ÖZ
Anayasal Iktisat Teorisi devletin güç ve yetkilerinin nasil sinirlandirilabilecegini ve nasil sinirlandirilmasi gerektigini incelemektedir. Bu kapsamda Anayasal iktisatçilar tarafindan, hazirlanacak olan ekonomik anayasa ile devletin vergilendirme yetkisinin belli bir kisminin yerel yönetimlere devredilmesi gerektigi savunulmaktadir. Çalisma, üniter ve federal yapili devletlerde vergilendirme yetkisinin yerel yönetimlere devrini ve yerel mali özerklik olgusunu olumlu ve olumsuz yönleriyle objektif bir bakis açisiyla incelemeyi amaçlamaktadir.
Anahtar Kelimeler: Anayasal Iktisat, Mali Federalizm, Mali Özerklik, Ekonomik Anayasa, Desantralizasyon.
Jel Siniflamasi: H70, H71, H77.
The Local Fiscal Autonomy from The Perspective of Constitutional Economics Theory
ABSTRACT
The constitutional economics theory examines how government's power and authority could be limited and how should be limited. In this context, through the instrument of economic constitution, it is argued by constitutional economists that, a certain part of government's tax-raising power should be transferred to local governments. This study aims to analyse the transfer of governments' tax-raising powers to local governments in unitary and federal states and to research the local fiscal autonomy phenomenon in its positive and negative aspects from an objective point of view.
Key Words: Constitutional Economics, Fiscal Federalism, Fiscal Autonomy, Economic Constitution, Decentralization.
Jel Classification: H70, H71, H77.
GIRIS
Günümüzde uygulanan liberal iktisadi politikalar, demokratik taleplerde yasanan artislar, kaçinilmaz küresellesme olgusu ve kaynak kullaniminda etkinlik saglama arzusu yerel mali özerkligi gündeme getirmis bulunmaktadir. Kamusal fonksiyonlara iliskin yetki ve sorumluluklarin merkezi yönetimden alt birimlere aktarilmasini ifade eden yerellesme kavrami siyasi ve idari olmak üzere iki boyutlu olarak kullanilmaktadir. Idari yerellesmede yargilama ve kanun yapma gücü merkezi yönetimdeyken, siyasi yerellesmede politika belirleme gücünün yani sira, yasa yapma gücünün de yerel düzeyde paylastirilmasi söz konusu olmaktadir. Bu anlamda mali özerklik esas olarak federal devlet yapisina sahip ülkelerin idarelerarasi mali iliskilerinin düzenlenmesine iliskin bir kavram olarak kullanilmaktadir. Ancak üniter yapili devletlerde de anayasal yetki devri kosullarinin varligi halinde, yerel yönetimlerin vergilendirme yetkisine sahip olmalari mümkün olabilmektedir.
Günümüzde yerel mali özerkligin gelistirilmesi yönünde gelen yogun siyasi talepler, merkezi idarenin küçültülmesinin sebeplerinden birini olusturmakta ve bir ülkenin gelismislik seviyesi ve demokratik performansi arttikça, merkezi yönetimin küçültülmesi egiliminin arttigi savunulmaktadir. Bu noktada yerel mali özerklik kavrami, Anayasal Iktisat Teorisi açisindan önemi ve yerel mali özerkligin olumlu ve olumsuz yanlarinin belirlenmesi bu çalismada amaçlanmaktadir.
I. ANAYASAL IKTISAT TEORISI
Anayasal Iktisat Teorisi, temelini 19. yüzyil liberalizminde bulan ve devletin ekonomik sinirlarinin belirlenmesini amaçlayan Neo Liberal yaklasimlarin, Hayek, Buchanan, Tullock gibi iktisatçilar tarafindan savunulan bir uygulamasidir (Gökbunar, 1997: 1). Anayasal Iktisat Teorisi'nin kurucusu olarak kabul edilen Amerikali Iktisatçi Profesör James M. Buchanan'in 1986 yilinda Nobel Ekonomi Ödülü'nü kazanmasindan sonra bu yaklasim dünyada akademik ve politik çevrelerde ilgi görmeye baslamistir (Gökbunar, 1995: 119). Anayasal Iktisat Teorisi "devletin güç ve yetkilerinin nasil sinirlandirilabilecegini ve nasil sinirlandirilmasi gerektigini" inceleyen bir disiplin olarak tanimlanmaktadir (Aktan, 2008: 98).
Buchanan anayasal iktisadin amacini, "Anayasal ekonomik analiz, ekonomik ve siyasal kurumlarin seçimlerini ve davranislarini sinirlayan alternatif yasal-kurumsal-anayasal kurallarin isleyis özelliklerini incelemeyi amaçlar. Bu kurallar, ekonomik ve siyasal kurumlar tarafindan yapilacak seçimlerin çerçevesini belirler" seklinde ifade etmektedir. Bu ifadeden de anlasilacagi üzere geleneksel iktisat teorisi, belli yasal-kurumsal-anayasal çerçeveyi veri kabul ederek bu çerçeve içinde bireyin çesitli optimal kosullara nasil ulasacagini analiz ederken, anayasal iktisat, alternatif yasal-kurumsal-anayasal çerçeveleri ve bunlar arasindan yapilacak tercihleri incelemektedir. Buchanan'in ifadeleriyle, "anayasal iktisat" belirli sinirlar içerisindeki "seçimleri" degil, "sinirlamanin seçimi ni" ele almaktadir (Savas, 2000: 1015-1016).
A. Anayasal Iktisat Teorisinin Felsefi ve Teorik Temelleri
Anayasal Iktisat Teorisi'nin felsefi temelleri sosyal sözlesmeye dayanirken, teorik temellerini Kamu Tercihi Teorisi olusturmaktadir. Anayasal iktisat disiplini altinda, devletin varligi "toplumsal/sosyal sözlesme"ye dayandirilmakta olup devlet, bireylerin aralarinda bir uzlasma ile belirledikleri yapay bir yapi olarak kabul edilmektedir. Bunun dogal bir sonucu olarak, vergileme yetkisi de dahil devlete verilmis olan bütün yetkilerin, bireyler tarafindan her zaman ve her ölçüde sinirlanabilmesi mümkün olabilmektedir (Sakal ve Sahin, 2009: 80).
Anayasal Iktisat Teorisi'nin teorik temelini olusturan Kamu Tercihi Teorisi, "ekonomi ve politika bilimi arasindaki bagi olusturan bir disiplin" (Buchanan, 1991a: 58-59) olarak görülmekte ve piyasa disi karar almanin ekonomik olarak incelenmesi ya da ekonominin politika bilimleri alanina uygulanmasi (Mueller, 1976: 395) seklinde tanimlanmaktadir. Buchanan'in ifadesi ile bir metot, araçlar ya da standart araçlarin standart yöntemlerle belirli bir sekilde uygulanmasi olmayip, kendi içinde kapali bir anlam tasimaktadir (Buchanan, 1991b: 29). Kökleri 1896 yilinda Wicksell'in yaptigi çalismalara dayanan Kamu Tercihi Teorisi'nin özellikleri; metodolojik bireycilik, homo economicus ve politik mübadeleden olusmaktadir (Buchanan, 1986).
