir yolu oldugunu ögrenir.
Alt sosyoekonomik ve sosyokültürel çevrede egitim gören ögrenciler daha çok psikolojik ve fiziksel siddete maruz kalmakta ve yetiskin olduklarinda siddeti çatisma çözme stratejisi olarak kullanmaktadirlar. Yapilan bir çalisma- da 13-14 yas grubu ögrencilerinde sosyal yasantilarinda sorun çözme yöntemi olarak daha çok siddetin yer tuttugu gösterilmistir.[108,109,112] Siddet içeri- sinde yetisen çocuk, siddet görmeyi ve siddet uygulamayi normal olarak kabul etmeye baslar ve yetiskinlikte siddet uygulayan kisi olarak karsimiza çikar. Çocuklukta siddete maruz kalanlarin yetiskinlikte kisilik bozuklugu ve davra- nis bozuklugu gösterdigi görülmektedir. Bu bireyler kendi çocuklarina daha fazla öfke ve siddet içeren davranislar sergilemektedir.[86,106,111]
Eriskin suçlularda çocukluk çagi kötü muamelenin etkisinin arastirildigi bir çalismada, çocukluk çagi ihmal, istismar ve siddet hikâyesi olan 908 kisi ile siddet ve istismar öyküsü olmayan 677 kisi karsilastirilmis. Çocukluk çagi ihmal deneyimi olanlarin tutuklu olarak izlenme oranlari daha yüksektir. Fakat fiziksel ve cinsel kötüye kullanim tutuklu olarak izlenmede önemli bir belirleyici degildir.[105,113] Çocukluk çagi ihmal öyküsü olan kisiler daha fazla siddet suçu islemektedir. Genç hükümlüler ile yapilan çalismalarda ço- cukluk çagi kötüye kullanim öyküsü olanlarin genç eriskinlik döneminde daha büyük ölçüde siddet suçu isledigi gözlenmistir.[114,115] Çocuklukta kötü davranislara (siddet, cinsel kötüye kulanim, ihmal) kurban olan ve olmayanlar karsilastirildigi bazi çalismalarda kötü muameleye maruz kalanlar yetiskinlikte siddet davranisi gösterme, esine siddet uygulama ya da kurban olma olasilikla- ri da daha yüksektir.[108,110]
Çocukluk çagindaki istismar gelecekte siddet suçu islemenin ve magdur olmanin önemli bir belirleyicisidir. Genç yetiskinlikte partnerine siddet uygu- lama davranisi olasilikla çocukluk ve ergenlikte siddete maruz kalma yasantisi ile iliskilidir.[108,110] 15-18 yas arasi 235 hükümlü çocukta siddet içeren suç isleme davranisina neden olan etkenlerin arastirildigi bir çalismada, hü- kümlülerin en çok fiziksel siddet suçu isledigi (gasp, yarama ve cinayetten) %66'sinin bu suçlarini yineledigi gözlenmistir. Bu 235 hükümlünün 179'unda çocukluk döneminde fiziksel siddet öyküsü belirlenmistir.[116] Anneleri tarafindan siddete maruz kalan ögrencilerle yapilan bir diger çalis- mada ögrencilerin siddet ve saldirganlik puanlari anlamli derecede yüksek çikmistir.[86]
Çocukluk çagi cinsel istismar öyküsü olanlarda yetiskinlide kisilik patoloji- leri gözlenmekte ve siklikla borderline kisilik bozukluguna sahip olmaktadir- lar. Bu kisiler yetiskinlikte romantik iliskiler kurmakta zorlanmakta ve kadin- lar ise çocuk yetistirme konusunda isteksiz olduklari gözlenmektedir. Berabe- rinde cinsel istismar öyküsü olanlarda, yetiskinlikte depresyon, madde ve alkol kötüye kullanim, özkiyim, yeme bozuklugu, rasgele cinsel iliskiler ve cinsel islev bozukluklari gözlenmektedir.[117] Çocukluk çagindaki duygusal travma ve ihmal ise yetiskinlikte depresyon, davranis problemleri, anksiyete, travma sonrasi stres bozuklugu bulgulari, disosiyasyon ve öfkeye yol açabilir. Çocuk- luk çagi sözel travma yetiskinlikte madde kötüye kullanimina, depresyona neden olabilmektedir. Ayrica agri, mide barsak patolojileri gibi fiziksel sikâyet- lerde ortaya çikabilmektedir.[117]
