ÖZET
"Duygular için söz yoklugu" anlamina gelen ve psikiyatri çevrelerince hizla kabul görmüs bir kavram olan aleksitimi, baslangiçta psikosomatik hastalardaki belirtileri açiklamak için ortaya atilmistir. Ancak güncel çalismalar aleksitiminin birçok farkli patolojik grupta ve hatta saglikli popülasyonda da karsimiza çikan bir kisilik özelligi olabilecegini ortaya koymustur. Bu noktada aleksitimi kavraminin var olan yapi ve tanilardan ayrilmasi ve gerek kuramsal gerekse ölçümsel anlamda güvenirlik ve geçerligine yönelik soru isaretlerinin ortadan kalkmasi için birçok arastirma yapilmistir. Bu kuramsal derleme çalismasinda da, kavram üzerinde süre giden tartismalarin günümüzde ne noktada oldugu sorusuna yanit aranmaktadir. Bu baglamda, aleksitimi kavrami; özellikleri, kuramsal temelleri, diger bozukluklarla iliskisi ve ölçümü boyutlarinda incelenmekte; hem ölçüme hem de kavrama yönelik elestiriler ele alinmistir.
Anahtar Sözcükler: Aleksitimi, patoloji, nörofizyoloji, psikanaliz.
ABSTRACT
The concept of alexithymia, which means "no words for emotions", emerged in order to explain the symptoms of psychosomatic patients and gained a quick recognition among psychiatrists. However, current studies indicate that alexithymia may be a personality trait seen both in different pathological groups and even in healthy population. At this point, many researches have been made in order to distinguish alexithymia from existing constructs and diagnosis, and to remove the questions on reliability and validity of the concept and its measurement. Ongoing discussions on alexithymia will be reviewed in this study. The controversial concept of alexithymia will be examined in terms of characteristics, theoretical background, relationship with the other disorders, measurement and the critique of the measurement and the concept.
Keywords: Alexithymia, pathology, neurophysiology, psychoanalysis.
Sifneos tarafindan literatüre kazandirilan Yunanca kökenli aleksitimi kavrami, "duygular için söz yoklugu" anlamina gelir.[1,2] Baslangiçta psikosomatik hastalarda görülen belirtileri açiklamak için ortaya atilmissa da, güncel çalismalar aleksitiminin madde kötüye kullanim bozuklugu, somatoform bozukluk, depresyon, kaygi bozukluklari (özellikle travma sonrasi stres bozuklugu ve obsesif kompulsif bozukluk) gibi birçok farkli psikiyatrik bozuklukla siklikla birlikte görülebilecegini ortaya koymaktadir.[2,3] Günümüzde normal dagilim gösteren bir kisilik özelligi olarak kabul gören aleksitimi, iki kutuplu degil süreklilik arz eden bir kavram olarak karsimiza çikmaktadir.[4,5] Bu baglamda, farkli patolojik gruplarda oldugu gibi, saglikli popülasyonda da aleksitimik özelliklerin görüldügü çesitli arastirmalarla ortaya konmustur.[6,7]
Kisiligin saglik üzerindeki etkisini anlamak için "potansiyel bir paradigma" olarak ortaya çikan aleksitimi kavramiyla, günümüzde bilissel ve duygusal kisitliliklar, diger medikal, psikiyatrik, psikosomatik, psikososyal, kültürel ya da durumsal degiskenler arasinda çesitli iliskiler kurulmasi ve bu sayede aleksitiminin yenilikçi klinik gelismeler için itici bir güç olmasi amaçlanmistir.[4,8] Aleksitimi arastirmalari da aleksitiminin farkli popülasyonlardaki yayginligindan, diger bozukluklarla olan iliskisine; nörofizyolojik boyutundan, tedavi sonuçlarinin uzun süreli etkisini yordama üzerindeki fonksiyonuna kadar birçok farkli yönde ilerlemistir.[4] Ancak Lesser tarafindan 30 yil önce ileri sürüldügü gibi, aleksitimi kavraminin var olan yapi ve tanilardan ayrilmasi ve gerek kuramsal gerekse ölçümsel anlamda güvenirlik ve geçerligine yönelik soru isaretlerinin ortadan kalkmasi için günümüzde hala birçok arastirmaya ihtiyaç oldugu görülmektedir.[1,9]
Yenilikçi klinik gelismelerde yararlanilabilecek bir kavram olarak ortaya çikmis fakat zamanla sinirlari muglaklasmis olan bu kavram, oldukça genis bir alana yayilmis arastirma sonuçlarinin derlenmesini ve böylece kavram üzerinde süre giden tartismalarin günümüzde ne noktada oldugunun belirlenmesini gerekli kilmistir.
Ilgili arastirmalar taranarak hazirlanan bu çalismada, aleksitimi kavraminin özelliklerinin ortaya konmasi; kuramsal temellerinin nörofizyolojik, psikanalitik, bilissel, sosyo-kültürel ve güncel yaklasimlar çerçevesinde degerlendirilmesi; birlikte görüldügü diger bozukluklar, ölçümü, ölçüme ve kavrama yönelik elestiriler anlaminda incelenmesi amaçlanmistir.
Aleksitimi Kavramini Tanimlama Çabalari
Aleksitimi kavrami, duygulari tanimlamak ve ifade etmekte yasanan güçlüge ve düslemlerin yetersizligine odaklanmaktadir.[10] Psikiyatri çevrelerince hizla kabul gören bu kavram; kisirlasmis bir düslemsel yasam, sinirli imgelem, bozulmus empati, dürtüsel davranis, duygulari bedensellestirme egilimi ve duygusal deneyim için farklilasmamis anlatim tarzi ile belirlidir.[11-13]
Kavram ortaya atildigindan bu yana, bilissel ve duygusal islemlemedeki kisitliliklarin, bireyi somatik hastaliklara karsi daha dayaniksiz kildigina inanilmakta ve bu görüs duygular ve kisilik özelliklerinin, bedensel fonksiyonlar ve fiziksel saglik üzerinde etkisi oldugunu temel alan psikosomatik tip bilgisi ile tutarli görünmektedir.[8] Bununla paralel olarak Lesser, aleksitimi kavraminin o dönem için bir yenilik olsa da, içeriginin psikanalitik literatüre birçok kere konu olduguna isaret etmektedir.[1] 80'li yillarda, kuramsal temellerinin oldukça muglak formulasyonlar içerdigi ileri sürülen aleksitimi kavrami, acaba günümüzde net ve tutarli bir tanim ortaya koyabilmekte midir?
Kavramin ortaya çiktigi ilk zamanlarda, klinik tabloya bakildiginda aleksitimik bireylerin sayisiz fiziksel belirti gösterdigi, fantezi üretmede ve duygularini ifade etmek için uygun sözcükleri bulmada zorluk çektigi, konusmalarinin tekrar eden ayrintilarla karakterize oldugu, nadiren rüya gördükleri ve kisilerarasi iliskilerinde bagimli ya da mesafeli olma egilimi gösterdikleri öne sürülmüstür.[1,11] Bu özellikler birçok kiside, farkli zamanlarda ortaya çikabilecek nitelikte oldugundan aleksitimi için muglak bir tanim olusturdugu düsünülmektedir.