Temelde ekonomi teorisi içinde ayrintili analizler için kullanilan araç ve metotlari kapsamakta olan Kamu Tercihi Yaklasimi, bu araç ve metotlarin politik sürece, kamu sektörüne, politik alana ve kamu sektörüne uygulamasini saglamaktadir (Buchanan, 1991a: 61).
Anayasal Iktisat Teorisi, kurallarin ve kurumlarin nasil isledigini, çalisma özelliklerini, olusturulma biçimlerini sorgulayan, normatif ve pozitif anlama sahip bir arastirma programi (Rowley, 1997: 1) olup, pozitif ve normatif Kamu Tercihi Teorisi'ne dayali olmak üzere baslica iki alani içermektedir (Isik vd., 2010: 5):
(i) Anayasalarin Ekonomik Teorisi; bir ekonomik anayasa olusturmak için gerekli olan ilkeleri arastirmaktadir. Ekonomik anayasa ile devletin ekonomik güç ve yetkilerinin anayasal kurallarla sinirlandirilmasi söz konusudur. Anayasal iktisatçilar, devlet yetkilerinin anayasal düzeyde sinirlanmamasi halinde anayasa sonrasi bir ortamda devletin giderek büyüyecegini ve bunun sonucunda ekonomik ve politik yapinin giderek yozlasacagini ve demokrasinin zarara ugrayacagini savunmaktadirlar.
(ii) Politik Kurumlar Teorisi de normatif bir özellik tasimakta ve anayasa içerisinde politik norm, kural ve kurumlarin nasil düzenlenmesi gerektigi konusunu analiz etmektedir.
B. Anayasal Iktisat Teorisinde Ekonomik Anayasa
Ekonomik anayasa; belli bir ekonomik sistem içinde, ekonomik süreçleri düzenleyen hukuk normlarinin bütününü ifade etmekte olup (Gökbunar, 1997: 1), devletin ekonomik hak, yetki, görev ve sorumluluklarinin anayasal boyutta açik ve net bir sekilde belirlenmesini amaçlamaktadir. Diger bir deyisle, ekonomik anayasa ile devletin ekonomik güç ve yetkilerinin anayasal kurallarla sinirlandirilmasi söz konusu olup (Aktan, 2008: 101), "sinirlamanin kendisinin belirlenmesi" konusu Anayasal Iktisat Teorisi açisindan anayasal düzeyde bir konu olarak ele alinmaktadir (Hepaksaz, 2007: 90).
1. Ekonomik Anayasanin Kapsami
Ekonomik anayasa disiplinler arasi karakterde olup, iktisat, siyaset ve hukuk gibi bilimlerin ortak alanini teskil etmektedir. Anayasal iktisatçilar siyasal liberalizmin ekonomik liberalizmden kaynaklandigini ileri sürerek demokrasinin ahlaki temellerini olusturan bireysellik ile ekonomik hak ve özgürlüklerinin güvence altina alinip korunmasi gerektigini ileri sürmektedirler (Gökbunar, 1997: 1).
Bireylerin ekonomik hak ve özgürlüklerinin saglanmasi, devletin ekonomik hak ve yetkilerinin sinirlandirilmasi ile mümkün olabilmektedir. Anayasal iktisadin esas inceleme konusunu da, devletin bu hak ve yetkilerini nasil kullanacagi, nasil kullanmasi gerektigi ve bunlarin sinirlarinin nasil olacagi olusturmaktadir (Aktan, 2008: 101). Ekonomik Anayasa'nin teorik düzeyde kapsamina baslica su iki konuya iliskin hukuksal kurallarin nasil olmasi gerektigi girmektedir (Sakal ve Sahin, 2009: 91):
(i) devletin ekonomik yetki, görev ve sorumluluklari,
(ii) bireylerin ekonomik hak ve özgürlükleri.
2. Ekonomik Anayasa Geregi
Anayasal iktisatçilara göre devletin asiri büyümesi ekonomik ve politik yozlasmalarin ortaya çikmasi ve yayginlasmasina neden olmakta, dolayisiyla politik karar alma sürecinde anayasal kurumsal çerçevenin revize edilmesi gerekmektedir. Anayasal iktisatçilar, bireylerin ekonomik hak ve özgürlüklerinin korunabilmesi için, siyasi iktidarin ekonomik konularda düzenleme yetkisinin sinirlandirilmasini ve devletin görev ve sorumluluklarinin açik ve net olarak, sinirlari ile birlikte anayasada yer almasi gerektigini öne sürmektedirler. Anayasal iktisatçilara göre anayasal ekonomi ile siyasi iktidarlarin; para arzi, faiz orani, döviz kuru, asgari ücret, vergileme, harcama, transfer ödemeleri, yatirimlar, gelir dagilimi ve benzeri ekonomik konularda, istedikleri gibi davranamayacaklari sekilde oyunun kurallarinin yeniden belirlenmesi gerekmektedir (Gökbunar, 1997: 4).
Ekonomik anayasa kapsaminda yapilacak mali düzenlemeler ile amaçlanan, her gelen siyasi iktidarin istedigi kadar harcamalari arttirip, vergi oranlari üzerinde istedigi degisiklikler yapmasina engel olmaktir. Ayrica gelecek nesillere büyük bir mali yük getirecek olan borçlanmanin bu anayasa ile kontrol altina alinmasi hedeflenmektedir. Kamu gelir ve giderlerinin belirli kurallara baglanarak kontrolü, ayni zamanda daha küçük bir kamu ekonomisi anlamina gelen küçük ve denk bir bütçeyi de meydana getirecektir (Sakal ve Sahin, 2009: 91).
II. YEREL MALI ÖZERKLIK
Günümüzde merkezi idarenin payinin küçültülerek etkinliginin artirilmasi için bazi hizmet sunumlarinin merkezi idareden yerel yönetimlere birakilmasi söz konusu olmaktadir. Bu adem-i merkeziyetçi yapi yalniz federal devletler için degil, üniter devletler için de giderek uygulanmaktadir (Dileyici, 2012: 504). Bir ülkenin gelismislik seviyesi ve demokratik performansi arttikça, merkezi yönetimin küçültülmesi egiliminin arttigi ifade edilmektedir. Bu noktada yerel mali özerkligin gelistirilmesi yönünde gelen yogun siyasi talepler, merkezi idarenin küçültülmesinin sebeplerinden birini olusturmaktadir (Eryilmaz, 2007: 86, 88).
A. Yerel Mali Özerklik Kavrami
Yerellesme siklikla, toplum ve ekonomi üzerindeki hükümet yetkisinin, merkezi hükümetten yerel yönetimlere dogru kaymasi olarak görülmektedir. Yerellesmeyi tanimlama ve ölçmeyi hedef alma girisiminde bulunanlar esas olarak kavramin mali boyutu üzerinde odaklanmislardir (Rodden, 2004: 482).
En genis anlamiyla mali yerellesme; gelir toplama ve harcama yapma konusunda merkezi yönetimlerden yerel yönetimlere siyasal sorumluluklarin devri seklinde tanimlanan ve merkezi devlet politikalarinin tümünün atanmis ya da seçilmis merkez planlamacilari tarafindan kararlastirilmasina anayasal sinirlamalar getiren, tüm dissalliklari içsellestirebilen en yerellesmis devlet yapisini ifade etmektedir (Çoban, 2008: 262-263).