Sonuç olarak çocukluk çagi kötüye kullanim ve ihmalin çocukta kisa ve uzun dönem birçok etkiye yol açtigi bilinmektedir. Kisa dönemde çocukta regresyon (altini islatma, parmak emme, dil geriligi vs.),uzun dönemde yetis- kinlikte suça yönelen davranislar, antisosyal davranislar, kendi çocuklarina siddet uygulama, siddet suçu isleme, alkol-madde kötüye kullanimi seklinde gözlenebilmektedir. Ayrica depresyon ve anksiyete bozukluklari, sosyal geri çekilme, akademik basarisizliklar, davranim bozuklugu, karsit gelme-karsit olma, disosiasyon, yeme bozukluklari, kisilik patolojileri travma sonrasi stres bozuklugu gibi pek çok patolojiye neden olabilmektedir.[103,104]
Sonuç
Siddetin tanimi içinde magdur olma, tanimi içinde faili olan bireylerden gele- cektir. Fail, iktidar siddeti konumunda da olmasi gerçekligiyle, bu rolü üst- lenmeyecektir ya da birileri tanim disi magdur rolüne aday olabilecektir. Sid- det, çogu zaman fark ettirmeden oyuncularini seçer ve egitir. Fakat isini ya- parken büyük bir ciddiyetle yapar, küçük yasta baslattigi egitim faaliyetini yillar boyu hep siki bir sekilde sürdürürken, kendisine karsi olarak da hep kendi ögrencilerini seçer. Siddet kendi yol haritasinda ortadan kalkmayi göze almissa rolünü birakir. Belki daha önce onu tarihten silecek bir kesif yapabili- riz ama yakin zamanda bu mümkün gözükmemektedir. Belki de siddete karsi en güçlü silah, onu tanimindan siyirmak ve mümkünse onu tamamen unut- maktir.
Kaynaklar
1. Yetik Z. Kabil. Istanbul, Beyan Yayinlari, 1985.
2. Kocacik F. Siddet olgusu üzerine. Cumhuriyet Üniversitesi Iktisadi ve Idari Bilimler Dergisi 2001; 2:1-7.
3. Wolf R, DaichmanL, Benett G. Abuse of the elderly. In World Report on Violence and Health (Eds EG Krug, LL Dahlberg, JA Mercy, AB Zwi, R Lozano):125-127. Geneva, WHO, 2002.
4. Günes A. Kur'an isiginda siddet sorununa bir bakis. Dinbilimleri Akademik Arastir- ma Dergisi. 2005; 3:7-28.
5. Polat O. Kriminoloji ve Kriminalistik Üzerine Notlar, 1. Baski. Ankara, Seçkin Yayi- nevi, 2004.
6. Riches D. The Anthropology of Violence. Oxford, Blackwell, 1986.
7. Clastres P. Vahsi Savasçinin Mutsuzlugu (Çeviri A Türker, M Sert). Istanbul, Ayrinti Yayinlari, 1992.
8. Ellis L. Archaeological Method and Theory: An Encyclopedia. Oxford, UK, Routledge, 1999.
9. Lowdermilk DL, Cashion MC, Perry SE. Maternity and Women's Health Care, 10th edition. StLouis, MO, Mosby, 2011.
10. Keane J. Siddetin Uzun Yüzyili (Çeviri B Peker). Ankara, Dost Yayinlari, 1998.
11. Le Bon G. Kitleler Psikolojisi (Çeviri S Demirkan). Istanbul, Yagmur Yayinlari, 2005.
12. Freud S. Toplum Psikolojisi (Çeviri K Saydam). Istanbul, Düsünen Adam Yayinlari, 1993.
13. Brugger W. Dignity, rights and legal philosophy within the anthropological cross of decision-making. German Law Journal 2008; 9:1243-1267.