Daha sonraki yillarda, diger tani ve kavramlardan ayrismasi ve söz konusu tanisal muglakligin ortadan kalkmasi amaciyla, aleksitimi kavrami Taylor ve arkadaslari tarafindan gelistirilen asagidaki 4 bilesenin kombinasyonu ile tanimlanmaya baslanmistir: (1) duygulari tanimlamada ve duygulari, duygusal uyarilmanin bedensel duyumlarindan ayirmada yasanan zorluk, (2) duygulari diger insanlara açiklarken yasanan zorluk, (3) düslem hayatinin yoksullugu ile kanitlanmis, sinirli imgesel süreçler, ve (4) uyaran-bagimli, dissal-odakli bilissel tarz.[14] Bu bilesenlerin, yeme bozuklugu, somatizayon, duygudurum bozuklugu, psikoz ve çesitli kisilik bozukluklari gibi genis bir bozukluk yelpazesi için uyarlanabilir ve yardimci nitelikte oldugu da çesitli arastirmalarla desteklenmistir.[14-16]
Aleksitimik özellikler gösteren bireylerin duygusal uyarilma durumlarini fiziksel uyarilma durumlarindan ayiramiyor oluslari, genellikle duygularini anlatmak için fiziksel belirtilerden yararlanmalari ile görünür hale gelir.[17] Görsel imgelerini, düslemlerini veya düsüncelerini, duygulariyla iliskilendirmede zorluk çeken bu kisiler, duygusal uyarilmanin somatik bileseni üzerine odaklanir ve duygulari asiri detaylandirilmis bilissel hissetme durumlari (cognitive feeling states) olarak deneyimlerler.[18] Sonuç olarak, içsel uyarimlari duyumsama ve bunlarin hangi duygulara karsilik geldigini anlamada ve bunlar üzerine konusmada problem yasayan bu kisilerin zihinsel yasantilari bosluk ve tutarsizliklar sergilemektedir.[19]
Aleksitimik kisilerin görünüste çevreyle uyum içinde yasadiklari, ancak gerçekte bu kisilerin kendi ruhsal gerçekleriyle pek az iliski içinde olduklari bildirilmistir.[20] Ancak aleksitimide sözü edilen bu duygusal eksikliklerin sonuçlarinin içsel zorluklarin ötesine yayildigi da görülmektedir. Buna göre, aleksitimi kisinin kendi duygularinin ötesinde, baskalarinin duygularini anlama ve iliski kurma kapasitesinde de kisitlilikla belirli oldugundan, hastalarin kisilerarasi iliskileri önünde önemli engel teskil eder. Örnegin empati kapasitelerinin oldukça zayif oldugu ileri sürülen bu bireylerde, akut duygusal aksakliklarin yaninda, bilissel alanda da önemli zayiflik görüldügü ileri sürülmektedir.[4,21] Hatta bazi arastirmalar aleksitimik kisilerin, engelleyici uyku apnesi sendromundakine benzer bilissel kisitliliklar gösterdiklerini ortaya koymustur.[22]
Aleksitimik özellikler bize ayni zamanda yaygin gelisimsel bozukluklardan Asperger ve fonksiyonel Otizmi animsatmaktadir. Bu kisilerin aleksitimi skorlari yüksek olsa da, tani konmasi için sinirli ve yineleyici ilgi ve davranis, dil becerisi edinme ve kullaniminda atipik özellikler gibi bir dizi baska belirtinin de gerekiyor olmasi, aleksitimiyi bu bozukluklardan ayirmaktadir. Bu bozukluklarla aleksitimi arasinda bir neden-sonuç iliskisinin var olup olmadigi ise henüz bilinmemektedir.[23] Görüldügü üzere, özellikle klinik gözlemlere dayali olarak yapilan bu tanimlar birbirleriyle ortaklik, benzerlik, tamamlanma gösterdikleri kadar ayrisma ve farklilasmalar da göstermektedirler. Bu durumu daha iyi degerlendirebilmek için, bu tanimlarin arkasindaki kuramsal paradigmalarin aleksitimiye bakislarini da anlamak gerekir.
Taninin Kuramsal Temelleri
Son yirmi yildir, aleksitimi kavrami, duygularin bilissel degerlendirmesinde özgül bir rahatsizlik olarak karakterize edilen, ayri bir kisilik yapisi olarak karsimiza çikmaktadir. Ancak daha sonra ortaya atilan "birincil ve ikincil aleksitimi" kavramlari arasindaki asagida bahsedilecek olan klinik fark, bu iki durumun ortaya çikmasinda etkili olan etiyolojik faktörlerin de arastirilmasini hizlandirmistir.[2] Bu noktada, toplama kampi magdurlari üzerinde Krystal ve Freyberger tarafindan yapilan çalismalar, aleksitimik özelliklerdeki dalgalanmayi gözler önüne sermis ve aleksitiminin farkli bakis açilariyla ele alinabilecegi gerçegini gündeme getirmistir.[24,25]
Nörofizyolojik Bakis
Nörofizyolojik yaklasimi benimseyen uzmanlar, aleksitiminin beyin yarim küreleri arasindaki kopukluk sonucu ortaya çikan bir durum oldugunu ileri sürmüslerdir.[26] Onlara göre, aleksitimi, limbik sistemden neokortekse gitmek için harekete geçen duyusal uyaranlarin bloke edilmesi sonucu, bilinçli duygusal yasantilara dönüsememesiyle olusan ariza olarak tarif edilir.[27]
Lane ve arkadaslari ise yaptiklari deneysel bir arastirmada, beynin ön kabugunun duygulari isleme ve bunlara tepki verme sürecinde önemli bir isleve sahip oldugunu tespit etmislerdir. Bu açidan bakildiginda aleksitimi beynin ön kabugunda meydana gelen bir islev bozuklugu olarak tarif edilmektedir.[28] Ayni zamanda, Taylor ile Burgess ve Simpson aleksitimik bireylerde uzmanlasmanin sol yarim küre üzerinde yogunlastigini tespit etmislerdir. Bunun da aleksitimik bireylerde gözlenen hayal yasantisinda kisitlilik, kati düsünce yapisi, bedensel yakinmalar ve panik bozukluk gibi durumlari açikladigini ileri sürmüslerdir.[29,30]
Son yillarda da nörobiyolojik çalismalardan birçok önemli veri elde edilmistir. Bu verilerin sonuçlari karmasik ve zaman zaman yetersiz olsa da, duygusal uyarimdan sorumlu serebral yapilarin anatomisi ve fonksiyonuyla ilgili daha net bir resmin ortaya çikmasina katkida bulunmustur. Örnegin, Damasio "afaziyi, düsünceyi olusturan sözel olmayan zihinsel temsillerin, dili olusturan sembollere ve gramatik organizasyonlara dönüstürülememesi" olarak tanimlamistir.[31] O halde, aleksitimik bireylerin, limbik-neokortikal baglantidaki sorun sebebiyle, duygularini uygun düsünceler ile baglantilandiramadiklari, bunun yerine duygulariyla hiçbir sekilde iliskisi olmayan sayisiz detay barindiran bir dil kullandiklari ileri sürülebilir. Bu baglamda da aleksitimi, "duygularin afazisi" olarak tanimlanabilir.[2]
Moriguchi ve arkadaslari da aleksitiminin medial prefrontal korteksteki hipoaktiviteyle iliskili oldugunu saptamistir.[32] Bu baglamda, zihinsellestirmedeki kisitliligin, ötekinin perspektifinden bakma gibi yüksek bilissel becerilerdeki bozulma ile iliskili oldugu bulunmustur. Bu kavram, ayni zamanda, bilissel islemlemede düzensizlige ve sikinti veren duygulari düzenlemek ve hafifletmekte de neokortikal bir basarisizliga isaret etmektedir.[8]
Bu baglamda, aleksitiminin belirgin özelliklerinin bilissel islemleme ve duygularin düzenlenmesindeki eksiklikten kaynaklandigi düsünülmektedir. Bu düsünce aleksitiminin duygu düzenlemesinde islevsel olmayan stillerle, düsük duygusal zeka ile çift yönlü hemisferler arasi transfer kusuru ile, ve azalan REM yogunlugu ile iliskili oldugunu gösteren arastirmalarla desteklenmistir.[13]
Psikanalitik Bakis
Psikanalitik yaklasim özünde aci verici algi veya duygularin yadsinmasinin ve sözel olarak ifade edilmemesinin nedenini sagliksiz ego savunma mekanizmalarina veya duygusal travmalara baglamaktadir. Literatüre bakildiginda, bu açiklamanin aleksitimi için de geçerli oldugu, ancak arastirmalarla yeteri kadar desteklenemedigi görülmektedir. [33,34]
Ancak McDougall alekstiminin çesitli psikolojik kaynaklardan dogabilecegini, burada kullanilan savunma düzeneklerininse yadsima ve bastirmadan farkli olarak psikotik dogada oldugunu ileri sürmüstür. McDougall'a göre, erken dönem anne çocuk iliskisindeki bozukluk, çocuklukta içsel temsiller olusturma ve imge kurma yetenegini engeller.[35] Corcos ve Sperenza da anne imgesini olusturmada yeterince desteklenmeyen çocugun, daha sonralari, içsel gereksinimleri için gerekli olan hayal kurma ve fantezi yeteneginden yoksun kalacagini ileri sürmektedir.[akt. 33] Bu anlamda, aleksitimi, psikotik nitelikli çatisma ve kaygilara karsi bir savunma mekanizmasi olarak karsimiza çikar.