Kamusal fonksiyonlara iliskin yetki ve sorumluluklarin merkezi yönetimden alt birimlere aktarilmasini ifade eden yerellesme kavrami siyasi ve idari olmak üzere iki boyutlu olarak kullanilmaktadir. Idari yerellesmede yargilama ve kanun yapma gücü merkezi yönetimdeyken, siyasi yerellesmede politika belirleme gücünün yani sira, yasa yapma gücünün de yerel düzeyde paylastirilmasi söz konusu olmaktadir (Topal, 2005: 25-26).
Anayasal iktisatçilar tarafindan idarelerarasi mali iliskilerin düzenlenmesi için "yerel mali özerklik" savunulmakta, hazirlanacak bir ekonomik anayasa ile idareler arasindaki mali bölüsüme iliskin esaslara bu anayasada yer verilmesi (Sakal ve Sahin, 2009: 91) ve devletin vergilendirme yetkisinin kismen yerel yönetimlere devredilmesi gerektigi ileri sürülmektedir (Isik vd., 2010: 16).
Yerel mali özerklik; siyasi, idari ve mali özerklikten olusmakta olan yerel özerkligin 3 ayagindan birini olusturmaktadir. Bu kapsamda yerel özerklik, kamusal faaliyetlerin yerine getirilmesinde belirli sinirlar dahilinde merkezi yönetimin idari, ekonomik ve mali alanlarda yetki ve sorumluluklarinin yerel yönetimlere devri seklinde tanimlanirken (Egeli ve Diril, 2012: 26), yerel mali özerklik ise, özerk kuruluslarin merkezi yönetime bagimli olmadan kendilerine verilen görev ve sorumluluklari yerine getirebilmeleri, ayri mal varligina ve gelir kaynaklarina sahip olabilmeleri ve kanunlarca belirlenen sinirlar içerisinde kendi organlarinin kararlarina dayanarak harcama yapabilmeleri seklinde tanimlanmaktadir (Ulusoy ve Akdemir, 2009: 263).
B. Anayasal Iktisat ve Yerel Mali Özerklik
Mali yerellesmenin önemli bir özelligi, yerel yönetimlerin kendilerine verilen görev ve sorumluluklari yerine getirebilecek mali kapasiteye sahip olmalaridir. Aksi durumda yerel yönetimlerin varlik nedenleri ortadan kalkmis olmaktadir. Bu mali kapasite, merkezi yönetimden aktarilan paylar ile saglanabilecegi gibi, yerel yönetimlerin kendi gelir kaynaklari ile de yaratilabilmektedir (Yilmaz vd., 2012: 21). Bu mali kapasitenin yaratilmasinda anayasal iktisatçilar, devletin vergilendirme yetkisinin kismen mahalli idarelere devredilmesi gerektigini savunmaktadir (Tügen, 2013: 399). Mali konulardaki bazi yetkilerin merkezi yönetimden yerel yönetimlere birakilmasi ile idareler arasindaki rekabet artacak, bu da etkinlik artisi saglayacaktir (Aktan vd., 2007: 195).
Devletin basarisizligi teorisini ortaya atan Anayasal iktisatçilara göre, merkeziyetçi yönetim yapisi kamu sektörünün isleyisinden kaynaklanan bir sorundur. Merkeziyetçi yönetim yapisi neticesinde otorite merkezilesmekte, faaliyetlerin etkin sekilde yürütülmesini engelleyici düzeyde asiri kuralcilik gelismekte ve bireylerin siyasal karar alma sürecindeki etkinlikleri azalmaktadir (Aktan ve Dileyici, 2012: 458-459). Bu noktada mali özerklik, Brennan ve Buchanan'in da ifade ettikleri gibi hükümetin genislemeci egilimlerini kisitlayici bir mekanizma olarak önem kazanmaktadir (Oates, 2005: 355).
Yerel yönetimlerin mali özerklige kavusturulmasi ve kendi gelir kaynaklarini yaratmalari yerel demokrasinin güçlenmesi açisindan da önem tasimaktadir. Belirli vergilerin yerel yönetimlerce tahsiline imkan taniyan bir anayasal düzenleme, bu vergilerin daha etkin tahsil edilmesini de saglayacaktir. Zira seçmenleriyle birebir iliski içerisinde olan yerel yönetimler, daha fazla hizmet vererek seçmenini daha çok tatmin etme arzusuyla tahsil yetkilerini daha akillica kullanacak ve kayiplara firsat tanimayacaklardir. Mükelleflerine karsi daha adil olmak zorunda olan yerel yönetimler, vergi adaletsizliklerine de neden olmayacaklardir (Yereli, 2016: 59).
Özetle Anayasal iktisatçilar kaynak kullaniminda etkinlik, hesap verebilirlik, küresellesme gibi nedenlerle yerel mali özerklik olgusunu savunmakta ve hazirlanacak bir ekonomik anayasa ile devletin vergilendirme yetkisinin bir kisminin yerel yönetimlere devri üzerinde durmaktadir.
C. Yerel Mali Özerkligi Ortaya Çikaran Nedenler
Günümüzde merkezi devletin yetki ve sorumluluklarini daha alt düzeydeki yönetim birimleri ile paylasmasinin temelde iki sebebi bulunmaktadir. Bunlar, genel olarak çogu ülkede uygulanan ekonomi politikalarina yön veren liberal iktisadi politikalar ve bunun yani sira gelisen demokrasi ile birlikte aktif, yapici ve katilimci demokratik taleplerdeki artislardir (Çoban, 2008: 263). Türkiye'de yönetim yapisinin asiri merkeziyetçilikten kurtarilarak, çagdas, özerk ve demokratik yerel yönetim anlayisinin benimsenmesine gerek duyuldugu ifade edilmektedir (Gökbunar ve Yanikkaya, 2004: 119).
Yerel mali özerkligi ortaya çikan ve gelisimini saglayan bir diger önemli faktör ise küresellesme olgusudur. Yapilan çalismalarda küresellesme sürecinin yerellesme süreçlerini destekledigi; bunun ulus devlet üzerinde çesitli etkilere neden oldugu; yerellesme kavraminin küresellesme ile birlikte daha genis bir çerçevede tanimlanmaya baslandigi saptanmis bulunmaktadir (DPT, 2001: 2).
Yerel mali özerkligi hakli çikaran bir diger husus kaynak kullaniminda etkinlige hizmet etmesidir. Yerel özellik tasiyan çok sayida kamu hizmetini etkin ve yerel halkin tercihlerine uygun olarak yerine getiren yerel yönetimler, ayni zamanda demokrasiyi kurumsallastirmanin da birer araci olarak kabul edilmektedirler. Yerel mali özerklik ile yerel nitelikteki ihtiyaçlarin halka en yakin yönetim birimlerince yerine getirilmesiyle hizmet sunumunda yerel halkin denetimine olanak saglanarak kaynaklarin daha etkin kullanimi saglanmis olmaktadir (Ulusoy ve Akdemir, 2009: 260, 264). Özetle yerel mali özerkligin ortaya çikis nedenlerini su üç faktörle açiklamak mümkündür (UNFPA, 2000: 3):
(i) Dünya genelindeki trendin, gelisimin hükümetlerin yukaridan asagi yönetimi yerine toplumsal katilimi gerektirmesi,
(ii) Planlarin merkezilestirilmesinin kaynaklarin sinirli bir kisminin merkez disi alanlara, çogu kisminin ise merkeze akmasina neden oldugu gerçeginin fark edilmesi,
(iii) Merkezi hükümetçe uygulanan programlarin yerel nitelikteki ihtiyaçlari ve bunlarin karakteristik özelliklerini dikkate almamalari nedeniyle, yerel yönetimlerce uygulanan programlar kadar etkili olamamasi.