14. Gümüs A. Siddetin Nedenleri. In Toplumsal Bir Sorun Olarak Siddet Sempozyumu. Ankara, Egitim Sen Yayinlari, 2006.
15. Hegel GWF. Seçilmis Parçalar (Çeviri N Bozkurt). Istanbul, Remzi Yayinlari,1986.
16. Hobbes T. Leviathan (Çeviri S Lim). Istanbul, Yapi Kredi Yayinlari, 2005.
17. Darwin C. Türlerin Kökeni (Çeviri S Belli). Ankara, Onur Yyainlari, 1996.
18. Lorenz K. Saldirganligin spontanligi. Cogito 1996; 6:165-168.
19. Eron LD. The development of aggressive behavior from the perspective of a developing behaviorism. Am Psychol 1989; 42:435-442.
20. Emiroglu K, Aydin S. Antropoloji Sözlügü. Ankara, Bilim ve Sanat Yayinlari, 2003.
21. Somersan S. Siddetin iki yüzü. Cogito 1996; 6:41-50.
22. Bandura A. Social Learning Theory. London, Routledge, 1977.
23. Bandura. A. The social learning perspective: mechanisms of aggression. In Psychology of Crime and Criminal Justice (Ed H Toch):193-236. Prospect Heights, IL., Waveland Press, 1979.
24. Kant I. Pratik Aklin Elestirisi (Çeviri Eds I Kuçuradi, Ü Gökberk, F Akatli). Ankara, TFK Yayinlari, 1999.
25. Erten Y, Ardali C. Saldirganlik, siddet ve terörün psikososyal yapilari. Cogito 1996; 6:143-165.
26. Geçtan E. Psikanaliz ve Sonrasi. Istanbul, Remzi Yayinlari, 2000.
27. Fromm E. Kendini Savunan Insan (Çeviri N Arat). Istanbul, Say Yayincilik, 1994.
28. Garza-Treviño ES. Neurobiological factors in aggressive behavior. Hosp Community Psychiatry 1994; 45:690-699.
29. Bear D. Neurological perspectives on aggressive behaviour. J Neuropsychiatry Clin Neurosci 1991; 3:53-58.
30. Hermann BP, Whitmann S. Behavioral and personality correlates of epilepsy: a review, methodological critique and conceptual model. Psychol Bull 1984; 95:451- 497.
31. Nielsen DA, Goldman D, Virkkunen M, Tokola R, Rawlings R, Linnoila M. Suicidality and 5-hydroxyindoleacetic acid concentration associated with a tryptophan hydroxylase polymorphism. Arch Gen Psychiatry 1994; 51:34-38.
32. Tardiff K Assessment and Management of Violent Patients, 2nd edition. Washington, American Psychiatric Press, 1996.
33. Kocabasoglu N. Serotonin ve siddet. In Biyolojik, Sosyolojik, Psikolojik Açidan Siddet (Ed I Balcioglu):13-18. Istanbul, Yüce Yayincilik, 2000.
34. Virkkunen M, Rawlings R, Tokola R, Poland RE, Guidotti A, Nemeroff C et al. CSF biochemistries, glucose metabolism, and diurnal activity rhythms in alcoholic, violent offenders, fire setters, and healthy volunteers. Arch Gen Psychiatry 1994; 51:20-27.
35. Svrakic DM, Cloninger CR. Personality disorder. In Kaplan & Sadock's Comprehensive Textbook of Psychiatry, 8th Edition (Eds BJ Sadock, VA Sadock):2063-2104. Philadelphia, Lippincott Williams & Wilkins, 2005.
36. Volavka J. The neurobiology of violence. J Neuropsychiatry Clin Neurosci 1999; 11:307-314.
37. Dabbs JM Jr, Hargrove MF. Age, testesterone, and behavior among female prison inmates. Psychosom Med 1997; 59:477-480.
38. Coccaro EF, Mc Namee B. Biology of agression: relevance to crime. In Psychopathology and Violent Crime (Ed AE Skodol):99-128. Washington, American Psychiatric Press, 1998.