Von Rad da aleksitimiyi, nesne iliskileri kuramindan hareketle açiklamaya çalismistir. Ona göre, aleksitimi ayrilma-birlesme sürecindeki aksamaya bagli olarak, öz temsil ve kimlik duygusunun eksik gelismesi sonucu ortaya çikmaktadir.[36] Krystal ise çocugun duygusal iletisim kapasitesinin gelismesinin, tamamen ailenin kurdugu iliskilerle, çocugun duygusal yasantisini taniyip, gelistirip, zenginlestirmesine bagli oldugunu savunmustur. Krystal, bu noktada aleksitimik özellikleri, erken çocuklukta yasanan ve gelisimi engelleyici yikici olay ve iliskilere baglamaktadir.[37]
Freud'un, daha sonra Lacan tarafindan da islenen, "aktüel-nevroz teorisi" ve "güncel baglanma teorisinden" hareketle, aleksitiminin, ben ve öteki arasinda kurulan iliskide meydana gelen temsili bir basarisizlik sonucu ortaya çiktigi düsünülmüstür.[akt. 19] Buna göre, uyarilma deneyimleri, dil ve söylem araciligiyla ele alinmamis; sonuç olarak bu deneyimler, anlasilmamis ve baskalariyla paylasilmamistir.
Özetle, psikanalitik teorisyenler sözel olarak ifade edilemeyen çatismalarin, somatik kanallar yoluyla ifade buldugunu ileri sürmüslerdir. Ancak arastirmalar ve klinik deneyim bu yaklasimin, intrapsisik süreçlerle fiziksel durumlar arasindaki etkilesimi fazlasiyla basite indirgemis oldugunu göstermektedir. Nitekim, Lesser'in da belirttigi üzere, alandaki bu güçlü inanis, psikosomatik hastalarin psikanaliz ile tedavi edilmesi, ancak iyilesmenin sinirli düzeyde kalmasi ile sonuçlanmistir.[1]
Bilissel Bakis
Beck [akt. 38] bireydeki psikolojik sorunlarin altinda, dis ve iç dünyadan gelen uyaricilarin, islevsel olmayan, bozulmus bir bilissel süreç nedeniyle, çarpik bir sekilde algilanmasi ve gerçege uygun olmayan sekilde yorumlanmasinin yattigini ileri sürmüstür. Bilissel yaklasimda aleksitimi de bu genel kurala uygun olarak açiklanmakta ve islevsel olmayan bilissel süreçler ile baglantilandirilmaktadir. Bilissel yaklasimin aleksitimiye bakisini sekillendiren bazi arastirmalara Zackheim ve Koçak'in makalelerinde deginilmistir.[4,38]
Ilk olarak, aleksitiminin azalmis duygusal farkindaligi kapsayan afektif bilesenden ve kati biçimde olay-odakli düsünme, konusma ve duygusal ifadelerden kaçinma ile tanimli - pensée opératoire diye adlandirilan- bilissel bilesenden olustuguna inanilmaktadir.[akt. 4] Pennebaker'a göre de duygularin bilissel süreç içinde islenmesindeki yetersizlik nedeniyle, bireyin duygusal uyarimlari bedensel ögeler üzerine odaklasir. Burdan hareketle Pennebaker aleksitimik özelliklerin, kendini yansitma becerisi eksikligi ve duygusal ketlenme ile iliskili oldugunu ileri sürmektedir.[39] Lazarus ise duyguyu, bireyin çevre ile etkilesimde yaptigi bilissel degerlendirmelerin bir sonucu olarak tanimlamistir. Buna göre bilissel degerlendirmelerin basitten karmasiga dogru ilerledigi varsayilmaktadir. Örnegin, bilissel degerlendirmenin en ilkel biçimi, dil öncesi bilinç ve bilinçdisi; en gelismis biçimi ise bilinç olarak tarif edilir. Burada duygularin, sözel ve simgesel ifadesi yer almaktadir.[40] Martin ve Pihl de buradan yola çikarak, aleksitimik bireylerin ilkel bilissel semalar kullandigini ileri sürmektedir.[41] Tüm bu hipotezlerin, bilissel yaklasimin aleksitimiye bakisini önemli ölçüde sekillendirdigi söylenebilir.
Sosyo-Kültürel Bakis
Aleksitimi kültürler-arasi bir fenomendir ve 18 farkli etnik ve irksal grubun çalismalarinda tanimlanmistir.[42] Ancak bu kavram ilk olarak duygulari sözel biçimde ifade etmenin olgunluk belirtisi olarak kabul edildigi bati top- lumlarinda ortaya çikmistir.[1] Buradan hareketle, aleksitiminin tamamen sosyo-kültürel bir fenomen oldugu düsünülebilir. Bu baglamda, Lesser dogu toplumlarinda, insanlarin çocukluktan itibaren, yasadiklari çevrede, ifade etmek yerine gizlemeyi ya da bastirmayi ögrenmesi sebebiyle, duygularini bedensellestirerek ifade ettigini ileri sürmüstür.[17] Buna paralel olarak, Kauhanen ve arkadaslari aleksitiminin sadece psikolojik bir fenomen olmayip, sosyal olarak belirlenmis bir kavram olduguna isaret etmislerdir.[43] Özetle, bu yaklasima göre, bireylerdeki aleksitimik özelliklerin ortaya çikmasinin, içinde yasadiklari sosyo-kültürel ortamdaki ögrenmelerin sonucu oldugu söylenebilir.
Güncel Kuramlar
Aleksitimik bireylerin, duygularini sembolize etme, duygusal deneyimleri detayli anlatma ve ifade etme kapasitelerinin çok sinirli olmasindan hareketle, aleksitimi kavrami son yillarda "zihinsel durum kavrayisi" (mental state understanding) ile de iliskilendirilmistir.[5,44] Zihinsel durum kavrayisi, insanlarin benlik görünümlerini ve bu görünümlerin dünya ile etkilesimini düsünme kapasitelerini etkileyen çok çesitli süreçleri kapsar (ör; duygusal farkindalik). Bu kapasite ise, Dimaggio ve arkadaslarinin ortaya koydugu üzere, zihinsellestirme; zihin teorisi; meta-kognisyonlar; ve kendini yansitma gibi, burada ayrintilarina giremeyecegimiz, birçok farkli teori altinda açiklanmaktadir.[45]
Tüm bu nörofizyolojik, psikanalitik, bilissel, sosyo-kültürel ve çok çesitli güncel kuramlara baktigimizda aleksitiminin etiyolojik temelinin aydinlanmasinda hala birçok arastirmaya ihtiyaç oldugu görülmektedir. Bu eksik parçalarin tamamlanmasinin ardindan ise bizce tüm bu yaklasimlari bünyesinde harmanlayacak bütüncül bir yaklasima ihtiyaç duyulmaktadir. Görüldügü üzere kuramsal yaklasimlar bir yandan aleksitimi ile ilgili birbirini tamamlayan açiklamalar getirseler de halen kavramsal bir bütünlük tasidiklari söylenemez. Kuramsal karmasikliktan bir miktar uzaklasmak ve aleksitiminin diger degiskenlerle iliskisi üzerinden kavrami anlamaya çalismak bize yardimci olabilir. Bu nedenle aleksitiminin hangi bozukluklarla birlikte görüldügüne bir göz atmakta yarar vardir.