D. Yerel Mali Özerkligin Olumlu ve Olumsuz Etkileri
Her olgunun oldugu gibi yerel mali özerklik olgusunun da bir takim olumlu ve olumsuz yanlari bulunmaktadir. Yerel mali özerklik her seyden önce, hizmet birimlerinin insanlarla daha yakin iliskiler kurabilmesi nedeniyle demokratiklesme ve katilimciliga katki saglamaktadir. Katilimcilik kurumlarin hesap verebilirligini ve seffafligini artirmak suretiyle verimliligi ve hizmet kalitesini artirmaktadir. Hizmetlerin kalitesinin ve etkinliginin artmasi mükelleflerin hizmetlerin karsiligi olarak ödedikleri vergiye iliskin gönüllülügü artirmakta ve sonuçta devletin hizmet sunumuna iliskin maliyetleri azalmaktadir (Çoban, 2008: 264). OECD ülkelerinde son 10 yillik süreçte yerel mali özerkligin öne çikan özelliginin yapilan reformlarla devletin ve yerel yönetimlerin gücünün artmasi olduguna vurgu yapilmaktadir (Blöchliger ve Vammalle, 2012: 12).
Yerel mali özerklik lehine gelismis en güçlü iddialardan biri de vatandaslarin ve vergi mükelleflerinin, kamu kesimi faaliyetlerine iliskin tercihlerinin merkezi hükümet temsilcilerine nazaran, yerel hükümet temsilcilerince daha iyi bilinebilecegidir (Tanzi, 2000: 2). Yerel mali özerklikle dissalliklar ve ölçek ekonomisinin yoklugunda harcama programlarinin mümkün olan en küçük yönetim birimi tarafindan gerçeklestirilmesi öngörülmektedir. Harcamalarin yerel yönetimlerce gerçeklestirildigi durumlarda, yerel yöneticilerin harcama kararlarinda daha tedbirli davranmalari söz konusu olmakta ve yerel halkin da hizmet sunan idareleri daha yakindan takip edebilmeleri mümkün hale gelmektedir. Bu durum mali sorumluluk duygusunu artirarak, yerel yöneticilerin hesap verebilirligini kolaylastirmaktadir. Ayrica hizmetlerin birden çok idarece sunumu piyasa benzeri rekabet ortami olusturarak, kaynak kullaniminda etkinligi saglamakta ve sinirli olan kaynak israfinin önüne geçilmis olunmaktadir (Ulusoy ve Akdemir, 2013: 73).
Yerel mali özerkligin bir diger olumlu etkisinin ise yerel yönetimler arasi rekabeti artirmak oldugu kabul edilmektedir. Burada söz konusu olan rekabetin yatay rekabet oldugu açiktir. Zira mali açidan birbirlerinden farkli olan idarelerin ayni sartlarda rekabet etmelerini beklemek dogru degildir. Yerel mali özerkligin idarelerarasi rekabete katkisini Tiebout "Ayaklarla Oylama Teorisi" ile açiklamaktadir (Dileyici ve Vural, 2012: 238, 241). Buna göre bireyler federal bir sistemde eyaletler ve yerel yönetimlerin uygulamalari hakkinda bilgi sahibi olarak kendi çikarlarina uygun olan bölgeye yerlesecek ve o bölgede oy kullanacaklardir (Aktan ve Dileyici, 2007: 116). Tiebout bireylerin yerel yönetimler konusundaki seçimlerinin ayni, bireylerin özel mal tercihlerini açikladiklari sekilde, yerel düzeyde sunulan kamusal mallara yönelik tercihlerinde açiklanacagini ileri sürmektedir. Tiebout ayrica ayni firmalarin bireylerin hangi mallari tercih edeceklerini arastirma ve bunlari etkin bir sekilde üretme arzusu içinde olduklari gibi, yerel yönetimlerin de bireylerin hangi tür yerel hizmetleri tercih edeceklerini arastirma ve bunlari etkin bir sekilde üretme arzusu içinde olduklarini ifade etmektedir (Stiglitz, 1994: 790-791). Bunun sonucunda piyasa paylarini artirma çabasi içinde olan idareler de optimal miktarda ve çesitte kamusal mallari bireylere saglamis olmaktadirlar (Dileyici ve Vural, 2012: 241).
Yerel mali özerkligin olumsuz yanlarina bakildiginda ise öncelikle vergi gelirlerinin azalmasi kaygisi öne çikmaktadir. Buna göre yerel mali özerklik ile vergi koyma yetkisinin yerel yönetimlere devredilmesinin, ayni vergi matrahina yönelen merkezi yönetim vergileri ile yerel yönetim vergileri arasinda bir rekabet ortami yaratarak toplam vergi gelirlerinin azalmasina sebep olabilecegi ifade edilmektedir. Ayni zamanda yerel yönetimlerin birbirleriyle olan rekabetlerinin bölgesel gelismislik farklarini daha da artirabilecegi, bu durumun da kaynak dagiliminda etkinligin azalmasina neden olacagi tartisilmaktadir (Çoban, 2008: 266).
Yerel mali özerkligin bir diger olumsuz etkisi ise aslinda kesin olarak olumlu bir etki göstermesi beklenen ekonomik gelisme üzerindeki olumlu etkisinin tartismali olmasidir. Kuramsal sonuçlar, yerel mali özerklik ile ekonomik gelisme arasindaki iliskiye iliskin genel bir sonuca varilmasina olanak vermemektedir. Yerel mali özerklik ile ekonomik gelisme arasindaki iliskiye yönelik az sayidaki arastirmanin yazarlari, birbiriyle çelisik sonuçlara ulasabilmektedirler. Ancak bu sonuçlar, kamu yönetiminde alt düzey idarelere genis vergilendirme ve harcama yetkisi taninmasinin, ekonomik birçok avantaj sagladigi hipotezine de aykiri düsmemektedir (Özel, 2009: 179). Yapilan bazi arastirmalar yerel mali özerkligin ekonomik gelismeyi tesvik edici olabilecegini ve yerel yönetimlerin ekonomik gelismenin yönetiminde önemli bir yere sahip olduklarini ortaya koyarken, diger bazi çalismalarda ise tam tersi savunularak yerel mali özerkligin ekonomik büyüme üzerinde olumsuz etkisi oldugunu belirtilmektedir (Smoke, 2001: 11-12).
Yerel mali özerklik konusundaki en önemli çekincelerden bir tanesi de yerel yönetimlerin borçlanma yetkilerini kullanmalari noktasinda ortaya çikmaktadir. Yerel yönetimlerin açik bütçe politikalarina yer vermeleri ve uluslararasi kurumlardan almis olduklari borçlari geri ödeme noktasinda karsilastiklari güçlükler, yerel mali özerkligin bir diger olumsuz yanini olusturmaktadir (Çoban, 2008: 266). Iste anayasal iktisatçilar bu sorunlarla mücadele noktasinda ekonomik anayasayi önererek gelecek nesillere büyük bir mali yük getirecek olan borçlanmanin bu anayasa ile kontrol altina alinmasini hedeflemektedirler (Sakal ve Sahin, 2009: 91).