39. Eronen M, Angermeyer MC, Schulze B. The psychiatric epidemiology of violent behaviour. Soc Psychiatry Psychiatr Epidemiol 1998; 33:13-23.
40. Lewis DO. Adult antisocial behavior, criminality and violence. In Kaplan & Sadock's Comprehensive Textbook of Psychiatry, 8th Edition (Eds BJ Sadock, VA Sadock):2258-2272. Philadelphia, Lippincott Williams & Wilkins, 2005.
41. Strasburger CV, Donnerstein E. Children, adolescents, and the media: issues and solutions. Pediatrics 1999; 103:129-139.
42. Bushman JB, Huesmann R. Short-term and long-term effects of violent media on aggression in children and adults. Arch Pediatr Adolesc Med 2006; 160:348-352.
43. Bandura A, Ross D, Ross AS. Transmission of aggression through imitation of aggressive models. J Abnorm Soc Psychol 1961; 63:575-582.
44. Ayranci Ü, Kösgeroglu N, Günay Y. Televizyonda çocuklarin en çok seyrettikleri saatlerde gösterilen filmlerdeki siddet düzeyi. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2004; 5:133- 140.
45. Palabiyiklioglu R. Medya ve siddet. Kriz Dergisi.1997; 5:123-126.
46. Anderson CA, Berkowitz L, Donnerstein E, Huesmann LR, Johnson JD, Linz D et al. The influence of media violence on youth. Psychol Sci Public Interest 2003; 4:81- 110.
47. Bar-on ME. The effects of television on child health: implications and recommendations. Arch Dis Child 2000; 83:289-292.
48. Huesmann RL, Taylor LD. The role of media violence in violent behavior. Annu Rev Public Health 2006; 27:393-415.
49. Committee on Public Education. American Academy of Pediatrics. Media violence. Committee on Public Education. Pediatrics 2001; 108:1222-1226.
50. Görmez K, Bayat B, Sezal I, Göka E, Köse R, Özcan YZ et al. Aile Içinde ve Toplum- sal Alanda Siddet. Ankara, Basbakanlik Aile Arastirma Kurumu Yayinlari, 1998.
51. Parke RD, Berkowitz L, Leyens JP, West SG, Sebastian RJ. Some effects of violent and nonviolent movies on the behavior of juvenile delinquents. Adv Exp Soc Psychol 1977; 10:135-172.
52. Mullan B. Consuming Television: Television and its Audience. Oxford, Blackwell Publishers, 1997.
53. Gerbner G, Morgan S. Charting the mainstream: television's contribution to political orientation. J Commun 1982; 32:100-127.
54. Kalin C. Television, violence, and children (Master synthesis paper). Oregon, Oregon University, 1997.
55. WHO Consultation. Violence Against Women. Geneva, World Health Organization, 1993.
56. Krug EG, Dahlberg LL, Mercy JA, Zwi AB, Lozano R. World Report on Violence and Health. Geneva, World Health Organization, 2002.
57. Grisso JA, Schwarz DF, Hirschinger N. Violent injuries among women in an urban area. N Engl J Med 1999; 341:1899-1905.
58. Martin SL, Moracco KE, Garro J, Tsui AO, Kupper LL, Chase JL et al. Domestic violence across generations: findings from Northern India. Int J Epidemiol 2002; 31:560-572.
59. Basbakanlik Aile Arastirma Kurumu. Aile Içi Siddetin Sebep ve Sonuçlari. Ankara, Aile Arastirma Kurumu Yayinlari, 1995.
60. Ayranci Ü, Günay Y, Ünlüoglu I. Hamilelikte aile içi es siddeti: birinci basamak saglik kurumuna basvuran kadinlar arasinda bir arastirma. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2002; 3:75-87.
61. Heise L. Violence against women: the hidden health burden. World Health Stat Q 1993; 46:78-85.
62. WHO, Regional Office for the Western Pacific. Domestic Violence: A Priority Public Health Issue in the Western Pacific Region. Manila, Phillipines, WHO, Regional Of- fice for the Western Pacific, 1998.