Aleksitimi ve Komorbid Bozukluklar
Yapilan arastirmalar, aleksitimik özelliklerin, sadece psikosomatik hastalarda degil, farkli oranlarda, diger tibbi ve psikiyatrik popülasyonlarda ve genel popülasyonda da görüldügünü ortaya koymustur.[46,47]
Buna göre, güncel arastirmalar aleksitiminin disosiyasyon,[46] alkol bagimliligi,[42,47,48,49] patolojik kumar oynama,[50] madde bagimliligi,[51] alkolizm,[52] depresyon,[14,53,54] maskeli depresyon ve psikojenik agri,[55] kaygi bozukluklari,[56,57] panik bozukluk ve obsesif kompulsif bozukluk,[58] travma sonrasi stres bozuklugu,[59,60] yeme bozukluklari,[61-64] obsesif kompulsif bozukluk,[65,66] AIDS,[akt. 2] somatoform bozukluk,[67] kisilik bozuklugu ile iliskili olabilecegini ortaya koymaktadir.[68]
Yapilan arastirmalarda birçok sosyopatin,[69] ayni zamanda genel popülasyondaki bazi insanlarin da aleksitimik özellikler gösterdigi bulunmustur.[6,70,71] Aleksitimi üzerine yapilan arastirmalar, aleksitimiyi erkekler, ileri yas, düsük egitim düzeyi ve düsük ekonomik statü ile de iliskilendirmektedir.[72] Aleksitimik özelliklerin böylesi genis bir popülasyonda görülüyor olmasi, Marty ve arkadaslarinin ileri sürdügü gibi, duygusal zorluklarin "günümüz kisiligi"nin bir parçasi olup olmadigi sorusunu gündeme getirmektedir.[akt. 2]
Aleksitimi Kavramiyla Ilgili Sorgulamalar ve Yeni Açilimlar
Aleksitimi, ilk ortaya çiktigi dönemde, özellikle psikosomatik hastalarda görülen, istikrarli bir kisilik özelligi olarak kabul edilse de,[2] birincil aleksitimi olarak adlandirilan bu sabit kisilik özelliginin yani sira, Freyberger tarafindan psikolojik sikinti veya somatik hastalik gibi bir durumla tetiklenen ikincil aleksitiminin de oldugu ileri sürülmüstür.[25]
Takip eden yillarda yapilan arastirmalarda da, -toplama kamplari,[24] savasta yaralanma,[73] cinsel taciz ve tecavüz,[74] çocuklukta ugranan taciz gibi-[75] travmatik yasantilarin kisileri daha aleksitimik hale getirdigi öne sürülmüstür. Bununla paralel olarak, ölümcül hastaligi olan kisilerde de aleksitiminin daha yaygin olarak görüldügü ortaya konmustur.[17] Bu noktada Berthoz, Consoli, Diaz ve Jouvent aleksitiminin kisiyi aci verici duygulardan koruma islevi gördügünü ve sonuç olarak duygusal ifadenin daralmasinin bu durumlarda adaptif oldugunu ileri sürmektedir.[76] Bu durumda, aleksitiminin dogustan gelen bir eksikligin yansimasi oldugu iddiasinin yaninda, aleksitiminin hastalik, kaygi ve depresyon sonucu ortaya çikan ve duygusal stresle beraber gelen bir durum reaksiyonu olabilecegi de gündeme gelmistir.[33,44] Bu noktada, aleksitimiyi duygusal küntlesme, apati, disosiyasyon, izolasyon(yalitma) gibi kavramlardan ayirmak da zorlasmaktadir.
Öte yandan, günümüzde bu yapi "afektif kisitlilik bozuklulugu" (affective deficit disorder) ve normal dagilim ve süreklilik gösteren bir kisilik treydi olarak da kabul görmektedir.[77] Aleksitimi skorlarinin, klinik popülasyondakine kiyasla, klinik olmayan popülasyonda daha istikrarli olmasi da bu bilgi ile tutarli görünmektedir.[78-80] Ne var ki, aleksitiminin uzun süreli/kalici bir özellik mi yoksa geçici bir durum mu oldugu günümüzde hala netlige kavusamamis bir konudur.
Aleksitiminin kalici bir özellik oldugunu destekleyen bazi klinik takip çalismalari vardir. Bu noktada, depresyon,[81] yeme bozuklugu,[82] ayakta tedavi gören ve psikiyatrik konsultasyon alan hastalar,[83] irritabl bagirsak sendromu yasayan hastalar,[84] gögüs kanseri olan kadinlar,[85] bir grup madde bagimlisi üzerinde yapilan takip çalismalari,[86] bu hastalarda aleksitimi skorlarinin degismemesi fakat psikolojik sikintinin anlamli derecede azalmasina dayanarak, aleksitiminin sabit bir kisilik özelligi oldugu görüsünü desteklemektedir. Yazarlarin bu arastirmalardan çikardigi sonuç, genel olarak, aleksitiminin psikiyatrik hastalarda görülen durumsal bir faktör olmaktan ziyade bir kisilik özelligi oldugudur.
Buna karsilik, baska birtakim çalismalarda, aleksitimi skorlarinda anlamli bir düsüs gözlenmistir. Örnegin Fukunishi ve arkadaslari sosyal fobi ve panik bozukluk tedavisi gören hastalarin aleksitimi skorlarinda anlamli bir düsüs saptamistir.[87] Honkalampi ve arkadaslari, depresif hastalarin alekstimi skorlarinda tedavi sonrasi ve 6 aylik takip süresince;[53,54] Luminet ve arkadaslari da 46 depresif hastada 14 haftalik antidepresan tedavisi sonrasi aleksitimi skorlarinda anlamli düsüs saptamistir.[88] Bu veriler, aleksitiminin sabit bir kisilik özelligi oldugunu ileri süren yukaridaki görüsle çelismektedir.
Buraya kadar anlatilanlardan da görüldügü gibi, aleksitimi kavrami klinik gözlemlerde fark edilen bir örüntüyü tanimlamada oldukça islevsel bir kavramdir. Bununla birlikte, bu tanimin içine nelerin girecegi, dogustan mi getirildigi yoksa edinildigi mi, kalici mi geçici mi oldugu, bozukluklarin mi aleksitimiye, aleksitiminin mi bozukluklara neden oldugu, patalojik bir özellik mi yoksa olagan kisilik özelliklerinden biri mi oldugu vb. gibi konularda hala çeliskiler sürmektedir. Bu çeliskilerin nereden kaynaklandigini tespit etmenin güç oldugu, bu konuda daha fazla arastirmaya ihtiyaç duyuldugu söylenebilir. Ancak arastirma sonuçlarindaki bu farklar, ayni zamanda aleksitiminin ölçülmesiyle ilgili zorluklari da akla getirmektedir. Kavramsal taniminda bu derece zorluk olan bir degiskenin operasyonel taniminin da çesitli güçlükleri içermesi ve ölçme islemini güçlestirmesi beklenen bir durumdur. Bu nedenle, arastirmalarin sonuçlarini yorumlamadan önce aleksitimi kavramini ölçme çabalarini gözden geçirmek uygun olacaktir.
Aleksitiminin Ölçümü
Bir ölçek, ölçmek istedigini ölçebildigi sürece "geçerli" diye nitelendirilir. Aleksitimi kavraminin özü de kisinin duygularini tanimlama ve baskalarina ifade etmede yasadigi güçlüktür. Bundan dolayi, aleksitimi ölçeginin geçerli olmasi demek, bu ölçekte yüksek puan alan kimselerin, kendi duygulari hakkinda daha az konusmasi (ya da hiç konusmamasi) ya da bunu yaparken duygularini ayirt edememesi demektir.[9]
Aleksitimi ölçümü için Taylor ve arkadaslari, 26 madde ve 4 boyuttan olusan, kisinin kendi beyanina dayali, Toronto Aleksitimi Skalasi'ni (TAS-26) gelistirmislerdir.[89] Daha sonra Bagby ve arkadaslari tarafindan -hayal kurmada kisitlilik boyutu çikarilmak suretiyle- ölçek kisaltilarak, günümüzde siklikla kullanilan, 20 madde ve 3 boyuttan olusan Toronto Aleksitimi Skalasi (TAS-20) gelistirilmistir.[90] TAS-20 günümüzde, aleksitimi ölçümünde en yaygin olarak kullanilan ölçüm aracidir.[9,91] Bu ölçek, duygulari tanimlamakta zorluk (7 madde); duygulari ifade etmekte zorluk (5 madde); dissal odakli düsünce (8 madde) alt ölçeklerinin bir araya gelmesinden olusur.[9]
TAS-20 güvenirlik ve geçerlik gibi temel psikometrik özellikleri açisindan kuvvetli bir ölçek olmasina ragmen, hayal kurma ile ilgili boyutu içermemesi sebebiyle bazi yazarlar tarafindan özgün aleksitimi kavramini birebir yansitmadigi düsünülmektedir.[13,92] Örnegin, TAS-26 ve TAS-20 ölçeklerinin karsilastirilmasinin amaçlandigi bir arastirmada, TAS-26 ölçeginin çok boyutlu aleksitimi degerlendirmeleri için daha uygun oldugu sonucuna ulasmislardir.[93] Nitekim, Motan ve Gençöz'ün 2007'de, Berthoz ve arkadaslarinin 1999 yilinda yaptiklari arastirmalarda da aleksitiminin alt boyutlarinin farkli patolojiler ile farkli iliskiler gösterebilecegi hipotezi üzerinden hareket edilmis ve sonuç olarak aleksitiminin çok boyutlu bir kavram oldugu desteklenmistir.[76,94]
Bilissel ve sosyal bagintiya bakildiginda da, Kirmayer ve Robbins TAS ölçümlerinin çok boyutlulugunun önemini vurgulamistir.[95] Bu baglamda, aleksitiminin farkli özellikleriyle ele alinmasi gerektigini vurgulayan bu arastirmalarin, bu kavramin farkli psikopatolojileri ayirt edici özelligi ile, araci ve biçimleyici degisken olarak oynayabilecegi rollerin incelenmesi konusunda da, yol gösterici olabilecegi düsünülmektedir.