E. Yerel Mali Özerkligin Saglanmasinda Vergilendirme Yetkisi
Devletten beklenen kamusal hizmetlerin yerine getirilmesidir. Bunun için de devletin belirli kaynaklardan elde edecegi gelire ihtiyaci bulunmaktadir (Tosuner ve Arikan, 2012: 19). Bu kaynaklardan en önemli olani vergi, devletin egemenligine dayanarak vergi alma konusunda sahip oldugu güç ise vergilendirme yetkisidir (Tosuner, 1989: VII). Yerel mali özerkligin saglanmasinda yerel yönetimlerin vergilendirme yetkisini ne ölçüde kullandiklarinin ölçüt kabul edildigi ve bu nedenle yerel yönetimlere kendi gelirlerini belirleme yetkisi verilmesi gerektigi ifade edilmektedir. Yerel yönetimlere kendi yerel kaynaklarini yaratabilme hak ve yetkisini saglama hususunda önem kazanan konu ise vergilendirme yetkisinin devridir (Egeli ve Diril, 2012: 25, 27, 28).
Mali yerellesmenin esas olarak federal devlet yapisina sahip ülkelerin idarelerarasi mali iliskilerinin düzenlenmesine iliskin bir kavram olmasi nedeniyle (Topal, 2005: 26) vergilendirme yetkisinin yerel yönetimlere devrinin federal yapili devletlerde daha genis kullanildigini söylemek yanlis olmayacaktir. Federal yapili devletlerde yerel yönetimler görev, yetki ve mali kaynak yaratma kapasitesi bakimindan anayasada belirtilen çerçeve dahilinde daha genis imkanlara sahip bulunmaktadirlar (Tügen, 2013: 68). Çalismanin bu bölümünde devlet yapisina göre yerel yönetimlerin vergilendirme yetkileri açiklanmaya çalisilacaktir.
1. Üniter Devletlerde Yerel Yönetimlerin Vergilendirme Yetkisi
Federal devletlerde; federal devlet, federe devlet ve yerel yönetimler arasinda gerçeklesen vergilendirme yetkisinin dolasimi, üniter devletlerde merkezi devlet ve yerel idare seklinde iki düzeyde gerçeklesmektedir (Arikan, 1994: 18).
Üniter devletlerde yerel yönetimlerin vergilendirme yetkisi, devletin anayasasinda bu yönde bir düzenlemenin mevcut olmasi durumunda mümkün olmaktadir. Anayasal yetki devri kosullarinin varligi halinde, devredilen yetkinin kapsamina göre yerel yönetimler vergilendirme yetkisine sahip olabilmektedir. Vergilendirme yetkisinin salt bir sekilde yerel yönetimlere devredilmesi henüz karsilasilmis bir durum degildir. Yerel yönetimlerin vergilendirme yetkisini kismen de olsa kullanmalarini saglayan ve günümüzde birçok üniter devlet tarafindan benimsenen sistem vergi kaynaklarinin paylastirilmasi sistemidir (Hatipoglu, 2005: 56). Vergi kaynaklarinin paylastirilmasi bazi vergilerin yerel idarelere birakilmasi ve yerel idarelere vergi gelirleri üzerinden pay verilmesi olmak üzere iki seklide gerçeklesmektedir.
Üniter devletlerde vergi kaynaklarinin paylastirilmasi kapsaminda bazi vergilerin yerel idarelere birakilmasi söz konusu olabilmekle beraber, bu yöntemin uygulanmasi her üniter devlet bakimindan mümkün olamamistir. Bunun nedeni bazi üniter devletlerin yerel yönetimlere biraktiklari vergileri merkezilestirmeleridir. Üniter devletlerde merkezi idare vergilerinin bazilarindan yerel yönetimlere pay verilmesi de söz konusu olabilmektedir. Bu yöntemde vergi toplama yetkisini haiz olan merkezi idare vergileri topladiktan sonra yerel yönetimlere pay vermektedir. Bazi üniter devletlerde ise vergiler merkezi idare tarafindan tahsil edilmekte, ancak bu vergilerin matrahlari üzerinden mahalli idarelere de vergi tarh etme yetkisi taninmaktadir. Ancak bu yöntemde ilave olarak alinacak miktar mahalli idarece saptanmasina ragmen, vergiyi tahsil ederek yerel yönetime verenin yine merkezi idare olmasi nedeniyle vergilendirme yetkisinin bu kullanim sekline çok fazla rastlanmamaktadir (Arikan, 1994: 18-19).
Vergi kaynaklarinin paylastirilmasi sisteminde çesitli vergileri tarh ve tahsil etme yetkisinin merkezi yönetim ve yerel yönetimler arasinda bölüstürülmesi öngörülmektedir. Bu bölüsümde merkezi yönetimin sahsilestirme yöntemini daha etkin kullanabilecegi gerekçesiyle sahsi vergilerin merkezi yönetime, yerel yönetimler tarafindan daha kolay takip edilebilmesi nedeniyle de mükelleflerin sahsi durumlarini dikkate almayan ayni vergilerin ise yerel yönetimlere birakilmasi önerilmektedir. Uygulamada her ülkede vergi kaynaklarinin paylastirilmasiyla ilgili farkli uygulamalar görülmekle birlikte genellikle gelir, servet ve tüketim vergileri gibi verimli ve gelisebilir vergilerin merkezi yönetim tarafindan tahsil edildigi ve kullanildigi anlasilmaktadir (Türkoglu, 2009: 206). Ancak burada önemle belirtilmesi gereken husus, vergilerin konularini belirleme, onlarin tarh tahakkuk ve tahsil sekillerini saptama ve vergilerin oran, tarife ve diger düzenlemelerini gerçeklestirme bakimindan, hiçbir yerel idarenin sonsuz bagimsizliga sahip olmadigidir (Öner ve Mutluer, 2011: 3). Günümüz üniter devletlerinde, gelir vergisi, kurumlar vergisi, katma deger vergisi gibi temel vergilerin büyük bir kismi merkezi yönetimin elinde toplanmakta yerel yönetimlere sadece vergilerin tahsil yetkisi birakilmaktadir (Egeli ve Diril, 2012: 29).
2. Federal Devletlerde Yerel Yönetimlerin Vergilendirme Yetkisi
Federal bir devlet yapisinda vergilendirme yetkisi federal devlet ile federe devletlerarasinda paylasilarak kullanilmaktadir. Ayrica yerel yönetimlere de belli sinirlar dahilinde vergilendirme yetkisi taninmaktadir. Federal devletlerde vergilendirme yetkisinin kullanim ve sinirlari anayasal boyutta düzenlemeye tabi tutulmustur. Bu noktada önemli olan husus hangi vergilerin hangi idareler tarafindan verimli bir sekilde alinacaginin tespit edilmesidir (Arikan, 1994: 1213). ABD'de yapilan bir çalismada federal düzeyde gelir vergilerinin özellikle sahsi gelir vergisinin adalet ve istikrar saglama ile uzun dönemde gelir temin etme etkisi diger vergilere oranla çok daha iyi oldugu ortaya konulmustur. Bu vergileri federal düzeyde kurumlar vergisi, issizlik sigortasi primleri ve ücret vergisi takip etmektedir (Meriç ve Sakal, 2005: 80).