63. World Health Organization. Multi-country Study on Women's Health and Domestic Violence Against Women: Initial Results on Prevalence, Health Outcomes and Women's Responses. Geneva, World Health Organization, 2005.
64. Vahip I, Doganavsargil Ö. Aile içi fiziksel siddet ve kadin hastalarimiz. Turk Psikiyat- ri Derg 2006; 17:107-114.
65. Akyüz G, Kugu N, Dogan O. Bir psikiyatrik poliklinige basvuran evli kadinlarda aile içi siddet, evlilik sorunlari, basvuru yakinmasi ve psikiyatrik tani. Yeni Symposium 2002; 40:41-48.
66. Bahar G, Savas HA, Bahar A. Çocuk istismari ve ihmali: bir gözden geçirme. Firat Saglik Hizmetleri Dergisi 2009; 12:51-65.
67. Herman JL. Travma ve Iyilesme (Çeviri T Tosun). Istanbul, Literatür Yayincilik, 2007.
68. Livanou M. Travma sonrasi stres bozuklugunun teorik yönleri. In Psikolojik Travma ve Sonuçlari (Eds T Aker, E Önder). Istanbul, 5US Yayincilik, 2003.
69. Burgess AW, Hartman CR, Clements PT. The biology of memory and childhood trauma. J Psychosoc Nurs Ment Health Serv 1995; 33:16-26.
70. Taner Y, Gökler B. Çocuk istismari ve ihmali: psikiyatrik yönleri. Hacettepe Tip Dergisi 2004; 35: 82-86.
71. Elliot AJ, Peterson LW. Maternal sexual abuse of male children: when to suspect and how to uncover it. Postgrad Med 1993; 94:169-172.
72. Pelcovitz D, Kaplan S, Goldberg B, Mandel F, Lehane J, Guarrera J. Posttraumatic stress disorder in physically abused adolescents. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry 1994; 33:305-312.
73. Brown GR, Anderson B. Psychiatric morbidity in adult inpatients with childhood histories of sexual and physical abuse. Am J Psychiatry 1991; 148:55-61.
74. Haj-Yahi MM, Tamish S. The rates of child sexual abuse and its psychological consequences as revealed by a study among Palestinian university students. Child Abuse Negl 2001; 25:1303-1327.
75. Van der Kolk BA, Perry JC, Herman JL. Childhood origins of self-destructive behaviour. Am J Psychiatry 1991; 148:1665-1671.
76. Putnam FW. Dissociation in Children and Adolescents. New York, Guilford Press, 1997.
77. Yanik M, Özmen M. Psikiyatri poliklinigine basvuran hastalarda çocukluk çagi kötü- ye kullanim/ihmal yasantilari ile intihar, kendine fiziksel zarar verme ve dissosiyatif belirtiler arasindaki iliski. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2002; 3:140-146.
78. Helen Wu Z, Berenson AB, Wiemann CM. A profile of adolescent females with a history of sexual assault in Texas: familial environment, risk behaviors and health status. J Pediatr Adolesc Gynecol 2003; 16: 207-216.
79. Tirasçi Y, Gören S. Çocuk istismari ve ihmali. Dicle Tip Dergisi 2007; 34:70-74.
80. Malinosky-Rummel R, Hansen DJ. Long-term consequences of childhood physical abuse. Psychol Bull 1993; 114:68-79.
81. McCauley J, Kern DE, Kolodner K, Dill L, Schroeder AF, DeChant HK et al. Clinical characteristics of women with a history of childhood abuse: unhealed wounds. JAMA 1997; 277:1362-1368.
82. Kaplan SJ, Pelcovitz D, Salzinger S, Weiner M, Mandel FS, Lesser ML et al. Adolescent physical abuse: risk for adolescent psychiatric disorders. Am J Psychiatry 1998; 155:954-959.
83. Tollestrup K, Sklar D, Floyd JF, Olson L, Weybright J, Sandvig J et al. Health indicators and intimate partner violence among women who are members of a managed care organization. Prev Med 1999; 29:431-440.