Taylor ve arkadaslari ise, konuya farkli bir açidan yaklasarak, TAS-20'nin ancak baska birtakim yöntemlerle birlikte kullanildigi zaman aleksitimiyi daha kesin ölçebilecegini ileri sürmüslerdir.[14] Ancak aleksitiminin ölçülmesi için uygun baska araçlarin olmamasi; ölçümün kendini beyan üzerine kurulmus olusu; ölçeklerinin, diger olasi yöntemlere kiyasla, daha az zamanda ve daha kolaylikla uygulanabilir olusu bu alandaki gelisimi geciktirmis gibi görünmektedir. Sonuç olarak, Meganck ve arkadaslarinin da söyledigi gibi, TAS-20 ile birlikte kullanilacak, güvenilir ve net yeni ölçüm araçlarina ihtiyaç vardir.[91] Bu yöndeki çabalara örnek olarak, Porcelli ve Mihura tarafindan gelistirilen ve diger degerlendirme araçlari ile kullanildiginda güvenilir oldugu öne sürülen Rorschach Aleksitimi Skalasi (RAS) verilebilir.[96]
Ayni zamanda, Haviland ve arkadaslari, aleksitimi ölçümü için alternatif olarak Observer Aleksitimi Skalasi'ni (OAS) gelistirmistir. Bu hasta yakinlari ve klinisyenler tarafindan doldurulabilecek, 33 maddeden olusan görece kisa bir ölçektir.[97] Haviland ve arkadaslarinin yaptigi arastirmada bu ölçegin, iç tutarliligi ve test-tekrar test güvenirligi yeterli bulunmustur.[98] Bir önceki baslikta aleksitimi kavramiyla ilgili çeliskilerden bahsederken tahmin edilecegi üzere, kavrami ölçmeye kalktigimizda görüldügü gibi bu çeliskiler daha da meydan okuyucu hale gelmektedir. Bu nedenle ölçeklere ve kavrama getirilen elestirilere göz atmakta fayda vardir.
Ölçüme Yönelik Elestiriler
Bagby ve arkadaslari TAS-20'nin hem geçerli hem de güvenilir bir ölçüm araci oldugunu ileri sürmektedir.[92] Bu aracin birçok farkli dil ve popülasyonda güvenilir ve geçerli bir ölçüm araci oldugu birçok kez ortaya konmustur.[91] Ancak TAS-20 ya da TAS-26'nin kullanildigi daha önceki çalismalara bakildiginda, kisinin kendi beyanina dayanan aleksitimi skorlari ile duygularin spontan ya da spontan olmayan yüz ifadeleri, duygusal olaylarin yaziya dökülmesi, kesitlerden duyguyu tanimak ve psikofizyolojik ölçümler gibi diger degiskenler arasinda oldukça karisik bir resmin var oldugu görülmüstür.[99]
Daha da önemlisi, katilimcilarin kendilerinde yoksun olabilecek bir kapasite üzerine beyanat vermelerini gerektirdiginden de TAS siklikla elestirilmistir.[28,100] Bunun yaninda, Kooiman ve arkadaslari TAS-20'nin varsayilan 3-faktörlü yapisina;[99] Lumley ise TAS-20'nin birçok psikopatoloji degiskeni ile anlamli bir iliskisi bulunmasina süpheyle yaklasmakta ve bu ölçegin tek basina ayri bir kisilik yapisi olarak aleksitimiyi ölçmekte yetersiz oldugunu öne sürmektedirler.[101]
Bu noktada, Leising ve arkadaslari tarafindan aleksitimi ölçümünde en sik kullanilan TAS-20 ölçeginin geçerliligi arastirilmis ve bu konuda birçok soru isaretinin oldugu saptanmistir. Söyle ki, sonuçlar TAS-20 total skorunun, öncelikli olarak genel psikolojik sikintiyi ölçtügünü ve TAS-20 maddelerinin, özellikle ilk iki alt ölçekteki maddelerin (duygu tanimlama ve ifade etme), genel yakinma egilimini oldukça güzel yansittigini göstermektedir.[9] TAS20'nin ölçtügü sey bu ise, literatürde siklikla deginilen TAS-20 ve çesitli psikopatolojilerin arasinda var oldugu ortaya konan iliski hiç de sasirtici degildir. Bütün bunlara ek olarak, Wagner ve Lee de bulgularin birbiri ile çok tutarli olmadigini ve bu sebeple bulgulari yorumlamanin da oldukça zor olduguna dikkat çekmislerdir. Daha önemlisi yapilan arastirmalara bakildiginda, aleksitimi ile iliskisi arastirilan degiskenlerin, bu yapi ile kavramsal iliskisinin oldukça zayif oldugu görülmektedir.[102]
OAS'in faktöriyel ve eszamanli geçerliligi de çesitli arastirmacilar tarafindan sinanmis ancak arastirmalarda birçok eksiklik saptanmistir. Aleksitimik birey tanimi her ne kadar klinik ortamda faydali olsa da, aleksitimiyi ölçmek için tasarlanan araçlarin, yapinin çekirdek elemanlarina yogunlasmakta yetersiz kaldigi düsünülmektedir. Bununla paralel olarak, yaptiklari arastirmada hakemler arasi güvenirlik, faktoriyel geçerlilik, es zamanli geçerlilik gibi alanlarda gözlenen problemlere bagli olarak, Meganck ve arkadaslari OAS'i aleksitimi ölçümüne alternatif olarak görmedikleri gibi, OAS'in revizyonunun da bu problemleri kolaylikla çözemeyecegini ortaya koymaktadirlar.[91]
Aleksitiminin ölçülmesiyle ilgili olarak buraya kadar özetlenen çabalar, konuyu ister istemez yeniden kavramin betimsel tanimina getirmektedir. Bu noktada kavramin tanimina yönelik yapilan elestrileri gözden geçirmekte fayda vardir.
Kavrama Yönelik Elestiriler
Aleksitiminin kisisel bir egilim, sosyal destek eksikligi sonucu ortaya çikan bir durum, hastalik, psikosomatik belirti, bilissel bozukluk, beceri eksikligiyetersizligi, nörolojik bir ariza oldugunu savunan birbirinden oldukça farkli görüsler vardir. Böyle bir yorum karmasasi içinde, kisiye aleksitimi teshisi koymak da oldukça zorlasmaktadir. Paez bu noktada aleksitimiyi bir var ya da yok fenomeni olarak degil de, süreklilik içinde ele alinmasi gereken bir kavram olarak kabul etmemiz gerekliligine isaret etmektedir.[akt. 38] Bu baglamda, Swiller'in da belirttigi üzere, aleksitiminin psikiyatrik bir bozukluk degil, genis bir tani araliginin içine giren hastalarin düsünce, duygu ve iliskili süreçleriyle ilgili bir karakterizasyon oldugu düsünülebilir.[103]
Kooiman ve arkadaslari da kuramsal ve klinik anlamda önemli bir kavram gibi görünmesine ragmen, aleksitimin tibbi olarak açiklanamayan fiziksel belirtilerin gelismesi ve sürmesindeki yatkinlastirici etkisini gösteren yeterli ampirik kanit olmadigini ileri sürmektedir.[99] Örnegin, Bach ve arkadaslari aleksitimi ve somatizasyonun birlikte ortaya çikabilen, ancak farkli yapilar oldugunu ortaya koymustur.[104] Aleksitimi ve panik bozukluk arasindaki iliskiye bakildiginda ise, Cox ve arkadaslari aleksitimi ve panik bozuklugun psikolojik boyutu arasinda bir kavramsal çakismanin söz konusu oldugunu ileri sürmüstür.[105] Buna karsilik, aleksitimi ve depresyon iliskisi ile ilgili yapilan arastirmalar, aleksitimin depresyondan bagimsiz oldugu sonucunu ortaya koymustur.[3] Bir diger deyisle, aleksitimi ve çesitli psikopatolojiler arasinda nedensel bir iliskinin olmadigi görülmüstür.