O halde federal yapili devletlerde federe devletler ile yerel yönetimlerin kendi sinirlari içinde gelir ve kurumlar vergisi tahsil edebildikleri halde, genelde gelir vergileri alaninda en önemli vergilendirme otoritesinin federal devlet olmasi dogaldir. Bu vergiler federal hükümet için daha uygun bir gelir kaynagi konumundadirlar. Zira federal hükümet gelir vergileri alaninda vergilendirme yetkisini federe devletlere ve yerel yönetimlere nazaran etkin bir sekilde uygulayabilmektedirler (Tosuner, 1995: 263). Bunun nedeni ülkenin küçük bir parçasini olusturan yerel yönetimlerin mükelleflerin gelir vergisi matrahina girmesi gereken diger bölgelerdeki yatirimlardan saglanan gelirler hakkinda bilgi sahibi olmasinin son derece güç olmasidir (Arikan, 1994: 13-14). Gelir vergileri alaninda en önemli vergilendirme otoritesinin federal devlet olmasinin bir diger nedenini bu vergilerin diger vergi türlerine göre idari maliyetlerinin görece yüksek olmasi olusturmaktadir (Tosuner, 1995: 263).
Federal devletlerde yerel yönetimler genellikle federe devletlerin yetki ve sorumlulugunda bulunmaktadirlar. Yerel yönetimlerin mali yetkileri ve özerklikleri eyaletten eyalete degisebilmekte veya onlara sürekli mali yetkiler verilmesi söz konusu olabilmektedir. Bu sistemlerde federal hükümet yerel yönetimler maliyesinin sorumlulugunu esas olarak eyaletlere vermektedir. Mahalli özerkligin derecesi, eyalet hükümetlerinin yetkilerini yorumlamalarina bagli olarak ortaya çikmaktadir (Keçeci, 2008: 46-47). Bu nedenle yerel yönetimlerin vergilendirme yetkisi ülkeden ülkeye, hatta ayni ülke içerisinde eyaletten eyalete farklilik gösterebilmektedir.
Örnegin, ABD'de eyaletler, federal devlet ve yerel yönetimler kendi gelir kaynaklarina sahiptirler. Eyaletlerde yerel yönetimlere genis vergilendirme yetkisi taninmistir. Almanya'da oldugu gibi ABD'de de yerel yönetimlere iliskin düzenlemelere eyalet anayasalarinda rastlamak mümkündür. Her eyaletin ayri anayasasi oldugu düsünüldügünde yerel yönetimlerin mali özerklik bakimindan farkli yapilarda olmasinin kaçinilmazligi kendiliginden ortaya çikmaktadir. Ülkede yerel yönetimlerin eyalet anayasalarinda çizilen sinirlar dahilinde vergi koyma yetkileri söz konusudur (Ulusoy ve Akdemir, 2013: 140-142).
Almanya'da ise Federal Alman Anayasasi'nin 28'inci maddesiyle yerel yönetimlere gelir kaynagi olusturma özerkliginin verilmedigi anlasilmaktadir (Türkoglu, 2009: 46). Sürdürülen yapi içerisinde Almanya'da yasayan tüm halkin hayat standartlarini esitlemek amaciyla vergi koyma yetkisi merkezilestirilmistir. Bu sayede eyaletler arasindaki mali rekabetin de önüne geçilmis olunmaktadir (Ulusoy ve Akdemir, 2013: 131).
Üniter bir devlet olan Türkiye'de ise yerel yönetimlerin vergi koyma ve merkezi yönetim tarafindan alinan vergilere oran ekleme yetkisi bulunmamaktadir (Türkoglu, 2009: 203). 5393 sayili Belediye Kanunu'nda yerel yönetimlerin herhangi bir sekilde kendi organlarinin kararlari ile vergi vb. yükümlülükler koyamayacagi hüküm altina alinmistir (Egeli ve Diril, 2012: 36).
SONUÇ
Anayasal Iktisat Teorisi'nin teorik kismini olusturan Kamu Tercihi Teorisi siyaset biliminin temel konularini iktisat biliminin araç ve teknikleriyle analiz eden bir bilim olup devletin basarisizligi üzerine yogunlasmaktadir. Bu noktada Kamu Tercihi Teorisi'nce ortaya konulan mevcut sorunlar, Anayasal Iktisat Teorisi'nce çözümlenmeye çalisilmaktadir. Anayasal Iktisat Teorisi liberal bir politikadan dogmakta ve devletin ekonomik sinirlarini belirlemeyi amaçlamaktadir. Anayasal iktisadin devletin güç ve yetkilerinin nasil sinirlandirilabilecegini ve nasil sinirlandirilmasi gerektigini incelemesindeki amaç olarak, bireylerin ekonomik hak ve özgürlüklerinin korunmasinin ancak devletin yetki ve sorumluluklarinin sinirlandirilmasi ile saglanabilecegi gerçegi ortaya çikmaktadir.
Iste Anayasal Iktisat Teorisi devleti sinirlamaya iliskin kurallari ekonomik anayasada düzenlemektedir. Zira ekonomik anayasa devletin en önemli yetkilerinden biri olan vergilendirme yetkisinin yerel yönetimlere devrini öngörmektedir. O halde yerel mali özerklik, hükümetin genislemeci egilimlerinin azaltilmasina hizmet etmektedir. Anayasal iktisat ayni zamanda borçlanmaya iliskin kurallara da yer vermek suretiyle hükümetlerin keyfi borçlanma yapmalarini da engellemeyi amaçlamaktadir. Özetle teorinin temel felsefesini gelir ve giderlerin kurallara baglanmasi suretiyle saglanacak, denk bir bütçe ve daha küçük bir devlet olusturmaktadir.
Uygulanan liberal iktisadi politikalar, demokratik taleplerdeki artislar, küresellesme olgusu ve kaynak kullaniminda etkinlik saglama arzusu gibi nedenlerle son dönemlerde iyice önem kazanan ve büyük bir kesimce arzulanan yerel mali özerklik olgusu, demokrasiyi gelistirmek, saydamlik ve hesap verebilirligi artirarak kaynak israfinin önüne geçmek, idarelerarasi rekabet yaratmak suretiyle kaynak kullaniminda etkinlik saglamak gibi yollarla Anayasal Iktisat Teorisi'ne hizmet etmektedir. Diger bir ifadeyle yerel mali özerklik hem bireysel özgürlükleri artirmakta, hem de devletin sinirlandirilmasini saglamaktadir.
Yerel mali özerklik anayasal iktisadin kuramlarina hizmet etmekle beraber, her olgunun oldugu gibi yerel mali özerklik olgusunun da bir takim olumsuz yanlari bulunmaktadir. Örnegin yerel yönetimlerin açik bütçe politikalarina yer vermeleri ve uluslararasi kurumlardan almis olduklari borçlari geri ödeme noktasinda karsilastiklari güçlükler, yerel mali özerkligin olumsuz taraflarini olusturmaktadir. Iste bu noktada anayasal iktisatçilarca olusturulan ekonomik anayasada yer verilen hükümlerin hükümetleri bagladigi kadar, yerel yönetimleri de baglayici olmasi bireysel özgürlüklerin korunmasi açisindan bir zorunluluk olmaktadir.