84. Wisner CL, Gilmer TP, Saltzman LE, Zink TM. Intimate partner violence against women: do victims cost health plans more? J Fam Pract 1999; 48:439-443.
85. Campbell JC. Health consequences of intimate partner violence. Lancet 2002; 359:1331-1336.
86. Ayan S. Aile içinde siddete ugrayan çocuklarin saldirganlik egilimleri. Anadolu Psiki- yatri Dergisi 2007; 8:206-214.
87. Aktepe E. Çocukluk çagi cinsel istismari. Psikiyatride Güncel Yaklasimlar- Current Approaches in Psychiatry 2009; 1:95-119.
88. Içli TG. Kriminoloji. 7.Baski. Ankara, Seçkin Yayincilik, 2007.
89. Özen S, Subasi M, Yildirim A, Bastürk M, Bez Y. Öfkelenme aninda cama yumruk atarak kendini yaralayan hastalarda problem çözme becerileri ve çocukluk çagi trav- malari. Klinik ve Deneysel Arastirmalar Dergisi 2010; 1:25-30.
90. Gordy P. Group work that supports adult victims of childhood incest. Soc Casework 1983; 64:300-307.
91. Jackson J, Calhoun K, Arnick A Maddever HM, Habif VL. Young adult women who report childhood intrafamilial sexual abuse: subsequent adjustment. Arch Sex Behav 1990; 19:211-221.
92. Yassen J, Glass L. Sexual assault survivors groups: a feminist practice prespective. Soc Work 1984; 29:252-257.
93. Ticen S. Feed me... cleanse me... sexual trauma projected in the art of bulimics. Art Therapy 1990; 7:17-21.
94. Vahip I. Yasak-sevi (Incest) eylemi: çesitli yaklasimlara genel bir bakis. Turk Psikiyatri Derg 1994; 5:287-289.
95. Turner S. Talking about sexual abuse: the value of shortterm groups for women survivors. J Group Psychother Psychodrama Soc 1993; 46:8-12.
96. Russel D. The Secret Trauma: Incest in the Lives of Girls and Women. New York, Basic Books, 1986.
97. Yildirim A, Gümüs B. Difficulty in revealing the abuse: incest. Cumhuriyet Tip Dergisi 2011; 33:114-118.
98. Finkelhor D. Child Sexual Abuse: New Theory and Research. New York, Free Press, 1984.
99. Hemenway D, Solnick S, Carter J. Child rearing violence. Child Abuse Negl 1994; 18:1011-1020.
100. Neugebauer R. Research on intergenerational transmission of violence: the next generation. Lancet 2000; 335:1116-1117.
101. Riggs D, Caulfield M, Street A. Risk for domestic violence: factors associated with perpetration and victimization. J Clin Psychol 2000; 56:1289-1316.
102. Yildirim A. Siradan Siddet: Kadina ve Çocuga Yönelik Siddetin Toplumsal Kaynakla- ri. Istanbul, Boyut Yayinlari, 1998.
103. Sahin F. Fiziksel istismar. In Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Temel Kitabi (Eds FÇ Çetin, A Çoskun, E Iseri, S Miral, N Motavalli, B Pehlivantürk):462-470. Ankara, Hekimler Yayin Birligi, 2008.
104. Bernet W. Child maltreatment. In Kaplan & Sadock's Comprehensive Textbook of Psychiatry, 8th Edition (Eds BJ Sadock, VA Sadock):3415-3417. Philadelphia, Lippincott Williams & Wilkins, 2005.
105. Dahlberg LL. Youth violence in the United States: major trends, risk factors, and prevention approaches. Am J Prev Med 1998; 14:259-272.
106. Clarke J, Stein DM, Sobota M, Marisi M, Hanna L. Victims as victimizers physical aggression by persons with a history of childhood abuse. Arch Intern Med 1999; 159:1920-1924.
107. Tremblay RE, Nagin DS, Séguin JR, Zoccolillo M, Zelazo PD, Boivin M et al. Physical aggression during early childhood: trajectories and predictors. Pediatrics 2004; 114:e43-e50.