Bunun ötesinde, Taylor'in belirttigi üzere, bahsi geçen birçok çalismada potansiyel ve önemli karistirici degiskenlerin varligi söz konusudur. Örnegin, birçok çalisma cinsiyet, yas, sosyoekonomik düzey, sigara ve alkol kullanimi gibi belirli biyolojik ve psikososyal risk faktörlerini kontrol etmekte yetersizdir. Dahasi çalismalarda kesitsel desenden yararlanilmis olmasi sebebiyle, aleksitimi ile çesitli hastaliklar arasinda nedensel bir baglanti kurmak mümkün görünmemektedir. Bu noktada, aleksitimi hastaliklarin yol açtigi duygusal sikintilara ikincil, bir durum fenomeni de olabilir. Alternatif olarak, somatik hastalikla gelen fizyolojik degisimlere yanit olarak ortaya çikan psikolojik bir degisime de isaret ediyor olabilir.[13] Özellikle bu ikinci ihtimalin, ileriye dönük arastirmalar yapilarak sinanmasi gerektigi düsülmektedir.
Tartisma ve Sonuç
Aleksitimi ile ilgili arastirmalar, son zamanlarda kavrami anlamaya yönelik (psikofizyoloji, nörobiyoloji, bilissel psikoloji, kültürel psikoloji ve gelisimsel psikoloji gibi farkli alanlarin katkisini içeren) disiplinlerarasi çabanin, yeni metodolojik yöntemlerin ve deneysel tekniklerin de artmasi ile daha da genislemis ve yayginlasmistir.[9] Bu kavramsal genisleme, aleksitiminin farkli yönleri çerçevesinde, detayli biçimde ele alinmasi bakimindan olumlu olsa da, bu durum aleksitiminin negatif duygudurumdan ayrilamamasi ve dolayisiyla da hedeflenenin aksine aleksitimi kavraminin muglaklasmasi sonucunu da beraberinde getirmistir. Yapinin tanimindaki bu sorun, yapiyi ölçmek için gelistirilen araçlarda da bazi sorunlara yol açmaktadir. Neticede, klinisyenlerin bireylerin tedavisinde aleksitimi kavramindan yararlanabilmesi oldukça zorlastirmaktadir.
Aleksitimi kavraminin ayirici bir nitelik kazanabilmesi için öncelikle kuramsal ve ölçümsel anlamda güvenirlik ve geçerligine yönelik soru isaretlerinin ortadan kalkmasi gerekmektedir. O halde, ilerde yapilacak olan arastirmalarda aleksitimi ve diger bozukluklar arasindaki iliskinin niteliginin netlestirilmesi klinik anlamda önem tasimaktadir. Bu baglamda, aleksitimi ve diger bozukluklar arasinda var olan kavramsal çakismalar belirlenmeli ve bunlarin birbirinden nasil ayristirilacagi üzerinde çalisilmalidir.
Bu noktada, TAS-20'nin birçok psikopatoloji degiskeni ile anlamli bir iliskisi bulunmasina süpheyle yaklasildigini hatirlamakta fayda vardir. Buna göre, bu ölçegin tek basina ayri bir kisilik yapisi olarak aleksitimiyi ölçmekte yeterli oldugu söylenememektedir. O halde, hedeflenen netligin saglanmasi yolunda, TAS-20'nin objektif ölçümlerle daha fazla tutarlilik gösteren bir ölçüm araci haline gelmesi ya da ona destek verecek ya da yerini alacak daha geçerli ve güvenilir ölçüm araçlarinin gelistirilmesi gerektigi düsülmektedir.
Sonuç olarak, klinik anlamda aleksitimi kavramindan yararlanabilmek için, kavramsal netligin saglanmasi; bunun içinse özellikle kavramin diger bozukluklarla iliskisinin niteligine ve kavrami diger bozukluklarin belirtilerinden ayirmakta yetersiz kalan ölçümüne yönelik soru isaretlerinin ortadan kaldirilmasi gerekmektedir.
Kaynaklar
1. Lesser EM. A review of the alexithymia concept. Psychosom Med 1981; 43:531-543.
2. Sifneos PE. Alexithymia: past and present. Am J Psychiatry 1996; 153:137-142.
3. Bankier B, Aigner M, Bach M. Alexithymia in DSM-IV disorder: comparative evaluation of somatoform disorder, panic disorder, obsessive-compulsive disorder and depression. Psychosomatics 2001; 42:235-240.
4. Zackheim L. Alexithymia: the expanding realm of research. J Psychosom Res 2007; 63:345-347.
5. Ogrodniczuk JS, Piper WE, Joyce AS. Effect of alexithymia on the process and outcome of psychotherapy: a programmatic review. Psychiatry Res 2011; 190:43-48.
6. Tolmunen T, Heliste M, Lehto SM, Hintikka J, Honkalampi K, Kauhanen J. Stability of alexithymia in the general population: an 11-year follow-up. Compr Psychiatry 2011; 52:536-541.
7. Batigün AD, Büyüksahin A. Aleksitimi: psikolojik belirtiler ve baglanma stilleri. Klinik Psikiyatri Dergisi 2008; 105-114.
8. Taylor GJ, Bagby RM, Parker JD. The alexithymia construct. a potential paradigm for psychosomatic medicine. Psychosomatics 1991; 32:153-164.
9. Leising D, Grande T, Faber R. The Toronto Alexithymia Scale (TAS-20): a measure of general psychological distress. J Res Pers 2009; 43:707-710.
10. Grabe HJ, Frommer J, Ankerhold A, Ulrich C, Groger R, Franke GH et al. Alexithymia and outcome in psychotherapy. Psychother Psychosom 2008; 77:189194.
11. Ahrens S, Deffner G. Empirical study of alexithymia: methodology and results. Am J Psychother 1986; 40:430-447.
12. Ogrodniczuk JS, Piper WE, Joyce AS, Abbass AA. Alexithymia and treatment preferences among psychiatric outpatients. Psychother Psychosom 2009; 78:383-384.
13. Taylor GJ. Recent developments in alexithymia theory and research. Can J Psychiatry 2000; 45:134-142.
14. Taylor GJ, Bagby RM, Parker JD. Disorders of Affect Regulation. Alexithymia in Medical and Psychiatric Illness. Cambridge, Cambridge University Press, 1997.
15. Dimaggio G, Semerari A, Carcione, A, Nicolo G, Procacci M. Psychotherapy of Personality Disorders: Metacognition, States of Minds and Interpersonal Cycles. London, Routledge, 2007.
16. Lumley MA, Neely LC, Burger AJ. The assessment of alexithymia in medical settings: Implications for understanding and treating health problems. J Pers Assess 2007; 89:230-246.
17. Lesser IM. Current concepts in psychiatry. Alexithymia. N Engl J Med 1985; 312:690-692.
18. Taylor GJ, Bagby RM. Measurement of alexithymia: recommendations for clinical practice and future research. Psychiatr Clin North Am 1988; 11:351-366.
19. Vanheule S, Verhaeghe P, Desmet M. In search of a framework for the treatment of alexithymia. Psychol Psychother 2011; 84:84-97.
20. Dereboy IF. Aleksitimi özbildirim ölçeklerinin psikometrik özellikleri üzerine bir çalisma (Uzmanlik tezi). Ankara, Hacettepe Üniversitesi 1990.
21. Grynberg D, Luminet O, Corneille O, Grezes J, Berthoz S. Alexithymia in the interpersonal domain: a general deficit of empathy? Pers Individ Diff 2010; 49:845850.
22. Dogramji K. Emotional aspects of sleep disorders: the case of obstructive sleep apnea syndrome. New Dir Ment Health Serv 1993; 57:39-50.
23. Fitzgerald M, Bellgrove MA. The overlap between alexithymia and Asperger's syndrome. J Autism Dev Disord 2006; 36:573-576.
24. Krystal H, Giller EL, Cicchetti DV. Assessment of alexithymia in post-traumatic stress disorder and somatic illness: introduction to a reliable measure. Psychosom Med 1986; 48:84-94.