SUMMARY
The public choise theory analyzes of the main topics of politics by using economic instruments. The theory mainly focuses on the government failure. At this point, the constitutional economics theory aims to define the economic limits of government.
The rules, using for limiting government, are arranged in the economic constitution by the constitutional economics theory. Because, the economic constitution provides the transfer of governments tax-raising power to local governments.
Based on the liberal economic policies, increase in democratic demands and globalization, the local fiscal autonomy has gained importance recently. Thanks to the local fiscal autonomy; the development of democracy, the transparency and accountability and the resource optimization are provided. Within this context, the local fiscal autonomy serves for the purpose of constitutional economics theory.
Besides all of these advantages, there are also some disadvantages of the local fiscal autonomy. As an example, open budget policy of local governments is one of the biggest problems. Local governments may be faced with some diffiiculties in repayment of debts, which are received from the intermational agencies before. At this point, to minimise the disadvantages of the local fiscal autonomy, the economic constitution plays an important role.
Assuring economic rights and freedoms of individuals is possible by limiting the governments economic rights and privileges. In the economic constitution, two topics are arranged as primarily. These are as follows:
(i) The economic privileges, duties and responsibilities of governments
(ii) The economic rights and freedoms of individuals.
In this sense, it is inevitable that, the economic constitution, which is prepared by constitutional economist, has to be obligatory for both government and local governments in protecting individuals economic rights and freedoms.
KAYNAKÇA
Aktan, C. C., Dileyici, D. (2007). Siyasal Süreçte Enformasyon Sorunlari ve Demokrasinin Basarisizligi. C. C. Aktan ve D. Dileyici (Ed.), Modern Politik Iktisat Kamu Tercihi (s. 81-121). Ankara: Seçkin Yayincilik.
Aktan, C. C., Dileyici, D. (2012). Devlet Niçin Basarisiz? Kamu Ekonomisindeki Etkinsizliklerin Kaynaklari. Coskun Can Aktan, Ahmet Kesik ve Dilek Dileyici (Ed.), "Yeni" Maliye (s. 433-470). Ankara: T.C. Maliye Bakanligi Strateji Gelistirme Baskanligi, Yayin No:2012/420.
Aktan, C. C., Sakal, M., Dileyici, D. (2007). Bürokratik Davranislarin Ekonomik Teorisi: Kamu Tercihi Yaklasimi Açisindan Bir Degerlendirme. C. C. Aktan ve D. Dileyici (Ed.), Modern Politik Iktisat Kamu Tercihi (s. 177-199). Ankara: Seçkin Yayincilik.
Aktan, C. C. (2008). Yeni Iktisat Okullari, Ankara: Seçkin Yayincilik.
Arikan, Z. (1994). Demokratik Gelisim Sürecinde Vergilendirme Yetkisinin Kullanimi ve Sinirlari (Türkiye Analizi). (Yayinlanmamis Doktora Tezi). Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Izmir.
Blochliger, H., Vammalle, C. (2012). Reforming Fiscal Federalism and Local Government: Beyond the Zero-Sum Game, OECD Fiscal Federalism Studies, OECD Publishing, doi: 10.1787/9789264119970-en http://dx.doi.org/10.1787/9789264119970 -en, (15/06/2015).
Buchanan, J.. M. (1991a). Pozitif Kamu Tercihi Teorisi ve Normatif Temelleri. Coskun Can Aktan (Çev.), Aytaç Eker, Coskun Can Aktan (Ed.), Kamu Tercihi ve Anayasal Iktisat (s. 58-78). Izmir.
Buchanan, J.. M. (1991b). Kamu Tercihi Yaklasimi. Mehmet Tosuner (Çev.), Aytaç Eker, Coskun Can Aktan (Ed.), Kamu Tercihi ve Anayasal Iktisat (s. 29-42). Izmir.
Buchanan, J.. M. (1986). The Constitution of Economy Policy. http://www.nobelprize.org/nobel_prizes/economic-sciences/laureates/1986/buchananlecture.html, (31.05.2015).
Çoban, H. (2008). Mali Yerinden Yönetim (Mali Yerellesme) ve Türkiye'de Yerel Yönetimlerin Yapisinin Mali Yerinden Yönetim Bakimindan Degerlendirilmesi. Dilek Dileyici, Özlem Özkivrak ve Tarik Vural (Ed.), 1. Ulusal Yönetim ve Ekonomi Bilimleri Konferansi'nda Sunulan Bildiriler Kitabi (s. 261-272). Izmir: Sobiad.
Devlet Planlama Teskilati (DPT) (2001). Yerel Yönetimler Özel Ihtisas Komisyonu Raporu Sekizinci Bes Yillik Kalkinma Plani, Ankara: Devlet Planlama Teskilati.
Dileyici, D. (2012). Devletin Mali Alandaki Rol ve Fonksiyonlarindaki Degisim. Coskun Can Aktan, Ahmet Kesik ve Dilek Dileyici (Ed.), "Yeni" Maliye (s. 489-511). Ankara: T.C. Maliye Bakanligi Strateji Gelistirme Baskanligi, Yayin No:2012/420.
Dileyici, D., Vural, T. (2012). Idarelerarasi Rekabet ve Mali Yerinden Yönetim. Coskun Can Aktan, Ahmet Kesik ve Dilek Dileyici (Ed.), "Yeni" Maliye (s. 225-247). Ankara: T.C. Maliye Bakanligi Strateji Gelistirme Baskanligi, Yayin No:2012/420.
Egeli, H., Diril, F. (2012). Türkiye'de Yerel Yönetimlerde Mali Özerklik ve Vergilendirme Yetkisi. Sayistay Dergisi, (84), 26-44.
Eryilmaz, B. (2007). Kamu Yönetimi. Istanbul: Erkam Matbaasi.
Gökbunar, R. (1995). Maliye Politikalarina Anayasal Iktisat Yaklasimi. Yönetim ve Ekonomi Dergisi, 1(1), 119-138.
Gökbunar, R. (1997). Kamu Finansmaninda Demokratiklesme ve Ekonomik Anayasa Önerisi, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi. Prof. Sükrü Postacioglu'na Armagan, 1-9.
Gökbunar, R., Yanikkaya, H. (2004). Etkin Devlet ve Ekonomik Gelisme, Ankara: Odak Yayin ve Dagitim.
Hatipoglu, C. (2005). Yerel Yönetimler ve Vergilendirme Yetkileri, (Yayinlanmamis Yüksek Lisans Tezi). Istanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Istanbul.
Hepaksaz, E. (2007). Kamu Tercihi ve Anayasal Iktisat Teorisi Perspektifinden Anayasal Mali Reform. Finans Politik & Ekonomik Yorumlar, 44(514), 89-109.
Isik, A., Sakal, M., Meriç, M. (2010). Anayasal Iktisat Teorisi ve Mali Kurallar: Türkiye'de Uygulanabilirligi. Süleyman Demirel Üniversitesi Iktisadi ve Idari Bilimler Fakültesi Dergisi, 15(2), 1-25.
Keçeci, B. (2008). Avrupa Birligi Sürecinde Türkiye'de Yerel Yönetimlerin Vergilendirme Yetkisi, (Yayinlanmamis Yüksek Lisans Tezi). Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne.