108. Gomez MA. Testing the cycle of violence hypothesis: child abuse and adolescent dating violence as predictors of intimate partner violence in young adulthood. Youth Soc 2011; 43:171-192.
109. Osofsky DJ. Children who witness domestic violence: the invisible victims. Soc Policy Rep 1995; 9(3):1-16.
110. Fang X, Corso PS. Child maltreatment, youth violence, and intimate partner violence: developmental relationships. Am J Prev Med 2007; 33:281-290.
111. Vahip I. Evdeki siddet ve gelisimsel boyutu; farkli bir açidan bakis. Turk Psikiyatri Derg 2002; 13:312-319.
112. Atici M. Ilkögretim ögrencilerinin arkadaslariyla yasadigi çatismalari çözmede okul- daki psikolojik danismanin yardimina iliskin görüsleri. Kuram ve Uygulamada Egitim Yönetimi 2008; 53:25-47.
113. Koylar GA, Otis DM. The effect of childhood maltreatment on adult criminality: a tobit regression analysis. Child Maltreat 2003; 8:129-137.
114. Barker DE, Boivin M, Brendgen M, Fontaine N, Arseneault L, Vitaro F et al. Predictive validity and early predictors of peer-victimization trajectories in preschool. Arch Gen Psychiatry 2008; 65:1185-1192.
115. Haapasalo J, Moilanen J. Official and self-reported childhood abuse and adult crime of young offenders. Crim Justice Behav 2004; 31:127-149.
116. Ovacik A, Sezgin U. Aile içi siddetin erkek çocugun siddet içeren suç isleme davrani- sina etkileri (Yüksek lisans tezi). Istanbul, Istanbul Üniversitesi Adli Tip Enstitüsü, 2008.
117. Iseri E. Cinsel istismar. In Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Temel Kitabi (Eds FÇ Çetin, A Çoskun, E Iseri, S Miral, N Motavalli, B Pehlivantürk):471-478. Ankara, Hekimler Yayin Birligi, 2008.
Hüseyin Güleç, Doç.Dr., Erenköy Ruh ve Sinir Hastaliklari Hastanesi, Istanbul; Mürüvvet Topaloglu,
Demet Ünsal, Merih Altintas Dr., Erenköy Ruh ve Sinir Hastaliklari Hastanesi, Istanbul
Yazisma Adresi/Correspondence: Hüseyin Güleç, Erenköy Ruh ve Sinir Hastaliklari Hastanesi, Istan-
bul,Turkey. E-mail: [email protected]
Yazarlar bu makale ile ilgili herhangi bir çikar çatismasi bildirmemislerdir.
The authors reported no conflict of interest related to this article.
Çevrimiçi adresi / Available online at: www.cappsy.org/archives/vol4/no1/
Çevrimiçi yayim / Published online 20 Aralik/ December 20, 2011; doi:10.5455/cap.20120408
You have requested "on-the-fly" machine translation of selected content from our databases. This functionality is provided solely for your convenience and is in no way intended to replace human translation. Show full disclaimer
Neither ProQuest nor its licensors make any representations or warranties with respect to the translations. The translations are automatically generated "AS IS" and "AS AVAILABLE" and are not retained in our systems. PROQUEST AND ITS LICENSORS SPECIFICALLY DISCLAIM ANY AND ALL EXPRESS OR IMPLIED WARRANTIES, INCLUDING WITHOUT LIMITATION, ANY WARRANTIES FOR AVAILABILITY, ACCURACY, TIMELINESS, COMPLETENESS, NON-INFRINGMENT, MERCHANTABILITY OR FITNESS FOR A PARTICULAR PURPOSE. Your use of the translations is subject to all use restrictions contained in your Electronic Products License Agreement and by using the translation functionality you agree to forgo any and all claims against ProQuest or its licensors for your use of the translation functionality and any output derived there from. Hide full disclaimer
Copyright Psikiyatride Guncel Yaklasimlar : Current Approaches in Psychiatry 2012