25. Freyberger H. Supportive psychotherapeutic techniques in primary and secondary alexithymia. Psychother Psychosom 1977; 28:337-342.
26. Larsen JK, Brand N, Bermond B, Hijman R. Cognitive and emotional characteristics of alexithymia: a review of neurobiological studies. J Psychosom Res 2003; 54:533541.
27. Hoppe KD, Bogen JE. Alexithymia in twelve commissurotomized patients. Psychother Psychosom 1977; 28:148-155.
28. Lane RD, Ahern GL, Schwartz GE, Kaszniak AW. Is alexithymia the emotional equivalent of blindsight? Biol Psychiatry 1997; 42:834-844.
29. Taylor GJ. Alexithymia concept, measurement and implications for treatment. Am J Psychiatry 1984; 141:725-732.
30. Burgess C, Simpson GB. Cerebral hemispheric mechanisms in the retrieval of ambiguous word meanings. Brain Lang 1988; 33:86-103.
31. Damasio AR. Aphasia. N Engl J Med 1992; 326:531-539.
32. Moriguchi Y, Ohnishi T, Lane RD, Maeda M, Mori T, Nemoto K et al. Impaired self-awareness and theory of mind: an fMRI study of mentalizing in alexithymia. NeuroImage 2006; 32:1472-1482.
33. Tychey C, Garnier S, Lighezzollo-Alnot J, Claudon P, Rebourg-Roesler C. An accumulation of negative life events and the construction of alexithymia: a longitudinal and clinical approach. J Pers Assess 2010; 92:189-206.
34. Helmes E, McNeill PD, Holden RR, Jackson C. The construct of alexithymia: associations with defense mechanisms. J Clin Psychol 2008: 64:318-331.
35. McDougall J. Alexithymia: a psychoanalytic viewpoint, Psychother Psychosom 1982; 38:81-90.
36. Von Rad M. Alexithymia and symptom formation. Psychother Psychosom 1984; 42:80-89.
37. Krystal H. Alexithymia and psychotherapy. Am J Psychother 1979; 33:17-31.
38. Koçak R. Aleksitimi: kuramsal çerçeve, tedavi yaklasimlari ve ilgili arastirmalar. Ankara Üniversitesi Egitim Bilimleri Fakültesi Dergisi 2002; 35(1-2):185-212.
39. Pennebaker JW. Confession inhibition and disease. Adv Exp Soc Psychol 1989; 22:211-244.
40. Lazarus RS. Thoughts on the relation between emotion and cognition. Am Psychol 1982; 37:1019-1024.
41. Martin BJ, Pihl OR. Influence of alexithymia characteristics on psychological and subjective stress responses in normal individuals. Psychother Psychosom 1986; 45:6677.
42. Thorberg FA, Young R, Sullivan KA, Lyvers M. Alexithymia and alcohol use disorders: a critical review. Addict Behav 2009; 34:237-245.
43. Kauhanen J, Kaplan GA, Julkunen J, Wilson TW, Salonen JT. Social factors in alexithymia. Compr Psychiatry 1993; 34:1-5.
44. Taylor GJ, Bagby RM. New trends in alexithymia research. Psychother Psychosomatics 2004; 73:68-77.
45. Dimaggio G, Nicolò G, Brüne M, Lysaker PH. Mental state understanding in adult psychiatric disorders: impact on symptoms, social functioning and treatment. Psychiatry Res 2011; 190:1-2.
46. Grabe HJ, Rainermann S, Spitzer C, Gänsicke M, Freyberger HJ. The relationship between dimensions of alexithymia and dissociation. Psychother Psychosom 2000; 69:128-131.
47. Yildirim NK, Özkan M, Özkan S, Oflaz SB, Gelincik A, Büyüköztürk S. Kronik idiyopatik ürtikerli hastalarda aleksitimi, anksiyete, depresyon iliskisi. Nobel Medicus 2012; 8:46-51.
48. Evren C, Sar V, Evren B, Semiz U, Dalbudak E, Cakmak D. Dissociation and alexithymia among men with alcoholism. Psychiatry Clin Neurosci 2008; 62:40-47.
49. Bruce G, Curren C, Williams L. Alexithymia and alcohol consumption: the mediating effects of drinking motives. Addict Behav 2012; 37:350-352.
50. Toneatto T, Lecce J, Bagby M. Alexithymia and pathological gambling. J Addict Dis 2009; 28:193-198.
51. Rasheed AH. Alexithymia in Egyptian substance abusers. Subs Abuse 2001; 22:1121.
52. Haviland MG, Hendryx MS, Cummings MA, Shaw DG, MacMurrey JP. Multidimensionality and state dependency of alexithymia in recently sober alcoholics. J Nerv Ment Dis 1991; 179:284-290.
53. Honkalampi K, Hintikka J, Laukkanen E, Lehtonen J, Viinamaki H. Alexithymia and depression: a prospective study of patients with major depressive disorder. Psychosomatics 2001; 42:229-234.
54. Honkalampi K, Hintikka J, Saarinen P, Lehtonen J, Viinamaki H. Is alexithymia a permenant feature in depressed patients? results from a 6-month follow-up study. Psychother Psychosom 2000; 69:303-308.
55. Blumer D, Heilbronn M. Chronic pain as a variant of depressive disease: the painprone disorder. J Nerv Ment Dis 1982; 170:381-406.
56. Grabe HJ, Ruhrmann S, Ettelt S, Müller A, Buthz F, Hochrein A et al. Alexithymia in obsessive compulsive disorder - results from a family study. Psychother Psychosom 2006; 75:312-318.
57. Marchesi C, Fonto S, Balista C, Cimmino C, Maggini C. Relationship between alexithymia and panic disorder: a longitudinal study to answer an open question. Psychother Psychosom 2005; 74:56-60.
58. Zeitlin SB, McNally RJ. Alexithymia and anxiety sensitivity in panic disorder and obsessive compulsive disorder. Am J Psychiatry 1993; 150:658-660.
59. Declerqc F, Vanheule S, Deheegher J. Alexithymia and posttraumatic stress: subscales and symptom clusters. J Clin Psychol 2010; 66:1076-1089.
60. Frewen PA, Pain C, Dozois DJA, Lanius RA. Alexithymia in PTSD: psychometric and FMRI studies. Ann N Y Acad Sci 2006; 1071:397-400.
61. Cochrane CE, Brewerton TD, Wilson DB, Hodges EL. Alexithymia in the eating disorders. Int J Eat Disord 1993; 14:219-222.
62. Elfhag K, Lundh LG. TAS-20 alexithymia in obesity, and its links to personality. Scand J Psychol 2007; 48:391-398.
63. Speranza M, Corcos M, Loas G, Stéphan P, Guilbaud O, Perez-Diaz F. Depressive personality dimensions and alexithymia in eating disorders. Psychiatry Res 2005; 135:153-163.
64. Strien T, Ouwens MA. Effects of distress, alexithymia and impulsivity on eating. Eat Behav 2007; 8:251-257.
65. Rufer M, Hand I, Braatz A, Alsleben H, Fricke S, Peter H. A prospective study of alexithymia in obsessive-compulsive patients treated with multimodal cognitive behavior therapy. Psychother Psychosom 2004; 73:101-106.
66. Rufer M, Ziegler A, Alsleben H, Fricke S, Ortmann J, Brückner E et al. A prospective long-term follow-up study of alexithymia in obsessive-compulsive disorder. Compr Psychiatry 2006; 47:394-398.
67. Shipko S. Alexithymia and somatization. Psychother Psychosom 1982; 37:193-201.
68. Bach M, de Zwaan M, Ackard D, Nutzinger DD, Mitchell JE. Alexithymia: Relationship to personality disorders. Compr Psychiatry 1994; 35:239-243.
69. Blanchard EB, Arena JG, Pallmeyer TP. Psychosomatic properties of a scale to measure alexithymia. Psychother Psychosom 1981; 35:64-71.
70. Henry JD, Phillips LH, Maylor EA, Hosie J, Milne AB, Meyer C. A new conceptualization of alexithymia in the general adult population: Implications for research involving older adults. J Psychosom Res 2006; 60:535-543.
71. Mattila AK, Salminen JK, Nummi T, Joukamaa M. Age is strongly associated with alexithymia in the general population. J Psychosom Res 2006; 61:629-635.