Meriç, M., Sakal, M. (2005). Yerel Yönetimler ve Finansmani, Izmir: Birlesik Yayincilik.
Mueller, D. C. (1976). Public Choice: A Survey. Journal of Economic Literature, 14(2), 395-433.
Oates, W. E. (2005). Toward a Second-Generation Theory of Fiscal Federalizm. International Tax and Public Finance. 12(4), 349-373.
Öner, E., Mutluer, K. (2011). Mahalli Idarelerin Gelir ve Giderlerinin Yapisal Durumu ve Bunlarin Düsündürdükleri. T.C. Basbakanlik Hazine Müstesarligi, IV. Yerel Yönetimlerin Mali Yönetimi Forumu'nda Sunulan Bildiri, http://193.25.125.6/Yerel_Yonetimler_Forumu_2011/Sunum_Metinleri/Erdogan_Oner_K amil_Mutluer.PDF (27/05/2015).
Özel, M. (2009). Avrupa Birligi'ne Uyum Sürecinde Türkiye'de Bölgelerarasi Dengesizlik ve Yeni Yönetsel Birim Arayislari. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi. 64(1), 165-199.
Rodden, J. (2004). Comperative Federalism and Decentralization on Meaning and Measurement. Comperative Politics. 36(4), 481-500.
Rowley, C. K. (1997). The Relevance of Public Choice for Constitutional Political Economy. Charles K. Rowley (Ed.), Constitutional Political Economy in a Public Choice Perspective. (s. 1-10). Dordrecht: Kluwer Academic Publishers.
Sakal, M., Sahin, E. A. (2009). Anayasal Iktisatin Temel Felsefesi ve Türkiye'de Uygulanabilirlik Kosullari. Eskisehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 10(1), 75-114.
Savas, V. (2000). Iktisatin Tarihi, Ankara: Siyasal Kitabevi.
Smoke, P. (2001). Fiscal Decentralization in Developing Countries A Review of Current Concepts and Practice. United Nations Research Institute for Social Development, Democracy, Governance and Human Rights Programme Paper, (2), 1-43.
Stiglitz, J. E. (1994). Kamu Kesimi Ekonomisi Cilt II, Ömer Faruk Batirel (Çev.), Istanbul: Marmara Üniversitesi Yayin No: 549.
Tanzi, V. (2000). On Fiscal Federalism: Issues to Worry About. http://www.imf.org /external/pubs/ft/seminar/2000/fiscal/tanzi.pdf (15/06/2015).
Topal, K. A. (2005). Idarelerarasi Mali Iliskiler: Türkiye ile AB Ülkelerine Iliskin Bir Karsilastirma. Amme Idaresi Dergisi, 38(2), 25-50.
Tosuner, M. (1989). 1980 Sonrasi Türk Vergi Sisteminin Yapisi ve Gelisimi. Izmir: Bayrakli Matbaacilik.
Tosuner, M. (1995). Mahalli Idarelerde Vergilendirme Yetkisi. D.E.Ü. I.I.B.F. Dergisi. 10(II), 259272.
Tosuner, M., Arikan, Z. (2012). Vergi Uyusmazliklarinin Idari Asamada Çözümü ve Türk Vergi Yargisi, Izmir.
Tügen, K. (2013). Devlet Bütçesi. Izmir: Bassaray Matbaasi.
Türkoglu, I. (2009). Yerel Yönetimlerde Mali Reform Arayislari: Türkiye'de Belediyelerde Mali Özerklik ve Belediye Baskanlarinin Mali Özerklik Algilamasi. Ankara: T.C. Maliye Bakanligi Strateji Gelistirme Baskanligi Yayin No:2009/389.
Ulusoy, A., Akdemir, T. (2009). Yerel Yönetimler ve Mali Özerklik: Türkiye ve OECD Ülkelerinin Karsilastirmali Analizi. Balikesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 12(21), 259-287.
Ulusoy, A., Akdemir, T. (2013). Mahalli Idareler, Ankara: Seçkin Yayincilik.
United Nations Population Fund (UNFPA). (2000). UNFPA and Government Decentralization: A Study of Country Experiences, New York: Office of Oversight and Evaluation United Nations Population Fund.
Yilmaz, H., H., Emil, F., M., Kerimoglu, B. (2012). Yerel Yönetimler Maliyesi, Ankara: Mali Hizmetler Dernegi Yayin No: 10.
Yereli, A. B. (2016). Yeni Türkiye Cumhuriyeti Anayasasi Için Bir Ekonomik Anayasa Önerisi. http://ahmetburcinyereli.com/Ekonomik%20Anayasa%20Onerisi.pdf (02/04/2016).
Betül HAYRULLAHOGLU*
* Aras. Gör., Usak Üniversitesi, I .I.B.F., Maliye Bölümü, [email protected]
(Makale Gönderim Tarihi: 16.09.2015 / Yayina Kabul Tarihi: 26 .05.2016)
Doi Number: 10.18657/yecbu.40737
You have requested "on-the-fly" machine translation of selected content from our databases. This functionality is provided solely for your convenience and is in no way intended to replace human translation. Show full disclaimer
Neither ProQuest nor its licensors make any representations or warranties with respect to the translations. The translations are automatically generated "AS IS" and "AS AVAILABLE" and are not retained in our systems. PROQUEST AND ITS LICENSORS SPECIFICALLY DISCLAIM ANY AND ALL EXPRESS OR IMPLIED WARRANTIES, INCLUDING WITHOUT LIMITATION, ANY WARRANTIES FOR AVAILABILITY, ACCURACY, TIMELINESS, COMPLETENESS, NON-INFRINGMENT, MERCHANTABILITY OR FITNESS FOR A PARTICULAR PURPOSE. Your use of the translations is subject to all use restrictions contained in your Electronic Products License Agreement and by using the translation functionality you agree to forgo any and all claims against ProQuest or its licensors for your use of the translation functionality and any output derived there from. Hide full disclaimer
Copyright Celal Bayar Universitesi 2016
Abstract
The constitutional economics theory examines how government's power and authority could be limited and how should be limited. In this context, through the instrument of economic constitution, it is argued by constitutional economists that, a certain part of government's tax-raising power should be transferred to local governments. This study aims to analyse the transfer of governments' tax-raising powers to local governments in unitary and federal states and to research the local fiscal autonomy phenomenon in its positive and negative aspects from an objective point of view.
You have requested "on-the-fly" machine translation of selected content from our databases. This functionality is provided solely for your convenience and is in no way intended to replace human translation. Show full disclaimer
Neither ProQuest nor its licensors make any representations or warranties with respect to the translations. The translations are automatically generated "AS IS" and "AS AVAILABLE" and are not retained in our systems. PROQUEST AND ITS LICENSORS SPECIFICALLY DISCLAIM ANY AND ALL EXPRESS OR IMPLIED WARRANTIES, INCLUDING WITHOUT LIMITATION, ANY WARRANTIES FOR AVAILABILITY, ACCURACY, TIMELINESS, COMPLETENESS, NON-INFRINGMENT, MERCHANTABILITY OR FITNESS FOR A PARTICULAR PURPOSE. Your use of the translations is subject to all use restrictions contained in your Electronic Products License Agreement and by using the translation functionality you agree to forgo any and all claims against ProQuest or its licensors for your use of the translation functionality and any output derived there from. Hide full disclaimer