72. Salminen JK, Saarijarvi S, Aarela E, Toikka T, Kauhanen J. Prevalence of alexithymia and its association with sociodemographic variables in the general population of Finland. J Psychosom Res 1999; 46:75-82.
73. Shipko S, Alvarez WA, Noviello N. Towards a teleogical model of alexithymia: alexithymia and post-traumatic stress disorder. Psychother Psychosom 1983; 39:122-126.
74. Zeitlin SB, McNally RJ, Cassiday KL. Alexithymia in victims of sexual assault: an effect of repeated traumatization. Am J Psychiatry 1993; 150:661-663.
75. Zlotnick C, Zakriski AL, Shea MT, Costello E, Begin A, Pearlstein T et al. The long-term sequelae of sexual abuse: support for a complex post-traumatic stress disorder. J Trauma Stress 1996; 9:195-205.
76. Berthoz S, Consoli S, Diaz FP, Jouvent R. Alexithymia and anxiety: compounded relationships? a psychometric study. Eur Psychiatry 1999; 14:372-378.
77. Martínez-Sánchez F, Ato-García M, Córcoles Adam E, Huedo Medina TB, Selva España JJ. Stability in alexithymia levels: a longitudinal analysis on various emotional answers. Pers Individ Diff 1998; 24:767-772.
78. Kauhanen J, Julkunen J, Salonen JT. Validity and reliability of the Toronto Alexithymia Scale (TAS) in a population study. J Psychosom Res 1992; 36:687-694.
79. Picardi A, Toni A, Caroppo E. Stability of alexithymia and its relationships with the "big five" factors, temperament, character, and attachment style. Psychother Psychosom 2005; 74:371-378.
80. Tolmunen T, Hintikka J, Ruusunen A, Voutilainen S, Tanskanen A, Valkonen VP et al. Dietary folate and the risk of depression in Finnish middle-aged men: a prospective follow-up study. Psychother Psychosom 2004; 73:334-339.
81. Saarijarvi S, Salminen JK, Toikka T. Alexithymia and depression: a 1-year follow-up study in outpatients with major depression. J Psychosom Res 2001; 51:729-733.
82. Schmidt U, Jiwany A, Treasure J. A controlled study of alexithymia in eating disorders. Compr Psychiatry 1993; 34:54-58.
83. Salminen JK, Saarijarvi S, Aairela E, Tamminen T. Alexithymia- state or trait? one-year follow-up study of general hospital psychiatric consultation out-patients. J Psychosom Res 1994; 38:681-685.
84. Porcelli P, Leoci C, Guerra V, Taylor GJ, Bagby RM. A longitudinal study of alexithymia and psychological distress in inflammatory bowel disease. J Psychosom Res 1996; 41:569-573.
85. Luminet O, Rokbani L, Ogez D, Jadoulle V. An evaluation of the absolute and relative stability of alexithymia in women with breast cancer. J Psychosom Res 2007; 62:641-648.
86. Pinard L, Negrete JC, Annable L, Audet N. Alexithymia in substance abusers: persistence and correlates of variance. Am J Addict 1996; 5:32-39.
87. Fukunishi I, Kikuchi M, Takubo M. Changes in scores on alexithymia over a period of psychiatric treatment. Psychol Rep 1997; 80:483-489.
88. Luminet O, Bagby RM, Taylor GJ. An evaluation of the absolute and relative stability of alexithymia in patients with major depression. Psychother Psychosom 2001; 70:254-260.
89. Taylor GJ, Ryan D, Bagby RM. Toward the development of a new self-report alexithymia scale. Psychother Psychosom 1985; 44:191-199.
90. Bagby RM, Parker JDA, Taylor GJ. The twenty-item Toronto Alexithymia Scale-I: item selection and cross-validation of the factor structure. J Psychosom Res 1994; 38:23-32.
91. Meganck R, Vanheule S, Desmet M, Inslegers R. The Observer Alexithymia Scale: a reliable and valid alternative for alexithymia measurement? J Pers Assess 2010; 92:175-185.
92. Bagby RM, Taylor GJ, Parker JDA, Dickens SE. The development of the Toronto Structured Interview for Alexithymia: item selection, factor structure, reliability and concurrent validity. Psychother Psychosom 2006; 75:25-39.
93. Zimmermann G, Rossier J, Meyer de Stadelhefen F, Gaillard F. Alexithymia assessment and relations with dimensions of personality. Eur J Psychol Assess 2005; 21:23-33.
94. Motan I, Gençöz T. Aleksitimi boyutlarinin depresyon ve anksiyete belirtileri ile iliskileri. Turk Psikiyatri Derg 2007; 18:333-343.
95. Kirmayer LJ, Robbins JM. Cognitive and social correlates of the Toronto Alexithymia Scale. Psychosomatics 1993; 34:330-335.
96. Porcelli P, Mihura JL. Assessment of alexithymia with the Rorschach Comprehensive System: the Rorschach Alexithymia Scale (RAS). J Pers Assess 2010; 92:128-136.
97. Haviland MG, Warren WL, Riggs ML. An observer scale to measure alexithymia. Psychosomatics 2000; 41:385-392.
98. Haviland MG, Warren WL, Riggs ML, Gallagher M. Psychometric properties of the Observer Alexithymia Scale in a clinical sample. J Pers Assess 2001; 77:176-186.
99. Kooiman CG, Spinhoven P, Trijsburg RW. The assessment of alexithymia: a critical review of the literature and a psychometric study of the Toronto Alexithymia Scale-20. J Psychosom Res 2002; 53:1083-1090.
100. Waller E, Scheidt CE. Somatoform disorders as disorders of affect regulation: a study comparing the TAS-20 with non-self-report measures of alexithymia. J Psychosom Res 2004; 57:239-247.
101. Lumley MA. Alexithymia and negative emotional conditions. J Psychosom Res 2000; 49:51-54.
102. Wagner H, Lee V. Alexithymia and individual differences in emotional expression. J Res Pers 2008; 42:83-95.
103. Swiller HI. Alexithymia: treatment utilizing combined individual and group psychotherapy. Int J Psychother 1988; 38:47-61.
104. Bach M, Bach D, de Zwaan M. Independency of alexithymia and somatization: a factor analytic study. Psychosomatics 1996; 37:451-458.
105. Cox BJ, Swinson RP, Shulman ID, Bourdeau D. Alexithymia in panic disorder and social phobia. Compr Psychiatry 1995; 36:195-198.
Miray Sasioglu, Uzm. Psikolog., Psikonet Psikoterapi ve Egitim Merkezi, Istanbul; Çagla Gülol, Dr. Psikolog, Elan Vital Danismanlik, Istanbul; Ahmet Tosun, Yrd. Doç. Dr., Okan Üniv. Psikoloji Bölümü, Istanbul.
Yazisma Adresi/Correspondence: Miray Sasioglu, Psikonet Psikoterapi ve Egitim Merkezi, Istanbul, Turkey.
E-mail: [email protected]
Yazarlar bu makale ile ilgili herhangi bir çikar çatismasi bildirmemislerdir.
The authors reported no conflict of interest related to this article.
Çevrimiçi adresi / Available online at: www.cappsy.org/archives/vol5/no4/
Çevrimiçi yayim / Published online 30 Aralik/December 30, 2013; doi:10.5455/cap.20130531
You have requested "on-the-fly" machine translation of selected content from our databases. This functionality is provided solely for your convenience and is in no way intended to replace human translation. Show full disclaimer
Neither ProQuest nor its licensors make any representations or warranties with respect to the translations. The translations are automatically generated "AS IS" and "AS AVAILABLE" and are not retained in our systems. PROQUEST AND ITS LICENSORS SPECIFICALLY DISCLAIM ANY AND ALL EXPRESS OR IMPLIED WARRANTIES, INCLUDING WITHOUT LIMITATION, ANY WARRANTIES FOR AVAILABILITY, ACCURACY, TIMELINESS, COMPLETENESS, NON-INFRINGMENT, MERCHANTABILITY OR FITNESS FOR A PARTICULAR PURPOSE. Your use of the translations is subject to all use restrictions contained in your Electronic Products License Agreement and by using the translation functionality you agree to forgo any and all claims against ProQuest or its licensors for your use of the translation functionality and any output derived there from. Hide full disclaimer
Copyright Psikiyatride Guncel Yaklasimlar : Current Approaches in Psychiatry 2013